• 1999 yapımı wachowski biraderlerin yönetip senaryosunu yazdığı the matrix serisinin ilkinde morpheus'un neo'ya sorduğu, çok katmanlı, derin anlamlar içeren muhteşem soru. oluşum süreci şöyledir efenim;

    morpheus : hoş geldin neo. tahmin edebileceğin gibi ben morpheus’um.

    neo : seninle tanışmak bir onur.

    m : hayır. o şeref bana ait. lütfen. gel, otur. eminim şu anda kendini tavşan deliğinden düşen alice gibi hissediyorsundur.

    n : öyle denilebilir.

    m : gözlerinden belli. sende gördüklerini kabullenen birinin gözleri var uyanmayı beklediğin için tuhaf ama bunlar gerçekten pek uzak değil. kadere inanır mısın neo?

    n : hayır.

    m : neden?

    n : hayatımı kontrol edemiyor olma düşüncesini sevmem.

    m : ne demek istediğini çok iyi anlıyorum. neden burada olduğunu anlatayım. bir şey bildiğin için buradasın. bildiğini açıklayamıyorsun. ama hissediyorsun. hayatın boyunca hissettin. dünyada ters giden bir şeyler var. ne olduğunu bilmiyorsun ama orada. beyninde kıymık gibi seni çıldırtan bir şey. seni bana getiren şey bu duyguydu. neden söz ettiğimi biliyor musun?

    n : matrix mi?

    m : ne olduğunu öğrenmek ister misin? matrix her yerdedir. etrafımızda. şu anda bile, bu odada. pencereden dışarı baktığında görürsün ya da televizyonu açtığında, işe gittiğinde hissedersin ya da kiliseye. vergi öderken. gerçeği görmemen için dünya, bir perde gibi önüne çekilmiş sanki.

    n : ne gerçeği?

    m : bir köle olduğun gerçeği neo.
    sen de herkes gibi bir köle olarak doğdun.
    dokunamadığın tadamadığın ya da koklayamadığın bir hapisanedesin.
    beyninin içi bir hapisane. ne yazık ki, matrix'in ne olduğu kimseye anlatılamaz.
    bunu kendin görmek zorundasın.
    bu senin son şansın.
    bundan sonra, bir geri dönüş olmayacak.
    mavi hapı alırsan,
    bu hikaye sona erer, yatağında uyanırsın ve istediğin her neyse ona inanırsın.
    kırmızı hapı alırsan harikalar diyarında kalırsın.
    ben de sana tavşan deliğinin gittiği yerleri gösteririm.
    unutma..
    sana vadettiğim tek şey gerçek. fazlası değil...
  • gora'da arif'in garavel ustaya sorduğu soru. meğer garavel ustanın tansiyon haplarıymış onlar. gereksiz gerilime mahal yok.
  • o orospu çocuğu morpheus'un baştan ballandıra ballandıra anlatıp en son neo hapı alırken, sözleşmenin altında küçük pubtolarla yazılan kazık maddeler misali "ben sana yalnızca gerçeği vadediyorum" demesi yok mu, ifrit ediyor beni. alıp sokucan hapları fitil misali, o olacak. ulan madem bir olayın yok ne diye ballandırıyorsun, itoğlu it, hayvan.
  • musluklu versiyonunu filmden yaklaşık beş yıl önce yaşadığım zamanın durduğu birkaç an'dan birinde, o durgun zamanda cevabı aranan soru.

    ilkokul 4. sınıfı bitirdiğim yaz, istanbul'da teyzemlere gezmeye gitmişim. yani ben gitmemişim de, onlar bize gelmiş alıp götürmüşler beni. dün gibi hatırlarım, annem "özlersen gitme bak, gitmek zorunda değilsin." gibi şeyler söylemişti de, o zamanlarda bile sevmenin ve özlemenin dile getirilişinin kişiden çok şeyler götüreceğini hissettiğimden, tepkisiz kalıp gitmeye karar vermiştim. götürseydi halbuki, yabancıya değil anneye götürecekti ne götürecekse. neyyyse. gittim. bir gün teyzemlerle bi akrabalarına gittik. ben tuvalete girmeden önce evin hanımı lavabo musluklarını gösterip içlerinden birinin bozuk olduğunu, diğerini kullanmam gerektiğini söyledi. ama mavi miydi bozuk olan musluk kırmızı mıydı unuttum. sonra ilk çevirdiğim musluktan öyle tazyikli bir su fışkırdı ki çizgi filmlerdeki karakterler gibi duvara yapıştım. sonra ben kapıyı aç, millet toplan, ben utan, ben öl.
  • wachowski biraderler bu filmde(bahsi geçen film tabi ki matrix) içinde bulunduğumuz sistemi sorgulatıyor.

