• sevdiğiniz ama eften püften bir mevzu yüzünden kalbini kırdıktan sonra bir şekilde hayata gözlerini yumarsa bu arkadaşınız, o zaman çok acı çekersiniz, cevap alamasanız bile defalarca yanına gidip özür dilersiniz.
  • kişinin kendini, insanlıgını ve hayatı sorgulamasına neden olan durum. uzun yıllarca* herşeyi paylaşmış, dosttan öte bir kavram yaratmışsınızdır birlikte. hiçbirşey girmemiştir, giremeyecektir de aranıza. çocuklugunuzdaki kadar basit olmadıgını yasamın, bir gün anlatır size sevgili dostunuz. bir hiç ugruna yıkar geçer hayatınızı, sevginizi çiğner; sevdikleriniz içinse başka planları vardır. neyin nasıl oldugunu anlamadan biricik sırdasınız, kabusunuz haline dönüverir hayatınızın her noktasını ince ince karartan. tanıyamazsınız... ayrılık başlar, nefret bile edemeyecek kadar bitmiştir herşey. tüm duanız hergece yatarken dilinizden düşürmediğiniz "allah onu benden, sevdiklerimden ve sevdiklerimin sevdiklerinden uzak tutsun"dur. aylar boyunca geceleri barısma, kavusma rüyaları görseniz de olmayacagını, olmaması gerektiğini bilirsiniz. belki cook ilerde bir gün, yıllar sonra bir zaman yollarınız kesişecektir ve siz tüm hesapları sereceksinizdir önüne. cok uzun zaman sonra, o günün asla gelmeyecegini ögrenirsiniz hiç ummadıgınız bir yerde, alakasız bir şekilde. sadece cenaze ve adıdır duydugunuz tesadüfi bir mekanda. hiçbirşey aynı kişi oldugunu göstermese de bilirsiniz "o" oldugunu. sonra kesinleşir hersey. yoktur artık. bir uyusma sarar heryerinizi. hiç tanımadıgınız bir insanin ölümü bile mahvederken sizi neden üzülemediğinize kahrolursunuz. ve sonra anlarsınız ki bir insan asla iki kere ölmez. üç uzun yıl önce biricik dostunuzun intiharına aylarca aglamıs ve sonsuzluga gömmüşsünüzdür kendi ellerinizle.
  • niye küstüğümüzü bile hatırlayamıyorduk ikimizde ama küsmüştük işte. küsmüştük toplam 2 duraklık bir mesafede. her gün evinin önünden geçerdim. sadece aklıma gelirdin. bir gün yolda durdurdun, görüşelim be dedin annem de özledi seni. gelsene bir kahve içimi...

    tamam dedim ama gelmedim. ha bugün işim var ha yarın uğrarım amaan günler bitti mi giderim bi ara vs. bir sürü şey ekledim ve görmedim seni duymadım sesini yeniden.

    çok değil sanırım iki üç hafta sonra bir gün o bitmez dediğim günler bitti senin için. ölüm haberini bir otobüste aldım hiç tanımadığım adamlardan. onlar konuşurken duydum sen onlar için ayşe'nin çocuğu idin benim içinse bundan sonra keşkelerle başlayan cümlelerim. sustum duyunca, zaten ölümlere ilk tepkim hep susmaktır. sonra gülmek hadi ordan be demek. gerçek olduğunu anlamam uzun sürmedi. önceleri hiç ağlamadım biliyor musun sen ölünce. tek bir şey vardı aklımda: neden sen? bu kadar kötü insan varken neden sen seçilmiştin. ölmek sadece kötülere yakışan bir şeymiş gibi düşünüyordum. ama sonra anladım belki de iyiler önce gitmeliydi. bu boktan dünyanın saçma sapan işleyişinde mutsuzluktan daha fazla pay almadan canınız yanmadan gitmeniz iyiydi belki...

    günler geçti ve ben annenin yanına da gidemedim. korkaktım yüzüne nasıl bakacaktım. demeyecek miydi ah be çocuğum senden söz etti geleydin iyi olurdu bekledik seni diye. kaçtım hep kaçtım...

