• babaanne karakteri ile animasyonun yapayligini unutturan, her tren gectiginde havlayan kopegini kendi kopegime benzettigim, bisikletci cocugu da universitedeki bir profesorume benzettigim ilginc, guzel film
  • jean - claude donda, michele caucheteux, michel robin, monica viegas'ın muhteşem seslendirmeleriyle daha bi renklenen 2003 fransa, belçika, ingiltere, kanada yapımı mükemmel film. şu ana kadar izlediğim en başarılı animasyon.
  • ben bu yapima tek kelime ile "$aheser" derim ve 10 uzerinden 10 puan veririm.. normalde mesaj kaygisini insanlarin gozlerine sokarcasina sunulan yapimlardan (sahnelerden) ho$lanmam fakat triplettes of belleville'de boyle bir $ey kesinlikle soz konusu degil, o kadar sevimli karakterler yaratilmi$ ve verilmek istenen mesajlar o kadar kisa ve oz bir $ekilde aktariliyor ki hem kahkahanizi atiyorsunuz, hem de helal olsun chomet'ye ne de guzel ignelemi$ milleti diyorsunuz.. her ko$e ba$indaki fast foodculardan, kaldirimda yuruyen obezler ordusundan, bir saticinin "no money, no hamburger" 'li kapitalizm gondermesine, hollyfood'a, havaya ucurulan kurbagalarla dogal hayati yok etme mesajina inanilmaz zekice sahneleri mevcut.. ayrica filmin sonlarina dogru me$hur the corporation eserinden benzerlikler de yakalamadim degil.. kastikca cikiyor yani bir $eyler.. o bisiklet makinesi (platformu) uzerindeki 3 bisikletcinin cali$tirdigi ve yuzlerce mafya babasinin da perdede yansiyan goruntuyu seyretmesinde ise joel bakan'in the corporation eserinin anafikrini olu$turan "$irketler hukumetleri* yonetiyor" mesaji vardi.. hele filmin ba$indaki madame souza'in azmi beni cok guldurdu ve cok $eyler hatirlatti.. artik oss maratonuna hazirlanan liseli genclerin ebeveyleri tarafindan kampa alinmalari mi dersiniz, olimpiyat $ampiyonu yuzucu michael phelps'in cali$maktan son bir kac yilda sadece 3-4 gun yuzmedigi anektodumu dersiniz.. ilginc ilginc $eyler geldi aklima.. yalniz $unu aktarmadan gecemeyecegim, bir bisikletcinin vucudu ancak bu kadar guzel cizilebilirdi.. o calflari gorur gormez gulmem geldi..

    ayrica nemo ile kar$ila$tirmayalim bu filmi.. nemo'nun yeri aynen kendisi kadar son derece ba$arili olan lion king, toy story ve shrek'in yanidir..
  • filmin aynı isimli çok güzel şarkısı.
    sözler:
    fransızcası;

    j'veux pas finir mes jours à tombouctou
    la peau tirée par des machines à clous
    moi je veux être fripée
    triplement fripée
    fripée comme une triplette de belleville
    j'veux pas finir ma vie à acapulco
    danser toute raide avec des gigolos
    moi je veux être tordue
    triplement tordue
    balancée comme une triplette de belleville
    (allez les filles!)

    refrain:
    swinging belleville rendez-vous
    marathon dancing doop dee doop
    vaudou cancan balais taboo
    au belleville swinging rendez-vous

    j'veux pas finir ma vie à singapour
    jouer au dico manger des petits fours
    moi j'veux être zidiote
    triplement zidiote
    gondolée comme une triplette de belleville

    j'veux pas finir ma vie à honolulu
    chanter comme un zoiseau ça n'se fait plus
    je veux ma voix brisée
    triplement brisée
    swinguer comme une triplette de belleville

    refrain

    j'pourrai finir ma vie à katmandou
    c'est bien plus doux de faire des rimes en “dou“
    mais je veux être givrée (hop!)
    triplement givrée (hop hop!)
    et swinguer comme les tripletes de belleville
    (allez les filles!)

    refrain + solo + refrain

    bir de ingilizcesi;

    english french
    i won’t finish my life in timbuktu
    cheeks so tight my lips are turning blue
    i'd like to be wrinkled
    utterly wrinkled
    wrinkled like a triplet from belleville
    don’t want to wind my days in acapulco
    stiff as a board dancing tango-tango
    i'd love to be twisted
    utterly twisted
    twisted like a triplet from belleville
    (come on girls!)

