• izlerken pekala beğendiğim, öte yandan bana geçmişte izleyip acaip etkilendiğim bir filmi hatırlatan, ancak o filmin adını bir türlü anımsamama olanak vermeyecek kadar özgün bir kurguya sahip eser.
    şimdi cnbc-e'de gördüm, bir yıllık amnezik çilem sona erdi; (bkz: map of the human heart)
  • o büyüleyici müzikler olmasa yine bu kadar etkileyici bir film olamazdı sanırım,karanlık bir masal;hiç bir noktayı yumuşatmaya,sevimlileştirmeye çalışmayan,en sert haliyle gözler önüne seren,bittiğinde uzun süre etrafa boş boş bakmanızı sağlayan...kar,uçak,kırmızı,rüzgar,pilot,"cesur ol!",otto...uzun bir süre etkisinden kurtulamadığınız bir film,raslantıların çizdiği yolda ağır ağır ilerleyen,kaçtıkça yine karşılaşanlara bir ağıt.
    "geceler boyu güneşi izleyip seni bekleyeceğim."
  • sanirim izledigim en guzel filmlerden biri.. daha dogrusu filmden ziyade bir masal bu. benim gozumde sinemanin tiyatroya karsi olan en buyuk avantaji, anlatimda izin verdigi kocaman bir serbestliktir ve bu film bu konuda ders olarak gosterilebilir.

    "destiny cannot be denied." tagline'i ile gordugumuz film basindan sona kader unsurunun hakkini veriyor ve cocukluklarindan beri birbirlerine asik olan otto ve ana'yi filmin son karesine kadar kaderin ellerinde bir orayaaa bir burayaa savrulurken goruyoruz.

    aman diyim spoyler.

    filmi saheser yapansa ne tek basina senaryosu, ne de tek basina tarantino vari duzensiz bir ilerleyise sahip olmasi. bu filmi gozumde saheser yapan sey yonetmeni julio medem'in muhtesem anlatisi, siir gibi ilerleyisi ve kusursuz diyaloglari. filmin bu destansi ilerleyisi, rahatsiz etmeyen bir detay manyakligiyla birlesiyor ve bir karakterin cocukken soyledigi bir cumle buyudugundeki halini aciklayabiliyor. bu, hic de zorlama olmamis, cuk oturmus. film yer yer adeta kendisine gonderme yapiyor ama bunlari ilk izleyiste yakalamak imkansiz. bu yuzden tamamen ayni kareler, ayni cumleler ilk izleyiste farkli, ikinci izleyiste farkli bir anlam kazaniyor.

    yonetmeni kadere inandigi icin, ki nacizane fikrimce hepimiz sadece kendi kaderimizi yasamaktayiz, filmde de kader unsuru cok on planda. otto ve ana'nin tanismasi bile "eger adamin ayakkabisi topu dogru yone vursaydi, o zaman alanda kalmis olurdum ve kalede topu tutabilirdim. herkes beni kutlardi, ama isler boyle gitmedi" cumlesi ile verilmis seyirciye. keza buyuduklerinde ana ve otto'nun sirt sirta birbirlerinden habersiz bir sekilde bir kafede otururken, ana'nin eski ogretmeniyle kader hakkinda muhabbet etmesi, cocuklarin biri annesiz, biri babasiz oldugu icin birbirlerini anne ve baba yerine koymalari, otto'nun karisini aldaymaya meyilli babasinin kendine es olarak ana'nin annesini secmesi, ana'nin annesinin bu aldatmaya meyilli babayi yine ayni isimli bir adamla aldatmasi, ana'nin annesinin ihanetini laponia isimli bir dukkanda ortaya cikarmasi, ana'nin yasli otto'yu bulmasi, otto'nun yasli otto gibi pilot olmasi, bunca yil hic gorusmedikten sonra tekrar laponia'da bulusmalari, daha dogrusu bulusamamalari... ve daha nice detayla kadere surekli bir selam cakmakta filmimiz.

    filmde ayrica surekli ucma unsuru gozumuze gozumuze sokuluyor. pilot otto (otto il piloto), otto'nun isim babasi otto'nun pilot olmasi, ayrica kendisinin de pilot olmasi, filmin ucak enkaziyla acilmasi, surekli ucma fikirleri, otto'nun ana icin okul bahcesine yuzlerce kagit ucak atmasi, ana'nin ogretmenliginde sinifinda kagit ucak yakalayip heyecanla icinde not aramasi vs. bence cok tatli bir detay kumesi olusturmus.

    filmin kendi kendine pas atmasi da ilginc. baslarda otto ve babasi konusurken "ornegin benzinin biterse yolda kalirsin" diyor, daha sonra (aslinda daha once) uzun yolda benzinleri bittiginde yolda kaliyorlar, baba baska bir kadinla benzin almaya gidiyor, daha da (aslinda daha da once) sonra baba anneyi terkediyor ve otto annesine sarilip o yolda benzinlerinin bitmesine ithafen "seni daima sevecegim, ve eger benim benzinim biterse olecegim" diyor. daha daha da sonra otto pilot olmus ucarken benzini bitiyor ve malesef cakiliyor. lakin bu cakilma sonucu olen otto olmuyor.

