• hava sıcak, bakırköy bağcılar minibüsünün arka dörtlü koltuğunda kapı tarafına oturuyoruz eşimle. minibüs yoldan binenlerle birlikte iyice doluyor. son olarak incirli sinemasının orada bir yaşlı amca ile 3 genç daha biniyor. yaşlı amca sıcağa inat takım elbiseli, kilolu, buram buram ter içinde. dikkatla ona bakıyorum bana bakarsa çağırıp yerimi vereceğim.
    o anda onunla binen gençlerden birinin elini görüyorum, amcanın ceplerini yokluyor. hiç düşünmeden "herkes cüzdanına dikkat etsin" diyorum, yüksek sesle.

    - herkes cüzdanına dikkat etsinmiş..!! diyor gençlerden biri bana bakarak.
    - kim diyor lan onu ?? diye soruyor diğeri
    - şurda bir anası sikişmiş var, o diyor.. diye cevap veriyor gözlerini benden ayırmadan
    - onun anasını sikeyim ben, o ne karışıyor ? diye devam ediyor diğeri ve küfürler ardı ardına geliyor. yüzüme bakarak, ağır, bayağı, insanlık dışı küfürler. ben de onlara bakıyorum, gözlerimi kaçırmadan. ama ağzımı açmıyorum.

    minibüs duruyor, şoför kapıları açıyor ve yankesici gençler iniyor, inerken bile küfrediyorlar.

    kapı kapanıyor, gençleri arkamızda bırakarak uzaklaşıyoruz. minibüsün içinde bir uğultu başlıyor. az önce küfürler gırla giderken sus-pus oturan yolcuların her biri bişeyler söylüyor.

    ben o arada yankesici gençlerin şivesini düşünüyorum. türkçeyi o şive ile konuşan bir sürü arkadaşım oldu benim, hala da var. bir sürü namuslu, dürüst, şakacı, çalışkan arkadaş.
    hatta kızımın adı, o arkadaşlarımdan birinin "dilan halaydır, halayın en coşkulu anıdır" sözlerinden dolayı dilan.

    ben bunları düşünürken yanımda oturan genç beni dürterek;
    - moralin bozulmasın abi, bunların hepsi böyle şerefsizdir, pisliktir..!! diyor
    - bunların hepsi böyle değil..!! diyorum ve eşime dönüyorum,sıkıca elimi tutuyor, yüzünde zoraki bir tebessüm, çok korkmuş belli ki...
  • işgal kelimesine şerh koyarak devam edersek, kürtlerin yoğun kitleler halinde istanbul ve batıya göçü ülkenin diğer unsurları arasında rahatsızlık yaratmıştır. bu rahatsızlığın iki boyutu vardır.

    ilk boyut ve bence en önemli boyut, kürtlerin batıya göç ettikten sonra dahi feodal yapılarını korumaları sonucu diğer unsurlardan tepki görmeleridir. feodal yapıya sahip, dolayısıyla hepimiz birimiz birimiz hepimiz için ilkesini şiar edinmiş kalabalık bir kürt kabilesinin (kabile kürt aşiret sisteminde aşiretin bir alt birimidir) yerleştiği yerde dengeleri yerel insanların aleyhine bozacağı aşikardır. doğuda aşiretler çıkarları için birbirleri mücadele ederken, aşiretin muhatabı yine bir aşirettir. halbuki batıya yerleşmiş bir kürt aşireti/kabilesi karşısında aşiret değil bireyleri bulur. hali ile bu mücadelede bireyin hiçbir şansı yoktur. bu durumda batıya göç eden feodal kürtleri, deyim yerindeyse, züccaciye dükkanına giren file benzetebiliriz. kürtler sadece aşiret/kabile bazında değil, bazen tek tek de olsa birbirlerini sadece aynı ırktan oldukları için ötekine karşı destekliyorlar. bu da ötekiler tarafından haklı olarak tepki çekiyor. misal, sözlükteki kürt kökenli yazarların, ırkdaş olduklarını anladıktan sonra birbirlerinin mahlaslarının altına, dünya görüşleri tamamen farklı olsa dahi, "hayata karşı duruşuna hayran olduğum yazar" ya da "altıncı neslin yüz akı, olgun, bilge kişi. kendisine bin selam olsun" tarzı yazılar döşemesi bu feodal örgütlenmeye örnekken, bu yazıların ışık hızıyla zamanın ötesine geçmesi ise ötekilerin bu örgütlenmeye tepkisine örnektir. bu konu daha detaylı olarak kürt feodalizmi başlığında incelenmiştir.

