• 8 yasindayken kitapçinin "agir gelir evladim" demesine ragmen almakta ve okumakta direndigim, sonra okurken "allahim, bu nedir böyle?" oldugum, dehsete kapildigim, seneler sonra bir derste hoca "bu kitabi kim okudu" dediginde parmak kaldirip, "nasil buldun" dediginde "çok kötüydü, çok korkutmustu beni" dedigim ve bu sekilde özellikle kitabi okumamis arkadaslar tarafindan "demek çok korkmustun kitaptan, muhahaha" tarzi yaklasimlara muhatap birakildigim eser...
    gözlüksüz göremeyen bir çocugun gözlügünü yedikleri sahne mahvetmisti beni özellikle (zaten gerisini okuyamamistim), simdi okusam nasil bulurum bilmem..
  • william golding'in mercan adasi adli cocuk romanindan esinlenerek yazdigi. "insansan şiddet vardır içinde, yaşın önemi yoktur" felsefesini anlatan roman.
    stephen king'e de ilham kaynağı olmuştur.
  • 80'li yılların başında türkçe'ye ilk çevirisinin ismi çocuklar adası olduğu ve nobel ödülü kazandığı için aldığım, robinson crusoe, isviçreli robinsonlar ya da gülten dayıoğlu kitapları tadında bir şey beklerken karşıma çıkan şeyle psikolojimi uzun süre bozmuş olan roman. ilkokuldaki bir çocuk için gerçek bir travma. bi de ülkede kitap okuma alışkanlığı yok diye şikayet edilir. kardeşim sen sineklerin tanrısını çocuklar adası diye çevirirsen verdiğin imajla nice kitaptan tiksinmiş, psikolojisi yamulmuş nesil yetiştirirsin tabii
  • nobel ödüllü william golding'in sembollerle, göndermelerle dolu, okuduğum zamanlar beni oldukça etkilemiş olan kitabı. karakterlerin çocuk olması ve mercan adası*na olan benzerliği nedeniyle çocuk kitabı olarak görülebilmesine karşın, içinde barındırdığı derin anlam ve ince semboller yüzünden bu kitabı çocuk kitabı olarak saymak pek de doğru olmasa gerek..

    insanın içindeki kötülüğün simgesi, kitaba adını da vermiş olan sineklerin tanrısı, ucu sivriltilmiş bir kazığa takılmış olan bir domuz başıdır. (ibranicede şeytanın karşılığı olan ba'alzevuv, sineklerin tanrısı anlamına geldiğinden golding bu ismi vermiştir) kitap, insanın içindeki vahşiliği, kötülüğü, çocukların içinde de yetişkinler gibi hem iyi hem kötü özelliklerin bulunabileceğini ve uygun ortamda bu kötülüklerin baskın çıkabileceğini inanılmaz başarılı bir şekilde anlatır. ancak burada anlatılandan çıkarılması gereken de "bütün insanlar kötüdür." olmamalıdır. golding'in göstermeye çalıştığı, aslında her insanın içinde hem iyi, hem kötü özeliklerin bulunabileceği, bazı insanlarda bir tarafın daha ağır bastığıdır. kitapta da çoğu çocuğun kötü yanlarının ortaya çıkması, kötülüğün aslında karakterlerinde yerleşmiş olmasından değil, jack'i güçlü bulmalarından ve onun yanında bulunmak istemelerinden kaynaklanır.

    --- spoiler ---

    kitapta, her bir karakterin simgelediği bir şey vardır. insanın içinde bulunan id*, istek ve arzuların en önemli şeyler olduğu düşüncesi jack tarafından simgelenir. piggy*, yetişkin dünyasındaki düzeni ve kanunu, insanın kişiliğindeki süperegoyu, insanın toplumsal şartlara uymasını simgeler. piggy, uçaklar tarafından görülmek üzere yakılan ateşe çok önem verir, çünkü bu ateş aslında adada yetişkin dünyasındaki düzeni simgeleyen şeylerin başında gelir. ateş sönünce piggy bu yüzden yıkılır. ralph genel, bildiğimiz tipik insanın bir örneğidir. içinde iyi özellikler barındırır, ancak istek ve arzularına da yeterince gem vuramaz. roger, insanın içinde bulunan başkalarına zarar verme isteğini mükemmel bir şekilde simgelerken, ikizler sam ve eric, ahlaki destek için insanların duyduğu ihtiyaca gönderme yapar. bu iki karakter her şeyi birlikte yapar, biri bir şey yaptığında diğeri de onu taklit eder. simon ise isavari bir karakterdir, içinde saf bir temizlik vardır ve zaten sineklerin tanrısı'yla iletişime geçebilen tek çocuk da odur.

    ilk başta coral island'a benzer bir kitapla karşılaşılabileceği düşüncesi aslında normaldir. (zaten jack ve ralph isimlerini bu kitaptaki karakterlerden alır). çocuklar da adaya ilk düştüklerinde kendi durumlarını o kitaptakine benzetirler. kitabın sonunda gelen subay da adada neler olup bittiğinin farkında değildir ve çocukların coral island'daki gibi eğlenceli vakit geçirdiklerini bile düşünür:

    (...)
    ralph sustu.
    "ilkin hep beraberdik..."
    subay, ralph rahat konuşsun diye ona yardım etmek istedi:
    "biliyorum. çok hoştu herhalde. tıpkı mercan adası kitabı gibi."
    ralph sessizce subaya baktı. eskiden bu kumsalları saran o garip güzellik, hayalinde canlanıveriyor gibi oldu bir an. ama şimdi kuru bir odun parçası gibi kavrulmuştu bu ada. simon ölmüştü.. jack ise... ralph'ın gözlerinden yaşlar boşandı; hıçkıra hıçkıra, titreye titreye ağladı. buraya geleli ilk kez kendini koyuveriyor, ağlıyordu. duyduğu keder, tüm gövdesini ürpertti, sarstı, parçaladı sanki. ralph'ın sesi, adanın tutuşmuş yıkıntısı karşısında, kara dumanın altında yükseldi ralph'ın acısı, öteki çocuklara da geçti; onlar da titremeye, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladılar. ve çocukların arasında ralph, kirli bedeni, karmakarışık saçları, silinmemiş burnuyla, çocukluk döneminin bitmesine, insan yüreğinin karanlığına ve domuzcuk denilen o gerçek, o akıllı arkadaşın havalarda uçup ölmesine ağladı...

    --- spoiler ---

    bilmiyorum benim de ağladığımı söylememe gerek var mıdır?
  • william golding'in 1954'te yayınlanan, sembolizmin her karakterde ve her olayda belki de biraz abartı bir şekilde kullandığı çok ünlü romanı. ingiliz edebiyatı öğrencilerine postmodern roman başlığı altında okutulur, ingiliz yazınının değerli eserlerinden biri kabul edilir. yayıncılarından biri t. s. eliot'tır, kitabın adını o bulmuştur.

    özetle ikinci dünya savaşı sırasında pasifik okyanusunun ortasındaki ıssız bir adaya düşen kalabalık bir grup çocuğu hikaye eder. çocuklar dış dünyanın bir mikocosm'unu yaratak hayatta kalmayı başarırlar, kendilerine bir lider seçer, tıpkı robinson crusoe'nin ve ıssız adaya düşen her kurguyazın karakterinin yaptığı gibi dış dünyadaki düzenin küçük bir kopyasını oluşturmaya çalışırlar, başlarda her şey mercan adası ya da iki yıl okul tatili'ndeki gibi güllük gülistanlık gidecek hissi verilirken gidişat değişir, bazı çocuklar kurallara uymaktan sıkılır, bazıları kendi dünyasına çekilir, adaya sevgi saygı demokrasi düzen yerine yavaş yavaş korku ve kaos hakim olur.

