• (efektler ve nidalar hariç) diyalogsuz, kafa sessiz ve yazısız oluşuna rağmen kendisini uyutmadan, sıkmadan izletmesiyle hatırlanacak eser...
  • dingin hikayedir. insanı anlatır...
  • yönetmen michael dudok de wit'in bütün kariyerinde kısa filmler yapmış olmasındandır herhalde bu film bana uzunca bir kısa filmmiş gibi geldi.

    filmin ilk olarak diyaloglu düşünülmüş daha sonra tamamen diyalogsuz olmasına karar verilmiş ve bence çok da isabetli olmuş. diyalogsuzluk rüya ve gerçeğin sınırlarının muğlaklaşmasını sağlamış.

    bu filmi ben modern insanın doğa ile sorunlu ilişkisi bağlamında anlayıp yorumlamayı tercih ediyorum. kırmızı kaplumbağayı da baş karakterimizin bir nevi ruhani hayvanı veya doğanın ruhunun cisimleştiği bir varlık olarak görmeyi.

    ghibli stüdyoları'nın doğa ile olan ilişkisinin ve genel tavrı ile yönetmenin kendi tarzının güzel bir ortaklığı olmuş kırmızı kaplumbağa.
  • şaşırtıcı şekilde olumlu yorumlar alan, hatta birkaç ödüle de layık görülmüş animasyon.
  • inanılmaz soundtracki, inanılmaz gün batımı ve mehtap manzaraları içinde kendinizi dünyadan soyutlayacağınız bir zaman dilimi sunan müthiş film. evet aslında ihtiyacımız olan üç şey huzur, doğa ve aşk.

    theredturtle
  • studio ghibli'nin bir diger saheseri. adamlarin icine girdikleri her is mi guzel olur arkadas! anime ya da animasyondan - nasil sinirlandirdiklarina bakmadim - beklentiniz lay lay lom bir havaysa kesinlikle size gore degil. filmde sozlu diyalog yok oncelikle. ıletisimin sozlu bicim disinda nasil kurulabilecegine dair bir utopya sanki. ıletisim kurmanin otesinde birbirini sevmenin, aile olmanin konusmaktan gecmedigini gozler onune seriyor. renkleri, cizimleri alistigimiz animelerden, animasyonlardan cok farkli. sanki cartoon filtresiyle gercek dunyayi goruyoruz. film yalniz kalisi, tek olusu ve aslinda olamayisi gosteriyor. filmi izlerken ve sinemadan ciktiktan sonra yapayalniz hissettim kendimi. daha once hicbir sekilde hissetmedigim bir yalnizlik duygusu. klostrofobik hissettirdi film ayrica. derin bir caresizlik, tukenmislik... ama o yengecler, sevimli minnos yengecler! yengecleri o kasvetli havayi dagitsin diye yerlestirmisler sanki.
  • bir çok kişi burun kıvırarak baksa da, yalnızlık, ölüm ve ait olma duygusunu mükemmel işlemiş bir filmdir, sıradan şeyler anlatılıyor olsa bile müzikler ile final sahnesinde ağlamamak için insanın taştan bir kalbe sahip olması gerek
  • o kadar güzel ve naif bir film ki... içimden bir şeyler koptu sanki,gözlerim doldu.saf sevgi,fedakarlık, ayrılış ve son.bittiğinden beri kocaman bir duygu karmaşası içindeyim.
    diyaloglar olmasa da müzikleri ile sürüklüyor film.hatta diyaloglar olsaydı bu kadar etkileyemezdi sanırım.böyle her şey daha basit ve saf kalmış.bütün duyguları en ilkel şekilde aktarabilmişler.ısao takahata 'nın elinin değdiği ve sonunda boğazımın düğümlenmediği film yoktur zaten.
  • yetişkinler için bir animasyon filmidir.

    tek kelime dahi konuşma olmadan evrensel sinemaya dair güzel bir örnek sunulmuş. japonların animasyondaki başarısı zaten tartışılmaz.

    itiraf etmeliyim ki film boyunca yengeçleri takip etmeden duramadım. çok şekerler.
  • böyle bir filmde bu kadar çok sunliminal resimin olması beni şaşırttı. bazısı cinsel içerikli bazısı karakter içerikli birden çok subliminal an yakaladım. ilginç.

    t. animasyon çizgi film
hesabın var mı? giriş yap