• filmin bir yerinde ali şen haklı olarak eşeğin sıçmasını beklemekten sıkılmış, midesindeki elması çıkarmak için gece eline hayvan gibi bir satır alıp gizlice mister dörtnal'ı kesmeye karar vermiş idi. lakin kendisi tam satırı hayvanın boynuna vurmak üzereyken aportta bekleyen kemal sunal tarafından basılmış ve aralarında aşağı yukarı şöyle bir diyalog gelişmiştir:

    kemal sunal: hacı napıyon sen?
    ali şen: (satırın ucunu hayvanın boynundan usulca çekip kendi yanağına götürerek) görmüyon mu oğlüm, dreş* oluyom dreş...

    ali şen'in bu efsanevi repliği bir dönem öğrencisi bulunduğum lisede bir şekilde oldukça popüler olmuş, "napıyon lan" sorusuna verilen cevapların önemli bir kısmını teşkil etmiştir...
  • bazı sahneleri, diyalogları ile diğer kemal sunal filmlerine nazaran daha sert sosyal eleştiriler içeren türk filmi. türk televizyonlarında verilirken özellikle sansürlenen son kısmını az önce filmi yayınlamakta olan kanal 7 televizyonu sansürlememiş, çok iyi yapmıştır.
  • sayesinde ortalama muhafazakar babamın izlediği televizyondan bir mayış marşını dinlememi ve dumurdan dumura koşmamı sağlamış film.an itibarıyle kanal 7de sansürlenmemiş hali yayınlanmaktadır.

    sansürsüz yayınlanmasının nedeni de artık sosyalizmin bir tehlike olarak bile görülmemesidir herhalde.
  • siyasi hiciv nedir ve nasıl yapılır konusunda okullarda ders olarak gösterilmesi gereken türk filmidir.aslında bu film büyük ölçüde uğradığı sansür yüzünden hep küfürlü,basit bir komedi olarak algılandı ama işin aslı hiçbir zaman öyle değildi.bir kere bu film türkiye’nin siyasi olarak belki de en karmaşık döneminde çekildi.okuduklarımızdan,duyduklarımızdan bildiğimiz kadarı ile böylesine açık bir biçimde siyasi mesajlar içeren bir filmi o dönemde çekmek hakikaten cesaret isteyen bir işti.filmi çekmek bir dert,filmin sansürden geçmesi başka bir dert.aslında bu filmin yapım hikayesini çok merak ediyorum.nasıl çekilmiş,ne gibi engeller çıkmış,o dillere destan sansür kurulundan nasıl geçmiş,seyirciden nasıl bir tepki almış?...şu an için bunları en iyi bilenlerden hayatta olan iki kişi var öykünün sahibi müjdat gezen ve öyküyü senaryolaştıran umur bugay.mesela bir oradaydım belgeselinin konusu rahatlıkla bu film olabilir diye düşünüyorum.eminim ki çok ilginç bir yapım hikayesi var bu filmin.

    filme gelirsek hani biraz iddialı olacak ama bence türk sinemasında bu film kadar açık ve etkili bir biçimde amerika ve kapitalizm karşıtı muhalif bir film yapılmadı.filmi sansürsüz izleyenler bunu çok daha iyi anlayacaktır.senaryo ilk bakışta basit ve absürd gelebilir ama müjdat gezen hikayeyi yazarken olayları öyle güzel kurgulamış ve siyasi görüşünü hikayeye öyle ustaca adapte etmiş ki filmi tekrar tekrar izleyip,derinlemesine düşününce hikayenin tam bir siyasi hiciv harikası olduğu ortaya çıkıyor.filmin uyarlandığı öykü olan eşeğin karnındaki elmas'ı hiç okumadım ama filmde anlatılanlara ve karakterlere baktığımda müjdat gezen’in siyasi hiciv konusunda yakın dostu aziz nesin’den epeyce etkilendiğini tahmin etmek zor değil.

    filmde o dönem ülkemizin içinde bulunduğu siyasi durum,ekonomik sıkıntıların getirdiği toplumdaki yozlaşma,ahlaki çöküntü,insanların iki yüzlülüğü,fakir halkın tek umudunu şans oyunlarına bağlaması ve diğer sorunlar trajikomik bir şekilde öyle ustaca anlatılmış ki hakikaten bu ustalık karşısında hayrete düşmemek elde değil.

    başta kemal sunal olmak üzere filmdeki oyunculuklar gerçekten takdire şayan.''kemal sunal;filmleriyle birlikte o dönem halkın beynini uyuşturdu'' diyen bazı aydınlarımıza bu filmi tekrardan şöyle bir dikkatlice izlemelerini tavsiye ederim.bir düşünsünler bakalım acaba o dönem kaç oyuncu en üst seviyedeki kariyerini tehlikeye atar ve böyle muhalif bir filmde başrol oynamayı kabul ederdi.kemal sunal bu tercihiyle yaptığı işi ne kadar sevdiğini ve saygı duyduğunu göstermiştir.bu davranışıyla da kendinden sonra gelecek nesillere önemli bir örnek olmuştur.ama bugüne geldiğimizde maalesef genç oyuncuların onun kadar bu işlerde cesaretli olmadığını,olamadığını görebiliyoruz.müjdat hoca geçen bir söyleşisinde olayı çok güzel açıkladı zaten ''bizim nesil çok cesaretliydi ama şimdiki oyuncularda bu yok'' diye.

