• bu filmle ilgili en önemli (aslında tek önemli) nokta ferhan şensoy'un iyi aile kızlarını kandırıp nıhahaha diye gülerek çirkin emellerine alet eden zengin piçini oynamasıdır. üstelik kötü adama "olm çok fırlamasın" diye gaz veren yeri geldiğinde yardım ve yataklık eden ezik arkadaşı da rasim öztekin oynamaktadır ki ben bugüne kadar hiç bir filmde kötü adamlara bu kadar sempati duyduğumu hatırlamıyorum...
  • filmle ilgili ferhan $ensoy daha sonra bu rolü, bakkala olan borcunu ödemek icin kabul ettigini anlatmı$tır. film de mahmut cevher'in karde$i rolünde sevda aktolga oynamı$tır.
    filmin soundtrack albumu olmamasına ragmen ordan burdan kotarılan $arkılarla enfes bir muzik ziyafeti olur. erkin koray'ın arapsacı $arkısından, ajda pekkan yorumuyla viens dans ma vie.
    ayrıca ferhan $ensoy'un sevda aktolga ile telefonla konu$ma sahnesi takdir-e $ayandır. capkınların el kitabının gelecek sene baskısına konulması gereklidir.
  • 1977 yili yapimi, havaalaninda isim anons eder gibi her artistin isminin iki kere söylendigi muhtesem bir fragmana sahip film :

    http://www.youtube.com/watch?v=tbkarynnmlu
  • ferhan $ensoy, baykal kent, rasim öztekin gibi adam öldürse tipten tahliye edilecek karakterlerin kötü rolde oldukları eski bir film.
    müjde ar kızımız sevgiden yoksun sevil adlı fotomodel kızı canlandırırken, murat cevher coca cola $i$e camlı gözlükleriyle doktor rolundedir.

    murat cevher'in babası rolunde avukat muhip arcıman oynamaktadır.
  • "şiddet dilde başlar" sözünün doğruluğunu gösteren korkunç atasözü.

    kültür ve kurallar davranışları, davranışlar da kültürü ve kuralları etkiliyor. dilinizi şiddetten arındırdığınızda yavaş yavaş hayatınızı da arındırabiliyorsunuz. ama kızını dövmeyen dizini döver atasözünü kullandığınız sürece anneler ve babalar kızlarını dövmeye devam edecek.

    çok klişe değil mi yukarıda yazanlar? artık bunu konuşmaya, ısıtıp ısıtıp anlatmaya ne gerek var, değil mi?

    bakın ne gerek var:

    geçenlerde bir grup "aydın" insan bir vesile ile bir araya gelmiştik (kalabalık bir avukat grubu). yaşlıca meslektaşlardan biri yeri gelmişken kendince lafı gediğine koydu "ee, kızını dövmediysen böyle dizini döversin" diye. herkes güldü. inanamadım. tepki göstermeyi bırak, sessiz bile kalamadılar, aslında neye güldüklerinin farkında bile değiller. adam da bence söylediği şeyin gerçekte ne demek olduğunun farkında değil. dayanamadım "biz hala kızını dövmekle ilgili şakalar yaparsak kenarda köşede dayağı yiyip oturan kız çocukları ne yapacak? şiddet işte bu dille başlıyor, sonra o babalar kızlarını dövüyor" tadında bir şeyler geveledim, tutamadım kendimi. (tabii hemen "ortamın tadını kaçıran, gereksiz duyar kasan insan etiketini yemişimdir)

    mekandan çıkarken o "şakacı" üstad geldi yanıma, haklısın dedi, özür diledi ve teşekkür etti. farkında varmasını sağladığım için. bugüne kadar hiç düşünmemiş bunu, bundan sonra önce kendi dilini arındıracakmış şiddetten, kendisi aynen böyle söyledi. bir de öğrenmenin yaşı yokmuş, öyle dedi.

