• hasan ersel'in referans gazetesindeki yazısından:

    bir akşam ankara radyosunda yine bu şarkı çalınıyordu. rahmetli küçük amcam “lale anderson söylüyor; lili marleen” dedi. o da duygulanmıştı. amcam, babam tarafında bizim ailenin subay olmayan tek ferdiydi. felsefe okumuştu. ona “bu şarkıyı nereden biliyorsunuz?” diye sordum. “1941 yılında her akşam saat 10’a beş kala belgrad radyosu'ndan dinlerdik” dedi. o ve arkadaşları çok severmiş... lili marleen’i almanlar seviyormuş, ingilizler seviyormuş, amerikalılar seviyormuş, türkiye’de de seviliyormuş... doğrusu ben de seviyordum, hala da çok severim.

    lili marleen bütün zamanların en sevilen savaş dönemi şarkısı kabul ediliyor. kuzey afrika’da siperlere gömülüp bütün gün savaşan askerler saat 10’a beş kala ateşi keserler, belgrad radyosunu dinlerlermiş. hatta bir alman askeri anılarında şöyle diyor. “lale anderson’un sesinden lili marleen radyodan duyuldu. biraz sonra karşı siperden bir ses duyduk. aksanlı bir almanca ile sesleniyordu: ‘radyo’yu biraz açsanıza’!”

    goebbels nefret etti

    lili marleen daha sonra da askerlerin sevgilisi olmaya devam etmiş, 40'tan fazla dile çevrilmiş ve söylenmiş. nazi sanatının ve propagandasının muhteşem bir başarısı gibi görünüyor değil mi? ama değil... nazi almanya’sının propaganda bakanı josef goebbels, lili marleen’i daha ilk duyduğunda bu şarkıdan nefret etmiş. şarkının almanya’da yayını yasaklanmış. gerekçe, “halkın moralini bozucu olması”. lale anderson’un da 9 ay süreyle şarkı söylemesini yasaklamış. gerçi bu kararın tek nedeni bu şarkı değil; lala anderson (1905-1972; asıl adı liese-lotte helene berta bunnenberg), rolf lieberman (1910-1999) adlı isviçreli bir besteciyle ile yakın arkadaş olması da önemli bir etken. lieberman yahudiydi. (goebbles bu yakınlığı bozmayı da becerememiş. bu iki sanatçının yakınlıkları lale anderson’un ölümüne kadar sürmüş.)

    bu yasaklamadan kendisini sadece belgrad radyosu, daha doğrusu belgrad’dan yayın yapan (attila ilhan’ın “lili marlen” adlı şiirinde ima edildiği gibi zagrep’ten değil) alman ordusunun soldatesender belgrad adlı radyosu. bu radyonun yöneticisi teğmen karl-heinz reitgen, afrika korps’da, (kuzey afrikada’ki alman birlikler) çarpışan bir arkadaşı için bu şarkıyı her akşam çalmaya başlamış. goebbels’e rağmen mi?

    evet, çünkü nazi partisi'ne yakın olmaktansa askerlerinin yaşamını paylaşmayı seçen afrika korps’un komutanı mareşal erwin rommel de bu şarkıyı çok seviyormuş. goebbles, rommel görevden uzaklaştırılır uzaklaştırılmaz lili marleen’in yayını yasaklatmayı becermiş. ama bu da uzun sürmemiş. çünkü soldatesender belgrad’ı sadece afrika korps (ve 8. büyük britanya ordusu ve 1. abd ordusu) değil, rus cephesindeki alman askerleri de dinliyormuş. onların baskısıyla yayın tekrar başlatılmış. özetle, goebbels’in bütün uğraşısı şarkının popüler olmasını engelleyememiş.

    (bkz:http://www.referansgazetesi.com/…d=48804&forarsiv=1)
  • sevgili hasan hoca'nın (hasan ersel) referans gazetesinde şarkı ile ilgili yazdığı ikinci yazıdan (9 eylül 2006):

    << bir kışlanın kapısının önündeki lambanın altında sevgilisiyle buluşmasını ve ayrılışlarını anımsayan genç bir askerin hislerini anlatıyordu bu lirik şarkı... bu nedenle de herkese yakın gelmiş ve sevilmişti. kimler söylememiş ki lili marleen’i: ii. dünya savaşı döneminin ünlülerinden başlarsak almanya’da lale anderson’un yanı sıra zarah leander, anita lindblom, willy fritsch; ayrıca çeşitli askeri koro ve bandolar; ingiltere’de anne shelton, suzy solidor, vera lynn; italya’da lina termini, meme bianchi, vivi gioi; finlandiya’da georg malmsten; macaristan’da ilona nagykovácsi, abd’de onu amerikan ordusuna kendine özgü söyleyişiyle tanıtıp sevdiren nazi karşıtı marlene dietrich, jill daniels... daha sonraki dönemde ise bu listeye edith piaf, suzi solidor, greta garbo, bing crosby, perry como, ve connie francis ekleniyor. (bir not ekleyeyim: bear family records 7 cdlik bir albumde lili marleen icralarını toplamış. tam 193 tane. tümünü kapsadıklarını da iddia etmiyorlar. ean: 4000127160225; isbn: 3-89916-154-8)