    'cesur ol, cesur ol!', 'geceler boyu gunesi izleyip seni bekleyecegim', 'yasamin devreler halinde surmesi guzel. ama benimki tek devreli, o bile tam degil. en onemli kismi eksik..', 'ben neden olmedim?' gibi akillarda yer eden replikleriyle, guzel senaryosuyla, onun muhtesem islenisiyle, sahane anlatimiyla, hazin ve sert, ama beklenen sonuyla, otto'suyla, ana'siyla destansi bir film.
  • sarkisi icin; alberto iglesias - sinitaivas.
  • filmden aklıma kazınan replik "valiente"dir.

    --- spoiler ---

    fotograf çekilecektir. otto kafasını önünde yerde oturan ana'ya indirir. ana, otto'nun eline bir kağıt tutuşturur. kağıtta "bu gece seni odamda bekleyeceğim" gibisinden bişi yazmaktadır. yazının sonunda da "valiente" yani "cesur ol" yazmaktadır. otto gece ana'nın odasına gider, ana'yı uyandırmaya çalışır ama ana uyanmaz arkasını döner. otto, ana'nın üzerindeki yorganı kaldırır ve ana'nın çıplak olduğunu görür. eline bu kağıt parçasını verir ve pencereden tekrar dışarı çıkar. ormana dönük bir biçimde masturbasyon yaparak odasına döner. pencereden odasına girer. pencereyi kapatmadan yatağına yatar. hemen yanında ana'nın yattığını farkeder. ana ona döner, elindeki kağıdı gösterir ve sevişmeye başlarlar.

    valiente

    --- spoiler ---
  • paul auster tarzi tesadüfler zinciri, (bkz: moon palace)
    david lynch tarzi araya semboller yerlestirmeler ve hayal-gercek arasi gecisler (bkz: mullholand cikmazi)

    'i cagristiran, cok güzel bir aile(!) filmi. *

    --- spoiler ---

    filmin son dakikalarini soluksuzca izleyip de, amaaan be böyle de yapilmaz ki deniyor ve akillara da masumiyetin meshur repligi geliyor :

    - film bu mehmet abi, film. milleti ağlatmak için yalandan yapıyolar…
    - yalan malan, böyle de olmaz ki kardeşim"

    --- spoiler ---
  • çember hem sonsuza uzanır hem de daralırken...

    dünyada aşkı bulmanın sadece bir tesadüften ibaret olduğunu ayırt etmeme neden olmuş nefiss film.
  • mükemmel film. castından tut, senaryosuna kadar. tek kelimeyle mükemmel. fazla mükemmel.

    sinirlendiriyor insanı.

    --- spoiler ---
    filmin başlangıcı: okulun metal kapısının yuvarlak gözlerinden yakın çekim görülen küçük bir kağıt uçak. - ki bu uçak da ayrı bir simge.

    filmin bitişi: can çekişen bir kadının gözünden yansıyan, gözbebeğinin dairesel biçiminin sınırları içinde beliren erkeğin çaresizce bakışı ve bu bakışa ıstırapla eşlik eden, kadının gözlerinde yavaşça zuhur eden gözyaşları.

    film boyunca arzulanan mekan: kutup dairesi. dairesel form her yerde...

    ancak çember bir türlü tamamlanamıyor, "sevenler" birbirlerine kavuşamıyor, ya da kavuşuyor ama -belki de- tamamlanmışlığın sıkıcılığından kurtulmak istediği için başka bedenleri arzulayan bedenler buna izin vermiyor, ya da basitçe, benzinleri bitiyor, yok oluyorlar!
    --- spoiler ---

    aşk, ne kadar tersi düşünülse de, tamamlanmamışlığın peşinden koşar ve bazen de ölümün, neden olmasın?

    nihayete ermemiş, ermeyecek ama hep arzulanacak dairesel bütünselliğe dair bu metaforlar daha zekice nasıl yaratılabilir ve de kullanılabilir? lacan mısın be adam. - yani medem. şuna bakın: ana, otto. yönetmenin ismi dahil, isimler bile döngüselliği imliyor...

    bu filmi geç seyredip pişman olanlar derneği kursak, sadece çay paraları bile yıllık kirayı çıkartırdı...
  • filmin kendisi de mukemmel bir cemberdir. eksik parcasi yoktur, her saniyesi baska bir yerindeki baska bir saniyeyi tamamlar.
  • en hüzünlü aşk hikayelerinin tamanlanmaya ramak kalıp tamamlanamayan çemberlerden çıktığını birkez daha hatırlatan müthiş film.
hesabın var mı? giriş yap