• bu yıl saraybosnadaki bienale katılacak olan müzik topluluğu
  • kaynak:sabanci universitesi

    1800’lerin sonu, 1900’lerin başında istanbul, urfa, selanik gibi imparatorluğun büyük şehirlerinde yapılan halk müziği oldu kırıka’yı etkileyen... bektaşi nefeslerinin rindaneliğini, halk türkülerinin tevazusunu, kantoların hafif meşrep şehvetini ve içli sevda şarkılarının hüznünü muhabbetle kucaklayan bu kalender müzik, kah bir rum kadınının tahrik edici sesinden, kah urfalı bir gazelhanın nağmelerinden, kah istanbullu bir beyefendinin nidalarından yükseldi. işte kırıka mayasını burada buldu: kırıklık... çelebice bir hüzün ve melez olma durumu... taş plakların o tek kanaldan gelen özensiz, ama içten kayıtları... bir
    de taksim ve gazellerde icracıların makam dışı seslerde özellikle diretmeleri... kırıka, tam da burada punk bir hissiyat buluyor ve bu hissiyatı kendi şarkılarında amplifiye ediyor. son dönem osmanlı şehirli halk müziği, akademik eleştirilerden ve piyasanın baskısından uzakta, kendi zamanının şarkılarını bir zanaatkar tevazusuyla işleyip, bugüne bir gelenek bıraktı. şimdi, ne yazık ki bu özgürlüğe sahip değiliz. kırıka, bu döneme gıpta ile bakıyor ve biraz da öykünüyor.

    kırıka adlı müzik topluluğu, telli sazlar ve vokalde salih nazım peker, vurmalı sazlarda orçun baştürk, elektrikli bas gitarda cem devrim akdoğan, trombon ve neyde ferhat yegül'den oluşuyor.
  • icınde hersey olan biraz bizden biraz onlardan kafası oldukca karısık, yeni ve guzel bir seyler yapmak isteyen yeni ama kalıcı olması umulan muzikal bir platform.(bu tip olusumlar memleketimiz insanlarının yenilige kapalı olmaları nedeniyle bir sozluk maddesi olarak kalmakta ve genellikle tarihteki yerlerini huzunlu birsekilde almaktadırlar.)
  • (bkz: kriko)
  • http://www.myspace.com/kirikasmyrna dan.

    2 ocak 2000 gunu; salih nazim peker, sarp keskiner, cem devrim akdogan ve orcun basturk tarafindan kurulan kirika, 2001 yilinda istanbul ve saraybosnada verdigi konserler haricinde tamamen repertuar çalismalarina yogunlasti. 2000 & 2003 döneminde sarp keskinerin gruptan ayrilmasi ve cem devrim akdoganin elim vefati sonucunda muhtelif kadro degisiklikleri ile 2003 yilina gelen grup, agustos 2004' te daha sonra yabanci damat adi ile cekilen dizinin ilk versiyonuna muzik yapmak icin, akdogan'in yerini alan hasan devrim kinli'nin katilimi sonrasnda orijinal kadroyla tekrar bir araya geldi.

    yeniden deniz sarkilari, deniz kültürü ve dionyssos ruhu...: "denizle karann sevistigi, karanin erkek karaligina, denizin kadin maviligine karistigi, ufku acik mavi; gurubu yanik kizil; bir guzel cografya bizim evimiz: ege kiyilari... biz, gittikce kara kültürüne ve onun eglence anlayisina teslim olmaya baslayan turkiye'nin unuttugu deniz kokusunun pesindeyiz".

    kirikanin izmirli kuruculari gibi, her izmirli bilir: buralara denizle gelen aciklik, gunes ile yikanmis bir esriklik, milliyeti muglak bir melezlik ve dionyssos coskusu yakisir. yemek, icmek, sarki soylemek, raki ile esrimek, dans etmek, dugun, sunnet, acik hava, imbat, yosun ve deli lodos... bu cumbusu fisekleyen de zeybekler, sirtolar, kasap havalar, ciftetelliler, karsilamalardir.

    kirika, muziginde nicedir unuttugumuz bu deniz ruzgarini ariyor... gelenekten gelen sarkilari bir muzeci gibi yorumlamaktan cok; gelenekten beslenip, bugunun sarkilarini yaratmaya çalisiyor. ne ki gelenek oylesine cezbedici ki, tamburi cemil beyin rast zeybegini çalmadan da edemiyor.

    gelenek, sehirler ve muzik: neseyi getir. kirikanin ana etkilesim kaynagini, 1800'lerin sonlarna dogru istanbul, izmir, selanik gibi osmanli imparatorlugunun kozmopolit megapol sehirlerinde ortaya cikan, 1960lara kadar ozellikle meyhanelerde yasayan (ruhuna rahmet be, nubar terziyan!) "sehirli halk muzigi" olarak nitelendirebiliriz. bektasi nefeslerinin rindaneligini, oyun havalarinin hovardaligini, karagoz & hacivat muziklerinin cocuksu nesesini, cigaraci yeniceri kahvehanelerinin kabadayiligini, rembetikolarin kulhaniligini, kantolarin hafif mesrepligini, hanendelerin sehvetini ve icli sevda sarkilarinin huznunu icinde barindiran bu kalender muzik, o eski zamanlarda kah bir rum hatunun tahrik edici sesinden; kah urfal bir gazelhanin nagmelerinden, kah istanbullu bir beyefendinin nidalarindan yukseliyordu... kirika, mayasini iste buralarda buluyor: ruhu kiriklik.

    yani, sehirli olmanin ortaya koydugu melez olma durumu...

    2004 > 2006: amplifiye hissiyat > bugunku kulaklara ozensiz ama benzersiz, alabildigine icten tinlayan tek kanalli tas plak kaytlari... makam disi seslerde direten gazelhanlar, batidan emanet alinmis enstrumanlarla kardes kardes calan ince saz takimi... bando takimini referans gosteren operetler, armonikaya eslik eden tambur ve kampana ile cinlayan laternalar...

    filmlere muzik: daha album kayitlarina baslamadan turk sinemaseverlerin buyuk ilgisini gören organize isler ve dondurmam gaymak filmlerine pireli sirto ve hicazkar zeybek parçalarini veren kirika, diger yandan dizi muzigi ve radyo tiyatrosu alanlarinda begeni ile karsilanacagini umdugu pek cok parcasini kayda dusmeye devam ediyor.

    ben şahsen, dinlemenizi ısrarla tavsiye ederim. ağızda tuhaf bir tat bırakıyor adamlar. özellikle ispirtocu saim ve hicaz çiftetelli ve gazel.
  • kaba saz adlı albümleriyle yılların biracılarını bile ''getirin lan rakıyı içerim ben bunu... neydi kavun muydu... ballı muz muydu... yanında bişiler iyi gidiyordu ya... onları da getirin!'' hezeyanlarına sürüklemiş grup.
  • birkaç hafta önceki peyote konserinden küçük bir görüntü şurada mevcut:

    http://www.dailymotion.com/…seri-haziran-2008_music

    (yeni çıkan albümleriyle aynı adı taşıyan "kaba saz"... salih nazım her zamanki gibi müthiş...)
  • kaba saz albümleriyle dikkatleri çekmiş olan grup.

    http://www.resetmagazine.net/…i16/muzik/album6.html
  • kaç keredir üst üste dinliyorum, bir türlü kaba saz albümünü sevemedim. bilinen ve sevilen müzik formlarını kullanıyorlar, iyi müzisyenler, güzel çalıyorlar fakat ne kadar açık fikirli davranmaya çalışırsam çalışayım olmuyor. salih nazım peker'in vokalini de yadırgadım. uzun uzun albümlerini anlatan röportajlar veren, kendini çok fazla ciddiye alan, müzik yapmak, şarkı söylemek yerine daha çok analiz eden bir grup. eski grupları istanbul blues kumpanyası ' nın da sorunu buydu. yine de konser performanslarını izlemeden karar vermek için erken.
  • eskisehir ellerinde daha bir sevdigim gruptur, derde derman olmaktadir, sonbaharda izmir e ozlem sarkisiyla eskisehire cupra gelip lidaki olarak mideme inen baligin, yaninda icilen ouzonun tek yoldasi olmustur..
hesabın var mı? giriş yap