• an itibari ile kitabina baslamis bulunmaktayim sanirim domuzcuk meshur bir karakterdi. bakalim merak ettigim kadar iyi bir kitap mi gorucez sozluk.
  • ne zamandır yazacağım unutuyorum, benim için kritik bir mantık hatası barındırıyor.

    --- spoiler ---

    domuzcuk'un gözlüğü, kitap boyunca ateş yakmak için kullanılıyor. buradan domuzcuk'ün gözlüğünün kalın kenarlı mercek olduğunu, yani domuzcuk'un hipermetrop hastası olduğunu anlıyoruz.

    ancak domuzcuk'un gözlüğü kırıldığında neredeyse hiç göremediği, çok uzaktaki nesneleri bile seçemediği anlatılıyor. uzaktaki nesnelerde bu derece bir görüş bozukluğu hipermetropi değil miyopi hastalığının sonucudur. yani özetle gözlükle ateş yakılması ve uzağı görememek birbiriyle bağdaşmıyor. göz hastalıklarından muzdarip birisi olarak, bir de öğretmen olan william golding'in kaleminden çıkmış bu hatayı çok ağır buldum.

    ~ayrıca domuzcuk'un gözlüğünün kırılmasından sonra, bölüm 11'de miyop olduğu da belirtiliyormuş.

    --- spoiler ---
  • işlediği birçok kavramın yanında bir konuşma esnasında şunu da çok iyi işlediğini fark ettim: ingilizlerin toplumsal ahlakı hakikaten var, sen bir sürü çocuğu bir adaya at, bunlar hâlâ "biz ingiliziz" deyip iyi bir şeyler yapmaya çabalasınlar.

    tanım: zıtlıkların semboller ve göndermelerle ustalıkla işlendiği william golding romanı.
  • yaşadığım yerde bulamayıp zorlu arayışlara giriştiğim ve çeşitli tesadüflerle edinmeyi başarabildiğim william golding kitabı. tam da insanlardan uzaklaşma eğilimli yaşlarda okuduğumdan beni yerle bir etmiştir. aynı zamanda henüz başında olduğum gelişimime büyük katkı sağlamıştır. bi 5-6 yıl olmuş elimden bırakalı, şimdilerde tekrar okumayı düşünüyorum, gelmiş vakti.
  • okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesi değil en iyisi.
  • toplumun çocukları saf ve masum olarak görmesini oldum olası anlamadım. çocuk denilen varlığın bir çoğu inanılmaz kötüdür. şu ana kadar kaç hayvanı kurtardım işkence yapmaya çalışan ellerinden sayamam bile. aynı ralph gibi seçip dışladıkları birine acımazsızca davrandıklarına da çok şahit oldum. ben de çocukken ve bu anlamsız topluluk ile birken, hala anlam veremediğim çok şey oldu. zaten çocukken kötü olmasam da şu anki halime göre daha acımasız olduğumu biliyorum. o yüzden kitapta yaşanılan çoğu şeyi çok normal karşıladım.

    --- spoiler ---

    aslında adada yaşanılanlar dünya tarihinin semboller halinde işlenmiş küçük bir özeti. jack tam bir orospu çocuğu. allah belasını versin. aynı dünya tarihine baktığımızda gördüğümüz bir çok diktatör gibi; hitler, (bkz: türkiye'nin en büyük yavşağı)... roger saf kötülük olarak sunulmuş ama jack ile hiçbir farkı yok bence. tek farkı jack'in yancısı olması. aynı melih başgan gibi. jack'in peşine takılıp ne yaptığını bilmeden kötüleşen 6 yaş civarı çocuklar ise (evet doğru tahmin ettiniz) günümüzdeki hüloğğcu akımdır. farkları şöyledir:

    - o 6 yaş civarı çocuklar jack'in onlara sunduğu domuz etine aldanırken, hüloğğcular makarna ve kömüre aldanır. (6 yaşında çocuklar ete tav oluyor en azından; makarna, kömür ne amk)

    -6 yaş çocukları bir zaman sonra büyüyüp akıllanabilecekken; hüloğğcu tayfa hep aynı zeka düzeyinde kalacaktır maalesef.

