• overrated filmlerden biri. adele exarchopoulos ve lea seydoux'nun yerine başkası oynasa belki de bu kadar tutmazdı. porno tadında sevişme sahneleri var filmde onun haricinde sıradan bir fransız filmi.
  • ingilizce'ye çok afilli çevirmişler adını. halbuki bildiğin adını feriha koydum: adele'nin yolu. adı dışında bence kendisi de öyle bir film. oyuncularının birkaç mülakatına denk geldim. yönetmen nasıl gaz vermişse emma'yı oynayan lea seydoux'ya, sürekli olarak "bu bir eşcinsel aşkı filmi değil, bir aşk filmi", "bu film sinemayı değiştirecek" diyip duruyordu kızcağız. halbuki biraz tevazu göstermek de lazım. tamam, derli toplu iyice bir film yapmışssınız, hikayeden öte çok da güçlü bir biçimde oynamışsınız, helal olsun; ama bu filmdeki aşkı iki kadın arasındaki aşk olmaktan çıkarıp bir kadınla bir erkek arasındaki aşk yapalım, filmi festivallere sokmaz, salonlarda barındırmazlar allah muhafaza.
  • şimdi nereden nasıl başlamalı bilmiyorum ama filmin sıcaklığı hala üstümdeyken bir iki cümle yazmak lazım...

    evvela filmin adı bildiğin "adele'in hikayesi" ama ingilizceye mavi en sıcak renktir" diye çevrilmiş biz de onu daha afilli bulmuşuz ve ingilizce çeviriden çevirmişiz.

    lgbt teması bir yana, film güzel bir aşk filmi. ilişkiyi yaşayan lezbiyen bireylerin lezbiyen olmasının bir önemi yok. kavgaları, tutkuları, sevme biçimleri kanımca pek de farklı değil heteroseksüel bireylerden. her ilişkinin iki aktörü var ve bunların bir takım "rolleri" var, kadın ya da erkek o roller sergileniyor.

    adele'in oyunculuğu gerçekten muazzamdı. 19 yaşında bir kadından beklenmeyecek derecede... ancak kendisinin film gösterime girmeden önce yaptığı açıklamalar da bir ilginç: "...tabii ki bu sahneleri çekmek zaman zaman oldukça aşağılayıcıydı. kendimi çoğu zaman fahişe gibi hissettim. o (yönetmen) da bundan faydalandı. 3 farklı kamera kullanıyordu ve biz 6 saat boyunca orgazm taklidi yapmak zorundaydık…" diyip cannes da yönetmene öpücükler göndermeler, muazzam güzel tavırlar, vs ilginç durmuş ama neyse...

    --- spoiler ---

    adele eşcinselliğini ilk kez aslında emma'nın vücuduyla keşfediyor. seviyor, bir hayli. ama arada da kalıyor, aldatıyor belki, kavgalar ediliyor, evden kovmalar yaşanıyor, ilişki bitiyor, sevi bitmiyor...

    --- spoiler ---

    filmdeki 10 dakikalık sevişme sahnesi konuşuluyor sürekli. sahne hiç rahatsız etmiyor. kadın bedeninin estetikliği bir kez daha ortaya çıkartılıyor, bunu yaparken de kişiyi gereksiz bir tahrik içine de sokmuyor. sevişme sahnelerinin çokluğu üzerinden bir eleştiri mümkün ama gidip de bu sahnelerden mütevellit filme porno muamelesi yapanları anlamak güç. sanırım hiç porno izlememiş insanlar iki meme görünce filmi porno zannediyor. internet elinizin altında girin bakın bakalım porno nasıl bir şeymiş diyesim geliyor.

    filmdeki sevişme sahneleri değil; beni en çok etkileyen emma ile adele'in bir gece vakti evin girişinde ettikleri kavga sahnesiydi. çok iç çektirdi, tokatladı beni. kadın ya da erkek fark etmiyordu, roller vardı, ilişkiler vardı, kalıplar vardı...