    filmdeki en önemli karakterlerden biri olan hacı ömer’e hayat veren ali şen’in oyunculuğundan da bahsetmeden geçmek olmaz.ali şen eğer bambaşka bir zamanda bambaşka bir ülkede yaşamış olsaydı eminim ki bu filmdeki oyunculuğuyla ödüllere boğulurdu.zaten bu kadar zor ve çok tepki çekebilecek bir rolün üstesinden ancak ali şen gibi usta bir oyuncu gelebilirdi.bildiğim kadarıyla ilk filmi olmasına rağmen macit koper’in de filmdeki oyunculuğu mükemmeldi.filmin sonu,çalan müzik,adem’in kendine söyledikleri ve işçilerin arasına karışması hepsi çok anlamlıydı.

    başta öykünün sahibi müjdat gezen olmak üzere müthiş oyunculuklarıyla kemal sunal’ı,ali şen’i,macit koper’i ve filmdeki tüm diğer oyuncuları,yönetmen atıf yılmaz’ı,öyküyü senaryolaştıran umur bugay’ı,yapımcıyı,filme katkısı olan herkesi üzerinden yıllar geçmişte olsa böyle bir filme imza attıkları için kutlamak gerekir.
  • babasını tanımayacak adamdır...**
  • --- spoiler ---

    bu filmin sansürlenmiş olduğunu ilk defa dün akşam öğrendim ve çok şaşırdım. bugüne kadar bu filmi kaç kere seyrettiysem her seferinde kemal sunal "bok nöbeti kimde?" derdi ve film orada biterdi. meğer devam ediyormuş. bu sorunun üstüne iki kişi kalkıp "bizde bizde" diyormuş. hatta ertesi sabah eşek sıçıyormuş. "eşek sıçtıııı" nidalarıyla birlikte herkes eşeğin bokunu avuçlayarak elmas arıyormuş. bunu gören kemal sunal ise öğürerek kendini dışarı atıyor ve 1 mayıs işçi bayramını kutlayan işçilere katılıyormuş.

    --- spoiler ---
  • bu filmin sansürsüz versiyonu youtube dan izlenebilir. izlenmelidir, izletilmelidir. türk sinema tarihinin en "dolu" filmlerinden biridir.

    not: bu entry i yazarken bile youtube un yeniden belki de sadece bu yüzden bile kapatılabileceğini düşündürtür..
  • az önce kanal 7'de yayınlanmıştır. ve sanırım sansürsüz verdiler çok da şaşırdım..her defasında tekrar tekrar helal olsun dedirtir kemal sunal'a, büyük insana.
  • eşek yönetim kuruluna seçilir,
    adem, eşeğe eğilir ve filmin özet cümlesini söyler ; bak mister bunlar insan işte,
  • bu filmdeki kızı kaçırma sahnesinden sonra köşeyi dönen adamın çocuk parkındaki kaydırakta gördüğü rüya lost'taki dharma initiative'in kurduğu beyin temizliğinde kullanılan room 23'teki ekrandan yansıyan görüntüleri andırır. patronun konuşmaları, televizyonda aerobik görüntüleri, balon yapılmış çikletler, memeyi avuçluyan el vs.

    yine filmin bir yerinde amerika'da yapılmış bir araştırmadan bahsedilir ve patronlara çiklet çiğneyen işçilerin daha kolay uyutulduğu söylenir. bir yerde de adamımız simitçiden simit aldığı esnada işçi marşı çalmaya başlar ve arkasında pepsi, önünde kelebek mobilya olmak üzere iki reklam kadraja girer. daha sonra gümüşsuyu titan halıları reklamı izleyicilerin gözüne sokulur ve adamımız işçi marşı eşliğinde simitini yiye yiye dev-genç içerikli duvar yazılarının önünden geçer, özellikle şu ikisi dikkat çeker: "patron ve uşaklarının işçiler üzerindeki baskısı kırılacaktır." "patron-ağa devletini yıkacağız. halk iktidarı kuracağız. tkp" daha da güzeli adamımız bu yazıların önünden geçtikten sonra bir gazete bayii önünde durup makasla gazete kuponu keser, bu arada marş çalmaya devam eder.

    dönemin ruhuna uygun bu ve benzeri sol mesajları barındırması bakımından nadide bir yapım olmakla birlikte bu sahnelerin sansürlenmesi bakımından olağan bir zeminde yer alan film ilyas salman'ın yıllar evvel bir yerde kemal sunal'ın yılmaz güney'den daha halkçı filmlerde oynadığı minvalinde ettiği kelamı düşününce daha anlamlı gelir. sanat sanat için mi yoksa toplum için mi gibi son kullanma tarihi geçmiş bir tartışmayı yeniden hortlatmaya gerek yok ama burada sanatın hedefi bakımından çift yönlülüğünün nasıl da bir potada eritilebildiğini görüyoruz, en azından bunu dile getirmek şart. her ne kadar yönetmen kimliği yoksa da kemal sunal düttürü dünya, polizei, deli deli küpeli, yoksul, salako, katma değer şaban, kiracı, öğretmen, kibar feyzo, kapıcılar kralı, çöpçüler kralı, gurbetçi şaban gibi içeriğinde asla sistem eleştirisini eksik etmeyen filmlerde yer alarak tutarlı bir tavır sergilemiştir. bu başlıkta bahsedilen filmi de bu tutarlı seyir içinde görmek ve kemal sunal'ın duruşuyla alâkalandırmak gerek.
hesabın var mı? giriş yap