    gelelim ikinci boyuta ve yazının başında koyduğumuz şerhi açıklamaya. normalde bir ülkenin vatandaşlarının, bu ülke içinde bir bölgeden diğer bölgeye olan göçü için işgal nitelendirilmesi yapılamaz. demokratik ulus devlet olarak kurulmuş türkiye'de, insanlar ırklarına ve bölgeye göre ayrılmaksızın istedikleri yere yerleşirler. lakin, burada durmak gerek. söz konusu insanlar istanbul'a yerleşiyorlarsa bu ulus devletin onları, bu ulusun bir parçası olarak gördüğünden dolayı kendilerine bu hakkı vermesi sayesinde olmuştur. fakat bazı ya da çoğu diyelim, kürtler, kendilerinin de ısrarla var olduğunu söyledikleri (ki var) kürt sorunu sonucu olarak, bu ulusun bir parçası olmadıklarını kendilerinin ayrı bir ulus olduğu iddiasındalar. bu durumda, hem ulus devleti yıkmaya çalışmak, hem de ulus devletin kendisine vermiş olduğu hakları kullanmaya çalışmak, dincilerin demokrasiyi yine demokrasiyi kaldırmak için araç olarak kullanmaları gibidir. yani bir çeşit takiyye. hem kürt milliyetçisi olup hem de var olduğunu iddia ettikleri kürdistandan çıkıp, batıya göç etmek, sadece bunu yapan kürtler için söylüyorum, sahtekarlıktan başka bir şey değildir. zira kürdistan varsa türkistan da vardır. yoksa da yoktur. ayrıca, pkk'nın net olarak siyasi kanadı olan kürt milliyetçisi dehap'a yurt genelinde 30 % gibi oy veren kürtler bir şekilde pkk'nın bazı hareketlerini onaylamış demektir. misal, doğuya giden otobüslerin yolunu kesip, otobüsteki türkleri indirip neden kürdistan'a geliyorsunuz diye sorgulamak ve kurşuna dizmek ya da doğuya gönderilmiş türk öğretmenleri buraya gelmeyin diyerek öldürmek bu hareketlere örnektir. ortada bunlar varken, kürtlerin batıya yığın olarak göç edip, milliyetçilik gütmesi ve akabinde gelen tepkilere kızması sorgulanması gereken büyük bir çelişkidir.

    şerhi açıklamak gerekirse, bu durumda, bu tanım işgal ve göç arasında bir yerde duruyor ve hangi tarafa daha yakın olduğu batıya yerleşen kürtlerin milliyetçiliği ile orantılı olarak değişiyor. batıya yerleşip, kürt milliyetçiliği güdenler için söylüyorum, dikkat edin de bu yolun sonunda kendinizi, diyarbakır'da vize kuyruğunda beklerken bulmayın kendinizi.
  • ya aynı kentte yaşamıyoruz ya da aynı kentin bambaşka bölgelerinde yaşıyoruz.

    bir: tarih bilmek iyi birşeydir, yaşadığı kentin her zaman bir entelijansiya tepkisi olmuştur, açarsın bakarsın biraz kitap dergi, bu kentin 1900'lerde bozulduğunu iddia eden gayrimüslim serzenişlerini okursun, o 1900'lerde kenti bozanlarının çoçuklarının 1950'lerde başlayan göç dalgasıyla yeni gelenlerin kenti bozduğunu iddia edenlerin olduğunu okursun. sonra 1980'lerde daha rantsal kaygılarla bu kentin işgal edildiğini okursun. biraz metropalitan züppeliğidir bu, "latinoların güzelim newyork'u ne hale getirdiğini" anlatan züppe 13 kuşaklı aile çoçuklarının serzenişdir aynı zamanda.

    iki: sosyoloji bilmek iyi birşeydir. geç kapitalistleşen ülkelerin yerel göç dalgalarını, kentlerin öncelikle sanayi bölgeleri olarak peydahlandığını, bu peydahlanmayla akışkan bir iç göç yaşandığını, bu iç göçün kentin gelişmesinin esas dinamiği olduğunu çok basit dizgelerle ararda koyabilirsin. 1800'lerin ortalarında londra'ya göç eden köylülerin nasıl hayvanlar gibi pazar günleri düzüştüğünü anlatan ve bunu engelleyebilmek ve onları kiliseye özendirmeye çalışan soylu muhafazakar kadınların sızlanışlarını öğrenirsiniz ama ingiltere'yi de modernleştiren ve egemen kılanın bu olduğunu bilirsiniz.