    refrain:
    swinging belleville rendez-vous
    marathon dancing doop dee doop
    vaudou cancan balais taboo
    au belleville swinging rendez-vous

    i won’t be an old man in singapore
    playing scrabble and eating petits-fours
    i want to be wicked,
    utterly wicked,
    wicked like the triplets from belleville

    i don’t want to end my life in honolulu
    singing like a bird in an ormolu
    i want to be as rough
    every bit as rough
    rough, rough as a triplet from belleville

    refrain

    i won’t finish my days in miami beach
    sweating my heart stalking like an old bitch
    i’d like to be flying (hop!)
    utterly flying (hop! hop!)
    flying like a triplet from belleville

    don’t mind ending my life in katmandu
    signing with a sitar and a guru
    but i’d prefer to be
    much prefer to be
    swinging with the triplets from belleville
    (come on girls!)

    refrain + solo + refrain
  • çim biçme makinasının, yumurta çırpma aletinin ve elektrik süpürgesinin alternatif kullanımlarını öğreten, ne zaman bu alet edevatı bir görsem, ne zaman mısır patlatmaya kalksam bana filmi anımsatan takdir edilesi animasyon.
  • fedakar ve olağanüstü bir nine ile vakur bisikletçi torunun macerası.
    bu kadar sıradan bir ikiliden böyle şahane bir animasyon yaratmak... kesinlikle takdire değer!
  • hollywood'un animasyon anlayisina okkali bir fransiz tokadi yapistiran muhtesem film. neymis efendim bir ana karakter, bir sapsal ve bir kotuden daha fazlasiymis animasyon. insani allak bullak edebilirmis.
  • son derece ilginç bir yapıt. animasyon dalında oscar kazanamamasının sebebini izleyenler rahatça anlayabilir ki amerika'ya yapılmış göndermeler son derece alenidir. müzikleri muhteşem olmakla birlikte, bilindik çizgifilm konseptini kimi noktalarından görmezden gelmiştir. ayrıca bruno karakteri muhteşem tasarlanmıştır*.
  • bir anneanneyle (ki filmde belirtilmemiştir, belki de babannedir, ama ben anneannemi daha çok severim) torunu arasında paylaşılan yalnızlığın, büyük coğrafyalara ve yıllara yayılan öyküsünün, şiir gibi anlatımıdır bu film...
    yarışlar, kötü adamlar, kurbağalar bahanesidir bu öykünün.. seven bir insanın sevdiği şeye olan tutkusunun hikayesidir. sessiz sedasız, her türlü zorluğu aşan, konuşmadan anlaşan büyük bir sevginin olası binbeşyüz hikayesinden biridir.. bakışlar, anlar, ayrıntılarla konuşur bu film.. torununun köpeğinin sırtında, giden geminin ardından sahil boyunca ilerleyen anneanne, kadere meydan okuyan bütün trajedi kahramanlarının en saklılarındandır. deniz bisikletinin üstünde okyanus aşan bir bacağı diğerinden kısa bu küçük kadın, bizi gerçekten seven insanların yüzünden bir parça taşır gözlüğünün ardında. sinema tarihinde hayran olduğum, hafızamdan çıkmayacak, ve hep tanıyormuşum hissi uyandıran karakterlerden biridir o. evet, şiirdir bu. çizgilerden yapılmış, renkler, şarkılar, sessizlikle örülü bir şiir. içinden oku. bildiğin ama söylemediğin, kelimelerden saklı bir dünyadan görünüm.
  • beğenme arzusu ile izlediğim ama beğenemediğim nadir filmlerden biridir.
    fransız animasyon sanatı rasgeldiğim diğer örneklerinden anladığım kadarıyla gayet gelişmiş, ama bu filmi izlerken anlatılamaz bir tiksinti duydum nedense. şirin olmaması (ki animasyonlarda alıştığımız şirinlikten artık bay gelmeye başlamıştı) değil, karakterlerin itici olması değil, kurbağa çorbası değil de başka bir şey beni bu iğrenme hissine itti.
    çok kötü demiyorum, aksine çok başarılı bir çalışma. ama benim zevklerim ile bir şekilde aşırı ters düşmüş. çok başarılı bir kusmuk izler gibi izledim film...
hesabın var mı? giriş yap