aynı isimde "kurtuluş" başlığı da var
  • günümüz parasıyla yamulmadıysam 4 milyon dolar bütçe ile çekilmiş bir film. filmde 100 adet replikli oyuncu 400bin figüran var. patlayan bombalar, uçaklar, atlar vs. tamamı gerçek.

    nasıl başardıklarını cidden merak diyorum.

    dipnot: dizi aşırı iyi. gelmiş geçmiş en iyi türk yapımı olabilir.
  • trt'nin yaptığı en iyi dizidir net. içerisinde propaganda ve milliyetçilik öğeleri yer yer olsa da, genel hatlarıyla harika anlatılmış ve işlenmiş eser çıkmış ortaya. izlerken insanın gözlerinin dolmaması mümkün değil. bu vesileyle bu vatan için canını veren herkesin ruhu şad olsun.

    edit: propaganda lafına alınan oldu sanırım. milli mücadeleyi anlatan bir eser sonuçta. zamanında ilkokuldayken öğretmenlerimiz bize de bu seriyi izletmişti. propaganda lafını burada çocuk, genç ve yaşlı insanlara o dönem yaşananları milliyetçi görüşle aktarmayı amaçladıkları için kullandım. nitekim bu bilincin aşılanması iyidir. ama bu prodüksiyon trt tarafından yapıldığı için tabikide bir amaç taşıyor. bunu dememin sebebi ara ara bazı sahnelerde fark edilir olması. 2 yıl süren bir senaryo süreci de var ki bu da yapılan işi başarılı kılmış o döneme göre. yapanların emeğine sağlık. bir de cumhuriyet serisi var ki, milli mücadele sonrasını anlatıyor onu da tavsiye ederim.
  • henüz ilkokula başladığım sıralarda yayınlanmış bir dizi olması sebebiyle hiç izlemediğim, yakın zamanda haberdar olduğum bir dizi. şimdi youtube'dan izlemeye başladım. izlerken duygulanmak falan bir tarafa, sahneler o kadar gerçek ki, zaman zaman izlerken hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyorum.

    kadınların siper kazdığı bir sahne vardı mesela, gördüğüm kadınlar, bana eli becerikli, kuvvetli türk kadınını, babannemi, ananemi hatırlattığı için tutamadım kendimi, ağlamaya başladım. evet gerçekten türk kadını böyledir. toprağı da kazar, sırtında taş da taşır, kilometrelerce yolları da yürür. cefakardır. ve her şey olduğu gibi güzel aktarılmış perdeye. askerlerin yırtık, delik çoraplarına, dizlerine kadar her detay tam da olduğu gibi. yoksulluk olduğu gibi yansıtılmış. ankara'da meclis binasının etrafındaki toprak zemin bile dikkatimi çekiyor.

    bir sahnede dizindeki yırtığı eliyle kapatmaya çalışan subaya halide edip şöyle diyor: "yoo hayır kapatmayın. o yırtık bizim için ingiliz'lerin diz bağı nişanından çok daha değerli." subay sağolun diye cevap veriyor ve eliyle yırtığı kapatmayı bırakıyor.

    devam ediyor halide edip hanım: "mustafa kemal paşa çok haklı. böyle bir mücadelede yoksulluk zenginlikten çok daha heybetli görünüyor."

    yine yapımın kalitesine devam edeceğim. figüranlar dahil bütün cast, köylerin, köylülerin gerçekliği, kocaman meydanlardaki kalabalık insan grupları, hiçbir efektin kullanılamadığı o dönemde kullanılan gerçek malzemeler, patlayan bombalar, toplar inanılmaz. yüzlerce figüranın giydirilmesine ayrılan bütçe, ameliyatlarda kullandıkları muhtemel gerçek kan, onca at, onca kağnı, tren vs., yabancı uyruklu diplomatları, aileleri oynayan oyuncular... her şey ama her şey o kadar gerçekçi ve güzel ki.

    bazı sahnelerde sanki savaştan çekilen görüntüleri paylaşıyorlarmış gibi hissediyorum. gerçek barut ya da patlayıcı kullanmış olmalılar, zira cephede geçen sahnelerde gerçekten alevler, toz, toprak birbirine karışıyor. cephede süvariler ve piyadeler ayrı ayrı çok geniş bir alana yayılarak, çok geniş açılardan çekilmiş.

    hastanedeki yaralıların yaraları bile gerçek gibi, açık yara göremeyen bir insan olarak yaralı askerlere bakamıyorum. kolu kopmuş bir asker vardı mesela, sanki omzu gerçekten kesik gibiydi, göz yanılsaması mı yaşadım emin değilim.