    üç: edebiyat okursunuz. edebiyat toplumsal hayatın aslında yol izlerini verir size, orhan kemal'le istanbul emekçisinin neler yaşadığını bilirsiniz, yaşar kemal'le burnu boktan bir türlü çıkamayan kürt emekçisinin hikayesini okursunuz. selim ileri'yle kendini bu kentte yanlız hisseden orta sınıfın kabızlığını dinlersiniz. ahmet hamdi tanpınar'la, koskoca bir imparatorluğun ortada bıraktığı, efendi, üsküdar'da apartman dairesine sıkışmış emekli memurun acısını bileceksiniz.

    dört: ekonomiyi bilmek ama deniz gökçe'den bilememek iyi birşeydir. 80'lerden sonra türkiye'de gelişen üretim ilişkilerini çözersiniz, bölgesel gelir dağılımıdaki uçurumları, yeraltına kaçan ekonomiyi, mafyalaşan paylaşım ilişkilerini, yaşama ve geçinme stratejisi gibi 2000'li yıllarda yeni yeni dillenen terimleri, istihdamın boyutlarını, iş edinme sürecindeki hemşerilik ilişkilerini, bozulan gelir dağılımını hepsini öğrenirsiniz.

    beş: siyaset bilmek iyi birşeydir. bu memleketin bir bölgesinde yaşanan savaşı, yakılan köy adetlerini, zoraki sürgünleri, korucuların yaptıklarını ettiklerini, yani kısaca türkiye tarihinin en büyük iç göç dalgasını, bunun nedenlerini, sonuçlarını, yaşanan alt üst oluşları bilmek lazımdır.

    altı: bir de ahlaklı bir insan olmak iyidir. şimdi kürtleri emeğiyle geçinmeyen insanlar olarak tarif edip, sonrada dizilerde filmlerde çalışan amelelerin, işçilerin, garibanların, hamalların, garsonların, işportacıların neden hep kürt şivesiyle konuştuğunu açıklayacaksınız.
    oturduğunuz tüm evleri, işyerlerinin inşaatında çalışanlara bakıp bunların % 90'nın kürt olduğunu bilmiyorsanız, belediyelerin taşeronlaştırması sonucu, tüm yol, kanalizasyon , içme suyu şebeke çalışanlarının kürt olduğunu bilmiyorsanız, hizmet sektörünün en altında yer alan insanların örneğin kurye, dağıtım işlerini yapanların kürt olduğunu bilmiyorsanız, siz ya dallamasınız ya da ahlaksız bir insansınız.
    şimdi bu kürtlerden şikayet eden genel bir tipolojiyi gözümde canlandırıyorum da, lalia da eğlenenler beyaz türkler mi acaba alınteriyle para kazanıyor ? ya da akmerkez'den çıkmayan züppeler mi ? ya da istanbul gecelerinin en kalburüstü beslenip, en korunaklı sitelerin de yaşayanlar mı alınteriyle geçimlerini sağlıyorlar ?.

    bence bu kent rantiyecilerin, onların okumuş uşaklarının ve savunucularının işgali altında. bunca yoksulluk ve bu yoksulluğun getirdiği acımasızlığın gelip dayattığı marjinal işlerde çalışanların değil. temiz istanbul istiyorsanız, siyasetiniz de, ekonominiz de ahlakınız da temiz olmalı. kimse sizin gibi züppelerden aşağılanmayı tercih etmez yoksa.

