• bahman ghobadi'in son eseri bu filmde suratımıza tokat gibi çarpan gerçeklerden hangisini söyleyelim ki? basiji mi, korku dağlarından beter komşular ve ihbarcı çocuklarını mı, dinin ve şeriatın, daha da beteri bağnaz ve dinci gerici güçlerin topluma ve devlete egemen olmasıyla artan baskı ve faşizmi mi?

    hevesli insanlar, yaratıcı insanlar, müzikle buluşan insanlar, dar sokaklar, bodrumlarda, ahırlarda, çatı katları, tavan araları, izbe ve terk edilmiş mekanlar, hanlar, ev görünümlü devşirme stüdyolarda hayallerinin peşinde koşarken ve ihbarcılardan, basijden, aklını şeriata ve korkuya teslim etmiş komşulardan kaçarken irşad bakanlığı sadece korku yaymakta; hayatı yasaklarla daraltmakta.

    iran'da, din, kurallarıyla, dayatmalarıyla yaratıcı aklı, umudu, hayalleri ve ülküleri esir alıyor. çünkü bu güce sahip olan dinsel gerici güçler ve egemen olan şeriat umudun, aklın, bilimin ve aydınlığın peşinde koşanları zapt edemez ve kendi devrimlerinin halkası kırılır, içeriye ışık sızar: umudun ışığı! yönetmen, kamerasını ve cesaretini bunların üzerine tutmuş, olağanca umut ile akıyor film ve notalar, sesler, inançlı insanlar.

    --- filmden dakika dakika spoiler ---

    filmde gözüme çarpan ayrıntılar:

    13:20'de nader, askhan ve negar gitar çalan bir elemanın yanına giderler ve eleman hikayesini anlatmaya başlar. işte tam bu sahnede askhan'ın kucağındaki yavru kediyi diğer kedi gelip ağzına alırak taşır gider. soru şu bu sahne nasıl kayda alındı; tamamı ise akışına uygun ve olağanın kesintiye uğramaması.

    18. dakika kaçak pasaport ve vize işlemleri için eminönü'nde sıklıkla rastlayacağımız han benzeri yerde dolana dolana ilerlerken duvarda hz. ali'nin resmi var.

    yine devam eden sahnede negar, askhan, bir kadın ve bir erkek oturmaktadır. nader ise pasaportları yapan gözlüklü ihtiyarla filmler hakkında pazarlık zeminli sohbet etmektedir. negar'ın sohbet ettiği kadından şu sözleri duyarız

    negar: pardon, buraya pasaport için mi gelmiştiniz?
    kadın: hayır, vize için geldik.
    negar: nereye gitmek istiyorsunuz?
    kadın: nereyi uygun bulursak: avustralya, almanya, amerika, ingiltere... gidip bir yerler görmek istiyoruz. henüz louvre, niagara şelalesini görmedik. eğer seversek, kalabiliriz bile...
    negar: londra'da konser vereceğiz.
    kadın: kaç kişisiniz?
    negar: beş kişiyiz.
    kadın: ne çalıyorsunuz?
    negar: indie-rock
    kadın: çok iyi, indie-rock'ı severim ve 50 cent de severim. umarım orada birbirimizi görebilir, konserinize gelebiliriz.
    negar: umarım

    bu sahneden sonra karı kocanın aslında kör olduğunu anlarız. oysa ikisinin içi hayat dolu ve dünyayı gezme, görme arzusu.

    26. dakikada negar'ın okuduğu kitap franz kafka'nın dönüşüm'ünden başkası değil ve negar'da o esnada kafka'nın dönüştüğü böceği çizmektedir.

    32 ve 33. dakikalar esnasında negar ve askhan samanlığa doğru gizli stüdyoyu ararken kendilerine eşlik eden göbekli adam da müziğin inekleri dahi hayattan küstürdüğünü, sütten kesildiğini dile getirirken bir anlamda din polisinden farksızlaşıyor: din polisi müziği insan için zararlı görürken çiftlik işçisi de hayvanlar için.