    artık o bir grup insan bu atasözünü kullanmayacak. ve sonra bir gün, kimsenin kızını dövmeyeceği, dövemeyeceği, bunu aklından bile geçiremeyeceği günler gelecek.
  • dizini döven baba rolünde müsfik kenter vardir. filmin fragmani http://www.youtube.com/watch?v=tbkarynnmlu adresinde seyredilebilir.
  • kadını dovmek icin her duruma uygun bir kılıf hazırlayan yurdum insanından ozlu bir atasozu. siddet oyle normal bir hale gelmis ki ilk reglde tokatlanmak gibi bir gelenek bile var.
  • hayatımda duyduğum en iğrenç, en aşağılayıcı ve hakaret dolu sözlerden biri. demek bir kadın; doğarken seçmediği bir şey için: cinsiyeti için şiddet görebilir ve hatta görmesi gerekir; öyle mi? soruyorum: neden?

    çocukken buradaki mecazı anlayamıyordum doğal olarak: " diz dövmek?..."
    meğer: çok pişman olmak anlamına geliyormuş. hıı... ben bu lafı ilk kez bir türk filminin adı olarak duydum. ama; türk milletinin zihniyetinin özünü teşkil ediyormuş da, ben farkında değilmişim. o kadar iyi niyetliyim ki, bu sözün "bazı" kızlar için geçerli olduğunu; herkese söylenmediğini sanıyordum. yo dostum yo, dişi cins bu toplumda başlı başına bir bela olarak görülüyormuş. tıpkı koyun sürüsü gibi; doğurganlığa sahip olduğu için mülkleştirilen; üzerinden rant elde edilen; "soyun devamı"nı sağlayan cinsiyet olduğundan sürekli kontrol altında tutulması, her hareketinin gözlenmesi; kendisinin değil; vücudundaki üretim organlarının ailedeki mülkiyeti için toplum tarafından çepeçevre gözetlenmesi gerekiyor kadının. bunun için ise, şiddet, korkutma, yıldırma, utandırma yoluyla hep pasifize halde tutulması gerekli; değil mi?

    küçük bir kız çocuğuyken annemden yemediğim dayak, sopa kalmadı. ee, n'oldu peki dayakları yiyince? daha "akıllı" bir insan mı oldum, topluma uyum mu sağladım, ailemi her şeyin üstünde mi tuttum? şimdi kızını dövdükleri için dizlerini dövüyorlar; sonuç bu.
  • temel gürsu kötü adam için fıldır fıldır oyuncu aramaktadır ama kimse kabul etmez, çünkü herkes kötü adamın üzerine yapışmasından korkar. temel hoca en son ferhan şensoy'a ulaşır, ferhan şensoy senaryoya bakmadan rolü kabul eder ama '77'nin parası ile 2000 lira ister. temel gürsu parayı çok bulur ve indirim ister, ferhan şensoy ise nettir; "bakkala 2000 lira borcum var, ya bu paraya oynarım ya oynamam!". seve seve kabul edilir tabii.

    çekimlere başlanır, ferhan şensoy filmde fırlama ve sevişgen bir zengin çocuğunu canlandırmaktadır, filmin en önemli sahneleri araba yarışları ile alakalıdır. temel gürsu şensoy'a "hadi kaskını tak da araba sahneleri ile başlayalım der". şensoy'un cevabı nettir "e ben araba kullanmayı bilmem ki?" kötü adam rollerinin yarısı arabada geçmektedir. ona da dublör ile çözüm bulunur, bazı sahnelerde ferhan şensoy duran arabanın içinde araba kullanırmış gibi yaparken, araba kullanılan sahnelerde ise dönenim ünlü dublörü hüseyin zan kask takarak sahnelerde oynar.

    sıra müjde ar ve bilimum kadın ile sevişme sahnelerine gelir. hüseyin zan ferhan şensoy'a sorar "bu sahneleri de dublör ile çekelim mi?.." ferhan şensoy durur mu?... yapıştırır cevabı "bokunu çıkarma hüseyin!"
  • toplumumuzdaki iki yüzlü, sahte ahlak anlayışının küçük yansımalarından sadece biri. kanımca her kadının duyunca bütün kadınlar gibi şahsına da hakaret olarak olarak algılaması gerekir.

