• akşam üstü manevi japon babam aradı. (bkz: gazete/@tamarix smyrnensis) bir saat civarında konuştuk. bazen arıyor ve benim nasıl olduğumu soruyor. iyi olmadığımı düşünürse en kısa zamanda buluşmaya ve bana destek olmaya çalışıyor. o, çok iyi bir insan. “sana söylemek istediğim iki şey var.” diye başladı konuşmaya. “birincisi” dedi, “kızımla senin buluşmanızı ve sohbet etmenizi istiyorum. senin işyerine yakın bir yerde yaşıyor. bazen kütüphaneye gidiyor. hafta sonları çalışıyor musun hala? önümüzdeki hafta hangi günler uygunsun?” ona “önümüzdeki hafta sonu büyük olasılıkla çalışmayacağım; ama ise yeni başlayan ve japonya’ya yeni taşınan bir araştırmacıya kullanmadığım eşyalardan bazılarını vereceğim. birinin arabasıyla gelip alacak. hafta sonu olur herhalde. hangi gün olacağını henüz bilmiyorum. karar vermedik.” dedim. “hmm, anladım. önümüzdeki hafta sonu çalışmıyorsun ve zamanın var. bunu kızıma ileteceğim. kızımla tanışmanızı ve arkadaş olmanızı istiyorum. iyi anlaşacağınızı düşünüyorum.” dedi. “ben de öyle düşünüyorum.” dedim. “kızımla konuşup sana haber vereceğim.” dedi karşılık olarak. bana anlattıklarından, kızının da benim gibi depresyonu olduğunu biliyorum. bizi tanıştırmayı epeydir istiyor; ama benim kendimi hiç iyi hissetmediğim ve kendimi kapattığım bir döneme geldiği için onunla buluşamamıştım ve tanışamamıştık. kızının da ne kadar zorlandığını ve devam etmekte bocaladığını anlayabiliyorum. bunu kendimden biliyorum çünkü. büyük olasılıkla, japon babamda da var.

    ben düşüncelere dalmışken o devam etti. “sana söylemek istediğim ikinci şey, rusya-ukrayna savaşı ile ilgiliydi; ama şu an tam ne söyleyeceğimi anımsayamıyorum.” dedi. bunu söylerken gözlerini yumup yüzünü buruşturduğunu görmesem de biliyordum. “sorun değil. anımsayınca söylersiniz. ben beklerim.” dedim. belli ki zihni yine dumanlıydı. birkaç saniye kendi kendine “neydi neydi…” diye söylendikten sonra “hah anımsadım.” dedi. bir hafta kadar önce, üyesi olduğumuz sivil toplum kuruluşunun ortaokul öğrencileriyle yaptığı bir etkinlikte öğrencilerle gündemle ilgili konuşmaya gitmiş. gittiği okulun öğrencileri ukrayna için yardım kampanyası başlatmışlar ve para topluyorlarmış. (savaşın başından beri japonya kamuoyunda ukrayna’ya ilişkin müthiş bir sempati var ve pek çok yardım kampanyası düzenleniyor. hatta japonya hükümeti ukrayna’dan, mülteci statüsü vermese de “mülteci” kabul etmeye bile başladı.) japon babam da rusya-ukrayna savaşı ile ilgili neler bildiklerini ve neler düşündüklerini sormuş. öğrencilerin verdikleri yanıtlar pek hoşuna gitmemiş olacak ki bu konuda biraz dert yakınmaya başladı. “öğrencilerde de japonya kamuoyunda da rusya’ya karşı önyargı var. ben bunu hiç doğru bulmuyorum. rusya ile putin’i ayırabilmek gerekiyor.” dedi. ardından çocukların tarihi yeterince iyi bilmediklerini ve bu savaşı iyi yorumlayamadıklarını söyledi. çocuklara “siz 18 yaşında seçimlerde oy kullanacaksınız. siyaseti yorumlayabilmeniz için tarih bilmeniz gerek” diye öğüt verdiğini söyledi. “savaş rusya ile ukrayna arasında gibi görünse de rusya ile batı, yani avrupa ile abd arasında olduğunu düşünüyorum.” dedim ona. “değil mi?” dedi hemen. “konuştuğum başka insanlara da bunun farkında değiller; çünkü tarih bilmiyorlar!” dedi biraz kızgın bir sesle. “nato doğuya doğru genişlememe sözünü tutmuyor. polonya tampon bölge olmaktan çıkıyor.” diye ekledi ardından. (manevi japon babam, zamanında fransız lejyonuna katılmış ve hatta savaşa katılmış biri. “insanlar savaşın ne olduğunu bilmiyorlar. bu yüzden de siyasi kararlarla ilgili sağduyulu değiller” diyor. ona katılıyorum.) rusya, ukrayna, nato, avrupa ve abd ile ilgili bu konuşmanın ayrıntılarını daha fazla anlatmama gerek olduğunu sanmıyorum. (japoncası hızlı olduğu ve bilmediğim birçok sözcük de çıktığı için takip edemediğim bölümler oldu; ama siyaset konuşacak sağduyulu ve tarih bilen kültürlü birilerini bulamadığından dert yakınıp “neyse ki seninle konuşabiliyorum.” dediğinde mutlu olduğumu araya iliştirmek istiyorum.)