    40 ve 45. dakikalar arasında çatı katında geçen rock grubu sahnesinde duvardaki poster beatles'dan, curt cobain'den başkası değil. grubu polise ispiyonlayan komşuların ise polisten de beter bir korku duvarı olduğu gerçeği; küçük çocuğa dek; yüzümüze tokat gibi çarparken aklımıza george orwell'in 1984 romanının hemen başındaki babasını dahi ihbar eden, büyük biraderin yerini alan küçük veletler gelmiyor değil.

    46. dakikada başlayan nader'in tiradı ise tek kelime ile mükemmel.

    54. dakikadaki gözleri kapalı gitar hayal edip notaları yakalamaya çalışan miniklerin ruhu ise tüm film boyunca anlatılan şey: gelecek aydınlık ruhlarla kurtulacak!

    arabayı durdurup köpeği alan da basijden başkası değil.

    nader'in uzun havası negar ve askhan'ı fena sıksa da güzeldi; aynı şekilde farsi rap ise tanrıya yaptığı göndermelerle takdir edilesi ufuk açıcı bir çalışma. bu ikisi film içine yerleştirilen kliplerden birkaçı sadece.

    seksen dakika sonra tam anlamı ise esas parçayı dinleyebildik. ama bunun öncesinde zorlu bir şekilde alt yapının oluşması çabası vardı; ama bu beklemeye değdi. parçanın söylendiği an ise nader'in inandığı ikili; nager ve askhan; için motorunu dahi satıp umudu kovalarken umutsuzluk içinde düştüğü an söylenmesi ise tam anlamı ise üst üstte bindiriliyor: human jungle

    finale doğru, undergroud party de nader'i arayan askhan'ı takip eden kameranın önünde vızır vızır eden siyah perdeler; artık her ne ise; dışarıda bekleyen negar'ın tedirginliği de eklenince bize de her an bir şeyler olacakmış hissini fena bulaştırıyor, korku yayılıyor.

    son olarak: görebileceğiniz en iyi jenerik akışı
    --- filmden dakika dakika spoiler ---

    http://www.youtube.com/watch?v=-snuzws0k7y
    http://www.youtube.com/watch?v=arze4u8qz0o
    http://www.youtube.com/watch?v=fiodwqawwpk
  • iran'ın crossing the bridge'i. gerçi burada anlatılan köprüyü geçemeyenlerin hikayesi ya, neyse.
  • geçenlerde burdaki festivalde seyrettiğim, iran'daki alternatif ve underground müzik akımları ve bunların üreticileri üzerinden günümüz iran toplumu ve özellikle de kentli gençlik hakkında önemli ipuçları veren son bahman ghobadi filmi. ghobadi bu filminde de daha önceki filmlerinde olduğu gibi profesyonel olmayan oyuncuları oynatıyor. filmin soundtrackini oluşturan şarkılar da filmde oynayan ve görünen müzisyenlerin eserlerinden oluşuyor. bu arada filmden sonra soruları cevaplayan ghobadi bu filmi yaptıktan sonra iran'a dönmesinin mümkün olmadığını bu sebeple kendisine yaşayacak yeni bir ülke aradığını belirtti.
  • sadece festivalde gittiklerim arasında değil son zamanlarda hatta son senelerde izlediğim en iyi film, en iyi müzik en iyi soundtrack. kendisi de bizzatihi sinemda bulunan bahman ghobadi, senaryoya kendisinin hiç bir katkısı olmadığını konunun tamamen gerçekten yaşanmış olaylardan derlendiğini dile getirdi ki iran'da en temel insan haklarından olan düşünce/ifade özgürlüğünün (müzik dinlemek, müzik yapmak da bir ifade biçimidir) ve seyahat özgürlüğünün ve daha bir çok temel hak ve hürriyetin, islami dikta tarafından nasıl baltalandığını çok çarpıcı bir şekilde bir kez daha görmüş olduk. yıllar sonra ilk defa bir filmin sonunda dayak yemiş gibi oldum ve ağladım (yazarken bile boğazım düğümlendi). daha yazacak çok şeyim var aslında, filme, yönetmenine ve karakterlere ilişkin ama gerçekten gözlerim doldu devam edemeyeceğim. iran kedilerinden haberiniz olmasa bile, profesyonel olmayan oyuncularla çekilmiş bu filmden haberiniz olsun muhakkak.

    p.s.:bahman ghobadi ayrıca bir sonraki filminin türkiye'de yaşayan kürtlerle ilgili olacağını belirtti. bu filmden sonra daha da merakla bekliyorum.
  • farklı, kendini izletebilen bir film.
    filmi izledikten sonra aklımda bir çok fikir oluşsa da en başta hamed behdad'ın mükemmel oyunculuğunu belirtmem gerek.
    bir diğeri de;

    --- spoiler ---

    polislerin köpeği aldıkları sahnede ve hamed behdad'ın cezasının indirilmesi için sergilediği performansta yetkililerin bizlere gösterilmemesi filmdeki ayrıntılardan sadece ikisi.

    --- spoiler ---
  • bir 'bahman ghobadi' filmi olan ' kasi az gorbehaye irani khabar nadareh ' iran sinemasında yeni ve radikal bir akım olan ve cannes gibi uluslararası film festivallerinde başarıgösteren yeraltı sinemasının en bariz örneklerinden biridir, fakat uluslararası film festivallerinde boy gösteren ' darbareye elly' gibi iran'da gösterime girme şansıbulamamış, bu özelliğiyle de belki filmde yansıtılmak istenen hükümetin baskıcı ve sansürcü yönü daha bir vurgulanmış.bahman ghobadi, kendi deyimiyle 'yarım ay' filmini yaptıktan sonra iranda yasaklı yönetmenler listesine girmiş, ve ' altmış saniye ' isimli yeni projesi için irşadbakanlığından izin alamamıştır. bu olaylar neticesinde tüm şevki kırılmış olan ghobadi bir süreliğine kendi evinde inzivaya çekilmştir. bu depresyon süreci bir arkadaşınınghobadi'yi tahran'ın yeraltı müzik dünyasıyla tanıştırmasıyla son bulacaktır. yeraltında tüm baskılara ve kısıtlamalara rağmen müzik yapmaya çalışan bu gençlerinkorkusuzluğu, radikalliği ve cesareti ghobadi'ye bu 'yeraltı' filmi yapmak için ilham vermiştir. bu sebeplerden dolayı ' kasi az gorbehaye irani khabar nadareh 'iran sinemasının resmi, olağan ve bilinen standartlarına göre yorumlayabileceğimiz bir film değildir. bu film baskı ve sansür zamanında kültürün ve sanatın yeraltına inmesini simgeler. az bir bütceyle ve kısıtlı imkanlarla gizlice yapılan bu filmin çekimlerindeki acele ve telaşı filmin bazı sahnelerinden anlayabiliriz.buna rağmen film genç iranlı sanatçıların acı dramını anlatan gerçek ve önemli bir belge niteliğindedir. baskıdan ve polis korkusundan dolayı tüm yaratıcılıklarınyok olduğu, ve sanatçının tüm enerjisinin konser veya albüm için izin almak, çalışırken komşuların gazabından korunmak gibi boş işlerle tükendiği bir ülkeyi anlatır.
    dikkatimi çeken bir başka husus ise filmin torrent ve başka internet ortamlarına düşen versiyonunda bahman ghobadi'nin de ' why i seed this movie ' adlı videodaneden bu filmi ücretsiz şekilde yayınladığını açıklamasıdır. aynen aktarıyorum : filmimi hiç bir ücret ödemeden izlemeniz benim için büyük bir onurdur, hakkımısize helal ediyorum, ve yayabildiğiniz kadar bu filmi yaymanızı istiyorum.iran'da ben ve benim gibi yönetmenlerin yapıtlarının gösterilmesi yasaktır bu sebepten dolayı hakkımısize helal ediyorum.sizden birinci isteğim bu filmi büyük bir monitör ve iyi bir ses sistemiyle izlemeniz, bu film için çok çalıştım çünkü. ikinci isteğim isenerde olursanız olun, bu filmdeki çocuklar gibi müzikle uğraşan tanıdığınız veya komşunuz varsa eğer lütfen bunlara destek verin. bunlar iran'da zor koşullaraltında müzik yapan masum çocuklardır, devlet hiç bir şekilde bu çocuklara destek olmuyor, bunlara bir tek siz destek olabilirsiniz. iran'ın geleceğini bu çocuklarve onlara benzeyen sanatçılar şekillendirecektir.
    açıkçası çok duygusal ve etkileyici bir konuşma olmuştur kanımca, ghobadi'ye olan saygımı da kat be kat arttırmıştır.
  • iran'daki underground müzik dünyasını gözler önüne sermiş bir film. köklü bir kültüre sahip olan iran -özellikle,bu filmde ki müzik yapmaya hevesli gençleri ve sayılarını görünce- yanlış ellerde olmasaydı, dünya müziğine neler katabilirdi diye düşünmüyor değil insan.. ciddi bir potansiyel söz konusu fakat, baskılar yüzünden insanlar tutkularının peşinden gidemiyor, gerçekten yazık..

