• kalbimin birkaç atışı atlamasına sebep olmuş bir filmdir. bana ne oluyorsa bilmem oturduğum yerden durduk yerde midemde kelebekler uçuşmaya başladı. yüzündeki saf benlerde kendimi gördüm, kıvırcık saçların ardından bakan o kırılgan kömür gözlerin içine gömüldüm resmen.

    masumiyet (ve kaybı) ve aşk (ve..............).
  • --- spoiler ---

    lila birsey soylemez film boyunca. lila konusmaz aksine susar.. bir yerde konusur orada da film biter buradaki ironiyi gormek hos olur. ha bunun disinda mi? güzeldir film, iyi bir dramadir. kamera iyidir, isik iyidir müzikler süperdir. daha da ne olsundur.
    izlendikten sonra etkisini korur uzun bir sure..

    --- spoiler ---
  • 89 dakikalık, 2004 yapımı film.

    5 / 10.

    1963 lübnan doğumlu yönetmen ziad doueiri tarafından yönetilmiş filmde senaryo/hikaye de kendisine ait.

    senaryo ve diyaloglar, - baş kahraman lila ( lila rolünde vahina giocante çölde serap gibi, etkili ) adım adım "cinsel meta" olarak merkeze konurken - bazen o kadar sığlaşıyor ki hikayeyi yazanın gerçekten filmdeki gibi cinsel heyecanları yeni yaşamaya başlamış saçmalamaya bol meyilli bir ergen erkek olduğunu düşünüyorsunuz. ender olarak hoş betimlemeler de içeren senaryoda ki basit ve derinlikten uzak genel yapı filmde anlatılmak istenen asıl temayı da hafifletmekle beraber: hikayenin gidişatı da kendini çok önceden belli ediyor.

    fransız gettolarının birinde, doğal bir atmosfer içerisinde ilerleyen filmi, festival filmlerinden hoşlananlar deneyebilirler.

    her eve imdb
  • janis joplin eşliğinde. masalsı ve romantik anlatımına karşın, değer yargıları, ön yargı, ahlak, cinsellik, hayal gücü, ifade yeteneği, tutku, sevgi gibi kavram ve duygular üzerine düşünmenizi isteyen hüzünlü bir hikaye.
  • farkettirmeden hikaye anlatıcısının ikilemini de ortaya koyan bir film
    susan sontag "anlamak, dünyanın görünen halini kabul etmemekle başlar" diyerek mağara alegorisine göndermede bulunmuş
    mağara alegorisi kısaca "hiçbir şey göründüğü gibi değildir" der ve "bilmek, ancak deneyimin bir sonucudur - deneyimin haricindeki bütün bilgiler gerçeğin gölgesidir" diye ekler.

    film de bunun bir adım ötesine geçip, ya o kurguyu yaratan bensem, anlattığım hikayeye inanılmasına sevinmeli miyim, ya da yargılanmasına üzülmeli miyim? diyerek içine düştüğü suçluluk hissini ifşa eder. çünkü her hikaye anlatıcısı, aynı zamanda iyi birer hikaye dinleyicisidir.

    sinemadan da önce tiyatro oyuncusu için temel bir düstur var "oyunculuk inanmaktır"
    bu çok spiritüel bir laf, çünkü bu lafı yaşamak inanmaktır gibi bir yere çekersek çok da sırıtmıyor sanki.

    2015 yapımı youth adlı filmde fred "şakalarıma hep kanıyorsun mick, 60 yıldır her kelimesine" diyor ve mick de cevaplıyor "ben hikaye yazarıyım fred, bir şeyler uydurabilmek için herşeye inanmam lazım"

    hani bir yerde denmiş ya "bu dünyada araplar kadar iyi hikaye yazan, iranlılar kadar iyi anlatan ve türkler kadar bu hikayelere inanan yoktur" diye.. türkler biraz aşağılanıyor gibi, ama konunun içine biraz daha bakarsanız bir sonraki hikayede yılanın başı araplar değil, türkler oluyor *

    ve sonuç: susan sontag'lı mağara alegorisi her ne kadar kulağa çok tatmin edici gibi gelse de arka planda yaşam böyle bir prensibi her zaman kabul etmiyor gibi.

    küçük bir not: yukarıdakileri anlatırken kendimi pek de iyi hissetmedim, serbest gezinen küçük bilgi parçalarını masaya düzgünce dizince zihnim de rahatlayacak diye düşündüm, ama kalbim rahat değil.

    görsel
  • yabancı filmlerde sevgililer ne kadar kolay buluşuyor ya da karşılaşıyorlar. yani aşık olmamak için ciddi ciddi cinsel tercih engeli olması gerekiyor. sokakta parkta mezarlıkta nehirde her yerde karşılaşıyor ya da buluşuyorlar. tabii ki ebeyn kontrolü dışında yaşanan şehir ayrıcalıkları bunlar. ülke dışında birçok şehirde bunu gözlemişimdir. "şurası tam buluşma yeri" ya da "şurası tam sevişme yeri" gözüyle gezmişliğim vardır.

    bu abazan girişten sonra filme ait güzel bir yorum yazsam at yarağındaki sinek uyumu kadar olur o yüzden yazmayacağım. ama filmin başlarında cihat örgütlerine "vajina mı cihat mı diye sorulsa dünya değişirdi" önermesi filmden de büyük. ben cihatı da ceddimi de satardım. herkes satsın gençliğinde. nasılsa ilerki yaşlarda bunlar bedava. hemen satın alırsınız.

    film bu vajina önermesini o kadar iyi kullanmış ki normalde tam bir arap müslümanı olma adayı simon değme fransız'ın yasayamayacağı marjinalliğin ortasında buluyor kendini. sonrasında ise bir "vajina" cihat başlattı.
    film 8.5 puan
hesabın var mı? giriş yap