• oyunun tema müziği 4 dk.ya sıkıstırılmıs kederdir.
  • part 2 prologue bölümünde max payne karakoldayken bir adam polise ifadesini verir. verdiği ifadede kapısına gelen pizzacanın ve karısının kendisine bir komplo kurduklarını, bu komploya postacının da dahil olduğunu dolayısıyla hükumetin bu işin içinde olduğunu, karısının ve pizzacının ona komplo kurmak için kendilerini bizim elemanın silahıyla vurduklarını ve birbirlerini testereyle parçalayıp kendilerini* bahçedeki güllerin altına gömdüklerini söyler. sadece bu sebepten ötürü bile oynanması gereken oyundur.
  • bullet time olayının gayet mantıklı bulunduğu ama karşı taraftaki düşmanın siz onu görmeden onun sizi görerek bomba atmasının saçma olduğunu iddia eden oyunculara sahip oyun.

    bunu oynarken ne içiyorsunuz lan?
  • yıllar sonra bu gece, kalbimdeki yerini tekrar sağlamlaştırmış film tadında bir remedy/rockstar eseridir kendisi. şöyle ki max payne 3'ü 2. kez bitirirken bu gece, new york'da geçen bölümlerde aklıma gelen çok değişik bir şey yapmaya karar verdim.

    --- hafif max payne 3 spoileri ---

    max payne 3'de new york'dan kaçmaya çalıştığımız bölümün bir kısmında shotgun'la bize yardım eden elemanın evine giriyoruz ve duvarda bizim hakkımızda toplanmış olan gazete küpürlerinden bu manyak elemanın uzun zamandır bizi takip ettiğini farkediyoruz ya hani.

    --- hafif max payne 3 spoileri ---

    tam bu anda oyunu kapatıp max payne 2'yi yükledim ve adeta max payne 3'ün ana hikayesine katarak flashback tadında bir daha bitirdim oyunu. o kadar zamandan sonra, daha 5 dakika önce max payne 3 gibi görsel olarak çok daha gelişmiş bir oyundan çıkmışken bile bir saniye olsun napıyorum lan ben manyakmıyım neyim demedim. oyundan aldıgım tat bambaşka bir boyut alırken max payne'lere olan saygım bir nebze daha arttı. böyle bir klasiktir işte max payne serisi, bu denli saygı gösterilerek, saçma detaylarına takılmadan, atmosferini yaşayarak sanki bir filmmiş gibi oynanıp bitirilmelidir.

    arkadaşlar sene 2012, bok gibi gelir lan şimdi ne oynıycam demeyin açın oynayın. zira "yılların grafikleri güzel hatırlatması" sendromuna yakalanmıyor oyun. hatta bu oyunu bu şekilde hiç oynamamışsınızdır çünkü o zamanki ekran kartınız kasım kasım kasılırken ferâgat ettiğiniz görsel öğeleri şimdiki kartınız götüyle çalıştıracağından bir şekilde orta yolda buluşulmuş oluyor.
  • piyasa cikmasindan yaklasik 2-3 sene sonra ancak gecen ay oynama serefine eristigim ve biraz once bitirdigim oyun. oncelikle boylesine kederli, ic burkan, uzen, depresyona sokan bir senaryoyu yaratan insanlari kutlamak istiyorum. oyle bir noktaya getiriyor ki insani, ekrandan iceri kollarinizi sokup adami sonunda kucaklayasiniz geliyor. sevdikleri elinden alinan, suclanan, tepilen, ezilen ama baskalari icin yasamaya devam eden bir adamin mucadelesinin hikayesi bu. yolculuk sirasinda haksiz yere suclaniyor, en yakin gordugu insanlar tarafindan sirtindan bicaklaniyor, sevdigi ve asik oldugu insanlari haksiz yere kaybediyor, ama kaybederken de kendi seytanlarini yenip, yasama hakkini kendinde buluyor, ama ne pahasina?

