• hiçbir şeyden memnun olmayanlardır

    mustafa hakkında her şey deki adam ilk aklıma gelen örneği mesela. yemeğin tuzundan da memnun olmazlar sevgilinin kıyafetinden de... oflayacak sebepleri her zaman vardır, onlar için hayat ne kadar kötüyse yanlarındakiler için de o kadar yorucudur. örneğin hesap geç gelince bağırabilirler, kaldırımdaki kırık taş 10 dk söylenmek için geçerli bir sebeptir, kontrol manyağı olma ihtimalleri yüksek olmakla beraber her an söylenecek bir şey bulmakta rekor sahibidirler.
  • bu insanlara karşı yegane silah::::::::::::.

    (bkz: tebessüm)
  • (bkz: deprefizim)
    edit: doğru mu yazdım lan?
    (bkz: deprefizm)
    edit: eeeeeeeeeeeeeeeeee...
    memnun olamıyorum!
  • çevremdeki insanlara sorulduğunda direkt adımı vereceklerinden eminim...
  • çevrenizde varsa verin yolu gitsinler.

    bunlar depresif mepresif ayağına tripten tribe giren, çevresindeki insanlar kendi kahırlarını çeksin diye can atan tipler. geneli içine kapalı ve sosyallikten uzak kişiliklerdir. çok değer verdiğiniz ve değişeceği düşündüğünüz bir insansa mücadeleye değer, aksi halde zittirsin gitsin...
  • itinayla yaşama sevincinizi sömürürler.
  • bu insanlar için hayat gerçekten çok zor.
  • enerji emici insanlardır.

    böyle bir arkadaşım var. saat 4 gibi buluşuruz mesela yemek yemek istediğini söyler. "nereye gidelim ?" der. ben huyunu bildiğim için genelde o topa girmem ama boş bulunup "şuraya gidelim" dersem, mutlaka "ay ben orda yemem" diye reddeder. bu "nereye gidelim"i belki 1500 kez daha sormaya devam eder, taa ki "e söylüyorum sen istemiyorsun" diye isyan ettirene kadar.
    en sonunda onun istediği yere gidilir.
    yemeği beğenmez.
    garsonla kavga eder.
    o çorba 40 kere mutfağa gider, geri gelir.

    oturulan süre boyunca sadece sevgilisinden ya da eski sevgilisinden bahseder. bu çok ince bi ayrıntı zira o ara bir sevgilisi varsa bi nebze şanslısınızdır. ha yoksa bütün gün eski sevgilisine ağlar ki kendisinde büyük bi saplantı vardır bu konuda. eskiye takıklık, takıntı vs.
    ağlar, somutur, 1 paket sigarayı bitirir.
    önüne bakması konusunda realist akıllar vermeye kalkarsanız ise sizinle kavga eder.
    ortam biraz şenlensin diye başka ortak kız arkadaşlarınızı çağırırsınız. onlar da aynı işkenceye maruz kalırlar.
    onlar iyi niyetle kendisinin eski sevgili sorunlarını dinleseler konuşsalar bile arkalarından "eski sevgilim hakkında çok soru sordu. kesin kendine ayarlamak için" gibi onlara paranoyakça iftiralar atar.
    yine arkalarından bi posta da "biz bunları yanımızda gezdirmeyelim. kılıklarına bak. kalitesizler. ucuzlar. ayyy o ne giymişti yaaa" gibi aşağılama seansı başlar.

    mekandan kalkılır. mutlaka midesi ağrıyordur. sürekli "midem ağrıyor" "o yemekten midem ağrıdı" der.
    çıkılır, otoparkta valeyle kavga eder.
    araba biraz uzağa park edilmişse, 1 sokak yürüdüğü için "off çok yürüdüm" "of öldüm bittim" diye kafa şey eder.

    artık eve dönmek istediğinizi söylerseniz küser.

    son noktada, artık saat 11 olmuştur, ellerinizi açıp eve gitmek için yalvarmaya başlarsınız.

    dönemsel olsaydı keşke. 10 yıldır, sevgilisi olduğu dönemleri saymazsak her gün böyle.
    ha o da sevgilisiyle arası iyiyse tabii.

    mesela en iyi yerde doğumgünü partisi hazırlarız, o gece eski sevgilisi mesaj atmadı diye mekan sahibinden, misafirlere, garsonlardan dansöze kadar herkesle kavga eder.
    bu "eski sevgililer" de daima değişir. o dönem kime takıksa işte...

    toplu buluşmalarda da "ben oraya gelmem" "o mekanda oturmam" diyen tiptir.

    o çalışıyordur, mesaidedir, o yokken bir buluşma ayarlanmışsa 1 gün önceden aranıp söylenir. "yok ben gelemem, çalışıyorum" der. 1 gün sonra, buluşma esnasında arayıp "ben bugün son anda işe gitmedim. arayıp sorabilirdiniz" der. 4-5 gün küser bu duruma.

    atsan atılmaz, satsan satılmaz. arada 10 yıllık arkadaşlık vardır, onun hatrına susulur fakat eve geldiğinde dışarı çıkıp deşarj olmuş gibi değil de, saatlerce dayak yemiş gibi hissedersiniz.
    bu entryi yazarken de "şuna bak ya arkadaşım hakkında konuşuyorum" diye kendinizi suçlarsınız.
  • yol verilmesi gereken insan tipidir. yok mecburum kaçamıyorum diyorsanız aşağıdakileri bilin;

    yemek gelir beğenmez, tuzu eksiktir, malzeme kötüdür, pişmemiştir veya çok pişmiştir, çok suludur ya da taş gibi olmuştur. yine de utanmadan yarısını yer, hiç bahane bulamazsa kokusundan dert yanar ama illa ki üç beş parçayı da tabakta bırakır. işine söver, yakın uzak farketmez arkadaşlarına giydirir, ana baba kardeş dinlemez işine gelmeyen en ufak şeyde kulak çınlatır.

    her mevzuda tecrübesi, yaşanmışlığı vardır. bi mevzu açılır anlatmaya başlarsın sen bitirmeden kendi hikayesini anlatmaya başlar. bitirince yine kendisi alakasız yerlerden devam eder.

    herşeyin en iyisi ondadır, kalitedir, bulunmaz hint kumaşıdır, daha üstü henüz yoktur. herşeyin doğrusunu da o bilir, henüz "o mevzuda fikrim yok o yüzden bilemiyorum" dediği görülmüş şey değildir. olur da yakalayabilirseniz yanlışını yüzüne çarpsanız da "ben bi bok yedim, özür dilerim afedersin" diyemez. en fazla yarım ağızla gururlu bi pardon alabilirsiniz. herşeye rağmen hep ağır mağduriyetleri vardır. acıların ayrılıkların hep en büyüğü onun olmuştur, kazıkların en büyüğü hep ona atılmıştır. kötü birşey olacaksa kesin onun başına gelir. aynı boktan mağdur hikayelerini yıllar yılı anlatabilir. maddi manevi üzüntüye acıya veya strese tahammülü de yoktur, soğan doğrarken sanki mayına basmış asker ifadesi takınabilir.

    çoğunlukla el becerisi yoktur veya zayıftır. sürekli mağdur olduğu ve kafa siktiği için illa biri dayanamayıp yardım etmiştir o yüzden kendi işini de kolay kolay kendisi göremez. yardıma ihtiyacı olursa çekinmez yakın uzak farketmez arar, sorar, ister. yardım edersin sanki mecburmuşsun gibi bi teşekkürü çok görür, yapılanı ertesi gün unutur. yardım etmezsen zaten vay haline, hemen arkandan lafı yemen garantidir. bugün sayıp sövdüğü adama ihtiyacı olduğunda ertesi gün herşeyi unutur koşar hiçbirşey olmamış gibi yanına gider. sana yardım lazımsa işi vardır, müsait değildir, onda yoktur. çoğu zaman da hikayedir, aslında seni duymamıştır bile. dünya umurlarında değildir, çıkarı yokken önünde yansan bi bardak su getirmeye üşenir.

    en klasik 2 mottoları "banane" ve "o diil de" dir.

    ezcümle; tartışmaya girmeyin, iyiymiş deyin, gülümseyin, hee deyin geçin, çok da ciddiye almayın, fazla takılmadan yolunuza devam edin. varlığı yarardan çok zarardır, bi kenara not edin.
hesabın var mı? giriş yap