    eğer siz dünyaya geldiğinizden beri size verilenlerin neticesinde birey olmanızı isteyen sistemi kabul edip tavşan deliğinde nelerin olduğunu bilmiyorsanız hayal dünyasında yaşıyorsunuz demektir.hala uykudasınız ama gerçeğin peşinden gidip yaşanılan dünyayı sorgulamaya başladığınızda( iste bu kırmızı hapı almak oluyor) o zaman gerçek dünya ya giriş yapmış bulunuyorsunuz.hoş geldiniz.

    ülkemizden örnek verelim;

    muhafazakar bir aileden gelen birey,kendine verilenlerin haricinde yaşadığı dar çemberin içinden çıkamaz,çünkü o köle olarak doğmuş yaşadığı çevreye adapte olmuştur. insanın doğası maddi evrendir.insan bu kalıba göre şekil alır demişti büyük usta karl marx ,yaşanılan sistem teorik olarak size her ne kadar muhteşemmiş gibi yansıtılsa da , siz yaşadığınız dünyanın aslında böyle olmadığını,açlık,savaş,ve sefaletin dünyanın çoğu yerinde hüküm sürdüğünu göreceksiniz ve çelişkilere düşeceksiniz ama bunların neden var olduğunu mevcut bilgileriniz açiklamaya yetmiyecek.bu gibi çelişkiler en üst noktaya çiktiginda.diyalektiğin yasaların da olduğu gibi nitel den nicel e gectiğiniz de karşınıza morfeus gibi biri çıkacak . morfeus aslında hayali bir kahramandır.asil kahraman sizsiniz . morfeus size teorik bilgiyi veren sistemin içini gösteren ama bu değişimi başaracak olanın sen olduğunu vurgulayan adamdır.

    iç dünyası na girdiğimiz bireye tekrardan dönecek olursak; birey, artık kendi toplumun dan kopmuş örgütlenmiştir,teorik anlamda; marksizm,leninizm,maoizm vs.bütün matrix sistemini sorgulayan kaynaklara göz atmış,kırmızı hapı böylelikle yutmuş bulunmaktadır,kırmızı haptan sonra hayatı eskiye göre asla iyi olmuyacaktır. ajan smith peşindedir.bu ajan o kadar çok güçlüdür ki onu alt etmek neredeyse imkansızdır.bu savaşım yeni değildir.tarih öncesine dayanır(toplumların tarihi sınıf savaşımından ileri gelir (bkz: sosyalizm ve toplumsal mücadeleler ansiklopedisi)

    ajan smith (oligarsi) ,matri'in yani kapitalizmin en büyük en güçlü savaş aletidir.
    ama neo kafasına koymuştur bir kere, her ne pahasına olursa olsun, kaç yüzyıl geçerse geçsin,bu sistem değisecektir.(aklıma burada bahoz filmindeki ali sürmeli nin sözu geldi. cemal'e şöyle diyordu; ''olum cemal bu devrim fikri virüs gibidir virüs, bi girdimi aklından bir daha çıkmaz) devrim fikride daha iyi ve yaşanılabilir bir dünya hayali kurmak iste böyle çok güzel bir virüstür.

    kırmızı hapı yutan ;aramıza hoş geldin...
  • mavi iyidir.
  • mavi ya da kırmızı hapı seçebiliriz, üzerine tartışabiliriz... baktığında hangisini seçersen seç, kendi içinde tutarlı bir hayatın olur.

    zor olan şu, kırmızı hapı yutup etkilerine maruz kalırken, mavi hapı yutmuş gibi yaşamaya mecbur olmak ya da mecbur hissetmek.
  • kırmızı, her daim. sadece bilgiyle ve zekayla varlığını sürdüren ve cinsel yönelimleri bile sapyoseksüelliğe dönüşen bireyler için kırmızı dışında bir seçenek hiç var olmamıştır aslında.
  • mavi hapı alan nefis sulu bir biftek yiyecektir. kırmızı hapı alan başını.
hesabın var mı? giriş yap