• büyük bir keyifle izlediğim dardenne kardeşler film.
    --- spoiler ---
    belçika vatandaşı olmak bir keşle evlenen lorna'nın hikayesi. lorna belçika vatandaşı olduktan sonra hem bu kumpası organize eden mafyaya karşı borcunu bir rus bir adamla evlenip onu belçika vatandaşı yapacak hem de para biriktirip sevgili ile beraber hayal ettikleri kafeteryayı açacak parayı biriktirecektir. keş rolunu oldukça başarılı bir şekilde kotaran jérémie reniernin öldürülüp lorna'nın rus ile evlenmesi pürütsüz şekilde yoluna koyulacakken keşin lorna'da uyandırdığı annelik duygusu durumu bambaşka yerlere çekilecektir.

    lorna'nın annelik, suçluluk , şefkat duygularının şekil değiştirilmeleri dardenne kardeşler tarafından seyirciye çok başarılı bir şekilde verilirken, arta dobroshi lorna rolünü başarılı şekilde kotarıyor.

    film olması gerekeni duygu sömürüsüne alet etmeden başarılı şekilde verirken, filmin sonu bir türlü kotarılamıyor. film sonu uzadıkça tuhaf yerlere geliyor,anlamsız bir finalle noktalanıyor. normal hayatta mafya daha sert ve fütursuzken burada tuhaf bir sabır var belki karşılıklı bağımlılıktan ya da insanların kolay harcanabilir olmamasından. son dışında gerçekten keyifli bir zaman vadeden bir film. seyredilesi ve lezzetli
    --- spoiler ---

    http://www.imdb.com/title/tt1186369/
  • dardenne kardeşlerin dün itibari ile vizyona girmiş olan filmi. film aynı zamanda ülkemizde ticari gösterime giren ilk dardenne kardeşler yapımı.
  • göçmen olduğu yabancı ülkede tutunmaya, yalnızlığını yenmeye, çalışan lorna'nın duygularını sinema sahnesinden tüm gerçekliğiyle anlatmaya çalışan ödüllü avrupa yapımı film.

    sessiz gibi görünen ama genelde konuşmaması gereken yerlerde çok konuşan lorna, sıfırdan yeni bir hayat kurmak için belçika'ya yerleşmiş bir arnavut. burada sürekli farklı erkeklere güvenerek hayatını sürdürmeye çalışıyor ama genelde dilini tutamamasının da etkisiyle kazıklar yiyerek aradığı huzuru bir türlü bulamıyor ve kendisinin gerçek anlamda tek güveneceği kişi ise bir uyuşturucu bağımlısı olan claudy oluyor. ama claudy de bir gün kendinden uzaklaştırılıyor. lorna film boyunca mutluluk anlamında sürekli geriye doğru hızla giden lineer bir grafik çiziyor.

    metnin ön planda olduğu, sürekli yakın çekim kamera görüntülerin verildiği filmde keş rolündeki jérémie renier imrenilesi bir oyunculuk sergiliyor. filmde değil normal hayatta olsa bu kadar gerçekçi bir uyuşturucu bağımlısı olmazdı sanırım. gerçekçiliğin acı yüzünü filmin genelinden bireye taşımış. ortaya bu tarzda farklı bir film çıkmasında önemli etken olmuş.

    filmin en önemli eksikliği ise detaycılıktan çok uzak olması. lorna'nın ruhsal geçişlerine dair pek bir şey göremiyoruz. sevmediği bir insana bir sahne arayla aşık oluyor. bununla ilgili herhangi bir ipucuna sahip değiliz.. varsayımlar yapılabilir ancak. aklı başında normal bir bireyken, birden ruhsal çöküntü içine girdiğiyle karşılaşıyoruz. burdaki duygusal süreç hangi adımlardan geçerek oraya geldi bilemiyoruz.

    belki de türk eğitim sisteminin giriş-gelişme-sonuç odaklı beyinlerinden birine sahip olduğumdan, fransız filmlerinin genelinde olduğu gibi bu filmde de son göremedim. senaryonun ilk baştan çok farklı bir yere gittiği anda, film şimdi değişecek diyordum ki film o sırada sona erdi. en iyi senaryo seçilmiş filmden daha akılda kalıcı bir son bekliyor izleyici.
  • daum'a benzeyen jérémie renier'in performansının göz doldurduğu, daha iyi işlenebilecekken ne yazık ki herkes anlasın diye kabataslak geçiştirilen bir konuyu ele alan filmdir. aşağı yukarı yüzelli yildir varolan bir sorunu anlatan bu film musevi göçmenlerden tutun, nansen pasaportlu beyaz ordu taraftarı ruslara, daha sonra hitler rejiminden kaçan alamanlara ve savastan fellik kaçanların sorunlarını güzel izahatını veren zincirin bir halkasıdır.

    yaşadığı ülke inatla geri kalan ve yasanacak yerler ise ne yazık ki bir yeteneğin, melaiken yhaut paran yoksa sittin sene havasını bile koklayamayacağin kaf daği ülkesi olmustur. filmde lorna hanımefendi bütün bayaği ile arz-i endam eder. sadece vatandas olmak ve bir cok kişinin dusturu olan ben parama bakarım mon cher diye diye en sonunda kendini yok etmeye ant içmiştir. hedefine varirken ezdiği ve yok ettiği cicekler ondan intikam almaya baslar.

