• butun japonlarin ingilizce konusuyor olmasi karsisinda ucakla gelen amerikalilarin da japonca konusmasini bekleyip hayal kirikligina ugradigim film.
  • güzel, dinlendiren ve "ulan çok mu uzadı film acaba" dediğiniz anda bitmesini bilen bir film.

    --- spoiler ---
    `o kadar narin yapılar olarak anlatılmış ki geyşalar, fimin sonundaki "öpüşen geyşa"..... ı-ıh olmamış`
    --- spoiler ---
  • basroldeki iki kadindan birinin cinli* birinin de malezyali* olmasi tuhaf. rollerinin tabii ki hakkini veriyorlar ama bir donem filminde bu rolleri japonlar oynasa daha guzel olabilirdi.
  • uzun olmasına rağmen hiç sıkılmadan izlenen, renkleri ve fotoğraf karesi gibi mükemmel görsel sahneleriyle hafızalara kazınan çok güzel bir film. japon geyşalarını çinli oyuncuların canlandırması ve filmin çin'de yasaklanması gibi polemikler bizi hiç ilgilendirmediği için sinemasal açıdan bakabiliriz konuya. filme "oo, olm, geyşa filan, süper sevişme sahneleri vardır lan, koş!" zihniyetiyle gidenlerin avcunu yalayacağı kesindir. zira geyşaların zorlu hayatı ve tamamen duygusal bir konu işlenmiştir. tartışmalar olacaktır, bizde de haremi tüm çıplaklığıyla anlatan bir film çekilse yer yerinden oynardı. neyse, konuyu dağıtmayalım..

    görüntüler, renkler, kostümler, müzikler, oyunculuklar çok başarılı. dans ve kimono sahneleri, bir de kiraz bahçesindeki partiyle kızın mendili uçuruma fırlattığı sahnelerdeki görüntülere dikkat. geyşa mahallesi (hanamachi) gayet başarıyla yaratılmış. karanlık ve sizi ıslatırcasına yağan yağmur karamsar atmosferi çok iyi yansıtıyor. hikaye de gayet hoş bir edebiyat uyarlaması. * bazı sahnelerde ise insan duygulanıyor, gözleri doluyor. (emek sineması'nın buzhane olmasından kaynaklı da olabilir bu gerçi)

    film özetle, yağmur damlası gözlü chiyo (suzuka ohgo)'nun sayuri (ziyi zhang)'ye dönüşmesinin acılı ve de sancılı öyküsü... geyşalığın incelikleri, adetleri dışında filmde kimono yapımı bile var. kıskançlık, aşk, acı, mücadele, savaş, mutluluk ve kadınların gazabıyla intikamının korkunçluğu... yol yordam bilen, bilgili-görgülü, hayran olunası geyşalar aslında altın kafeste, onlar ne sevgili ne de fahişe. eş ise hiç değil. gecelerin sevgilileri...

    --- spoiler ---
    geyşaların aşık olma hakkı olmaması, adamın * (ken watanabe) hafif sübyancılığını geçersek mutlu sona ulaşan aşk, kavuşan sevgililer ve gerçek fedakarlık çok etkileyici. sen kalk, karlama ısmarlayan adamı görecem diye geyşa ol. ya da o küçücük kız çocuğunu görmek için bir geyşanın himayesine girmesini sağla. breh breh! aferin yönetmen rob marshall'a!

    "geyşalar, zenginlere birlikte olan fahişeler değildir, onlar sanatçıdır; hatta ayaklı sanat eseridir"

    "benim dünyam hassas olduğu kadar yasaktır, gizemleri olmadan ayakta kalamaz"
    --- spoiler ---
  • sayuri'nin baş dansçı olarak sahnede dans ettiği kareler takdire şayandır..film sonunda şaşkınlık, rahatlama hissi uyandırmakta.
    kitabına oldukça sadık kalınarak yapılması da oldukça takdir edilesidir.
  • geyşalık mühessesi üzerine soru işaretleri giderdiği kadar gizemini koruyan kısımlar da bırakan film. başrol geyşanın gözlerine hayran olarak izlediğim film ayrıca...

    --- spoiler ---
    özellikle bazı sahnelerde sanki gözyaşları gözbebeklerine dolmuş akamıyor gibi dolu dolu... "gözlerinde çok su var" tespiti de bu yüzden gayet başarılı...

    chiyo ile başkan ilk karşılaştıklarında "kız, manevi bir baba buldu kendine, ne güzel!" diye sevinen ben*, iki dakka sonra kızın ona baba gözüyle bakmadığını öğrendim. hadi bu çok şok edici olmasa da*, filmin sonunda başkanın chiyo'ya taa parmak çocukken göz koyduğunu öğrenmek... "adam ileri görüşlüymüş bayaa"dan başka yorum bırakmıyor insana...

    bir de chiyo'nun o kadar gözalıcı gözlere sahip olduğunun farkında değilmiş gibi "aa benim o çocuk olduğumu biliyor muydun?" diye şaşırması, "benden de safmış bu kız" diye beni de şaşırtmıştır. o kadar hemcinsin arasında kaç tane senin gibi renkli gözlü gördün sorarım sana! tabiki tanıyor/hatırlıyordur seni.. sen ona değil, taa o zamandan aşık olmasına* şaşır*...

