• agnes varda'nın 1965 yapımı ilk renkli filmi. hem sevgilisiyle hem de eşiyle aynı anda mutlu olunabilecegini düşünen bir adamın hüzünlü öyküsü; istanbul'da gosterildigi seksenli yıllarda "nayır nolamaz" tepkileriyle dar bir çevrede fırtınalı tartışmalara yol açmıştı. sonra 2006'da peindre ou faire l amour seyredildi, bir ütopya gibi, manzara daha renkliydi belki de...
  • taa 2001'de, ankara'da yaşarken, uçan süpürge film festivalinde gördüğüm film. vaabond'dan daha fransızdı diye yarım yamalak bir yorum yapabilirim. mutluluğu evlilik üzerinden anlatıyordu. o yılların saçları ve elbiseleri içerisinde ve rengarenk bir filmdi. bu haliyle gerçeklikten uzaklaşarak dram olmaktan da yırtmıştı. şimdi bir tanecik, yarım tanecik bir fransız filmine daha yerim kalmadı, o kadar verdi. bu kabak tadını almadan önce izlemem isabet olmuş.

    edit: denyora olduğum için entryi mutluluk başlığına yazıp, buraya taşınınca oluşan gereksizliklerin (orijinal isim verme vs.) düzeltilişi. anlam bütünlüğü yakalama çabası. entrynin özünün böylece kayboluşu.
  • (bkz: bonheur)
  • berry'nin güzel şarkısı. voici

    n'ayez pas peur du bonheur
    ıl n'existe pas
    ni ici, ni ailleurs
    da di da di da, da di dam

    nous allons mourir demain
    ne dites plus rien
    le bonheur conjugal
    restera de l'artisanat local

    laissez vous aller
    le temps d'un baiser
    je vais vous aimer

    le trésor n'est pas caché
    ıl est juste là,
    à nos pieds, dévoilé
    ıl nous ferait presque tomber

    c'est dommageable qu'on ne vive qu'une seule fois
    c'est le temps d'une joie qui s'offre comme vous à moi

    laissez vous aller
    le temps d'un baiser
    je vais vous aimer

    un peu de sel dans la mer
    ne changera rien
    on s'adore on s'enterre
    on trouve une main et on serre
  • enerjisini aldığı kırmızı var hayatın, mavi var, ihtiras var. ama sonbaharı da unutma diyen film.

    ayrıca bir kadının elinden çıktığına inanması güç olan, ancak sadece bir kadının gözünden ve elinden çıkabilecek olan film.
  • sinopsisi okununca "sans toit ni loi - vagabond - çatısız kuralsız (1985)" gibi önemli bir filmin yönetmeni agnès varda'nın "bir insan aynı anda iki kişiye birden aşık olabilir mi" sorusunu irdelemesini, yanıt vermesini bekliyoruz, yanıt vermek bir yana bu soruyu soramıyor bile. üstelik bir kadın yönetmenden erkek fantezisine destek niteliği taşıyan film, mutluluğu walt disney iyimserliği ile ele alırken fantezinin de içine ediyor.

    anlaşılmaz şekilde değerli bulunan film acaba literatüre "kadın: her gün aynı şeyi yiyemeyiz. adam: sevdiğim şeyleri her gün yiyebilirim...tatlı olarak ta seni. kadın: her gün bana sahip oluyorsun. tatlılar hep aynı olmamalı" diyaloğunu kazandırdığı için mi bu kadar değerlenmiş?
    ---spoiler---
    göğüs gösterirken cesur, öpüşürken utangaç olunan filmde en anlaşılmaz nokta finale gidiş. kadın kocasının itirafıyla bir sevgilisi olduğunu öğrenince makul karşılamış gibi görünür, akabinde öğrendiği gerçeğin ağırlığını taşıyamayacağı için derede intihara gider. ama heyhat yalnızca birkaç saniye gösterilen anlaşılmaz kaçamak görüntüde, boğulmak üzere iken dallara tutunarak kurtulma çabası vardır. sorarlar adama (kadına) madem yüzme bilmiyordun neden çıktın ağaca, yok neden girdin dereye? intihar girişimi idi ise kurtulma çabası görüntüleri neydi? yok değildiyse konu alabildiğine sıradanlaşıp iki kere zaman kaybı bir film dönüşüyor.
    ---spoiler---

    her durumda hayal kırıklığı...
  • mike leigh'in home sweet home'uyla paralellikleri olduğunu düşündüğüm film. biri daha masalsı ve renkli, biri daha işçi sınıfı gerçekliği ve gündelik yaşamın trajedisi üzerinden.
  • alexandre medvedkine isimli rus yönetmenin orjinal adı schaste olan fransızcası da le bonheur'a tekabül eden filmi mevcuttur. agnes varda'nın filmini izledikten sonra hakkında bi'şeylere bakarken schaste'den sahnelere rastlamam sayesinde bulup izledim. çok keyifliydi. tavsiye ederim.çarlık rusyası'na bayağı giydirmiş alexandre abi. çiftçi kendini öldürmek istediğinde din adamlarının ve askerlerinin gelip ''senin kendini öldürmeye ne hakkın var?!'' demeleri vurucuydu. bir insan elinden intihar hakkı alınacak kadar nasıl küçük görülebilir?
    tabii bu entry'yi okuyabilmen için önce agnes'inkini izlemiş olman lazım sevgilim ekşi okurları. (bkz: emrah ablak)(bkz: uyuyun lan)
    film içinde film sanki inception yaptım. ikisini de izleyin.
    --- spoiler ---

    le bonheur'a gelince, küçük çocuklar fazla tatlı değil miydi? kızın bıcır bıcır konuşması. ormanda annelerinin yaptığı minik otağı tarzı bi'şeyde uyumaları.
    bir kadın olarak objektif yaklaşamadığımdan mı bilmiyorum ama adamın pollyanna tavırları sıktı bir süre sonra. bende hepinize yetecek mutluluk var gibi beylik laflar etmesi.
    --- spoiler ---
    agnes varda bir fotoğrafçı olduğu için nefis görüntüler vardı filmde. fakat konu sinirimi bozdu.
    schaste'de kadın kocasına diyor ki, ''git, mutluluğu bul ama sakın elin boş dönme''
    mutluluk nedir? kadın ve erkek vücutlarında bulabileceğimiz bir şey değildir zannımca.
    ya da hiç bulabileceğimiz bir şey değildir.
    hissederiz ve çabucak geçer.sonra tekrar hissederiz. hislere sahip olunabilir mi?
    bilemedim.
    (bkz: #66304417)
  • kalan sağlar bizimdir temalı, gerçekçiliğin dibine vurmuş, rengarenk ve insanı müzikleriyle bir tuhaf eden, tarifsiz neşeyle bezenmiş agnes varda filmi.

    filmin sonlarına doğru istemsiz güldüm vallahi ne yalan söyleyeyim. kadın her yerde kadın aga. nazıydı, cilvesiydi, kaprisiydi, erkeğine kendini adamasıydı falan... spoiler vermeden de anlatılmıyor ki. kısa kesiyorum ve diyorum ki; sevgilinizle izleyin bu filmi. aradaki gerilimi hissedin bi hele.
hesabın var mı? giriş yap