    ulus devlet modelinin ilegaliteyi beslediğini biliyoruz. bu ilegalite karsimiza kah gemisi batan pakistanlı multeciler olrak cikiyor, kah varolan saçman sebelek bürokrasilerin zarfin arasina para koyup iş görtürten asalakların ihya olmasına sebebiyet oluyor. sonucta olan insanlığın ortak paydasina oluyor ve kişiler ya jérémie renier gibi keş oluyor yahut ben parama bakarimciliktan baska birşey kalmiyor.

    hele ki görsel sanatlar ve sanal dünya dediğimiz internet teknolojisi ile milyonlarca insan cafcafli vitrinlere agizlarinin suyu akarak bakmakta ve ne yazık ki istencler olmadiğı vakit bireyler fittirma esiğine gelmektedir.

    bu garbi diyarlarda daha az hissedilebilir, çünkü maddi olarak bireyleri bir şekilde karnin doysun yeter essolluesek denilip geçilir. olmadi afrikadaki aclari düsün gibi gayet büyük bir sahaser olan ne kadar büyük sahaserse bir o kadar da kof kellamlara azarlarlar.

    kişi delirerek yok olacak yahut delirmiyip sessiz birey olarak ben parama bakarimcilik yapacak. tam anlamiyla yapmasina da gerek yoktur. sadece gibiymiş gibi yapsa sesini kesse yeter.

    bir elmayi değil de bir elmanın dilimini kesip gösteren filmlere bayilirim. çünkü hollywood filmlerinde cogunlukla yapilan incir cekirdeğini elma gibi yutturma gibi olay yoktur. incir cekirdeğini elma diye yutturma malumunuz bol bol klişeler barindirir.

    bu filmlere izleyeceklere tavsiyem ac karninina bu film izlemeyin. tok karninina bile insanın basini bol bol agritan bu film aclikla birlesince daha da fena oluyor. tok karnina gidip izlemekte fayda var. bir de tadini tam anlamiyla cikarmak 20:00 matinesine gidin ve yaninizda 500.000 eski türk parasi değerinde bir bozukluk olsun. yer gösterici sakal istiyor bilginize.

    izlenmesi gereken bir filmdir bence...
  • bu akşam saat 22'de cnbc-e'de gösterilecek olan film.
  • başladığı gibi aniden biten, kafada soru işaretleri ve düşünceler bırakan sessiz film.
  • guzel baslayan, ama sonlara dogru icinde "nasil bitsem ki" sancisini buyuten, bu sanciyi izleyiciye de hissettiren ve bir anda biten sessiz film.
  • türkçesi lorna'nın sessizliğidir
  • hayallerini gerçekleştirmek, para kazanmak ve sevdiği adamla şirin bir yer açmak isteyen bir kadının hikayesidir. hikaye bu kadarla kalsaydı, her şey çok sıradan olurdu. çünkü hayallerini gerçekleştirmek için sahte evlilik yapmak zorunda olan bir kadın anlatılıyor. film yabancı bir ülkede sahte evlilikle vatandaşlık hakkına kavuşma, oturma izni elde etme, çalışma izni kazanma ile alt sınıf hikayesine dönüştüğünde film boyunca devam eden uzun süreli sessizlikler canınızı daha da çok sıkmaya başlıyor.

    en sonunda da lorna'nın yalnızlığı ve sessizliği kendisini de sizi de delirtiyor.

    (film gösterime girdiğinde gerçekleri yansıtıp yansıtmadığı konusunda pek çok ülkede tepkiler aldığına göre, büyük çoğunluğu ile gerçeği yansıtmaktadır diye düşünmekteyim.)
  • dardanne kardeşlere 2008 cannes film festivalinde en iyi senaryo ödülünü kazandıran film. türkçeye lorna nın sessizliği diye çevrilmiştir. aslında lorna nın yaşadığı olaylara sessizliği bir nevi dünyanın da göçmenlik sorununa yaşadığı sessizliği ve görmemezliği dile getirmekte.

    --- spoiler ---

    lorna nın tek hayali erkek arkadaşı skolla belçika da bir cafe açıp herkes gibi normal bir hayat yaşamaktır. ama lorna bir göçmendir ve belçika da oturma izni alabilmesi veya vatandaşı olması için herhangi bir yeteneği yoktur. lorna nın içindeki durum şu an milyonlarca göçmenin içinde bulunduğu durumdur.

    lornanın içinde bulunduğu çıkmazı, yalnızlığını ve sessizliğinin en yoğun bir şekilde anlatıldığı sahne lornanın çocuğu aldırmak için doktora gitmesi ve ortada hiçbir neden yokken aniden doktora sarıldığı sahnedir. bu sahnenin benzeri dardanne kardeşlerin bir çok filminde vardır. bisikletli çocukta yetimhaneden kaçan çocuğun sağlık ocağında karşılaştığı hiç tanımadığı kadına sıkıca sarılması, rosetta da rosettanın gözlemecide ki işinden atıldığı sahnede un çuvallarına sarılması gibi. dardenne kardeşlerin filmlerinde karakterler patlama noktasına geldiğinde duygularını sözel olarak ifade edemedikleri için çoğu zaman vücut dilleriyle ifade etmektedirler.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap