• "insan, ne ise o olmaya yanaşmayan tek varlıktır."
  • " çağın çılgınlığının insanları gelişigüzel birbirine karıştırdığı, ölümüne bir savaşın sonunda, düşman, düşman kardeş olarak kalır. yanlışları dolayısıyla suçlanabilse bile, onu ne hor görebiliriz, ne de ondan nefret edebiliriz: mutsuzluk ortak yurttur bugün, sözünü tutmuş olan biricik yeryüzü ülkesidir."
    sonradan yaşadığı çağa "korku çağı" diyecektir camus.
  • "zorbanın daha büyük bir ün uğruna kentleri yerle bir ettiği,galibin arabasına zincirle bağlanmış tutsağın şenlik yapan kent içinde dolaştırıldığı, düşmanın halk önünde hayvanlara atıldığı yapmacıksız çağlarda,böylesine açık yürekli cinayetler karşısında bilinç sağlam,yargı açık olabilirdi.ama özgürlük bayrağı altında tutsak kampları, insanlık aşkı ya da üstün insanlık eğilimiyle haklı çıkarılan toplu öldürmeler, bir anlamda, yargıyı işlemez duruma sokar.bu denemenin ereği bu görülmedik meydan okumanın varlığını benimseyip incelemek olacak."

    ün uğruna kentleri yağmalayan zorba, bana tarihe geçmek için artemis tapınağını yakan deliyi çağrıştırdı.
  • albert camus'nun kıymeti bilinmeyen başyapıtı.

    başkaldıran insan, açık ve net olarak hem veba'dan, hem de yabancı'dan daha kuvvetli bir kitap. şimdi böyle söyleyince kitaplar arasında kıyas mı olur; her biri bir yemektir ve lezzeti de farklıdır gibi düşünceler olabilir ama hayır; bu kıyası yapmak zorunda hissediyorum kendimi. başkaldıran insan, her bireyin okuması gereken, düşünce iklimine değişik açılar kazandıran bir kitap. ama nedense bizim ülkemizde, diğer camus yapıtları kadar ilgi görmüyor.

    bunun bir nedeni tahsin yücel'in çeviri biçimidir bana göre. ahlak yerine aktöre; hareket yerine devinim gibi çeviriyi salt türkçe yapmaya çalışmak kitabın anlaşılmasını zorlaştırmış. halbuki bu kitaptaki inciler, her koşulda bu kitabın okunmasını gerekli kılacak nitelikte.

    bu kitap kesinlikle ufku en az 4-5 katına çıkarıyor.
  • öyle gece yatmadan önce, kafa boşaltmak için okunacak kitaplardan değildir. özel vakit, muhakkak kağıt-kalem, boş bir zihin ister. aynı cümleleri defalarca okuyup anlamadığınız olur bazen. camus'un çıkabildiği doruk noktasıdır bu kitap. hayata, değerlere, özgürlüğe, politikalara, dine dair irdelenebilecek her konuyu ayrı ayrı ele alıp tek bir noktada birleştirir; başkaldırı.

    hitlerden stalin'e, ricardo'dan marx'a, sade'dan dostoyevski'ye, her konuya, her alana, en özele, en kutsala girer aydınlatır sorgular hiç çekinmeden. tekrar tekrar okunması gerekir zira bir kerede o kadar bilgiyi depo edebilmek pek mümkün değildir.
  • beş altı yıl önce yarıladığım, geçen hafta en başa dönerek yeniden okuduğum camus kitabı. bazı kitapların bazı yaşları beklediğini ve bazı kitapları bazı yaşlarda nasıl heba ettiğimi de birkez daha anımsattı. isyan tarihini gayet derli toplu bir biçimde ele almasının yanında, özellikle bir ara cemiyette gözden düşmesine sebep olmuş, hatta sartre'la bağların kopmasında en büyük etken sayılmış marxist eleştiri bölümü tekrar tekrar okunmalı.
  • albert camus, insanlık tarihinde başkaldırının yerini mitolojiden incelemeye başlamış, dinlerden devam etmiş, yazarlardan (özellikle marquis de sade'a çok değinmiş) ve filozoflardan alıntılar yaparak sanatta dahi nedir ne değildiri düşünmüş ve yazıya dökmüş. labit gibi felsefeye arada sırada değen birisi için zorlayıcı ancak beyin damarlarını açıcı bir eser.
  • insanin dogasi, cevresine etkisi, dusunce akimlarinin nasil ortaya ciktigi, bunlarin politikayi nasil etkiledigi, soyuta somuta, var olana, olmayana karsi baskaldirmanin nedenlerinin, gereksiz asiriliklardan kacinilarak incelendigi, akilli, mantikli albert camus denemesi.

    saga sola olur olmaz saldirip, beyinleri yikanmis halde dolasan, herhangi bir politik gorusu gerekirse baskalarina zarar verecek sekilde destekleyen kisilerin mutlaka okumasi gereken kitaplardan biridir..

    gerci onlar da aramaya inanmazlar. butun bilgileri tek bir bakis acisindan cikmadir..
  • kitabın kalitesinden zerre kuşkum yok ancak tahsin yücel çeviride sıçıp sıvamış. felsefik bir kitabı, zaten anlaşılması zor bir kitabı aktöre, saltık gibi kelimelerle iyice içinden çıkılmaz hale getirmenin manası nedir? kelimelerin anlamını öğrenseniz dahi okurken müthiş tekliyorsunuz.
  • "hiçbir şeye inanmadığımı,her şeyin saçma,her şeyin uyumsuz olduğunu haykırıyorum,ama haykırışımdan şüphe edemem,hiç değilse karşı çıkışıma inanmam gerekir.böylece, uyumsuzluk deneyinde bana verilen ilk ve tek gerçek,başkaldırmadır."
    albert camus kitabında,hayır demek,diyebilmekten bahsediyor, bir hayır olmasa da en azından ses edebilmek gerek, zira bir çok insanın hayatı heba olmakta sessizlikten.
hesabın var mı? giriş yap