• eğer amerika'da alışveriş yapmak gibi bir niyetiniz varsa labor day'e denk getirmenizde fayda var. hem outletlerde, hem de normal sokak mağazalarında en az %15 indirim oluyor. fakat outletler o kadar kalabalık oluyor ki, kalabalıktan pek alışveriş yapılamıyor, ayrıca bulduğunuz ürünlerin medium large gibi orta boy bedenleri tükenmiş oluyor.
  • kate winslet'in oyunculuğuyla gözkırpmadan izlettirdiği film.

    fakat senaryoyu da o kadar çok gömmemek gerek. her ne kadar klişe de olsa aslında aşka varoluşsal yaklaşıyor. mesela adam eğer kaçmasaydı daha kısa sürede hapishaneden çıkacaktı ama kaçmasaydı esas kadınla da tanışamayacaktı. kaçtığı ve sevdiği kadını kaçırmış gibi gösterdiği için ekstradan bir sürü ceza yedi fakat buna değdi çünkü bu kaçış, onun gerçek aşkını var etti.

    günümüzde çoğu ilişki evet yalan ve yüzeysel ama ender de olsa "tanrısal sevgi" diye tanımlayabileceğim ve muazzam bir duygusal tatmin sağlayan ilişkiler de var olabiliyor. ve çoğu da bu filmdeki gibi bir anlık, kısa süreli oluyor. film elbette klasik hollywood mutlu sonuyla bitiyor ama gerçek hayatta böyle var olan ilişkiler genelde aynı filmdeki gibi çok absürt durumların içinde oluşup filmden farklı olarak bitti mi tam bitiyor.

    velhasıl kelam eğer duygusal, romantik biriyseniz güzel film.
  • josh brolin ile frank'in geçliğini canlandıran tom lipinski'nin benzerliğinin ilginç olduğu filmde konu yeni değil aslında. yerli sinemamızda benzer temayı ele alan başarılı bir film olan şerif gören'in firar(1984) ını anımsatıyor.

    konu bildik ve biraz dağınık olsa da kate winslet'in yaşadığı ve yaşattığı tedirginlik. izlenmeye değer...

    not: filme adını veren labor day (işçi bayramı) abd'de her yıl eylül ayının ilk pazartesi büyük ölçüde tatil olarak kullanılan günmüş...
  • öncelikle kate winslet'la sonrasında fragmanında duyulan müzikle ilgimi çekmiş film..

    http://www.youtube.com/watch?v=rlsuzvuqpeo
  • önce vasat bulduğum ancak,"juno" ve "up in the air" ile aynı yönetmenin elinden çıktığını öğrenince, "aaa kötü o zaman" diye düşündüğüm film. izlemek ile izlememek arasında bi fark olacağını sanmıyorum.
  • abd'de trafik kazalarinin artis gosterdigi bir zaman.
  • --- spoiler ---

    joyce maynard'ın romanından jason reitman'ın senaryosunu uyarlayıp yönettiği 2013 yapımı film. bir süpermarkette oğlu ve kendisini rehin alan (çok salakça bir rehin almaydı o ayrı) bir kanun kaçağı yerliyle, eşinden boşanmış bir kadın arasında yaşanan sıradışı bir aşk hikayesine dayalı bir film. başrollerde kate winslet, josh brolin ve harry potter'a benzeyen çocuk oyuncu gattlin griffith oynuyorlar. ayrıca filmin sonunda örümcek adam tobey maguire ve sonlara doğru dawson's creek'ten james van der beek küçük rollerde gözüküyorlar. yavaş temposuna rağmen son ana kadar ilgiyle izlenebiliyor. ancak yine de çok beğendiğimi söyleyemem. ayrıca filmin adıyla bağlantısını da çözemedim ama muhtemelen romanda bir bağlantı kuruluyordur.

    --- spoiler ---
  • •› labor day resmi tatili nedeniyle amerikan borsaları 4 eylül pazartesi günü tüm gün kapalı olacak.
  • jason reitman'ın çıtayı düşürdüğü film. hoş, charlize theron'lu young adult filmi de pek iyi değildi. ama bu filmle çıtayı daha da düşürmüş. iki öykü anlatıyor reitman. bir tarafta kaçıranla kaçırılan arasındaki ilişki -stockholm sendromu diye özetleyebiliriz ilişkiyi. işleniş şekli de klişenin ötesine geçmiyor. cüneyt arkın'lı filmlerle biz bu temayı çoktan işledik. keza hollywood da tüketti bu temayı. reitman da bundan orijinal bir öykü çıkaramamış ne yazık ki. filmin geneline sirayet eden yavaş tempo bu klişe öyküyle ve hatta karakterlerle birleşince ortaya bayağı sıkıcı bir işin çıkması kaçınılmaz olmuş. tempo yavaş olup karakterler ve olaylar özgün olsa film gene izlenirdi veya belki de tam tersi olsaydı. gerçi yönetmen banliyönün sıkıcılığını mı yansıtmak istemiş bu yavaş tempoyla? bilemiyorum. ama neticede sıkıcı bir film. kate winslet'ın hakkını da verelim. belki en iyi performansları arasına girmeyecektir buradaki performansı ama gayet iyiydi. josh brolin'de ise özel bir şey yok. iyiydi demekle yetinebilirim. öte taraftan filmde flashbackler önemli bir yer tutuyor. bu aileyi (babadan yoksun aileyi) kaçıran (baba işlevi görmeye başlayan) suçlu frank'in geçmişi anlatılıyor flashbacklerde. eh burada da orijinal bir öykü yok ne yazık ki. belki de bu flashbacklerin tek şaşırtıcı noktası frank'in gençliği olarak karşımıza çıkan aktörün josh brolin'e fazlasıyla benziyor olması. casting şahane yani.

    banliyö dedim de bu film, winslet'ın 2.banliyö filmi. eski eşi sam mendes'in çektiği, leo dicaprio'nun başrolde olduğu r. road filmi de banliyöde geçer ve sorunlu bir hayatı olan bir çifti yerleştirir. winslet, r. road'ta daha iyiydi tabi ki. zira karakter daha iyi işlenmiş. burada öykü bu denli dağınık olmasa ve iki karaktere de yeterince önem verseydi winslet'ın performansı daha iyi olabilirdi.

    özetle sıkıcı ve klişe bir film labor day. ama en azından görüntü yönetmenliği, gerilimli sahnelerde çalan basit müziği etkileyici; son on beş dakikasındaki sahnelerde amaçlanan gerilim oluşturulabilmiş. gerçi sanıyorum reitman gerilimi filmin tümüne yaymak istemiş ama başarılı olabildiğini söylemek güç.
  • kate winslet'ın oyunculuğu sayesinde "otobüs filmi" olmaktan yırtmış, vasat ve zaman kaybı film. ters köşe falan beklemeyip, beklentisiz izlenirse, sıkıcı bir pazartesi akşamı gideri olabilir belki.o derece.
hesabın var mı? giriş yap