    şahsen cinsiyetçi küfür, espri, şudur budur gibi şeylere pek takılmam. insanın gülmek için bir şeylerle dalga geçmesi şart sonuçta. bu hiçbir kötü niyet barındırmadığı takdirde masumdur bence. o yüzden olayı saçma boyutlara sürüklemeden kadınların şoförlüğü, alışveriş alışkanlığı ve bunun gibi konularla dalga geçen veya sikerim, sokarım gibi küfreden insanlara karşı "ıyy cinsiyetçi" yaftası yapıştırmıyorum ve cinsiyet ayrımı yapan her şeye karşı değilim. ancak burada konu çok başka bir boyutta. ya da ben öyle düşünüyorum.

    bu garip söz öbeği küçükken bana çok masum gelirdi. pek tabii yetiştirdiğin insanı eğitmek, terbiye vermek önemliydi ve çocuk halimle dövmekten bahsetmiyor kastettiği eğitim diye düşünürdüm, ayrıca çok geç bir zamana kadar cinsiyet ayrımını tam olarak yapamadım belki de bu yüzden bu kadar masumdu. ama şimdi çoğu insanın bir şekilde bu iki yüzlü anlayıştan etkilendiğini düşünüyorum ve bu laftan tiksiniyorum. acaba eğitilmesi, baskılanması ve hatta şiddet görmesi gereken güce sahip olup onu kontrol edemeyen erkek midir yoksa mağdur kadın mı? meseleye sadece namusu kirlenen kadın ve onu kirleten erkek gibi sığ bir açıdan yaklaşmak istemiyorum ancak toplumun genel önemsediği konu bu, atasözü de temelde bununla alakalı. etkilenme demiştim, kadınlar için bu etkilenme iki şekilde gerçekleşiyor: ya boyun eğip ikinci sınıf insan olma, itaat etme, başkalarının kendi adına verdiği kararları istese de istemese de onaylamak zorunda kalma, bazı "iğrenç"eril karakterlerin bir takım iğrenç eylemlerine kurban olmamak ya da ismini temiz tutmak adına kısmi köle hayatı yaşama; ya da bundan kurtulabilecek güce eriştiğinde önceden saklamak zorunda olduğu cinselliğini kullanma, sadece otoriteye karşı gelmek adına belki de normalde gerçekleştirmeyeceği bir takım gereksiz eylemlerde bulunma. erkeklerde olay çok daha basit kadını malı gibi görme, ne giyeceğine, ne yapacağına karar verme, kariyer edinemeyeceğini, başarılı olamayacağını düşünme, bir birey olarak değil birinin karısı kızı olarak algılama gibi durumlar ortaya çıkıyor. bazı durumlarda bunlar koruma, kollama, himaye etme adını alıyor.

    şahsen özgürlüğün getirilerinin bir çoğundan şimdiye kadar yararlanmayıp gelecekte de yararlanmayacak olsam ve bazı durumları aşırı ve uygunsuz olarak görsem de, doğru ve "eşit" şekilde eğitimli kadın ve erkeklerin "aynı" özgürlüklere sahip olmasını savunuyorum. belki de bir söz grubuna bu kadar yüklenmemek gerek. yani olay kafiye gibi basit bir şeyle de açıklanabilir ancak ben kesinlikle böyle düşünmüyorum. envai çeşit kelime var bir tek kız ve diz arasında mı kurulmuş bu.

    yine dağınık ve uzun entrylerimden olmuş, okuyup da "bu ne lan" diyen olursa zamanını aldığım için özür dilerim.
hesabın var mı? giriş yap