    -çocuk kabilesi "kill the pig. cut her (his) throat, bash her (him) in." ve "kill the beast. cut his throat. spill his blood." diye bağırıp dans ederken. hüloğğ kabilesi "hüloğğğ, her yer başbakan, götünün gılıyık" şeklinde bağırır.

    -çocuk kabilesi yüzünü doğadan buldukları bir takım maddelerle boyarken; hüloğğ kabilesi yüzüne bunu takar.

    jack'in peşine takılan (bill vs.) biraz daha büyük, aklı bir nebze gelişmiş ama yalamaktan hoşlananlar (siz de türetebilirsiniz) fatih altaylı gibi insanların sembolüdür.

    birden çıldırıp önce simon'ın, ardından domuzcuk'un katledilmesi ardından pişkin pişkin ralph'ın peşine düşülmesi bana gezi olaylarını hatırlattı.

    simon, ralph gibi gibi iyi sembollere kişi yakıştırması yapmak istemiyorum. sevmediklerimle uğraşmak daha eğlenceli. bence kitap diktatörlerin yer aldığı birçok yaşanmış olaya uydurulabilir.

    --- spoiler ---
  • kitabın mina urgan çevirisi mutlaka okunmalıdır.

    eserin son 60 sayfasını tek solukta okudum diyebilirim. das parfum ile birlikte en etkileyici finale sahip kitaplar arasında sayabilirim.

    mina urgan sonsözünde de çok güzel ifade etmiştir;

    adada mutlak kötü roger, mutlak iyi simon'dur. ki simon'un hz.isa'yı sembolize ettiğini söyler. jack, ralph ve piggy ise aslında bizden biridir. herkesin içinde iyilik ve kötülük savaşır durur. kötülüğe teslim olup da gücü eline geçiren faşist ve despot olur. bu açıdan baktığımızda güç fetişizminin sonradan kazanıldığı yahut doğuştan geldiği tartışmasına yeni bir boyut katıyor.

    bunun gibi, insanın özünün aslında faşizme meyilli olduğunu ve gücü eline geçirdiğinde nasıl sapıklaşabileceğini gösteren eser - bir sinema filmi-

    (bkz: das experiment)
  • karakterlerin daha iyi analiz edilmesi açısından filmi yerine kitabının tercih edilmesi gerekir. 63 yapımı zaten günün şartları gereği kötü çekimleri barındırıyor, film boyunca çocukları anlamsız yere bağırtacaklarına biraz daha tanıtmaya yer verebilirlermiş. neyse geçmiş zaman.. değil yönetmen oyuncuların bile bir çoğu yaşamıyor olabilir.. sosyolojik ve psikolojik açıdan insanı çok güzel anlatmış bir eser. kitaptaki karakterler çocuk değil erişkin olsaydı verilmek istenen mesaj bu kadar net olmazdı. okunmalı, olmuyorsa izlenmeli.
  • okuduğum en sarsıcı roman.

    insanların çocukları masum görme inatlarına karşılık gerçekleri tokat gibi yüze çarpar bu kitap. çoğu küçük çocuğun hayvanlara işkence etmeyi oyun sandığını, birbirlerine karşı gerek sözleriyle gerekse davranışlarıyla oldukça acımasız olabileceklerine dair örneklerle hepimiz karşılaşmışızdır. işte bu kitapta tüm bunların alası yaşanıyor. neredeyse her sayfasında çarpıcı örneklerle karşılaşsak da beni en çok etkileyen bölüm şuydu:

    --- spoiler ---

    çocuklar sözde danslarını ederken iyice kendilerinden geçmişlerdir ve ormandan gelen simon'ı beast zannederler. çılgınca üzerine saldırırlar ve tırnaklarıyla, dişleriyle küçük simon'ı oracıkta neredeyse paramparça ederler. olayın sonrasında ise şu cümle olayın tüm korkunçluğunu bir nevi özetler: " even in the rain they could see how small a beast it was; and already its blood was staining the sand."

    --- spoiler ---
  • insanların zor koşullarda gücü ele geçirdiğinde, ne kadar zalimleşebileceğini sarsıcı bir biçimde anlatıldığı bir kitap...
hesabın var mı? giriş yap