• biz burada büyükşehirlerde yaşayan okumuş kadınlar olarak, babalarımızla, kocalarımızla, sevgililerimizle komik şeylerin kavgasını veriyoruz bazen. aslında komik olmayan, aslında bir kadın olarak hakkımız olan küçük şeyler için didişiyoruz. mesela eve daha geç bir saatte gelebilme hakkı, soyadını tutabilme hakkı, istediğin arkadaşınla görüşebilme hakkı için. bunlar diyorum ya aslında küçük ama bizim hayatımız için önemli şeyler oluyor. biz bu hakları elde edince kendimizi kendimizce daha özgür, daha mutlu, daha bir birey gibi hissediyoruz. eşit hissediyoruz. aklıma gelen ilk örnekleri saydım ama evet işte her birimizin hayatında bir hak için kendince bir didişmesi var.

    sonra bir de melek karaaslan var, 18 yaşında evlendirilen, okul okumuş mu şüpheli, sürekli dayak yiyen, koca evinde hizmet etmek ve çocuk doğurmak dışında hiçbir hakkı olamayan, zülum gören, ailesinin ne derece destek olduğu şüpheli, babası halini görüp evine geri götürmeye çalıştığında bile aile büyükleri tarafından, kendi kanından olanlar tarafından namustur diyip bir insan gibi değil de sanki bir eşya gibi geri gönderilen bir kadın var. kim haklı bu kadına yapılanlarda? kim haksız ya da? sadece bir gazete haberi okuyup iki kere televizyonda izlemekle ali kıran baş kesen olup da neye yorum yapılabilir? neyi ne derece doğru biliyoruz ki? gerçekten koca evinde zülum gördüyse iki gündür mü görüyor? kendi ailesi aylarla arayıp sormayınca, ona zaten en büyük zülmu yapmış olmuyor mu? bu parasızlıktan cehaletten kaynaklı bir şey olamaz. bunun vicdanla alakası var, bir insanın hayatını umursamamak; ama gelinin ama kızın olarak o insanı önemsememek, ona değer vermemek değil midir bu? 30 kiloya düşmüş bir kadından bahsediyoruz, yazı ile o-tuz. bir insanı 30 kiloya düşene kadar aç bırakmak, dövmek, onu hapis tutmak, aile namusudur diye buna engel olmamak, bazılarımızın bildiği, öğrendiği normlardan çok farklı bir dünya algısının, adalet duygusunun, insan sevgisinin hakimiyeti var burada. bu zihniyeti tanıyamayacak, anlayamayacak kadar hijyenik büyüdük biz büyükşehirlerde, şu yazdıklarım bile çok beyhude, manasız, aptalca geliyor kendime.

    dün, tuvalette hapis tutulmaktan vücudu kireçlenmiş, yaraları kurtlanmış bir kadın, yıllardır maruz kaldığı aile içi şiddet yüzünden, çok geç gelen tıbbi yardımın bir faydasını göremeden 24 yaşında ankara'da bir hastanede öldü. kendisi bir mal gibi görüldüğü için ve bu zihniyet kolay kolay değiştirilemeyeceği için büyük ihtimalle ne kocası, ne kayınpederi, ne de bu duruma göz yuman aile büyükleri bir ceza almayacaklar.

    kanaatimce, 2012 yılında, bu olay, bu ülkenin en büyük utancıdır.
  • aysel gurel'in ünzile'sidir, daha da acisidir.
  • kocası veya kayınpederi "altına kaçıran bir hasta" (!) olsaydı şayet, o dertli başının altına koyduğu, o kafama yumruk gibi inen elceğiziyle bakacak kadındı.
  • ölüsüne siyasetçilerin sahip çıkmayacağı, yenmiş hakkı asla aranmayacak insan.

    neden mi?

    ölüler oy veremez...
  • aramızdan ayrılıp melek olmuş genç kadın, insan. yaşamak zorunda bırakıldığı hayat, onu aramızdan aldı götürdü. buraya o kadar çok şey yazmak istiyorum, içimden geçenleri anlatmak istiyorum ama kelimeler bile aklımda düğümlenip kalıyor. çok şey yazmak isteyip de hiç yazamadığımız bir an bu yaşadıkları karşısında. bu dünyada huzuru, mutluluğu, sevgiyi bulamadın be melek, umarım öbür tarafta rahat edersin, adın gibi olursun.

    bir konuyu da merak ediyorum, acaba devletimiz, büyüklerimiz bu olayın suçluları hakkında ne yapacak. 2 gün içinde tarihin tozlu raflarında yerini alacak mı, yoksa hakettiklerini verecek, melek'e bu muameleyi yapanları cezalandıracak mı?
  • bence ölmüş değil, öldürülmüştür. ve ne yazık ki türkiye'de ve dünyada bir sürü böyle öldürülmeye devam edilen kadın vardır. ibretlik bir cezayla yargılanmalıdır onu bu sürece götürenler, ama nerdee? yetemiyoruz malesef yetişemiyoruz onları kurtarmaya. kalbinde vicdanı eksik o kadar insan var ki. hem de müslüman bir ülkede.

    bizde ki süreçte hatalı okuyoruz üzülüyoruz, unutuyoruz bir süre sonra. caydırmıyoruz.