    ahh be insan bir tek kendinden kaçamıyor. upuzun zaman geçti birkaç kez girdin rüyalarıma hiç konuşmadın ama. barışmak için uzanan elini tutmadım diye kırgın gittin biliyorum. orada bile küstük sanki hala.

    mezarına geldiğimde bedenin toprağa karışmıştı belki çoktan, ağladım anlattım sustum dinledim ağladım ... bir dal uzun marlboro bıraktım sana.

    sen gittin ben çok şey öğrendim.
  • babamın iki gün önce başına gelen hadise.
    insanın en yakın arkadaşını 29 yıllık küs olmadığı dönemde değil de 1 haftalık küslük dönemi sırasında kaybetmesi gerçekten üzücü.
  • aslında çok karmaşık bir durumdur.. ama birazcık olayı kelimelere yaymak istersek..

    biz aslında küs değildik.. daha çok belalı gibiydik diyelim.. * çok küfürleştik.. çok kavga ettik.. ama gel zaman git zaman, hiç istifimizi bozmadık.. mümkün mertebe yolda görsem yolumu değiştirir, diyaloğunu duysam kulaklarımı kapatır, adını her duyuşumda midemi bulandırırdı.. evet işte tam olarak böyle bir haldeydik..

    ben diyeyim o güzel haber, siz insancıl yaklaşın üzücü haber.. ölüm haberi gelmişti.. ve artık o yok olmuştu.. bir daha hiç bir zaman dert etmeyeceğim şekilde hemde.. bir daha midemin bulanmayacağı, yollarımı değiştirmeyeceğim ve kulaklarımı tıkamak zorunda kalmayacağım hatta aklıma hiç gelmeyeceği şekilde.. gitmişti.. daha huzurluydum artık..

    ama bu durumun en kötü yanı neydi biliyor musun sözlük?

    doğum günümde ölmüş olmasıydı..
  • ama küs olunan arkadaş, ama bir süredir ihmal edilmiş bir aile büyüğü, ölümün acısını katlayacak durumdur. daha küslüğü atlattıktan sonra söylemek, anlatmak, paylaşmak istediklerin var. aradan yıllar geçtikten sonra, nasıl uyduruk bir meseleden nasıl bir küslüğün doğduğunu birlikte hatırlayıp, hem salaklığınıza gülüp hem de kaybettiğiniz zamanlara birlikte üzülmek var. affetmek var ya var mı ötesi? gözlerinden, hatasını fark etmiş olmasının pişmanlığını silmek var. o senin hatalı olduğunu sanırken, aslında yenilmez yutulmaz hatalar yapmış olmasını da sineye çekmek var. kardeşine yeniden sarılmak var.

    yaz akşamları, ıssız sahillerde yeniden iki tek atmak var. düğününde gelin arabasını sürmek var daha. oğullarınızı güreştirmek var. yaşlanmak, birbiriyle "sen de kadayıfa döndün ha" diye dalga geçmek, ağrılardan şikayet etmek var. diğerinin ölüm haberini alanın, "e ben de yakında varırım zaten yanına" demesi var.

    var da var.. gelgelelim, azrail'in umrunda bile değildir bunlar. gelir, işini yapar, giderler. sen de kalıverirsin ortada bir başına. "elimden gelen bir şey yoktu. kabahatli o olsa bile böyle olmasını isteyen oydu" diyemezsin. "iki kolundan tutup, bi güzel sarssaydım, gerekirse döve döve kendine getirseydim, özür dilemeden affetseydim de gitmesine izin vermeseydim. mezarına gözlerim yaşlı, içim soğuk bakmasaydım" dersin belki.

