• belediye otobusune binersiniz on sirada oturan kisi ile goz goze gelirsiniz, sonra bakakalirsiniz, o da bakakalir ve sonra otobusun arkasina dogru yurumeye devam edip, bos bir koltuga oturursunuz.
    arada bakakaldiginiz o 5 saniye bile surmeyen zaman diliminde, yanina otursam kaldigim yerden anlatmaya baslayabilirim hissi bile uyanir ama gene de lisedeki en yakin arkadasiniza bir merhaba,naber? bile diyemeden yuruyup gitmissinizdir.
    uzun otobus yolucugu boyunca * camlara yansiyan goruntulerinizde bir kac kere goz goze bile gelirsiniz ama gene bir konusma yok. ne olmustu da boyle olmustu diye hatirlamaya calisirsiniz, hatirlayinca olayin sacmaligina da sasirirsiniz. aslinda olaylarin bahane zamanin ve mekanin degisikliginin sizi degistirdigini ve zaten ortak bir noktanizin da pek kalmadigini tekrar farkedersiniz.
    lise de hergun gorup okul zaman dilimi icinde her dakika birlikte oldugunuz, her aksam saatlerce telefonda konustugunuz, universitenin de ilk yillarinda da duzenli olarak gorustugunuz, beraber binlerce etkinlik yaptiginiz, belki simdi ki zevklerinizin, davranislarinizin, tepkilerinizin, dusuncelerinizin vs. olusmasinda oldukca etkili olmus kisiye bir selam bile vermezsiniz. işte bu kadar kolaydir eskiden cok yakininiz olani gormezlikten gelmek ve onun sizi gormezlikten gelmesi. gene de icinizden gecirirsiniz umarim simdiki cok yakinlarimla bu ani yasamam diye.
  • lise yillarindaki asklarin oldugu kadar arkadasliklarin da sonradan anlamini yitirmesinin gostergesidir. lise yillarinda yasanan arkadasliklar bir omur boyu surmez zaten, bunu universite yillarinda daha guzel anlar insan.
  • çoğu zaman selam verdikten sonra ne konuşabileceğini bilmemekten kaynaklanır. öküz ölmüş, ortaklık bozumuştur artık... konuşmaya çalışanlar için gelsin:

    (bkz: muhabbet yetmezliği)
  • ''sokakta görsem tanımam, facebook'ta kankayız'' cümlesi bu olaya cuk diye oturur
  • en yakin arkadas diyorsun olm ciddi misin? dun liseden arkadaslarla bulustuk. iclerinde 8 senedir gormedigim adam bile vardi. adamin ismini hatirlayamadim ama onunla bile samimi sekikde konusabildik. en yakin arkadas lan bu. birlikte kopya cekip yakalanmis, birlikte dayak yemissin. ilkokul desen anlayacagim..
  • en yakın arkadaş olamamıştır hiç bir zaman. en yakın arkadaş zamanın gerisinde kalsa bile her zaman önemlidir, her zaman değerlidir. hayatınızın bir döneminde birlikte büyüdüğünüz insandır, eskide kalmış olması en yakın olduğu gerçeğini etkilemez hiç bir zaman.
  • lisenin bitmesine son bir ay kala iftirasına uğramışsanız ve iftira attığını kabul etmesine rağmen geri adım atmadıysa yani sizi kaybetmeye razı geldiyse gayet de başınıza gelecek olan durumdur.
    daha hiç karşılaşmadım ama karşılaşsam da asla selam vermem.
    edit: 5 sene sonra özür diledi barıştık. büyük konuşmuşum. köprünün altından çok su geçmiş olsa da iletişimiz devam ediyor.
  • herkes hak ettiğini yaşar.
  • baya zor bir şeyi başarmışsınız. lisedeki en yakın arkadaşım 5 yıl geçmesine rağmen sesini duyunca bile eskiye dönebiliyoruz.
  • lisede aynı sırayı paylaştığım, okula birlikte gidip geldiğim arkadaş yıllar sonra doktor olup doğup büyüdüğüm şehre atanmış. bense yıllık iznimi geçirmek üzere eşimle birlikte ankara'dan kalkıp memlekete, ailemin yanına gelmişim. fakat eşim ağır bir gribal enfeksiyona yakalandığında hastanenin yolunu tuttuk. kapının önünde sıramızı beklerken gözüm tabelaya ilişti. eşime doktorun büyük ihtimalle liseden samimi arkadaşım olduğunu söylemiş bulundum. arkasından sıramız geldi ve içeri girdik. yanılmamıştım. sahiden oydu. yine de işine engel olmamak için hiç bir şey demeden muayeneyi bitirmesini bekledim. sonra gülümseyerek "beni tanımadınız mı?" dedim. gayet soğuk bir şekilde yüzüme dahi dikkatle bakmadan "yoo! tanımadım" dedi. adımı söylediğim halde yine tanımadı. okuduğumuz okulu, sınıfı söyledim. "doğru ama seni yine de hatırlayamadım. yanlışın var." dedi. "nasıl olur? yanyana otururduk. okula birlikte gider gelirdik." dediğimde "yok canım, o kadar uzun boylu da değil artık" diye alaya aldı. işte o anda ta en başından beri bir türlü anlamak istemediğim gerçeklik zihnimde büsbütün berraklaştı. aslında beni bal gibi de tanımış fakat tanımamazlıktan geliyordu bu duyguları büsbütün alınmış adam. normal şartlarda kendimi hatırlatmak için o kadar üstelemezdim. yalnızca eşime samimi arkadaşım olduğunu söylediğim için mahcubiyet duymamak adına didinmiştim. ama o çocuksu, saf, tertemiz insan artık yoktu karşımda. onun yerini tüm duyguları alınmış maddiyatçı bir insan almıştı. sanırım beni tanıdığını söylerse sürekli kapısını aşındıracağımı, kendisinden olur olmaz bir şeyler isteyeceğimi falan düşünmüştü. çıkmadan belki yaptığından utanır diye serzenişle ankara'da yaşadığımı ve uğrayabilirsem senede yalnızca bir hafta memlekete gelip gittiğimi söyledim. yine de oralı olmadı. kapıyı kapatıp usulca çıktım oradan. anlayacağınız, arkadaşlık, dostluk hepsi gelip geçici şeyler. hele günümüzde bu kelimeler gerçek anlamından bütünüyle saparak kullan-at ilişkileri anlatırken kullanılır oldu. aslına bakılacak olursa aşk, sevgi gibi kelimelerin bile değersizleştiği bir dönemde bunlar beni pek şaşırtmıyor doğrusu. sözün özü bazı istisnalar hariç dostluk, arkadaşlık çoğu zaman menfaatler çatışana kadar hatta çatışma ihtimali belirene kadardır. şu fani dünyada her daim arkanızda duracak olan tek gerçek dost ailenizdir. onları kaybetmeyin yeter. inanın gerisi boştur. üzerine düşünmeye bile değmez.
hesabın var mı? giriş yap