    siyaset konuşmayı bitirdikten sonra başka konularla ilgili de biraz sohbet ettik. “senin çok daha iyi olmana çok sevindim. senin için çok kaygılanmıştım. hala kaygılanıyorum; ama daha iyi olduğunu görüyorum ve bu beni rahatlatıyor. seni uzun zaman sonra yeniden gördüğüm için çok mutluyum. (geçenlerde sivil toplum kuruluşunun yemeğine katıldım ve uzun zaman sonra orada görüştük.) gelmeyeceksin sanmıştım. iyi ki geldin.” dedi. ne diyeceğimi bilemedim. birden durdu ve “ben öleceğim.” dedi. “ölmek mi?” dedim acı acı. “evet, en fazla 5 yıllık bir ömrüm kaldı. sana anlatmıştım daha önce. ailemde erkekleri erken yaşta öldüler. ben de en fazla 5 yıl daha yaşarım.” dedi. “ne demek istediğinizi anlıyorum; ama lütfen böyle söylemeyin. bu çok üzücü.” dedim üzgünlükle. “hayır, ben üzülmüyorum. bunda üzülecek bir şey yok. ben bunu istiyorum. bu beni rahatlatacak.” dedi. ardından “asıl konuya dönersek” dedi, “ben senin çalışma programını anladım. seni ve kızımı buluşturacağım. birbirinizi anlayacağınızı ve birbirinize destek olacağınızı düşünüyorum. ben burada olmadığım da birbirinize yoldaş olursunuz.” dedi. “onunla arkadaş olmayı isterim ben de.” dedim. sonra konuşmayı bitirdik.

    biraz üzgün biten bir konuşmaydı.
  • benim bir tane var. bundan 17 yıl önce tanıdım onu. mesleki gelişimime çok faydası oldu. babamı kaybettikten sonra hep yanımdaydı. nişanlımdan ayrıldığımda, askere giderken, askerde, yüksek lisans yapmaya karar verdiğimde, her derdimde her mutluluğumda yanımda oldu. soranlara iki oğulum var dediğini biliyorum mesela. evlat diye hitab ederken gözlerinde babamın bana bakışını görebiliyorum. terfi aldığımda da, birileri benden övgüyle bahsettiğinde de, mezuniyet töreninde hocalarımın tek tek mikrofonu eline alıp hakkımda söylediklerini dinlerken de babamın gururunu gördüm onda.
  • babasını kaybetmiş * insanların, hayatlarının belirli dönemlerinde kendilerine idealleri doğrultusunda en mükemmel gelen insanları babası gibi görmesi ve karşılıklı dialoglarını bir baba-oğul oluşumu içerisinde yürütmeye eğilimli olması. babalık görevi yüklenen insan da eğer "oğlu"nu seviyorsa, gerçekten de hoş olan bir dostluktur. saygılı, eğitici, yönlendirici.
  • kendisine büyük iyilik yapmis olup kendisinden yasça büyük olan kisiye verilen sifat.
hesabın var mı? giriş yap