    bu arada bu kentin kimin tarafından "işgal" edildiğini merak edenler için belediyenin yaptığı hemşerilik çalışmasına göz atmasını tavsiye ederim. kastamonu, sivas, rize, kayseri, malatya ilk beş. ama bunun da bir önemi yok, bu koşulların böyle olmasında sizin çoğunluk olarak izlediğiniz, oy verdiğiniz partilerin kabahati olmadığını düşünüyorsanız, toplumsal ikişkiler konusunda en ufak bir bilgi sahibi değilseniz, ben size sorarım, sizin gibi efendi nezih çağdaş eğitimli cahillerden bizi kim koruyacak ?
  • aynen yaşanan bir olay :

    yaşadiğim semtte, ismi lazım değil bir kebapçıya girdim ve lahmacun siparişimi verip fırından çıkmasını beklemeye başladım...
    o günlerde yapılacak olan yerel seçimler için maltepe belediye başkan adayı olduğunu öğrendiğim hali vakti yerindebir esnaf kılıklı temizce yüzlü bir adam kebapçıdan içeri girdi... teker teker tüm müşterilerle el sıkıştı, broşür verdi ve hemşehrilerinin desteklerini esirgememelerini rica etti...
    adamla el sıkıştım, desteklemeyi düşündüğüm bir partiden aday olduğunu farkettiğim için inceledim çaktırmadan,... sorun yok gibi görünüyordu...
    buraya kadar bir sorun yok, herşey normal... sonra tuhaf bir olay oldu :
    derken, lahmacunlarım çıktı, o sırada çalışanlardan biri bu adamın yanına gidip bariz bir doğu aksanıyla "başkanım biz de sizdeniz, hemşeriyiz" dedi, ve kürtçe konuşmaya başladılar... kasada duran da konuşmaya katıldı, bir karadenizli servis elemanı vardı, sessizce küfrederek dışarı çıktı... (zaten o servis elemanını bir daha görmedim o dükkanda) ve benim lahmacunların paket olmasını beklerken bir de baktım ki, bu tatlı kürtçe muhabbet esnasında belediye başkan adayına ikram edilmiş bile kaşla göz arasında...
    ne olacak? dedim, adam bana ters bir ses tonu ile pişkin pişkin "bekle yine yaparız" dedi...
    paramı geri istedim, surat aniden tersleşti, "ölmedin ya bekle" gibilerinden bi dayılanma oldu... sesimi yükselttim, belediye başkan adayı ne olduğunu sordu, kürtçe anlattılar yine, küfür mü ettiler iltifat mı bilmem... sonra da ben türkçe anlattım... aynı şeyleri anlatmamış olacağız ki, adamın kafası bulandı, sustu...
    velhasıl kelam kavga dövüş, paramı geri aldım, iki durak ilerideki halis muhlis adanalı kebapçı emmime gidip oradan aldım alacağımı...
  • kürtlerin istanbul'a yerleşme hakkı elbette, insan hakları evrensel beyannamesi ya da tamamlayıcı sözleşmeler ile değil, aynı ulus devlet içinde yaşamamız dolayısıyla doğmuştur. aksini savunmak, farazi konuşuyorum, kürdistan ve türkiye ayrılmış olsaydı kürtlerin yine de istanbul'a göç etmek hakkı olduğunu savunmak ile bir demektir. böyle bir ayrılık durumunda, trinidad tobagoluların neden istanbul'a yerleşme hakkı olmayacaksa, kürtlerin de o yüzden hakkı olmayacaktır. yoksa bunun, bakın size faşizan iskan politikası uygulayabilirdik ama uygulamıyoruzla bir alakası yoktur. zorlama yorum yaparak bile bu cümleden böyle bir iddia çıkarılamaz ! üstelik aynı ulus devlet içinde yaşayan herkesin istediği yere yerleşme hakkı olduğu belirtildiği halde.

    anadolu türkmen feodalizmi ise osmanlı tarafından nerdeyse 300 yıl önce yıkılmış, çok az miktardaki yörükler hariç temsilcisi kalmamıştır. günümüzde artık olmayan türkmen feodalizmini misal olarak göstermek bile bile lades demektir.

    kürtlerin tuvaletleri temizlemesi, çöpleri toplaması ise konu ile hiç alakası olmayan tamamen retorik tartışma usullerine uygun olarak, yazı süslemek amacı ile eklenmiş bir şey olsa gerek. lakin edebi yazı yazmak, haklı olmak anlamına gelmez.

    bir çözüme varabilmemiz için, önce gerçekleri ortaya koymalıyız, retorik iddialar ve desteksiz savlardan oluşmuş bir bulamacı değil
  • arabanizi yolun kenarına geçici olarak bırakır ve hemen yakındaki atm den para çekmeye gidersiniz, döndüğünüzde arabanızın başında bekleyen bir vatandas elindeki kesici aleti ucundan göstererek "biz de nasiplenelim birader" der

    gecenin bir vakti bardan çıkmış evinizde dönmeye çalışırsınız, karanlık sokağınıza girerken köşeden bir vatandaş "la olm sen ipnemisin bu saçlar ne böle, gel ulan buraya" diye bağırır

    gündüz vakti yolda sakin sakin yürürsünüz, yanınıza bir vatandaş yaklaşır, ilk önce kibar bir tavırla "kardeş iş bulamadım bir çorba parası ver" der, ama olumlu cevap alamadığı takdirde o kibar insandan eser kalmaz, şehir eşkıyası karşınızdadır.

    bu olayların tümü yaşanmış olmakla beraber, istanbul un en merkezi semtlerinde geçmiştir ve o vatandaş her seferinde doğu kökenli yada kürt bir vatandaştır. durumun böyle olması bütün doğu kökenli vatandaşları zan altında bırakmalı mıdır, kesinlikle hayır.
    bir türk vatandaşı tc sınırları içerisinde istediği yerde yaşama, çalışma, okuma hakkına sahiptir, ama yaşadığı yer her neresi olursa olsun yukarıdaki hareketleri yapma hakkına da sahip değildir, bu kuralı ihlal eden sürekli aynı etnik grubun temsilcileri ise toplumun bazı kesimlerinde o etnik gruba karşı bir önyargı oluşması çok doğaldır.

    hayır kesinlikle kürt düşmanı değilim, hatta can dostum diyeceğim arkadaşlarımdan kürt olanlar mevcut.

    "umutları peşinden istanbula gelmesinler memleketlerinde aç mı kalsınlar, yada terörist mi olsunlar... "
    orada kalıp terörist olup gencecik askerleri, devletin tayinle gönderdiği sivilleri, hatta teröre karşı olan kendi akrabalarını dahi öldüreceklerse gelsinler, elbet onlar yol kesmemeyi, istanbul da onlara önyargıyla yaklaşmamak gerektiğini öğrenecektir...

    ac kalmak kısmına gelince bu istanbula gelmekle çözülen bir sorun değildir zaten, ki bunu görüp çaresizlikte tavan yapınca yol kesme olayları ortaya çıkmaktadır.
  • askerdeyken ilginç bir tabur komutanımız vardı. zaman zaman içtimalarda beni gerçekten hayrete düşüren sözleri olurdu. bunların bana en ilginç geleni ise şuydu; "arkadaşlar dünyada allahın belası üç millet vardır, birincisi araplar, ikincisi kürtler, üçüncüsü de türklerdir". o zamanlar gülüp geçtiğim bu lafı zamanla düşündüm durdum. milliyetten ya da geçmişten gelen genellemelere hiç bir zaman kulak asmamış, ciddiye almamış bir insan olarak. ekşisözlük gibi en azından eğitim seviyesi toplumun genelinden önde olan bir platformda bile böyle fikirlerin yer aldığını görünce hatta epey kabul gördüğüne de şahit olunca bir kez daha düşündüm. sonra da 2004' te bile hala bunları düşünüp durduğumuz için hakkaten sıkıldım ve gidip beşiktaş' ın yeni sezon formalarına baktım. onu bunu geçtim de, istanbul' a dair tüm bozulmanın ve kötüleşmenin faturasını "kürtler" e kesen "türkler"in, berlin' in tüm bozulmasını "türk"lere kesen "alman"lara söyleyecek bir sözü olabilir mi? neo nazilere hak vermek gerekmiyor mu o zaman? onlar da türklerden muzdarip, çoğu işsiz alman gençleri? istanbul' daki mafyalardan, orman kanunun kabul görmesinden hepimiz rahatsızız. ama bu durumlardan kurtulma yolları gerçekten bir milleti kötülemek midir? ki bu millet aynı bayrak altında yaşanılan bir ırksa? illa tabur komutanıma hak mı vereyim ben, ne de olsa koskoca yüzbaşıdır ...
  • bu haliyle haksizlik olan bir yargidir.
    ulan kendimden bakiyorum, liseden $oyle boyle hatirladigim her 10 ki$iden, en az 6-7'si $imdilerde istanbul'da. daha bilmediklerimi de saymiyorum.
    uzun lafin kisasi istanbul'u i$gal etmeyen kim var ki?

    ama kürtler batiyor.
    neden?
    2 onemli etki var:

    1) cevrede "ho$lanilmayan" i$lerin cogunu bu vatanda$lar yapiyor. kuryecilik, lahmacun durumcu, kebapci, elektrikci cagiriyorsun eve, tesisatci vesaire... sokaga cikiyorsun otoparkta bekci, deynekci... hamal, amele, simitci, biletci, seyyar satici...
    bu i$leri mecbur olmayan yapmiyor. yapana da iyi gozle bakilmiyor. egitimsiz, cahil adam da bu i$leri yapiyor.
    oluyor sana i$gal.

    2) gecekondu faktoru ve hem$ehricilik
    kurtler geldikleri bu $ehirde belki de en cok kira vermeyendir. bu da fakirlikten. hemen bir gecekondu, azicik yer edince, elaziglilar, tuncelililer, diyarbakirlilar, hakkarililer, hop mantar gibi...
    bu da i$gal i$te algilanan.

    aslinda dogal bunlar. sorun kürtlerin i$gali degil, genel i$gal. kürtlerin olayi sadece biraz fazlalik, biraz da tarz ve dogulu kimligi meselesi... istanbul eger batili bir kimlikse, buna en uzak olanlar da kurtler. goze batiyor. hemen hanzo oluyor, ayi oluyor.

    netekim hepimiz i$galciyiz. olay istanbul'u i$galse.
  • öncelikle, malum sorunu kendi içerisinde sorun barındırarak tanımlayan sözdür, öbektir..

    evvela işgal kelimesine odaklanalım.. işgal demek belli bir bölgeyi hakkı olmadıgı halde güç ile zor kullanarak almak demektir..bu noktada kürtlerin istanbula zorunluluktan mı yoksa işgalci ruhlarını tatmin etmek için mi gelmiş olduklarına bakmak gerekir..sonra da, her gun bir şekilde karşımıza çıkan ama ısrarla hatırlamamaya çalıştıgımız göç olgusunun neden oldugu sorunlara bakmak gerekir..evet kürtlerin istanbula gelmelerinin iki nedeni vardır..

    ilk nedeni cok basit bir temele dayanır.. su anda 12 milyon insanın yaklasık 10 milyonu neden cumhuriyet kuruldugundan bu yana istanbula akın etmişse, kürtler de aynı nedenlerden dolayı istanbula göç etmişlerdir..yani “kastamonu”da iş bulamadıgı için istanbula tas tarak toplayıp gelen ile “bingöl”den geçinemediği için istanbula gelen kişi arasında bir fark yoktur..en azından ikisi de turkiye cumhuriyeti vatandasıdır. biri türkçeyi şive ile konusurken digeri ikiyuz kelimeyi daha kaba telaffuz ederek konusur. kültürel farklılıklarının daha keskin olmasına ragmen dogudan göç eden kişi de sosyo-ekonomik durumundan memnun olmadıgı için istanbula gelmiştir ve göç eden her turkiyeli kadar istanbul uzerinde hakkı vardır..eğer bu topraklar üzerinde yaşayan herkes gercekten de eşitse bunun pratik yansıması etnik temelli ikinci sınıf vatandaslıklar üretmek olmamalıdır..

    ikinci nedeni ilki kadar basit degildir..çunku hala resmi kayıtlarca kabul edilmemiş bir zorunlu göç olgusunun suratımıza çarpması anıdır şu an..doguda malum olaylar sonrasında, büyük bir kısmı kolluk kuvvetlerince köylerinin yakılması suretiyle yerlerinden edilmiş, yaklasık 2 milyon insandan bahsediyoruz.. bu insanlar kendi civar sehirlerine akın ettikleri kadar izmire, ankaraya, mersine ve istanbula da göç etmişlerdir..etmek zorunda bırakılmışlardır bu insanlar..hiçbir güvence saglanmadan, hatta mallarının birçogunun yok pahasına satılmasına göz yumuldugundan dolayı; yaşadıgı yerden edilmiş, ekonomik açıdan dumura ugramıs bu insanların istanbulun huzuruna gölge düşürmesinden kimse şikayet edemez..ederse de göç nedenini bilerek etmelidir..çünkü turkiye nin bir ucunda savas yasanıyorsa ve bu savastan magdur olmus insanlar köyde aga iken şehirde maraba oluyorlarsa ve en onemlisi bu insanlar gercekten de sizin ulkenizin vatandasları iseler; bu insanlara kin kusmadan önce bu sorunun nedenini ve nasılını sormanız, bilmeniz gerekmektedir.

