• ingilizce'den cikarilmasi durumunda, 17-20 ya$ amerik gencliginin heau..euzu..ayy..puae $eklinde konu$maya ba$lamasina sebep verecek kelime.
  • ing gibi...hem ing konusmaya yeni baslayanlarin hemde salak kiz repliklerinin ingilizcesinde bolca kullanilan bi kelime...its like, u know, like hmm like diye uzatirlar falan katil ederler insani.
  • dopamini bölüşme butonudur.
  • dublin üniversitesi'nde toplumsal dilbilim alanında çalışan vera regan, irlanda'da yaşayan ve anadili ingilizce olmayan/göçmen insanların günlük konuşmalarında "like" kelimesini nasıl ve ne sıklıkta kullandıkları ile ilgili bir araştırma yapmış. mevzubahis "like" araştırması, benzerlik ya da beğenme anlamında kullanımı*ile ilgili değil; valspeak olarak bilinen, içinde yerli yersiz "like" geçen konuşma tarzıyla* ilgili. her ne kadar kulağa kaotik ve düzensiz gelse de; bu konuşma tarzının da kendi içinde bazı kuralları varmış.

    "evrensel like" olarak adlandırdığı amerika, kanada, avustralya ingilizcesinde bu kelime cümlenin ortasında geçiyor:
    "he was, like, way tall"
    "he was, like, never there"

    "yerel like" adını verdiği irlanda ingilizcesinde ise bu kelime ya cümlenin başında ya da sonunda yer alıyor:
    "like, he's never there"
    "he's never there like"

    regan, irlanda'da yaşayan polonyalı göçmenlerin "like"ı nasıl kullandıklarını incelediğinde; büyük bir çoğunluğunun bu kelimeyi yerel halk gibi cümle başında veya sonunda kullandığını fark etmiş. evrensel olarak tabir ettiği cümle ortasında kullanımı ise az sayıda göçmende gözlemlemiş. bu farklılık ile ilgili regan'ın çıkarımı şu şekilde:

    "bazıları bu kelimeyi cümle ortasında kullanıyordu ve bunun nedenlerini merak ettik. daha detaylı incelemeler yaptık, hepsinin hikayelerini dinledik. ve bu kişilerin gözlerini dış dünyaya diktiğini; gelecekte başka bir ülkede yaşamak üzerine planları olduğunu fark ettik. yerel 'like' kullanımını benimseyenler ise tam tersiydi. kendilerini irlanda'ya ait hissediyor; ve kimliklerini yerel kültürle bağdaştırıyorlardı. aslında her iki durumda da dil; arzularını, davranışlarını ve duruşlarını yansıtıyordu."

    kullandığımız dil bizi değiştirirken; biz de sahip olduğumuz/olmak istediğimiz kimliğe göre dilimizi değiştiriyoruz. regan'ın bahsettiği gibi, bulunduğumuz yere/mekana ve hayalini kurduğumuz geleceğe yönelik kendi kimliklerimizi inşa etmeye çabalıyoruz. bu yüzden regan, sürekli "like" deyip duran insanları tembel veya yüzeysel olarak yargılamamız yerine; kullandıkları dili, kendi kimliklerinin bir ifade biçimi olarak değerlendirmemizi öğütlemiş.

    ted konuşmasının tamamı
  • ing. beyin yetmezligi nedeniyle cümle kuramayan salak amerikali kizların bir ruh durumundan bir matematik sorusuna** ** kadar her şeyi anlatırken 9 saniye içinde 6 kere kullanabildikleri sözcük.
  • lanet olsun ki gördüğüm her güzel cümlenin, resmin altında like düğmesi arar oldum. biraz hava alıp, gelim.
  • ing.
    i.
    sevmek, beğenmek: "i like you, but i don't love you. not yet, anyways."

    beğeni: "i have likes, and dislikes, as anyone."

    (kökeni: esk. ing. "lician")

    ii.
    gibi: "if it walks like a duck and swims like a duck and quacks like a duck, it is probably a duck."

    benzer: "we'll never see his like again." (bkz: lookalike)

    söylenmiş bir şeyi, ya da yapılmış bir hareketi, bir düşünceyi anlatmakta kullanılır: "and i was like, what the hell. and he was like, dude, i didn't mean any harm."

    olumsuzlamak için kullanılır: "like i care." ( çok da umurumdaydı)

    bizim "yani" gibi düşünme zamanı kazandırır: "and i go there all by myself. and, like... there's no one there. i am all surprised. like... i'm not sure what to do."

    (kökeni: esk. ing. "gelic")
  • çocukken anne babalarımızdan duyamadığımız aferinlerin, göremediğimiz takdir edilmelerin günümüzdeki sanal ikamesi.

    yerini tutmaz, derdimize derman olmaz. yine de peşinden koşarız. derdimize derman olacak takdiri kendimiz sağlayabiliriz aslında ama kendimize aferin demek için çok çaba harcamak, aslında olmak istediğimiz kişi olmak lazım. o da çok zor. en iyisi bir manzara fotoğrafı, bir kedi fotoğrafı, düşüncedaşlarımızın hoşuna gidecek bir cümle veya bu entry gibi kısa bir tespit yapıp like'ı kapmak için uğraşmak. belki yeterince like alırsak çocukluğumuz güzel geçmiş gibi olur, belki mutlu oluruz. belki sevilmeye, saygı duyulmaya, mutlu olmaya, var olmaya layık olduğumuzu düşünmeye başlarız.
  • dallama justin bieber geçen gün jay leno'da o kadar çok söyledi ki kusasım geldi.

    "i played this, like, really, like a bad kid who ,like, kills a lot of people and like... so ,like, i kill a lotta people and i steal like my, umm, kinda like my dad's credit cards and like he hits me."

    izleyerek küfretmek için;
    http://www.youtube.com/watch?v=kj8n6381etw
  • ing. şuku.
hesabın var mı? giriş yap