    oyunun bitis jeneriginde calan poets of the fall in soyledigi late goodbye adli sarki, max payne nin hikayesini oyundan, oyunun jenerik muziginden, ve hatta karakterin bakislarindan daha da iyi anlatiyor. dogruyu soylemek gerekirse oyunu bitirdikten sonra muzik basladi, sarki girdi, ve benim gozlerim doldu... kendimi hollywood saheseri bir filmin bitis sahnesine bakar gibi hissettim, hakettigi his de bu zaten oyunun. bana kimse oyundaki teknik eksikliklerlw, yapay ai konseptiyle, kisa sure ile gelmesin, beni benden alan bir konu, ve inanilmaz bir islenis gordum ben bu oyunda ve oynamaktan seref duydum. duygusal olarak kaldirmasi bence zor ama kesinlikle oynanmasi gereken bir oyun... max payne kadar yogun bir karakter, aci ve keder dolu temalar baska bir oyunda eminim ki gorulmeyecektir, film noir budur!
  • tek kelimeyle efsanedir bu oyun. soyle soyleyeyim; total war sevmeyen, nfs sevmeyen, first person shooter sevmeyen adam bulabilirsiniz, fifa, pes hatta fm sevmeyen adam bile bulabilirsiniz. ama bu oyunu sevmeyen bir insan gormemistir bu gozler.
  • grafik, fonksiyonlar, senaryo, kurgu, oyun içi sinematikleri ve çizgi-roman bölümleri, silah çeşitliliği, oyundaki en gereksiz npc'lerin bile dolu, mizansene uygun, karakter derinliği veren diyaloglara sahip olması ile gelmiş geçmiş en iyi pc oyunlarındandır.
  • kötü adamlar az ötede beklerken, insana durup televizyon karşısında dizi izlettiren (bkz: lords and ladies) oyun...
  • onlarca oyun oynadım da, bu oyunun atmosferini hiç bir oyunda bulamadım. gerçekten bir başyapıt.
  • yıllar geçince yükleyip tekrar bitirdiğim oyun. o zamanlar okumayı severdim sözlüğü bu oyun çıktığında şimdi tekrar 1 ve 2 yi bitirince kritik yapabilirim hazır max payne 3 gelmek üzereyken. hevesimi alayım.

    adamlar yapmış ya, diyerek başlayalım. gerçekten hikaye içinde mi oynuyorsunuz, yoksa oyun içinde hikayemi var tarifi güç. sadece level atla geç tarzında birşey yapılmamış. bu oyunun her bir nesnesine köşetaşına dokunarak oynamak lazım.

    ilk oyun bundan haddinden fazla zor. ilk oyunun zor olmasından mütevellit, bu oyun görece basitleştirilmiş. mesela ilk oyunda el bombasından 2-3 m uzakta dursanız bile canınızın 3/4 ü gidiyordu. bu oyunda max payne in dibinde patlasa bile en fazla yarısı gidiyor. ya da ilk oyunda bullet time olayında düşman yavaşladığı gibi siz de yavaşlıyordunuz, şarjör değiştirme de yavaşlıyordu. ama bunda maşallah takır takıl doldurup milleti biçiyorsunuz. ayrıca oyunun zekası da basitleştirilmiş. ilkinde gerçekten hile kullanmadan çatlayana kadar bulamadığınız zor kısımları vardı (örneğin treyler in altındaki takozu kurşunla kırmak gibi) ama bu oyunda bu yok, olsa bile çevredeki karakterlerin konuşmalarından ve max payne'in diyaloglarından bu anlaşılıyor. sadece son bölüm gizem açısından zordu o da artık olsun. dolayısı ile bu oyun şıp diye bitiyor.

    oyundaki düşman karakterleri zeki tasarlanmış. sürekli kurşun yemedikçe atlayıp kendini savunabiliyor veya saklanabiliyor. salak gibi kurşun yemiyorlar. fakat tek handikapları sürekli kurşun yerken max gibi çevik olmamaları. sürekli kurşun yedikçe çakılıyorlar. bir de atlayıp saklanma kendi içinde bir tutarsızlığı var, yüksek bankette atlayarak saklanayım derken aşağıya atlayıp ölebiliyorlar.

