• kutuplaştırıcılar tarafından şikayet edilmesi hayatın en ironik cilvelerinden biri sanırım. kutuplaşmanın önüne geçilmesi için önerileri herkesin onların kutbunda birleşmesi. milli birlik ve beraberlik, ama bizim tanımladığımız milli birlik ve beraberlik. bunu söylediklerinde gerçekten birleştirici olduklarına inanıyorlar. birader bu nasıl bir akıl tutulması diyesi geliyor insanın?

    bu yüzden kutuplaştırma felsefi zeminde epistemolojik bir problemdir. sorun kutuplaştırma değil, absolutismdir. herkes için geçerli evrensel bir doğrunun varlığını ileri süren, ahlaki ya da pragmatik absolutism. eğer doğrunun ne olduğunu bildiğini iddia ediyor ve buna inanıyorsan şüphesiz senden farklı düşünen herkes sana kutuplaştırıcı görünür.
  • şu anda sol framede varlığı açık açık görülen olay. buradan birtakım çevrelere (iktidar, muhalefet, medya, lig tv, asker...) helal olsun demek istiyorum.
  • orta yerde kalan sorunların yüzünü güldürür.
  • kökleri semavi dinlerde bulunan, zıt kutupların bir olmadığı, zıt oldukları görüşünün ana kavramı. diyalektik ise açıklamasını doğunun birci görüşlerinde bulur. kutuplar, bütünün parçasıdır, biri olmadan diğeri var olamaz.

    semavi dinler ve onun inananları, bırakın kendi yaşamlarında karşı kutupta bulunanlara tahammülü, diğer semavi dinlere inanları da kutup olarak görürler. cihat ya da holy war biz ve ötekiler üzeriden işler, ta ki diğer kutup yok olana ya da dönüştürülene kadar. tekrar hatırlatayım, biri olmadan diğeri de var olamaz. ama intikam soğuk yenir. baskın dinlerin özündeki bu akıl dışılık, çocukluktan gelen bir beyin yıkama ve toplum sömürüsü ile görünmezlik yeteneği kazanır.

    birey olmak, bir olmak ve bunu birden anlamak zordur. kanser, çoğunlukla galebe çalar. irade, düşünce ve zihin ile başkalaşmış şer hücreleri bünyesinden atanlar azınlıktadır.

    dikkat edilsin, inanların, inanmayan diye hedef bildikleri (aslen inanma olmadan hiç bir eylem gerçekleşitirilemez değil ki yaşamak) insanlar da kendisini inanan olarak tanımlayan insanların değirmenine su taşır halde ömürlerini çürütürler. yani ister istemez, bir olmak zorunda kalırlar. her iki taraf da, taraf olduğunu sanarak aynı değirmene et taşır, kan taşır. sonuçta iki güruh da aynı kapta bedenlerini eritirler.

    zira doğa denge ve bir üzerine kuruludur. öteki dediğin an dengesizleşirsin ve doğa ana seni koyacak, içi çürümüşlük dolu bir pota mutlaka bulur.

    demiyorum ki derin bir nefes ve sükun içerisinde tüm o meşhum önyargılardan arınmış bir satori durumuna geçin, ancak farkındalık ile başlayamak en iyisi.

    bir kutba üye olan ya da kendinin bir taraf olduğunu sanan bu çoğunluk arasında nasıl nefes alınır? soru burada kilitleniyor. ne nirvana, ne sakin ve aşkın düşünce bu kilidi kıramıyor.

    şu an için kilitli kapının önünden bildirdim, kapının açılacağına dair, kendi yaşam sürem içerisinde de bir umudum yok. bekliyoruz bakalım...

    lahika: konunun ana başlıkları bunlar olduğundan kelli ayrıntılara girilmemiştir. ancak vakıa ki yazıda, insan yaratısı kutuplaşma ve doğada bulunan zıtlıklar arasındaki bağlantısızlık tam olarak göze sokulur cinsten olmayabilir. o yüzden insan yaratısı kutuplaşmadan sözle bunun doğal bir denge unsuru olmadığı ve dolayısı ile bir olamayacağı, doğa dışı kalacağı bilinmelidir. yazı, iki bağlantısız kavramın nasıl olup da karıştırıldığı üzerinedir.

    bu konu başlığına taze bir yazı eklemek gereksiz bir diğer kutup olarak salınacağından anlamsız olacaktır. o yüzden, ek, en temizi en güzelidir.
  • sözlük dahil her mecrada tetiklenen başımızın belası.

    kemalist, ateist, laikçi, dinci, şakirt, terörist, pkklı, kürtçü, ergenekoncu, darbeci, faşist gibi bir sürüsü uçuşuyor havada. her geçen gün çoğalıyor bunlar ve hızla yayılıyor. bir ya da birden fazlasını hop alıyorlar yapıştırıyorlar üzerinize. yok, değil, valla değilim desen nafile... görüşler değil, etiketler savaşıyor, sana biri yapıştırıyor, sen de hop alıp karşındakine bir tane yapıştırıyorsun. kolay nasılsa. hesabı kitabı yok.

    ne dediğini dinlemiyor kimse karşısındakinin. "al sana kemalist, hah onu demişken ergenekoncu, hah bak bu da iyi gider yanına, lan eger bunları demişsem bi de ateist diyeyim valla çok iyi oturdu ha!"

    ayrıştırdıkça mutlu olan bir toplum olduk. kendi tarafımızı oluşturup orada kapılarımızı her şeye kapatınca güvende mi hissediyoruz? nereye varacak bu? sıkılmadık mı? ben çok sıkıldım.

    edit: imla.
  • son gunlerde birinin bokunu cikardigi kavram.
  • aktroller kadar oktrollerin de peşinde koştuğu rezillik.
  • ülkemizde hiç olmadığı kadar artmıştır.

    bunun en büyük nedeni, devlet güvencesinin ortadan kalkmasıdır. zıt gruplar arasındaki güveni sağlayan da budur. belki seni boğazlamak isteyecek birilerinin varlığını bilirsin, ama devlet güvencesinde bunun olmayacağının garantisi vardır.
    fakat devlet programlı bir şekilde bir yargıyı ve güvenlik görevlilerini partileştirirse, bu gövence kalkacak, hiç olmadığı kadar kutuplaşma doğacaktır. sen palalı gibileri adam öldürmeye teşebbüsten yıllarca hapise tıkmazsan, ülkeyi bu duruma sürüklersin.
  • biz ve onlar diye hareket etmek müthiş yanlış. ama bir şeyleri dengelemek için bazen biz de acımasız olmak zorundayız.

    kutuplaşma böyle bir şey.
  • bu lafı ortaya kimler attıysa, kimler gündeme taşıdıysa, körükleyicisi de onlardır.

    tam bu zamanlarda sosyal medyaya bir göz atın, anlamak isteyen anlar.
hesabın var mı? giriş yap