    bugün bile bu denli gerçekçi prodüksiyonlar yapılamıyor. o günün şartlarında kısıtlı bütçeyle nasıl yapılabilmiş bilemiyorum. enver paşanın rusya'daki görüşmeleri gerçekten rusya'da çekilmiş. halbuki bugün olsa moskova'dan genel bir görüntü beraberinde, oyuncuları türkiye'de bir bina içerisinden izlerdik muhtemelen.

    cast zaten muazzam, resmen devler geçidi. gelmiş geçmiş bütün başarılı oyuncular var içinde. tek tük tanımadığım oyuncular haricinde hepsi tanıdık ve oldukça başarılı yüzler.

    hepimizin tarihimizi öğrenmek adına izlememiz gerektiğini düşünüyorum. tarihini bilmek milletlere güç verir. bizim de buna çok ihtiyacımız var. ayrıca bizim için bunca fedakarlığı yapmış olan insanların neler yaşadıklarını bilmemiz ve onlara minnettar olup, arkalarından hayır dua etmemiz için de izlememiz gerektiğini düşünüyorum. bilinmedikten sonra bir destanın ne önemi var. bu kahramanlık hikayesi asla unutulmamalı, herkes tarafından bilinmeli. umarım gelecek nesiller de tarihimize dair bilgilere sahip olurlar.

    edit: siper yerine cephe yazmıştım, düzelttim.
  • ya istiklal ya ölüme ayırdığın bütçenin binde biriyle şu kayıtları hd ye çevirsen ya ey trt
  • (bkz: kurtuluş) başlığıyla karıştırılıyor ama dizi tanımlarini buraya girmek daha dogru olacak. youtube'da dusuk cozunurluklu tam serisi var. benim nazarimda izlemek ve izlettirmek bir türklük görevi. trt nin bu guzel dizinin hd versiyonlarini yayinlamamasina sasirdik mi? hayir.
  • ingiliz diplomatlar kendi aralarında konuşmaktadırlar.

    - bütün islam ülkelerinde türk zaferi kutlanıyor efendim. gandhi de çarpıcı bir açıklama yapmış.

    + öyle mi? ne diyor?

    - "hadi beni bir daha tutuklayın. durmayın tutuklayın ingilizler! ama tutuklamak ve öldürmekle iş bitmiyor. işte! öldü sanılan türkler, cenaze törenleri için hazırlanan tabutlarını katillerinin başlarına geçirdiler."

    - yarın da muhammed ali cinnah burada bir basın toplantısı yapacakmış.

    + demek öyle... açıkçası çok zor bir durumdayız. bunu bilen mustafa kemal mütareke teklifine cevap bile vermiyor.

    bir sonraki sahnede mustafa kemal silah arkadaşlarıyla karargahta değerlendirme yapmaktadır:

    "evet, meseleyi görüşme yoluyla halletmek için çok çabaladık ama boşuna. barış, emperyalistlerin hesabına gelmedi. yunan politikacılar ise emperyalistlere alet oldular ve onlar gibi olmaya özendiler. ne yapalım? biz de vatanımızı savunmak zorunda kaldık. bu dehşeti atlattıktan sonra bir gün yunanlıların da gerçekleri anlayacaklarına ve dost olacağımıza inanıyorum. bizim insanımız kinci değildir. barışın değerini bilir."

    bu sırada türk tarafında çarpışmanın bilançosu görülmektedir. her yer şehitlerimizle doludur. yaralılar taşınmakta veya geriye kalanlar izmir'e doğru yürüyüşe devam etmektedir. ve ele geçirilen bir esir yunan askerini bir eşeğin üstünde götüren bir türk askerini görürüz. halide edip hanım'la birlikte çevreyi dolaşan subaylardan biri onları durdurur ve sorar:

    - bu kim?
    + bir düşman esiri.
    - nereye götürüyorsun?
    + geriye. alay karargahına.
    - ulan sen bunun seyisi misin? hayvana sen bin, o yürüsün.
    + hiç olur mu komutanım? o şimdi ocağından kopmuş bir gurbet adamı. misafir... bana emanet.

    halide edip hanım gülümser: "gidelim binbaşım".

    ...

    muhammed ali cinnah ise londra'da ingilizlere şöyle bir konuşma yapar:

    "barış için ingiliz hükümeti mustafa kemal'e yardımcı olabilirdi. ama maalesef olmadı. tersine, savaşı körükledi. biz hint müslümanları, daima onun kazanması için dua ettik. dualarımız kabul oldu. ve şimdi de çok şükür kazandığı için, hamd ediyoruz allah'a. ama şunu biliniz ki, bu zafer yalnız mustafa kemal paşa'nın değildir. bu büyük zafer, bütün esirler dünyasının zaferidir. ben burdan türk askerini mazlum milletler adına şükranla selamlıyorum. ve karşısında saygıyla eğiliyorum."
  • prodüksiyonun henüz proje aşamasındayken ki ismi: kurtuluş, kemal'in askerleri.