    sorunun aslında ne oldugunun yanıtı iki baslıkta incelenebilir yukarda oldugu gibi.. lakin sorunun bir de sonuçları vardır..bu sonuçlar genellikle göç olgusundan bagımsız incelenmeye çalışılsa da direkt olarak göç etmiş ve ekonomik açıdan korumasız kalmıs insanların neden olmak zorunda oldukları sorunlardır..bu sonucları da iki baslık altında incelemek makbuldur..

    birincisi hemen hergun gazetelerde kendine yer bulan sokak çocukları kaynaklı kapkaç olaylarıdır..çanta, cep telefonu,.. çalan bu çocukların neden birden peyda oldukları ve sehir içerisinde teror estirdikleri kimsenin tartsıma konusu olamaktadır..halbuki kapkaç yapan, daha dogrusu sokakta yaşayan cocukların birçogunun zorunlu göç nedeniyle yerlerinden edilmiş ve sefil bir hayat yaşayan insaların cocukları oldugu gerceğini kimse dile getirmez..bu kapkaççıların hiçbiri yaptıkları işi sevdiklerindne dolayı yapmamaktadırlar..evet bu sosyal bir sorundur, bu sorunun ne kadar romantize edildiği bir yana, bu sorunun kaynağının ne oldugunu sorgulamamak ve biryandan da bu sorundan şikayet etmek haksızlıktır, dombiliciliktir, hakikat olanı bilmezlikten gelmeye çalışmaktır.. nitekim sosyal sorunlara bakış açısı “istanbula girişe vize uygulaması” getirmek olan bir hükümetin ve medyanın bu sorunun kaynagını sorgulatmmak hususunda cok başarılı oldukları aşikardır..

    ikincisi sonuç ise aslında birebir kürt sorunun türk-kürt eksenindeki çarpışmasının sonuçlarıdır.. yıllar yılı isyanlarla geçmiş bir bölgede yaşamış, bir modernleşme sorunu olarak algılanmış, kültürel hak ve özgürlüklerden yoksun bırakılmış, sonrasında bir iç savaşa tanık olmuş, şaşırmış, ve türk insanının nazarında terörist kelimesi ile yanyana anılmış olan kürtlerden ve “bu kürtlerin türkler tarafından nasıl bilindiğinden” ve türk-kürt çatısmasının toplum nazarında algılanış biçiminin sonuçlarıdır tartıştıgımız..şehirli türk insanı kürtleri “kaba ve köylü” olarak tanımlarken ve “kendi şehrinin huzurunu bozanlar” olarak etiket yapıştırıken hala ayrımcılık yaptıgının farkında degildir..rahatsız edilmiş olmanın huzursuzlugunda, bir nesil evvelden istanbula gelip yer kapmıs olmanın rahatlıgında, istanbullu oldugunu sanmanın bilinsizliğinde sorunu etnik temellere dayandırarak tanımlamanın yanlışlıgında bogulur istanbulite..sorun çok bariz bir şekilde sosyal bir sorundur..göçtür..karmaşıktır..ve tanımlanması ırk bazında degerlendirme yapılarak çözülecek bir sorun değildir..sorunun aslında ne sorunu oldugu ve daha evvelden farklı başlıklar altında incelenmiş olanlar için:

    (bkz: istanbula vize uygulması/#7380811)
    (bkz: turkiye de zorunlu goc)

    edit: başlıktır başa kalır.
  • devletin doğuya yapmış olduğu ardı arkası kesilmeyen yatırımlar sebebiyle uzay çağını yaşamaya başlamış olan kürtlerin medeniyetten sıkılıp "biraz da varoş ve cahillerin memleketini görelim canım" diyerekten şehr-i istanbul'a gelmeleri durumudur.
hesabın var mı? giriş yap