• gereksiz abartılı detaylardan arınmış sade akıcı anti over design özellikleri taşıyan her alanda kaliteli tasarımın anahtar kelimesi
  • mies van der rohe imzalı modern söylem. (bkz: less is bore)
  • (bkz: minimalizm)'in mottosu (bkz: allah minimize etsin).
  • oda kavramını tanımlayan onun içindeki boşluktur. bir tanımlı alanı, gereksiz objelerle doldurmak onun öz niteliğinden ödün vermektir. dolayısı ile o boşluğa koyacağınız her nesne boşluğu azaltır. tersi de doğrudur.
  • abstract expressionist ressam ad reinhardt, sanata yaklaşımını açıklarken "less is more" demişti!

    daha sonra hollandalı mies van der rohe, bunu mimaride minimalizmin temel mottosu haline getirdi. buna göre:
    bir kapalı alanın temel niteleyeni onun içindeki boşluktur. bir tanımlı alanı, gereksiz objelerle doldurmak onun öz niteliğinden ödün vermektir. dolayısı ile o boşluğa koyacağınız her nesne boşluğu azaltır. tersi de doğrudur: "az olan çoktur"

    aslında söz konusu kavram uzakdoğu felsefesinden esinler taşır. taoizm'in kurucusu lao tzu, henüz i.ö. 6'ncı yüzyılda tao te ching adlı eserinde şöyle demişti:
    "tekerlek göbeğine otuz çubukla bağlıdır:
    tekerleği kullanışlı kılan bu parmaklar arasındaki boşluktur.
    kili yoğurur içini oyar çömlek yaparsın:
    çömleği kullanışlı kılan içindeki boşluktur.
    oda, kapı ile pencere boşlukları bırakılarak yapılır:
    odayı kullanışlı kılan bu boşluklardır.
    onun için: varolan senin olur,
    kullanışlı kılansa varolmayandır. "
    bir farkla ki lao tzu, bu temel kuralı, kullanışlı bilgiyi, kullanışlı olmayandan ayırmak için kullanmaktaydı.

    aynı yaklaşımla yüzyıllar sonra 13ncü yy'da (akıl çağını** başlatan roger bacon'un tilmizi) ochkamlı william, "entia non sunt multiplicanda praeter necessitatem" demekteydi. yani "varlıklar gereksiz şekilde arttırılmamalıdır". başka deyişle bir olayı açıklayan rakip hipotezler arasında , en az varsayım içeren seçilmelidir .

    madem basit olanın, doğru olması en olası olan olduğunu söylüyorum lafı da daha fazla uzatmayayım:
    uzun lafın kısası: “kafamızı safsatalar ve hurafelerden arındırmak önemlidir. "yaşamımızı kaynağından emin olduğumuz, basit ve kullanışlı bilgilerle yönlendirelim"

    son söz yine lao tzu'nun:
    "büyük insanlara gereğinden fazla itibar ederseniz,
    insanlar güçsüz hale gelir.
    varlıklara (mal) fazla paha biçerseniz,
    insanlar hırsızlık etmeye başlar.
    üstad
    insanların zihinlerini boşaltıp
    çekirdeklerini doldurarak liderlik eder,
    hırslarını zayıflatıp
    kararlılıklarını güçlendirerek.
    bildikleri ve arzuladıkları herşeyi kaybettirir
    ve bildiğini zannedenlerin aklında
    kargaşa yaratır.
    "hiçbir şey yapmamayı" uygulayın
    ve herşey yerli yerine oturacaktır"
    hepinize iyi pazarlar!
    **bacon, "aklı ve felsefeyi hristiyan kilisesi'nin yerleşmiş öğretilerinden daha önemli saymak"taydı ve bu yüzden 15 yıl hapis yatmıştı.
  • bundan bir 10 sene önce ne boş laf amk, ne sikim sonik şeyler türetiyor şu popüler kültür diye küçümseyip aradan geçen bunca zamanda aslında ne doğru bir tespit diye eski kendimle çeliştiğim, son derece haklı bulduğum neredeyse bilgece bir söylem.

    hatta bence insan ilişkileri bağlamında her şeyin teorisi gibi bir şey bu. neye uygularsan uygula, hepsinde doğrulanan bir teorem gibi.
  • çoğu eksik yapmaktansa azı tam yapmak şeklinde de yorumlanabilir.

    anafikri odaklanmaktır.
  • artık eminim kesinlikle “az, çoktur”... hayatımdaki bazı şeylerin çok gereksiz olduğunu düşünmeye başladım. eşyalar, insanlar, düşünceler... bir şeyin gereksiz olduğunu anlamak için kendime “buna gerçekten ihtiyacım var mı, olmasa ne olur?" sorularını sormaya başladım.
    bu soruları sormaya önce insanlardan başladım. varlığından aslında rahatsız olduğum ama bir şekilde hayatımda yer alan insanları düşündüm. acaba olmasalar ne olurdu? çoğuna yönelik sorduğum sorudan “hiçbir şey olmaz” cevabını aldım. elbette benim yokluğum da onlara bir şey kaybettirmeyecek. fakat temelde bir şey kazanacağım. artık onları düşünmek zorunda olmadığımdan bu kazanacağım şey tam bir “kafa rahatlığı”... eminim hepimizin hayatında gereksiz yer işgal eden kişiler var.
    düşünceler de aynı şekilde. bazı düşünceler uzun süre aklımızı kurcalar durur. bu kurcalama kimi zaman öyle boyuta gelir ki gündelik yaşamda en keyif alınası şeylerden bile keyif alamaz duruma geliriz. e ne gerek var değil mi? at kafandan gitsin.
    eşyalarda bu durum daha somut. şu bilgisayarı alsam şöyle olacak, bu ayakkabıyı alsam çok mutlu olacağım, şu kadar param olsun şu arabayı alacağım... ee sonunda? aldın, aldın, aldın... aldıktan sonra bir süre mutlu oldun ve o mutluluk da bitti. mutluluk böyle bir şey değil çünkü.
    hayatta neye ne kadar ihtiyacımızın olduğu aslında azın çokluğunda gizli.
    tüm bu düşüncelerle az çoktur (less is more) düsturunda bir şeyler arıyordum. uzman psikolog beyhan budak tarafından hazırlanmış, kısa ancak etkili videolara denk geldim. kendisi aslında benim burada anlattıklarımı şu videosunda çok güzel anlatmış. kendisi meğer gayet medyatik bir isimmiş zaten. tavsiyem diğer videolarına da göz atmanız keza çok farklı türden konulara değinmiş.
  • buna karşı çıkmak tasarımda sanatsal film çekmektir. insanımız öküzdür en basit şekilde anlatacaksın diyen hocalar aslen kendileri bile anlamıyodur da ondan.

    -ne yaptın?
    -yardırdım hocam..
    -aferim sana, bir halt anlaşılmıyor yine.
    -şey ama anlaşılsa en iyi tasarım ödülü alırdı dimi?
    -sittinsene bir şey vermezler bu tasarıma.
    -yok yav.
    -tabi olm bu ne böyle?
    -satranç taşları üzerinden sembolizm kullandım hocam.
    -buyur?
    -hocam beyaz şah mat olmuş durumda.
    -vay anam vay...
    -sembol süper, keşke herkes anlasa.
    -40 yıldır satranç oynarım böyle bir kombinezon görmedim.
    -oyunu biraz karıştırıp beyaza betimleme yapıyorum.
    -evladım taşlar neden uçuyor?
    -sürrealizm hocam.
    -çık dışarı çık...

    not: bak samimi bir ortam diye yazdım, bu tasarımı çalan olursa bildiğin ayıp eder. piyasada pek tutunamadığım için kimseyi mahkemeye verecek kadar param yok, anlayış gösterin...
hesabın var mı? giriş yap