    çekimleri 1991 başlasa da çekimlerin ön hazırlığı bir yıl sürmüş. ön hazırlık esnasında binlerce fotoğraf, belge, arşiv taraması sonucunda oyuncu seçimleri tamamlanmış.

    tüm meclis tutanaklarının ve yazılı belgeleri inceleyerek senaryo için turgut özakman iki yıl çalışmış.

    çekimlere ise 1991 yılında başlanıyor, bu arada üç ay gibi bir sürede anadolu'da mekan araştırması yapılıyor. dönemin ankara'sının çekimleri için istanbul kartal'daki bir askeri alanda plato kuruluyor. buraya taşhan ve birinci meclis binası inşa ediliyor. inşaat ve diğer tüm dekorlar eskişehir anadolu üniversitesi tarafından yapılıyor. meclisteki iç mekan çekimleri ise ankara birinci meclis binasında yapılıyor.

    çekimlerde kullanılan malzemeler için genelkurmay, jandarma genel komutanlığı, ptt, kızılay gibi kurumların depolarda araştırmalar yapılıyor ve elde edilen malzemeler trt depolarında onarılıyor. top, uçak, araba ve çekimlerde kullanılacak sis makinalarını ise yine anadolu üniversitesi atölyelerinde imal ediliyor.

    metris tepe, mangal dağı gibi cephe çekimleri ise 1992 yılında yapılıyor.

    figüranlar genelkurmay başkanlığı tarafından (tabi ki askerler) sağlanmış.

    trt'nin o tarihe kadar yaptığı iş en kapsamlı ve yüksek bütçeli iş dememe gerek yoktur herhalde. aynı zamanda yaptıkları en iyi iş, bu halleriyle de daha iyisini yapmalarına imkan yok zaten.

    trt youtube'dan yaptığı en iyi prodüksiyonun izlerini silmekle uğraşadursun hakkında ki çekim belgeselini şuraya bırakalım: https://www.youtube.com/watch?v=rmnfm9awp3g

    edit: youtubedan kaldırsalar da trt izle uygulamasına restorasyonlu halini yüklemişler, tavsiye ederim.
  • bakınız bu diziyi kim nasıl yaptıysa şöyle bir detayı dahi atlamamıştır.
    londra'da ki carlton otelinde iki kan emici snooker masasında konuşurken snooker detayını düşünen kişi tarih konusunda ne kadar bilgili olduğunu göstermekte ve böyle detaylı düşünen adamların şu an ne yapmakta olduklarını merak etmekteyim.

    ulan snooker masasını nasıl akıl ettin. ne kadar ince düşünülmüş bir dizi.

    asıl mesele ise kıt kanaatlerle neler yapılabildiğini bizlere göstermiştir.
  • sözlükte başlığının olmamasına hayret ettiğim dizi wiki savaşın en kötü geçtiği bir durumda bir millevekilinin sözü vardı "vatan uğruna siyaset olur mu? " şimdi yazılanlara söylenenlere bakınca aynı söz kulaklarımda çınlıyor
  • 6. bölüm hepsini izleyin, baştan sona güzel iş. (trt linki patlamış, rezalet)

    geçmiş yıllarda birinci ağızlarca sözlükte paylaşılmıştı; çekimleri esnasında o dönem askerliğini yapan epey rütbesiz erin savaş sahnelerinde figüran olarak kullanıldığı yapım. öyle ki görsel açıdan bu denli gerçekçi ve doyurucu taaruz ve meydan savaşı sahneleri çekebilmek ancak devlet ve askeri destekle yani büyük bir prodüksiyonla gerçekleşebilirdi. ne mutlu ki bu işine gerekli destek verilmiş, iyi de olmuş.

    tüm bölümleri peşi sıra kaç kez soluksuz izlediğimi hatırlamıyorum. özellikle dikkat çekmek istediğim yer ise, son bölümde "ben türk'üm" diyen için duygu patlaması yaşamamanın imkansız olduğu "ulu önder'in talimatı ile türk topçusunun peşi sıra ateşe başladığı "26 ağustos 1922 kocatepe - 05:30" ile başlayan ve türk askerinin "cephe yarıldı" nidaları eşliğinde "sincanlı ovası"na bir sel gibi aktığı" sekanstır. bu enfes dakikalar biz türkler için çok çok anlamlıdır.

    yapımda emeği geçenlere teşekkürler ve tabiki de ulu öndere, tüm silah arkadaşlarına ve kahraman askerimize de sonsuz şükranlar.
hesabın var mı? giriş yap