    şarkının sözleri hans leip (1893-1983) adlı bir grafik sanatçısının 1915’da yazıp, 1937’de yayınladığı die kleine hafenorgel adlı kitabında yer verdiği das lied eines jungen soldaten auf der wacht (nöbetçi genç askerin şarkısı) adlı şiirinden alınmıştı. leib, rus cephesine, (karpat’lara) gönderilmeden önce tanıdığı iki kızı; manavın kızı “lili” ve doktorun kızı, hastabakıcı “marleen”i birleştirerek yarattığı bir düşsel sevgili, “lili marleen”, için yazmıştı bu şiiri. şiir, 1930larda epeyce ünlü olan bir alman bestecisinin ilgisini çekti. bu sanatçının adı norbart schultze (1911-2002) idi. schultze 1938’de bu şiir üzerine das mädchen unter der laterne (fenerin altındaki kız) adını verdiği şarkıyı besteledi. 1939’da lale anderson şarkıyı plağa kaydetti. ancak plak sadece 700 adet satabildi. >>

    (bkz: http://www.referansgazetesi.com/…r_kod=5&forarsiv=1)
  • (bkz: lene marlin)
  • şarkı ikinci dünya savaşından önce yazılmış ve bestelenmiş olduğu gibi, güftesi itibariyle de hiçbir şekilde erkeğini "ideal alman ev kadını"nı simgelemez lili marlene. bunu da en güzel sondan bir önceki kıtadan anlarız:

    senin adımlarını tanır, o zarif yürüyüşünü
    her gece yanar o, beni unutmuştur çoktan
    ya bana bir şey olursa, o zaman
    kim duracak o lambanın altında,
    seninle birlikte lili marlene,
    seninle birlikte lili marlene?

    yani askerimiz çoktan cepheye gönderilmiş olsa da, gayet hafifmeşrep bir hanımefendi olan lili aynı lambanın altında başkalarıyla birlikte olmaktadır. amerikan versiyonunda olduğunun aksine ne "sonsuza kadar seveceğini" söylemiştir lili marlene askere, ne de bekleyeceğini. özlemin yanında kıskançlık da sezilir, ama "haksız", "ezik" bir kıskançlıktır o, sevse de sahiplenemeyen askerin acısını hissederiz.
  • "yüzme bilmezdi o yumurcak,
    akan suda boğulacak.
    ah küçük ayşeee
    vah küçük ayşee"

    gibi küçük bir çocuğu ürkütmekten başka nasıl bir amacı olduğunu anlayamadığım türkçe sözleri de bulunmaktadır. "bak kızım/oğlum yüzme bilmezsen bu şarkıdaki çocuk gibi boğulursun" diyerek ders verilmesi gibi bir amacı varsa, bilemiyorum...
  • fassbinder'in büyük bütçeli aynı adlı filminde, lili'ye aşık mahkuma yapılan işkence yöntemi, şarkıcının sesini durmadan dinletmek, dinletmek, dinletmektir. film için garip ve sinir bozucu denilebilir.
  • bağımsız ve tarafsız bir çeviri olup, tamamen marlene dietrich yorumu kayda alınmıştır;

    fenerin altında
    klube kapısının yanında
    sevgilim hatırlıyorum
    nasıl beklediğini
    işte orada bana usulca fısıldamıştın
    beni sevdiğini,her zaman
    benim ışığın altındaki lili'm olacaktın
    benim lili marleen'im

    yoklama zamanı gelmişti
    bizim ayrılma vaktimizdi
    sevgilim seni okşayıp
    bağrıma bastım
    ve orada uzaktaki fener ışığının altında
    sana sıkıca sarılmıştım
    birbirimize iyi geceler öpücüğü verirken
    benim ışığın altındaki lili'm
    benim lili marleen'im

    sefer için emirler geldi
    orada bir yerlerde
    herkes klubelere hapsoldu
    bu kadarına tahammül edemezdim
    caddede beni beklediğini biliyordum
    ayak seslerini duydum
    ama buluşmaya gelemedim
    benim ışığın altındaki lili'm
    benim lili marleen'im

    konaklama yerimizde dinlenirken
    sınırların hemen gerisinde
    ayrılmış olmamıza rağmen
    dudakların benimkilere hala çok yakın
    fenerin tatlı tatlı ışıldadığı yerde beni bekliyorsun
    güzel yüzün görünüyor
    rüyalarımı süslemek üzere
    benim ışığın altındaki lili'm
    benim lili marleen'im

    biz soğukta ve çamurda yürürken
    ve çantam taşınamayacak kadar ağırlaştığında
    sana olan aşkımdan güç alıyorum
    yeniden ısınıyorum ve çantam hafifliyor
    aşkım lili marleen
    aşkım lili marleen
  • evin içinde sürekli bu yorumunu duyduğum için benim için sözleri şöyledir:

    "alle warten auf das licht
    mein vater spritzt auf dein gesicht
    ich fick lili marleen
    ich fick lili marleen"
hesabın var mı? giriş yap