    kavuşma sahnesinde başkan'nın sayuri değil de chiyo diye hitap etmesi güzel bir detaydır... antiparantez kavuşacakları yer için görsel açıdan cennet-imsi bir yerin seçilmiş olması gözden kaçmamıştır... gözler bayram etmiştir...

    japon kültürü üzerinde amerika etkisinin dışavurumunu "balkabağı" denilen kişinin üzerine yıkmak istemişler sanki. tavırlar, konuşma vs. fazlasıyla gözüme batan ex-geyşa "balkabağı" öyle bir dönüşüm yaşamıştır ki sinderella'daki rolünü gölgede bırakmıştır*...

    zaten her kimono giyen ve dudağını kırmızı boyayana geyşa denilmesine bir şikayet geçiyor satır aralarında... "eski geyşalardan kim kaldı, hey gidi hey" vari...
    --- spoiler ---
  • -spoiler içerebilir- son sahnesine kadar gişe kaygılı bir hollywood filmi için fazlasıyla karamsar bulduğum -dar karanlık sokaklar, bolca gece çekimleri-, japon bir yönetmen çekseymiş çok daha içten ve duygusal olurmuş dedirten film. ve tipik seyirciyi hayal kırıklığına uğratmayan hollywood mutlu sonu...

    geyşa'nın estetik yapısı -hem ruhsal hem bedensel- çok daha derin verilebilirdi. dans sahnesi görsel olarak başarılı olsa da, koreografisi yeterince güçlü ve etkileyici değildi. filmin genelindeki görsellik dolls, shi mian mai fu ve the hero gibi filmlerin görselliğinden sonra bana yeterince güçlü gelmedi. bu konuda da doğulu bir görüntü yönetmeninin çok daha iyi bir iş çıkarabileceğini düşünüyorum. bir kültürün içinden olmak, o kültürü anlatırken içtenliği ve izleyici üzerinde bıraktığı kuvvetli duygusallığı getiriyor. bu filmin ise en önemli eksiği bu.

    buram buram cinsellik kokan sahnelerde çıplaklık -bilek ve sırt görüntüleri hariç- hiç verilmemiş. bu biraz zorlama olmuş. hatta adeta bir tv kanalının sansüründen geçerek izlediğiniz hissini yaratıyor. mesela sayuri'nin zorla soyulduğu sahne aniden kesiliyor. bir geyşa'nın hayatındaki en önemli anı olan ilk kez kendini bir erkeğe verişi ise hiç gösterilmemiş. bana kalırsa bu yönetmenin ahlakçı tutumundan geliyor.

    filmin ikinci yarısında amerikalıların ağırlığı fazla hissediliyor. japon karakterler adeta amerikanlaşıyor. bunlar atmosferi tepe taklak ediyor.

    gong li filmin en güzel oyuncusu, bu nedenle ziyi zhang'ın önüne geçiyor. her ne kadar ziyi zhang'ı çok beğensem de, bu filmde yeterince güzel görünememiş. onu uzak doğu dövüş sanatlarının işlendiği filmlerde görmek daha hoş oluyor sanırım.

    en duygu yüklü ve en başarılı sahnesi köprü sahnesi - chiyo'nun başkan ile ilk karşılaşması... her ne kadar o yaşlarda bir kızın, üstelik o yaşta bir adama aşık olması pek inandırıcı gelmese de, umutsuzluğa kapıldığı bir anda tek umut olarak bu adamın karşısına çıkması dolayısıyla ona karşı içten içe bir bağlılık yaşaması doğal görülebilir.

    doğu kültürüne yaklaştırmak adına "su" ve "ağaç" sembollerinin iki kız kardeşe yüklenmesi hoş bir ayrıntı. özellikle chiyo ilk kez geyşa olup aynada kendine baktığı sahnede arka planda su sesleri kullanılmış.

    filmin narasyonunda ise rahatsız edici bir sorun var. yaşlı bir bayan sesi -sayuri- filmin başından sonuna kadar olayları anlatıyor ama sayuri'nin yaşlanmış halini hiç görmüyoruz. en azından filmin sonunda gösterilmeliydi.

    john williams her zamanki gibi döktürmüş, filmin tüyleri diken diken eden harika soundtrack'ini hazırlamış.

    doğu kültürünü sevenleri tam olarak tatmin etmeyecek olsa da izlenmeye değer.
  • duygusal filmlerden hoşlanmayan erkekler için 2 saatten fazla süren çin işkencesi daha doğrusu japon işkencesi.
  • bize; herkesin geyşa olamayacağını, meşakkatli bi meslek olduğunu, yaptıkları işin fahişelik olmadığını fakat bekaretlerinin iyi para ettiğini öğreten duygusal film..
  • filmdeki geisha egitimi romandaki kadar detayli verilemeyince, hizli gecislere basvurulunca dandik dovus filmlerindeki egitim sahnelerine benzemis bir film.

    hocanin yankilanan sesi (gey$a versiyonu) : bir gey$a bir bakisiyla erkegi durdurabilir
    hocanin yankilanan sesi (ninja versiyonu) : bir ninja bir bakisiyla dusmanini korkudan dondurabilir.
hesabın var mı? giriş yap