    aslında tam olarak başıma gelmedi. ama dedim ya, en korktuğum şeylerden biridir. tüm sorunları çözecek konuşmayı yapacaktım. "bugün olmaz, yarın konuşurum" demiştim de o akşam gelmişti aklıma. "bu gece başına bir şey gelip ölse, ne yapardım" diye. ürperdiğimi hatırlıyorum. tüylerim diken diken olmuştu. ertesi gün yaptım da ne oldu? meğer benim kardeşimi çoktan öldürmüşler. katiliyle konuşuyormuşum. neyse siktireett..
  • başıma gelmiştir bu durum.boktan sebeplerle küstük çok yakın arkadaşım olmasa da geçirdiği trafik kazası sonucunda yaşama veda etmesi;bi helalleşeydik iyiydi diyip cidden üzmüştür beni.
  • sadece arkadas icin degil hayatinizdaki herhangi biri icin konusuyorum : hâlâ duygusal baginiz varsa coook aci bir sey... ama onu kaybedince cok uzulecekseniz, gunlerce debeleneceksiniz acidan; ya küs olunca duygusal baginizi da koparin, zihninize tum iyi seyleri unutturun (bkz: ben) , ya da küs olmayi kenara birakip , her seye ragmen sorunlari cozmeye bakin, tabi eger cozebileceginiz biriyse. ha degilse , hic bir sekilde konusmam gorusmem diyorsaniz , varligi size evrendeki oksijeni azaltmak disinda bir zarar vermiyorsa , öldügünde son gorevim falan filan diye cenazesine gitme yavsakligina da erismeyin. gitmeyin.
  • ömrünü ve zekanı sorgulatan olaydır.ulan ne küslüğü yapmayın.başın sağ olsun.
  • haberini alınca insanı göt gibi bırakandır...

    liseden mezun olmuştum, ilk sene üniversiteyi kazanamayınca, yalvar yakar pekte iyi olmayan bir dershaneye kayıt yaptırmıştım. ilk gün sınıfa gidince, bir baktım ''mehmet'' bizim lisede ki diğer sosyal sınıfındaydı, bir zamanlar en yakın arkadaşıma aşıktı,ilk gün herkesin birbirine yabancı olduğu bir yerde tanıdık birini görmenin mutluluğuyla birlikte oturmaya karar verdik, en arka sıradaydık, arka sıradakilerle ne makaralar, ne gülmeceler, dersten atılmalar..

    sonra bir gün siyasal meselelerden birbirimizle dalaşmaya başladık, baya küfürleştik ben o anlık sinirle ağır bir küfür ettim (kavgada bile söylenmezdi) ve küstük.

    dershanede bir gün yine takılırken bartın'da üniversite okuyan kuzenimden telefon geldi, ''yanıma gel sınav öncesi kafan dağılır'' dedi, herkesle vedalaştık, ''mehmet''e de; ''görüşürüz'' dedim, o da kafa salladı ''eyvallah'' der gibi..

    bartın'a gittik, her şey güzeldi, eğleniyorduk..bir gün alışveriş yaptık eve dönüyorduk, telefon geldi, bir baktım adem, o da böyle acayip şakacı bir arkadaştır..

    ''güve nasılsın?''
    ''iyidir adem sen nasılsın? hayırdır?'' nefes bile almadan;
    ''güve mehmet öldü''
    ''hangi mehmet lan?''
    ''dershanede ki, sınıftan''
    ''şaka yapıyorsun değil mi?''
    ''trafik kazası geçirmiş''
    bir şeyler zırvalayıp telefonu kapattım, eve çıktım, duvarlar üstüme üstüme gelince, bir yerlere gittik, ben hala inanmadığım için başka bir arkadaşı aradım, teyit etti.

    arkadaşını askere uğurlamaya gitmişler, dönerken arabada 5 kişilermiş, kaza da kimsenin burnu bile kanamamışken, ''mehmet'' ölmüş..

    gittim saçlarımı filan kestirmiştim, uzun süre kendime gelemedim. insan 18 yaşında ölür mü? gencecik, önünde uzun bir hayat olması gerekirken, yaşayacak çok şey varken, toprak altına konur mu?

    boktan bir sebep yüzünden kavga ettik, son kez görürken kırgın gibi de değildik, yine de barışmamıştı, çok acı bir şey. hayat çok kısa, genç zamanlarımız da her şeyi gözümüzde çok büyütüyoruz, küs kalmaya değmeyecek şeyleri bile..
hesabın var mı? giriş yap