    max payne ve mona sax çok çevikler bu açıdan bir hata var. max örneğin biraz kaldırımdan yüksek bir yerden araba tavanına atlayabiliyor. ayrıca ilk oyundaki son can gücündeyken can havliyle sürünmek burda yok, taş gibiler. ayrıca düşmandan kaçarken ve düşmanla kapışırken düşman hızlı koşamazken bunlar adeta yardırıyor.

    bu eksiklikler bir yana, başta dediğim gibi, bu oyun yalapşap bitirilirse çok ayıp edilir. her köşesini, her ayrıntısını incelemek dokunmak gerek. teypler dinlenmeli, karakterlerle konuşulmalı. mesela ben gidip nypd de "do not use" notu bulunan ısıtıcıyı bile bile çalıştırdığımda polisler fırçalıyor, veya evimi gözetleyen sniper's hideout da telefon kaydını çalıştırdığımda telekız hattını arayıp mona yı tuşladığımı öğreniyordum. düşmanlar dahil, tüm karakterler uzaktan dinlenmeli. süpermodel kaldırdığını iddia edenden tutun bu işi yapıyorum çünkü para alıyorum diyene, oradan kızın "sevgilim çok video game oynuyor, katil olmasından korkuyorum" şikayetine kadar muhabbet bol, keyifli ve yarıcı.

    dediğim gibi oyun interaktif. çevreye ne etki ediliyorsa tepki de alınıyor. kamera lara zara verildiğinde mona fıça çekebiliyor, max i vurduğunuzda "mona! the guy with black jacket is the only one that you're not supposed to shoot" gibi tepkiler alıyorsunuz. mona-max diyalogları için beraber çalıştıkları bölümler acele bitirilmemeli. tüm oyundaki her karakterin diyaloglarını kaçırmamak için enable subtitles edilmesi şart.

    düşünün adamın rüyasında bile, çok dikkat çekmeyecek köşedeki a1 kağıtlarının bulunduğu yazı tahtasına bile "wake up! you are in a computer game" yazacak kadar iyi çalışmış tasarımcıları.

    max'in monologları güzel, iyi düşünülmüş ama çok iç karartıcı. yani herşeyin sonunda oturup max ile "abi karın öldü, mona öldü. hırpalama kendini bunların hiçbirisi senin suçun değil" dedirtecek hale geliyor. yine de hikaye tadında bir oyun için çok güzel. hele ki o anın karikatürleri, mükemmel çalışmışlar mona ile winterson ın restleştiği sahnede tavan yapmış.

    evet, sözleri televizyon dizileri ile bitirelim. düşman tehdidi yoksa televizyonlar oyunda "enable subtitles" denilerek seyredilmeli. address unknown, lords & ladies, the captain baseballbat boy, dick justice ekranları süslüyor. içindeki diyaloglar o kadar kafa ki, wikiquotes a adamlar geçmiş bazılarını.

    au:

    " i have become john mirra. maybe i always been him."
    "- john mirra?
    -yes, this is he.
    -this is john mirra. welcome to the next level."
    "i have traced my double to uptown classy bar, named "pink flamingo" "
    "finally i have enough courage to answer one."
    "diagnosis: paranoid schizophrenia. psychotic."
    "stop him there he goes stop him! ou can't escape, we're coming to take you away! you have nowhere to run!"
    "i have abandoned all conventional navigation methods."
    "john, you must, run, he's coming after you, john, i love you, don't give up!"
    (gibi şizofrenik hayal cümleleri)

    l&l:

    "- this harlot will never soil our family name.
    - you have insulted my lady for the last time my lord, i demand satisfaction!
    - as you wish brother, en garde!"
    "unhand her, you brutes!"
    "-who you put up to this shameful errand? mama!
    -leave our parents out of this."
    "where do you think to go in this ungodly hour?"
    (gibi ağdalı cümleler)

    dick justice:

    - i have permanent, constipated grimace on my face. i was revenge personified.
    - your trial will be held at city morgue.
    (gibi polisiye davudi ifadeler)

    adamlar televizyonuna kadar çalışmışlar. eh, o yıllardaki yazamama hevesimi sonlandırırken, max payne 3 e de aynı özeni vereceklerini umuyor, aslında ölmemiş monayı da tekrar görmeyi diliyoruz.
hesabın var mı? giriş yap