    (bkz: kadına yönelik şiddet)
  • ölmek var, ölmek var. uykuda kalp krizi geçirip baş yastıkta gitmek var; sokakta yürürken kafaya tabela düşüp aniden ölmek var; trafik kazası sonucu komaya girip aylar sonra ölmek var; kanser olup yavaş yavaş, öleceğini bilerek yaşayıp günün birinde ölmek var; bir de böylesi var işte.

    her gün yüzlerce, binlerce cinayet işleniyor dünyada. bir insan, bir diğerini öldürüyor. gene de insan, bu katil ruhlu ve bedenli hemtürlerinden istiyor ve bekliyor ki "öldürmeyi kafana koyduysan bile; kendini buna yetkili görüyorsan bile, hiç olmazsa öldürme şeklini biraz olsun insanca gerçekleştiremez misin? mahlukların en şereflisi diyorlar ya sana, biraz şerefli davranıp da, 'kısa ve acısız' bir yol seçemez misin?"

    bir insanın yaşama hakkını elinden almaktan daha büyük bir (c)eza olabilir mi? bütün diğer hürriyetlerin üstünde bir şemsiye görevi gören bu hak ve hürriyeti çekip almaktan daha büyüğünü söyleyeyim: işte tam da bu kadına yapıldığı türden 'işkence' ve 'canavarca' öldürmektir.

    bu kişilerin ceza kanunu'nun hangi maddesi kapsamında yargılanacağını merak ediyorum bir yandan.
    bana göre 'kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi' başlıklı 83. maddeden değil de doğrudan 82. maddeden yargılanmaları ve ağırlatıcı sebep olarak da şu fıkraların uygulanması gerekir:
    "madde 82: kasten öldürme suçunun;
    a) tasarlayarak,

    b) canavarca hisle veya eziyet çektirerek,
    ...
    e) çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    ...
    j) töre saikiyle,

    işlenmesi hâlinde, kişi ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır."

    ben "insan olan böyle yapar mı" şeklinde yaklaşamıyorum olaylara. böyle yaklaşanlara da uzaylı görmüş gibi bakıyorum. siz gerçekten insanların nasıl yaratıklar olduğunu bilmiyor musunuz? bu sadece gördüğünüz kadarı, daha nerelerde ne olaylar oluyor, ne suçlar işleniyor. hayvanların kanuna aykırı davranması mümkün değil, bu suçları işleyenler bizimle aynı türden olan yaratıklar. akıllılar. yaratıkların en şereflisi olduğu yalanını uydurmuş olanlar.

    bu tür ağır suçluları bir adaya bırakıp kendi kaderlerine terk etmek şeklindeki distopya bana makul görünüyor. bu kadar dibe vurmuş birinin 'ıslah' edilebileceğini sanacak denli safdil değilim.
  • çocuk gelinlerin işkence ve tecavüze maruz kaldığı bilinmiyor mu? biliniyor ama böyle isme ve yüze sahip olunca insanın midesine beton dökülüyor.

    neredeyse aynı yaştayız kendisiyle, sekiz senelik evliymiş, iki çocuğu varmış. aklıma geldi ki, eski işyerinde 24 yaşında 8-9 yaşında çocuğu olan bir kadın vardı. görmüyorum, körüm! bıdı bıdı ötmeyi biliyorum da gözümün önündekini görmekten acizim. tecavüz, şiddet, haber olanlar olmayanlar... gözümüzün önünde oluyor hepsi! yanımızdaki arkadaşımız sevgilisinden dayak yiyor, arkadaşının tecavüzüne uğruyor. melek de 8 sene boyunca işkence görüyor, ama kimse görmüyor. görenler de "namus" deyip, namus insanlıktan önemli deyip işkenceye ortak oluyor. size de, namusunuza da...

    ölmeden önceki fotoğrafına bakıyoruz da göremiyoruz, çünkü uzak geliyor. hayır değil, eril şiddet hiçbirimize uzak değil. bu olay münferit de değil. görelim de ağlayalım, belki biraz sesimiz çıkar.

    kurtuldu denmiş, öldü be kadın öldü!!!! işkencelerden işkence beğenip 30 kiloya düşüp öldü!!!! eğer ki tek kurtuluşumuz buysa hepimiz ölelim gitsin. insan gibi, hatta hayvan gibi bile yaşayamıyorsak, yaşamayalım.
  • of ki ne of.. insanın gerçekten içini dağlıyor bu olaylar. hele bir de o iğrenç şehre yakınsanız, o insanları sürekli görüyorsanız. ama hala aklı başına gelmiyor toplumumuzun. hala cezalar, idamlar, bilmem neler peşindeyiz. al işte arabistan örnek. sokaklarda bileği kesik insanlardan geçilmiyor, peki çözüm mü ? belki bir miktar azaltabilir lakin çözmez.

    demem o ki; meseleye su yüzeyinden bakma ey toplum, ey sözlük ! çünkü zamanında önlem alınmadığı için çağlayan halini alan bir felaket ile karşı karşıyasın. bu ağrı'da aile içi şiddettir, batman'da 13 yaşında bir kızın kürtaj yaptırıp, ardından metresi tarafından boğularak öldürülmesidir, ankara'da intihardır, istanbul'da bilmem nedir. siyasetin cesaretsizliğinin bedelini bu gariban insanlar ödüyor, gün gelecek sen ve ben de ödeyeceğiz. bu yüzden elimizi taşın altına sokup, derin düşünelim. daha çok okuyup, daha çok okutalım.
  • haberini okumamla beni katatoni'ye bağlamış cehalet mağduru insandır. o an, hiçbir şey yapamadım, hiç ağlayamadım, hiç düşünemedim.
hesabın var mı? giriş yap