• hasan ali toptaş, bin hüzünlü haz'ında öyle bir anlatmıştı ki kelimeyi; bu cümledeki diğer tüm kelimeler, büyük ihtimalle, kendi kendilerini kıskanmaya başlamışlardır o andan sonra.

    "... duruşlarında kalp atışlarımızın ritmini taşıyan, kelime dediğimiz şu zavallı işaretler..."
  • ses birliği sağlayan harfler bütünü, sözcük.
  • şairlerin, yazarların mutfağı. bazılarını görmek, duymak, yazmak haz veriyor insana. böyle nasıl yapıyorlar da insanın şuracığına dokunabiliyorlar? öyle sıralanıyorlar ki tamı tamına oluyor. ne bir ses çıkarmak ne bir ses eklemek gerekiyor. elbet yazanın yeteneği bu fakat tek başlarına bile o kadar güzeller ki... hepsinin bir anlamı, anlatmak istediği bir şeyler var. ve en güzeli hepsinin anlatabildiği bir şeyler var. her insana ayrı anlatıyorlar belki ama anlatıyorlar be. kıskanıyorum bazı anlarda onları. benim anlatmak istediklerim var dilimin en ucunda. ama onları anlatacak cesaretim yok. kelimeler kadar cesur olmak istiyorum, kelimeler kadar anlamlı..
  • dört tanesinin bir araya gelmesiyle insan beyninde atom bombaları patlatabilen, düşünceyi ifade etmenin en basit aracı.
  • cam kırıkları gibidir bazen kelimeler; ağzına dolar insanın. sussan acıtır, konuşsan kanatır.
  • (bkz: otolojik)
    (bkz: heterolojik)
  • anladı, bütün olmuşlarla olanların
    ve bütün olacakların
    o kelimelerin içinde
    kendisine varmadan eskidiğini.

    *
  • suad el-hakîm, ibn'ül arabî sözlüğü'nde -kef, lam ve mim için- iki köktür; ilki "anlaşılır söz" diğeri "yara" anlamına gelir diyor. şeyh hazretleri fütûhat'ında "...bütün varlık harfler, kelimeler, sureler ve ayetlerdir; varlık büyük bir kur'andır." derken, füsus'un da da "allah'ın kelimeleri varlıkların hakikatlerinden başka bir şey değildir" buyurmuşlar. kelime; iz bırakan (yaralayan)dır.
  • cemil meriç ne çok şey söylemiş. biraz da ben ekleyeyim o zaman:

    " bir adam meçhule tırmanıyordu. sisyphos' a benziyordu uzaktan. bir adam meçhule tırmanıyordu topraktan. arkası uçurum, yanları duvar. kaç sabah güneşle selamlastilar kaç akşam yıldızlar feneri oldu bilmiyor.

    ve adam tırmanıyordu. musa'nın gözünü kamaştıran nur, kavurdu gözbebeklerini.

    adam haykırdı: nemesis nemesis! yıldırımlar gibi uluçınarlara musallat tanrıça... ben ne olemp'in sırlarını faş eden bir yarı tanrıydım ne erguvanlar içinde doğan bir prens. ama madem ki parmakların bana kadar uzandı. madem ki beni hışmına layık gördün.

    seni utandırmayacağım. ya ölüm boğacak şarkılarımı, ya elimden aldığın dünyadan daha muhteşemini yaratacağım.

    ve meçhule tırmanan adam kelime oldu. "

    daha ne olsun. .
  • bizde olmayanı tarif etmek için kullandığımız yetersiz anlamlı fiziki izlerin anlamlı sıralanışı.
hesabın var mı? giriş yap