    filmin biraz teknik yönlerine eğilirsek: bahman ghobadi her soundtrack'e iran'ın dışarıya yansıtılmayan iç yüzünü sergileyen bir klip çekmiş diyebiliriz. galiba filmin içinde böyle beş tane klip söz konusu. aslında yaptığı çok güzel: özellikle rap müzik eşliğindeki klip ama sayıca fazka olmasının seyir zevkini biraz azalttığı aşikar.
    yapılabilecek diğer eleştri ise: çoğu zaman kamera açılarının rahatsız ediciliği.. sıkça dar alanlarda yapılan çekimler; insanı rahatsız etsede; özellikle batı müziğinin yasaklandığı, müzik üreticilerinin ve dinleyicilerinin yeraltına itildiği bir ülkede, mekan seçimleri; hem bu itilmişliği sergilemesi hem de başka çarenin olmayışı açısından gayet yerinde...

    filmi izlerken, izleyici; türkiye ve iran karşılaştırmasını ister istemez yapıyor.. türkiye'nin gündemini fazlasıyla meşgul etmesi gereken fakat bir türlü kamuoyunun hala yeterli ve güçlü bir tepki ortaya koyamadığı; sansür zihniyeti geliyor insanın aklına..

    tabiki iran gibi değiliz, onlara benzememiz raddesini çoktan aştığımızı düşünüyorum ama türkiye'deki idari otoritenin; kişisel özgürlüklere el uzatmasını hazmedemiyorum... bu gün internette ki sınırını çiziyorlar, yarın şu saate kadar içkili mekanlar açık olacak diyorlar, ertesi gün belli bir yerde şu saate kadar içki var diyorlar... (bkz: olimpos)

    arından türkiye, bazı avrupa birliği ülkeleri kıyaslamasına giriyorum...

    bu filmin içinde bulunduğumuz ahvalin sorgulanması açısından gayet manidar olduğunu düşünüyorum.
  • filmin bir yerinde tanıdık bir ses çalınmıştır kulağıma. tanrım demişimdir yoksa bu o mu? her ne kadar türkiye'ye geldiğinde beren saat'e bir sonraki filminde oynamayı teklif etmiş olsa da ince insandır bahman. yapabilir bu kadarını da. yine de emin olamadık. ancak filmin sonunda jenerik akarken mahsa vahdat yazısıyla emin olabildik o olduğundan.
    evet efendim tahran daki ev konserini izlemek için gittiklerinde elinde tef olan sanatçı mahsa vahdat tır...
  • her ne kadar bir müzik grubu kurma filmi gibi görünsede; bahsediği üzere, tahranın karışık ve hazin öyküsü perdeye yansır.
    kendileri ifistanbul 2010 kapsamında sergilenen filmler arasında en şukelarından.
  • cok cok cok guzel bir film. turkiye'de de gosterilse keske, ve herkes izlemeli duygulariyla sinema koltuguna yapistiran bir film. zaman zaman gulduren, zaman zaman insanin icini ezen, ama cogunlukla diken diken tuylerle izlenen film. crossing the bridge guzel olsa da, daha iyisi yapilabilir diye dusunduren film. cok cok cok guzel bir film.
hesabın var mı? giriş yap