    kitap pek çok farklı açıdan incelenilebilir, tarihi, psikolojik, sosyolojik ve dini metaforlar olarak yeniden yorumlanmıştır; medeniyetin tarihi olarak ele alınmış ve çocukların her biri farklı uygarlıkların metaforu olarak görülmüştür, hıristiyanlığın yorumu olarak ele alınmıştır ve çocuklar isa, kutsal ruh, havariler olmuşlardır, psikolojik roman olarak ele alındığında görülmüştür ki çocuklar id, ego, süperegonun kişileştirilmiş hallerine de uymaktadırlar, ama romanın temelde her zamanki tanıdık çekişmeyi ele almakta olduğu gün gibi aşikardır: iyi ve kötü arasındaki bitmeyen kavga.

    kitabı çocukken okumuş ve uzun süre hatırladıkça tüyleri diken diken olmuş şanssızlardan biriyim. o zamanlar metafor neymiş, sembolizm neymiş bilmediğim için dağdaki karaltının iblisin ta kendisi, domuz kellesinin de her an pencereden beni atlayıp yiyecek bir öcü olduğuna inanmış, kitabın sayfaları arasına girip ralph'a akıl vermeyi, jack'i sarsıp kendine getirmeyi, piggy'nin gözlüğünün çalınmasına engel olmayı çılgınca istemiştim.
  • bir insanı davranışları değil, bir olay karşısında verdiği tepkileri tanımlar.
    önceden survivor izlediğim zamanlarda bu insanlar nasıl bu kadar bir birine düşman olabilirler diye şaşırırdım.

    bu kitabı okuduktan sonra etrafımdaki insanlara farklı gözle bakmaya başladım.

    mesela çok iyi anlaştığım bir arkadaş grubum olsun. aramızda küçük sorunlar var ama günün iki saat beraberiz o yüzden, bir sıkıntı çıkmadan günü kapatabiliyoruz.

    peki bu durum işte nasıl olur,
    günde 7 8 saat beraber geçirdiğim insanlar var. normal arkadaşlarım kadar anlaşamıyorum, belki daha iyi insanlardır.
    peki işler pisleşirse, diyelim işte bir sıkıntı oldu sorumluluk alınması gereken bir durum var.
    bu durumda işler değişiyor, tepkiler daha sert daha kırıcı olabiliyor. her türlü satış, karalama gibi aşağılık durumlar ortaya çıkabiliyor.

    peki bu durum iş için değil de hayatta her hangi bir alanda sert rekabetler zincirine dönüşürse, yani hayatta kalmak, daha iyi yaşamak için gerekli kaynaklar için çatışma olursa.

    çıkar çatışması,
    işte bu durumda sağlam karakterli insanları ayırt etmek için mükemmel bir fırsatınız olur.
    kaliteli insan baskı altında karakterinden ödün vermeyen insandır.

    kendime yakın hissettiğim insanları hep merak ederim acaba ıssız bir adaya düşsek nasıl davranır...

    bir kaç defa okunası kitaptır, bulundurunuz.
  • çocuk milletinin sanıldığı kadar masum olmadığını da anlatan kitaptır, hem ne de olsa eliyle göstere göstere "aaa bak, remzinin babası ölmüüş!", "aaa, ceren'in suratındaki yara izi ne kadar çirkiiin!" diye bağırabilen yegane yaratık çocuktur.
  • insanligi ve toplum kavramini anlatan en guzel kitaplardan biridir.

    kitapda: issiz bir adaya dusmus bir grup cocuk, zamanla adadaki vahsi yasaama ayak uydurmak icin kendi medeniyetlerini, normlarini ve yasalarini yaratirlar. kendilerine guclu ve korkusuz bir baskan secerler, hatta bir totem( sopaya gecisirilmis bir domuz kafasi) koyarak bir nevi kendi dinlerini de yaratirlar. fakat zamanla, tarih boyunca, her toplum da oldugu gibi, kati rejime bas kaldiran birileri cikmaya baslar.