    --- spoiler ---

    ayrıca bu iki kadının sınıfsal kökenleri de filmin dikkat çekmek istediği bir diğer konu.
    emma bir küçük burjuva/aydın aileye mensup. open mind bir ailesi var. annesi, üvey babası, mutfakları, yedikleri yemekler, küçük burjuva zevkler (sanat vs)... bir çok gönderme var bu sınıfsal yapıya. ama adele öyle mi? tabiki değil. evlerinde sık sık makarna yapılan, makarnanın son derece yurdum usulü yendiği, ağzın yüzün sos içinde kaldığı bir ev... mutfakları küçük, okula otobüsle gidiyor, anne ve özellikle baba eşcinsel ilişkinin varlığını bile akıllarına getirmiyor. (emma'nın ailesi böyle miydi yahu! bildiğin ailenin yanında öpüşmüşlerdi, aaah ahh)

    --- spoiler ---

    iki cümle dedim çok şey yazdım. son söz:

    filmde mavi rengin kullanımı yer yer aklıma krzysztof kieslowski'nin "bleu" filmindeki mükemmel kullanımları ve juliette binoche (ahhh ahhhhh)'un o maviler içindeki güzelliğini getirmiş de olsa onun yanına bile yaklaşamaz :) ha madem yaklaşamaz ne diye yazıyorsun derseniz de içimde kalmasın derim :)
  • çizgi romanı ile biraz alakasız bir film olmuş.

    ---

    yakın zamanda fransa'da bir süre yaşadığım, öncesinde de kısa süre fransa'daki bir lisede bir kaç gün derslere katıldığım için filmdeki arkadaş grupları arasında geçen konuşmalar bana çok tanıdık geldi. sanki bir kaç arkadaşım muhabbet ediyor da ben onları dinliyormuşum hissiyle hafif nostaljik olup gülümsedim.

    ---

    uzun sevişme sahneleri ise benim için duygusaldan çok komikti çünkü sinema salonunda yarattığı gerginliği ve sessizliği bıçak ile kesebilirdim gibi hissettim bir an. kıs kıs gülerken insanların telefonlarına sarılışlarına şahit oldum. evet tahrik oldunuz biliyorum. çünkü lea seydoux.

    ---

    bunun dışında kamera açılarında genel bir tutarsızlık mevcuttu. imdb'de sekiz almış ama belki de çizgi romanı okuduktan sonra uzun süre ve çok yüksek beklentilerle beklediğim için bu filmi izledikten sonra biraz hayal kırıklığı yarattığını itiraf etmeliyim. çizgi romandan bağımsız izleseydim belki başka türlü olurdu ama bilemedim.

    ---

    daha oturaklı bir aşk hikayesi için (bkz: aimee und jaguar)
  • izleyiciyle arasındaki perdeyi duygusuyla kaldıran film. renkleri, diyalogları, tüm mimikleri görebilelim diye yakın çekimleriyle alıp yürütmüştür.
    hani brian eno diyor ya "mesela filmler ve romanlar yoluyla sürekli başka insanların deneyimleri hakkında provalar yapıyoruz. hayali karakterler eşliğinde hayali ikilemlerin içine giriyor ve başka birisi olmak, başka bir yerde olmak nasıldır, bunu prova ediyoruz" tam da böyle..

    --- spoiler ---

    sevişme sahnelerinde "röntgenci" gibi hissettirmesi, liseli gibi kikirdetmesi, uzadıkça terletmesi de bundandır.

    --- spoiler ---

    ve ne zaman geçer bu filmin etkisi, bir bilen söylesin.

    edit: tamam anladık, yemekler ve aileler, çevre üzerinden bir sürü sınıfsal kodlama var. aman da ne derinlikli! bazen eleştirel aklı çalıştırmayı bırakmak, öylece hisse bakmak kafidir. *
  • yönetmen bir arkadaşımın facebook aracılığıyla şöyle yorumladığı film;

    --- spoiler ---

    öncelikle kısaca filmin konusunu anlatayım sizlere: ağladığında çok pis sümükleri akan ve spagetti bolonez yerken çok iğrenç görünen bir kız, başka bir kızla sevişirken maymun olur ve acayip şekillere girer.

    filmimiz özetle bunu anlatmaktadır. bir de sizlere yönetmenin tarzından bahsetmek istiyorum. ne de olsa ben de bir yönetmenim...

    filmde yönetmen çok değişik teknikler ve metaforlar kullanmış. muhtemelen geniş açı lensleri evde unutan kameraman yüzünden filmin özellikle her planının yakın olması; yemek yerken ağız içinde görünen çiğnenmiş lokmalar ve burundan yavaşça süzülüp dudaklardan ağıza giren parlak sümükleri çok iyi görmemizi sağladı. yönetmenin kullandığı bir diğer teknik ise çok iyiydi arkadaşlar. hiç beklemediğimiz bir anda bize erkek pipisi göstererek hepimizi adeta şoke etti. zaten kız pipisi gösterecek hali yoktu.

