• nedenini bilmem de başlığı okurken akla - keşke hayvanların insanlar üzerinde egemenliği olsaydı.- cümlesini getirendir.
  • başka türlü bakmadı çok zor oluyor diyen arkadaşlara soruyorum: sizi ana-babanız artık sana bakamıyoruz deyip kısırlaştırsaydı ne hissederdiniz? belki eşit karşılıkta değil söylediklerim ama hayvanlara karşı da empati kurmamız gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
  • 7 yaşında erkek kedi sahibi bir insan olarak kesinlikle katılmıyorum. üstelik 4 yaşına kadar kedimi kısırlaştırmamak için direndim. o 4 yıl boyunca kızgınlık dönemlerinde 5. kattaki evimizin camına çıkıp kurt gibi uluyordu. sayesinde mahallece tanındık. lavabolara işemeye, beğendiği her yere koku bırakmaya başladı ona da eyvallah dedik. çiftleştirmek için eve kedi attığımız da oldu. gel gör ki o işler öyle olmuyormuş.

    derken balkondan serbest düşüş yöntemiyle 4 kez kaçıp -ki bu arada arka ayağını incitti, iç kanama tehlikesi atlattı, alt komşumuzun panjuru olmasa başına gelebilecekleri düşünmek bile istemiyorum!- kendi kendine çiftleşmeyi denedi. sonuçta sokaktan yavruyken aldığımız için sokakta yaşamayı ve sokak kurallarını bilmiyordu. bu yüzden de 2 kere sokakta yaşayan kedilerin saldırısına uğradı, 1 kez hafif şekilde araba çarptı ve bir kez de bağırdığı için insan demeye dilimin varmadığı bir canlı tarafından feci şekilde dayak yedi. (araba çarptığını beyaz tüylü kısmındaki tekerlek izinden, dayak yediğini komşumuzdan öğrendik ki öğrenmemize de gerek yoktu çünkü tekme yedikten sonra düştüğü yerden kalkamamıştı.) bütün bunların üzerine artık dayanamadım ve bu haşarı oğlanı kısırlaştırmaya karar verdim. 15 dakikalık bir operasyon sonucu bütün sıkıntılar geride kaldı.

    dişi kedilere göre erkek kedilerin operasyonu çok çok daha kolay. kesme işlemi yapılmıyor. lazerle halledilen bir prosedür. dişi kediler için durum tabii ki çok daha zor ama dişiler erkeklere oranla çok daha kolay sakinleşiyorlar bu yüzden de kısırlaştırmak belki gerekli olmayabilir. benim durumumda ise kedimi kısırlaştırmam değil kısırlaştırmamam zalimlik olmaya başlamıştı.

    merak edenlere not: kısırlaştırdığım oğluşumun huyu suyu değişmedi. hala çok yaramaz sadece cama çıkıp bağırmıyor ve evden kaçmaya çalışmıyor. yoksa karakteri aynı.
  • zalimlik değildir, kedimi çiftleşmesi için elimden geleni yaptım, doğaya bıraktım kontrollü şekilde tabiiki de fakat çiftleşmedi kısırlaştırmak zorunda kaldım.
    insan bile kendini kısırlaştırıp doğum kontrolü sağlıyorsa, kediye ya da köpeğe niye olmasın, evde vıyık vıyık inlerken 'aman doğası bozulmasın' demek aptalca, sahiplenmenin amacı zaten dışarıya daha fazla sahipsiz hayvan bırakmamak, doğurtup sokağa salmak ile hayvan sahiplenip hayvan severim demek ayıptır. kısırlaştırıp doğum kontrolü sağlayıp baktığın hayvana güzel bir hayat sağlamaktır.
  • iki kedim var. sokak kedisi. biri evden alınmış, annesinden. erkek. apartmanda oturuyorduk o zaman. büyüdükçe beşinci kattan atlayacak gibi oldu...kolay bir operasyon dedi doktor. ilk kedimdi, hemen olması gereken budur diye düşünerek yaptırdım ameliyatını. ikincisi sokak sokak gezen güzel bir kızdı. hastaydı. kısırlaştırma ameliyatı olmasaydı kaybedecektik. o da ameliyat oldu. şimdi bahçedeyiz. daha "kedi gibi" davranıyorlar. daha özgür...kısırlaştırma meselesini sorgulamaya başladım. bir taraftan da biberonla beslediğimiz annesiz sokak kedicikleri aklıma gelince kısırlaştırmayı doğru buluyorum...bilemiyorum ki doğrusu nedir.
  • zalim olmak tanımı biraz ağır kaçmıyor mu sizcede?

    - benim evde kedim var ve hiç sandığınız kadar öyle ucuz bir maliyeti de yok. parazit'dir, aşılamadır, mamadır, hastalanır veterinere götürme masraflarıdır, evi temiz tutmaktır, devamlı ilgilenmektir daha size bir milyon tane şey sayarım, kolay bir şey değil. kızışma döneminde ki çılgınlıkları çok önemli değil bakın onu saymıyorum ona katlanırım ama biz öğrenci halimizle tek kediye bakarken bile zorlanıyorken, doğurduktan sonra o kadar kediyle baş etmemiz mümkün değil. eh hadi bir yere kadar baktık, sonra kedileri dağıtmamız lazım desek, alan yok yani. biz kendi kedimiz için bile 3 aydır ilan vermediğimiz yer kalmadı. ekşi duyuru'ya bile ilan verdik ama ota boka duyarlı olan sözlük ahalisi bir tane mesaj atıp geri bile dönmedi. hiç olmazsa verdiğimiz sitelerden paylaşım yapın dedik, onu bile yapmadınız. şimdi gelip bu zalimcedir işte üstün ırk yok düşük ırk muhabbeti yapmayın bari yüzsüz olmayın. tahmin ediyorum çoğunuzun evinde bırakın kediyi köpeği, kuş, kaplumbağa falan bile yoktur. ulan beslemediğiniz hayvan için niye tribe giriyorsunuz? evladımız gibi sahiplendik kedimizi. yemin ediyorum 5 kuruş paramız yoktu, en son paramla gittim kediye mama aldım, gittim kediyi veterinere götürdüm. kısırlaştırmak zalimceymiş, defolun gidin o zaman evde kedi köpek besleyin. biz de zorlandığımız yerlerde rahatlayalım yok eğer sadece çeneniz ötecekse, o zaman hayvan besleyenlerin ekonomik durumlarını da düşünün. gerzek gerzek konuşmayın. evde hayvan beslemeyen tipler, gelir burada ahkam keser ya delirmemek elde değil. yalancı hayvan severler sizi.
  • değil evde kedi beslemek, sokakta gördüğü hayvana bi yudum su bile vermeyen insanlar tarafından dile getirilir.
  • bir canlıya doğa tarafından bahşedilen en değerli yeteneği olan doğurganlığını/çoğalma kabiliyetini, kendi onayı olmadan, saçma sapan bencil sebeplere dayanarak elinden alınmasının doğa tarafından asla tepkisiz kalmayacağı gerçeğidir.

    hiçbir inanç, bakışaçısı ya da hayat görüşü bu eylemi meşru kılamaz. doğa elbet tepkisini gösterecektir.
  • ateşte kızdırılan dağ süpürgesinin kedinin cinsel organına bastırılmasıyla gerçekleştirilen eylem.
    en doğru ve sağlıklı olan veterinerdir neticede. fakat kırsalda veteriner dediğimiz hayvan düşmanları inekten başka hiçbir canlıyı hayvan kategorisine koyup ilgilenmediği için bu işlem de benim duyarlı köylüme kalıyor.
  • alt katlari ofis, ust katlari ev olarak kullanilan bir binada yasamakta olan iki adet kedici teyze komsumuz yuzunden gul gibi is yerine kiraci bulmakta zorlaniyoruz. annem kedilere acidigi icin yasal yontemlere basvurmak da istemediginden kac yildir bos bos duruyor orasi.

    seneler once bir iki kediyle basladi, onlarin da haklari var diye diye binadaki kedi nufusu insan nufusunu gecti. o binaya ekmek parasi icin gelip omrunun buyuk bir bolumunu o is yerlerinde geciren insanlar da var malum. yani el alem sizin kediciklerinize katlanmak zorunda degil. hayvan haklarini gozeteyim derken baska canlilari, mesela insanlari, zor durumda birakmamaya da ozen gostermek lazim.

    zamani gelince yavrulatabilecekseniz, o yavrulara iyi sartlar sunabilecekseniz ve bakimlari, cisleri, gurultuleri konu komsuya sikinti cikarmayacaksa, eviniz umumi kedi tuvaleti gibi kokup bu kokular disari tasmayacaksa elbette ki uremesine mani olmayin.

    kedi dedigini mutlu etmek icin cani istediginde sokaga cikmasina, pasa gonlu cektiginde geri eve donebilmesine olanak saglamak gerekir. bu arada dogasi geregi ciftlesecektir, batin batin yavrulari olacaktir. bunlar ciddi mesuliyet ister. bir sekilde kedi sahibi olduysaniz o cana iyi bakin, yavrulara ayiracak zaman ve enerjiniz, uygun yeriniz varsa ne ala ama yoksa kisirlastirin. bu sayede kedinizi eve kapatip zulmetmemis olursunuz. onun gayet saglikli bir cinsel/sosyal hayati olurken siz de omru boyunca dunyaya getirecegi onlarca yavrunun gunahina girmemis olursunuz.
hesabın var mı? giriş yap