    sanirim, kitabin kahramanlarinin ise cocuklardan olusmasinin nedeni yazarin bize, insanin ustun olma, guclunun guczusu ezme, ya da hakimiyet pesinde kosma gibi dogal ic gudulerini aciklamak istemesidir. kitapdaki cocuklar daha davranislarinin gerisindeki piskolojiyi farkedecek yasta degildirler; gosterdikleri davranislarinin gerisindeki guc ise :tamamen ic gudulerine dayanarak davraniyor olmalari ve ayni zaman da , farkinda olmadan, buyuklerin yasadigi dunyadaki tanidiklari buyuklerin davranislarini kopyaliyor olmalaridir. kisaca, cocuklar hikaye de bir nevi insanlarin, insanligin dogusundan bu yana, sahip olduklari ic guduleri temsil ediyorlardir.

    kitapdaki ana karakterler; piggy, ralph, ve jack,cevremizde tanidigimiz, hatta ayni evi paylastigimiz, insanlari korkunc derecede animsatmaktadir. cunku hepimizin icinde biraz piggy, biraz ralph ve biraz da jack vardir. yazarin da kitapdaki trajik olaylarla gostermis oldugu uzere, jack gibi vahsi ve guc tutkusuyle yanip tutusan, ya da piggy gibi sefkatli ve zeki, yada ralph gibi kararli ve korkusuz, bir insan olmak hepimizin elindedir. fakat bunlardan hangisi olmak isteyecegimiz sadece bizim elimizdedir.
  • kitapta geçen karakter isimlerinden ralph "danışılan", jack "zorla alan, ele geçiren", simon "dinleyen" ve roger "mızrak" anlamlarından gelmektedir. piggyin ise açıklanmasına kuşkusuz gerek yoktur.
  • hissettiğimiz gerilim ve duyduğumuz korku, kendi ellerimizden, kendi yapabileceklerimizden, doğduğu zaman çok daha etkili oluyor. bizzat yarattığımız gerçekler her zaman daha yakınımıza sokulabiliyorlar çünkü. daha önce de buna benzer şeyler yazmıştım; yapabileceklerimizin sınırsızlığını, yani korkunçluğunu görmek, bizi her zaman rahatsız eder, korkutur, ürkütür, huzur vermez. üçüncü sayfa haberlerindeki insani gerçeklerle yüzleşmek, inanılmaz oldukları için tekrar tekrar okumak ve hem kabullenmek hem de kabullenmemek gibi...
    hele ki, bir de böyle hikayeleri çocuklar üzerinden anlatmak, bu kitaptaki gibi. al sana katmerlenmiş gerilim. çocuk dediğin masum olur, bir çift görünmez kanadı olur inancına inat; insan mayasının ana rahmine düştüğümüz ilk andan itibaren elimize yüzümüze bulaştığına kanıt gibi bu kitapta olanlar. ne de olsa, iyinin kötüyle mücadelesi hiç bitmeyecek uygarlık dediğimiz bu düzende. ki uygarlık dediğimiz de; iyi ve kötüden besleniyorken ve her alanında ayrı bir savaş sürüyorken üstelik. ve her çocuk da, öyle veya böyle bir saf'a doğup, mayasıyla onun üzerinde yoğrulacak, çaresiz. iyi ellere düştüyse ne ala. ama iyi ellerin de ne kadar iyi olduğunu nasıl bileceğiz ki, sözkonusu insan olunca? çünkü küçük simon'un da kitapta dediği gibi; "bizden başka canavar yok belki".

    okuyucu notu: mîna urgan'ın bol spoiler içeren önsöz'ü, sonsöz'e taşınarak, çok yerinde bir iş yapılmış. ancak mümkünse, kitabı orijinal dilinde okumak hikayeyi daha da güçlü kılabilir.
hesabın var mı? giriş yap