• (bkz: lubunca)
  • inatçı, hırslı, dik başlı (adam).
  • kür koli vermek: intercrural sex
  • fethiye'de şakacılar, teşekkür ederim'i bozarlar, başka bir kalıba dökerler: "eşeği kürde ederim."

    gür koru ile kökendaş. korunun öteki bir söylenişi kür. ("teşekkür ederim" demek istemeyen nurcular "eşeği kür'de ederim" derlemiş zamanında.) güre'nin yabani anlamına gelmesi de kendi kendine bol ve engelsiz büyüyen şey olmasından geliyor. dolayısıyla, bile kastede üretilmiş olmasa bile özgür'ün (öz-gür) de içinde/kökünde gür vardır, varmış, az önce keşfettim, ben buldum. (29.3.2021)

    kürük mutlaka kürülmüş demek olmalı. yani kürmekten geldiğine artık eminim. toparlanmış, iki yakası/yaprağı bir araya getirilmiş demeye geliyor. böylece kürek, küremek, kürümek, küremlemek, kür ve koru ile de eşkökenli olur.

    seyyid ahmed kürdi/küri/çapakçuri hakkında bir sayfa..

    (ilk giri tarihi: 24.5.2014)

    (bkz: güre/@ibisile), gür/@ibisile, orman/ibisile, koru/@ibisile, gürbüz
    (bkz: küremlemek), kürük/@ibisile
    (bkz: kur/@ibisile), bingöl/@ibisile, çur*
  • "kûr" şeklinde okunursa: 'mezar' anlamına gelmektedir.
  • şarkıları güzel bir gruptur.

    (bkz: the cure)
  • hedonutopia'nın, dokuzsekiz müzik yapım etiketiyle yayınlanan “7” albümünde yer alan bir parça.

    söz & müzik: hedonutopia
    düzenleme: hedonutopia

    mix & mastering: cansın dugan, hedonutopia

    ozan atalay imzalı lirik video klibi buradan izlemek mümkün.

    şarkının sözleri ise şu şekilde:

    “insan hasta bir ruhtur
    kür tedavisi yoktur
    al bu şarkıyı dinlen
    başka çaresi yoktur”
  • türk dil kurumuna göre iyi bakım, ilaç tedavisi ve özel tedavi yöntemi anlamına gelen fransızca kökenli kür kelimesinin dilimize nasıl girdiğini ve yerleştiğini mahmut yesari, yakacık sanatoryumunda tedavi gördüğü sırada yaptığı gözlemlerinden hareketle 1937 yılında kaleme aldığı hikâyelerinden biri olan "kür saatleri"nde şöyle anlatır (metin birebir aktarıldığından bazı kelimelerin yazılışı günümüz imlâ kurallarına uymamaktadır):

    "'kür saatleri' nedir? ahmet haşim rahmetlinin 'göl saatleri'ni de hatırlatıyor değil mi? fakat bu, büsbütün başka birşey!
    kür kelimesi dilimize nereden geldi? yakın bir mazide, ya gazete havadisi olarak, yahut kulaktan duyarak: 'filân... falan... yere küre gitmiş!', 'falan... filân yerden kür tedavisinden dönmüş!'
    avrupayı komşu kapısı yapabilen bahtı açık dostlarımız, bunu o kadar ehemmiyetsiz ve basit bir şeyden bahsediyorlarmış gibi söylerlerdi ki etraflı anlamak şöyle dursun, kısacık sormağa bile utanırdık.
    'avrupa kürü', yavaş yavaş memleketimizde filizlerini vermeğe başladı: 'açık hava kürü yapıyorum!, 'üzüm kürü yapıyorum' diyenleri hiç şaşmadan dinliyebiliyorduk.
    istanbul'un bazı semtlerinde sanatoryomlar açılınca, 'kür' kelimesi aldı yürüdü. sanatoryomlarda bu kelimenin mevkii ve manası çok büyüktür ve kür saatleri, bir sanatoryomda, her günün, tedaviye, gıdaya, uykuya, gezmeğe ve istirahate taksim olunmuş saatlerinden mühim bir kısmıdır. kür saatlerinde vücut, tam manasile dinlenir ve ciğerler, bol temiz hava ile yıkanır, temizlenir, tazelenir.
    kür zamanı gelince, hemşireler, kür şezlonglarını hazırlar ve hastaları iyice sarar sarmalar, yatırırlar. kür saatlerinde konuşmak, gülmek ve gizli şekilde patırtı etmek yasaktır.
    hem bu, öyle bir yasaktır ki yalnız sanatoryomun disiplini değil, hastaların terbiyeleri, ve insanî duyguları da bu yasağı saymağı emreder.
    sabah ve akşam kür saatleri, ikişer saattir. iki saat sessiz ve hareketsiz yatmak, yatabilmek kolay bir iş değildir. sanatoryoma yeni gelen hastalar, buna alışamazlar, hattâ alışamıyacaklarını sanırlar. fakat hergün, saati saatine, dakikası dakikasına tatbik edilen 'rejim', vücudün maddî manevî bütün itiyat serkeşliklerini yener, kür saatleri, bir sıkıntı olmaktan çıkar, onun istirahat zevki tadılmağa başlar.
    ...."
hesabın var mı? giriş yap