    filmin sonunda ise hepimizi şok edecek bir teknik kullanılmıştı. yönetmen finali seyirciye bıraksa da; benim anladığım şudur: sonlara doğru gördüğümüz bir ailece yemek sahnesi vardı. işte burada, kızın spagetti bolonezi iğrenç yemesinin aslında ona ailesinden kalan bir miras olduğunu gördük. tüm aile çiğnenmiş kıymaları gözümüze sokarken, fışır fışır bıçakları yalıyordu. ama bunun altındaki gizem ise şuydu: kız bu özelliğini ailesinden aldığına göre; aslında kız lezbiyenliği de annesinden almış olabilir miydi?????

    --- spoiler ---
  • kesinlikle 21.yüzyılın ilk büyük aşk hikayesiydi. filmde bahsi geçen, adele'nin okuduğu kitabın adı neydi, bilen söylesin.
  • iki erkeğin aşkı anlatılsa ve on dakikalık sevişme sahnesi, iki erkek arasında gerçekleşse, nasıl tepkiler alacağını merak ettiğim film. hakim kültür tarafından lezbiyen ilişkinin estetize edildiğini düşünüyorum. gerçi kadın vucüdü hakim kültür tarafından bir çok alanda meta olarak kullanmakta. pazarlama, tanıtımlar, reklam filmlere ve bir çok alanda... erkek vucudu o kadar da estetize edilmiş durumda değil. iki erkeğin on dakika sevişerek boşalmaları, spermlerin havada uçuşması... pek hoş karşılanmayacaktı. filimin orjinal halindeki sevişme sahnesi de pek hoş karşılanmamıştır. eğer iş erkek erkeğe olsaydı, şu an filmden hoşlanan ve büyük bir aşk hikyesi olarak bahsedenlerin, aynı yorumları yapmayacağına inanmaktayım. ben erkek erkeğe sevişme sahnesi olsa yadırgar mıydım? hayır. anadolu'da geçecek bir filmde, eşek ile ilişki yaşayan birini çekmek gibi de bir hayalim var.
  • aşağıdaki spoiler dışında bir şey yazmak istemediğim film olmuştur.

    --- spoiler ---

    keşiş amca çok sıkıldım çok ....

    yok mavinin gittikçe açılması, sınıf farklılıklarıymış, istiridye makarna sembolizmişmişmiş, doğal olsun diye defalarca çekilen sahneler, gereksiz uzun sevişme sahneleri, film daha gösterime girmeden bık bık konuşan mazlum kızlarımız .... 3 saat çok uzun olmuş. doğal olucam diye kastırmışsın da yıllar geçiyor kızlarımız yaşlanmıyor aynı tazelikte ... of da of velhasıl sıkıcı.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    herkesin yazdıklarına ek olarak dikkatimi çeken "adele"in kelime anlamına yapılan vurgu. filmde geçen diyaloglardan da hatırlanacağı üzere "adele" arapça'da "adalet" anlamına geliyor.

    fakat olaylar öyle bir gelişiyor ki, "adalet de bunun neresinde" diye dövünmemek elde değil.

    filmin gidişatında tanık olduğumuz aldatmayı ele alalım örneğin. emma hamile kadınla flört ederken tıpkı adele'e aşık olduğundaki davranıyor, ilgisini kesinlikle saklamıyor, göz göre göre kadının içine düşüyor. filmin sonlarına doğru açtığı sergide gördüğümüz tablolarda hamile kadın figürünün tekrarları da adele ile yaşadıklarının bir başkasıyla tekerrür ettiğine hoş bir gönderme. bütün bunlara tanık olan adele zaten duygusal ve sosyal anlamda ilişkide bocalamalar yaşadığından daha da kayboluyor ve bu durum onun emma'yı aldatmasına sebebiyet veriyor. karşılığında kendini anlatmaya fırsat bile bulamadan büyük bir kavga sonucu (gayet acımasızca) kapı dışarı ediliyor. yani burada ilk kim kimi aldattı sorusu önemli bence.

    benzer şekilde çocuk yapmak adele'in hayaliyken ve bunu belki de emma ile yapabilecekken, yeni ilişkisinde sadece sanatını ve kariyer çıkarlarını (gayet bencilce) gözeten emma'nın çocuğu oluyor. adele partnersiz ve çocuksuz, geçmişe takılmış halde sürüklenip gidiyor.

    kısaca: olan adalete oluyor.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap