• patrice leconte'un her eve lazım filmi.

    insanın neden berbere gittiğine ve
    durmadan saçını neden kestirdiğine bir yanıt bulmuştur.

    intihar'a bir yanıt bulmaksızın bırakmıştır,
    yanıtı olmayanın sorusu da olmasın zaten demiş gibidir.
  • filmin müzikleri michael nyman imzasını taşır.
  • insanların çeşitli nedenlerle berbere gitmesini en güzel açıklayan film. ben de özellikle saç yıkatma kısmına bayılırım. sadece o amaçla gitmek isterim çoğu zaman. berber şampuanına da rakip tanımam.amma velakin türkiyede böyle berberler olsa durum vahim olurdu vesselam.
    kadının yaşlı adamın saçını yıkarken adamın kadını traş etmesi en güzel sahnelerden biridir.
  • eğlenceli bir filmdir. müzikleri sayesinde seyredene 70'lerde geçen bir orhan gencebay filmine denk gelmiş hissiyatı verebilir.
  • "ölüm sarı renklidir ve vanilya kokar" der antoine bu filmde.
  • patrice leconte'un yönettiği 1990 yapımı unutulmaz film. jean rochefort ve anna galiena başrollerdedir. küçük yaşlarından itibaren kadın kuaförlere karşı özel bir ilgisi bulunan bir çocuğun şirin aşk öyküsüdür. bu kadar erotizm her eve lazım!
  • bir şekilde izleyiciyi bir yerden yakalayan ve kendini izletmeyi başaran başarılı bir aşk filmi. fransızlar bu işi beceriyor.
  • yıllar önce bir çocukken show tv'nin kırmızı nokta kuşağında izlediğim, beni çok etkileyen film. yıllardır durup durup, adamın berber dükkanında ettiği garip dansı hatırlarım. bu filmde mutlu son yoktur. mutlu sona gerek de yoktur. onun yerine, garip bir aşk hikayesi vardır.
  • çok ilginç bir film. sonunda mathilde'nin intiharı beni o kadar şaşırttı ve üzdü ki, neden neden diye söylendim o an. öyle gerekiyordu belki, belki gerekmiyordu. ama bu film izlenmeli..

    bir erkek olarak romantik-dram filmlerin hep sevmişimdir, böyle film önerilerine açığım aynı zamanda, çünkü çok zor film beğenen bir tipim ve ne film kültürüm var ne bi'şey. okulum tatil, mesailerim öğlen bu yüzden vakit buldukça film izlemek istiyorum bu türde.

    tekrar filme dönersek gerçekten dram alanında önerceğim filmlerden...
  • gerek absürtlüğü, gerek renk seçimi, gerek sinematografisi, gerek oyunculukları ve hikayesi olsun, muazzam bir film.

    sağolsunlar, benden önce yazanlar, spoiler falan dinlemeden tüm kilit noktaları yazmışlar. o yüzden ben konuyu bırakıp renk seçimlerinden bahsetmek istiyorum.

    filmin bir noktasında aslında renklerin neden hep o tonda olduğu anlaşılıyor. ama bir film bu kadar güzel görünemez. bir yönetmen bu kadar becerikli olamaz renk seçiminde. capcanlı ama birdenbire çok karanlık bir film. bayıldım resmen.

    antoine'nin -kahramanımız, (bkz: jean rochefort)- danslarına da bayıldım. o şekilde dans eden birisi en az yüz yıl yaşar, ömrü billah üzüntü çekmez. bir zorba, bir antoine; dans etmek ne demek öğretiyorlar resmen.

    sonu, son cümlesi bir buruk bırakıyor ki insanı, sormayın. benzeri bir burukluk monsieur hire'de de vardı. eh, zaten iki filmin yönetmeni de aynı, patrice leconte, kendisi gayet yetenekli bir insan, istediği etkiyi vermeyi çok iyi biliyor. özellikle erotizmi dokunmadan/göstermeden o kadar güzel sunuyor ki, bu derece başarılı başka bir yönetmen gördüğümü hatırlamıyorum.

    çok kısa da bir film zaten, tavsiyem hiç düşünmeden izleyin.
hesabın var mı? giriş yap