• posta gazetesi'nin haberi ve son yorumu sabah sabah yarmıştır.

    "amerika’dan dün dönen metin hara, 'ayrıldınız mı?' sorusuna sinirlenip 'ben bilim insanıyım, magazin figürü değilim' dedi.

    terk edildiği için sinirli olan yaşam koçu metin hara’nın bilimle ilişkisi ise çözülemedi."
  • ayşe arman'a ropörtaj vermiş. söyledikleri sabaha karşı şu saatte üşenmeyip entari girmeye getirdi beni buraya.

    ropörtajını okumadan önce bir kadın olarak kendisini takdir etmiştim. adriana gibi bir kadını kendine aşık ettiyse vardır bir hikmeti demiştim. ama verdiği ropörtajı okuduktan sonra anladım ki turuncu renginin aksine tipik bir türk erkeğinden ne bir eksik ne bir fazla. eski sevgililerinin isimlerini üşenmeden tek tek sayması ve türk halkına beyan etmesiyle, " dün gece zehra'yı şöyle çevirdim, böyle domalttım" diye sarhoş sofralarında meze eden türk erkeklerine selam çakmış. aslında "kendi çapında" bilmem kaç şirketi, kaç ormanı vs olduğunu beyan etmesiyle de, nargile cafede göğsüne kadar düğmeleri açılmış beyaz gömleğiyle iphone, sigara ve bmw anahtarını masaya koymadan muhabbete başlayamayan adamcıklardan farksızdır gözümde.

    sonuç olarak kendisi bir türk erkeğidir. adriana da muhtemelen dünyevi zevklerden bıkmış ve kendini spiritüel dünyanın kollarına bırakma isteğinde dayanacak bir omuz arayan kadındır. bu dönem onun için geçicidir ve özüne dönecektir ancak türk erkeği her zaman türk erkeği olarak kalacaktır.
  • peşindeki tıp doktorları kimmiş, halen merak ettiğim adamdır.

    bakın şimdi, "aptala anlatır gibi" anlatıyorum:

    öncelikle kavram karmaşası yaratılmasın, bu adam söylendiği gibi ders verdiyse eğer, ders verdiği bölüm tıp değil, fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü ve bu ikisi birbirinden farklı bölümlerdir. bu biiiiir!

    bu adam bir fizyoterapist ve kendi mezun olduğu bölümde, eğitimini gördüğü ve fizyoterapist sıfatını aldığı, fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümünde, öğrencilere fizik tedavi ve rehabilitasyon alanında ders vermesi gayet doğal, bu konuda hiçbir problemim yok, zira ben de, asistan doktor sıfatıyla tıp fakültesinde tıp öğrencilerine ders veriyorum. bu ikiiiiii!

    ben ve benim gibi bir çok insanın takıldığı şey şu ki: çakra nedir, enerji nedir, aura nedir, bunların bilimsel temeli nedir, o cilalı cv'sinde yazan ama açıklanmayan "insanın hayal gücüne sığmayan yetenekleri" nelerdir, televizyona çıkıp bunlar üzerinden program yapmak, reklam yapmak nedir? bu üüüüüüüç!

    hem manevi şeylerden bu kadar çok bahsedip, hem de seminer ayağına biletixte bilet satıp köşeyi dönmek nedir? bu döööööööört!

    ama en önemlisi; bu tamamlayıcı tıp mı, her ne karın ağrısıysa, hangi hastada "tıbben imkansız" sonuçlara ulaştı, "doktorların iyileştiremediği" hangi kanserliyi iyileştirdi, hangi körün gözlerini açtı? ben bunları laf salatasından, içi doldurulmamış iddialardan arınmış bir şekilde isim isim, tedaviden önce ve sonraki bütün tahlil, tetkik ve filmleriyle beraber incelemek istiyorum. bu beeeeeeeş!

    eğer beşinci maddede bu adam beni ikna ederse, kendisinden özür dilediğim broşürleri taksim meydanında dağıtırım. o kadar da iddialıyım. bu da altııııııııııı!

    bu konuda söyleyeceklerim şimdilik bu kadar.

    işbu bu entry kapakçılara, özel mesajlarda terbiyesizlik yapanlara, almanya'daki dayıma ve de san quentin hapishanesinde yatmakta olan tüm gönül dostlarına gelsin...
  • adam iki kitabında da imkansız diye bir şey olmadığını, istediğimiz şey ne olursa olsun olumlu düşünceyle elde edebileceğimizi anlatıyordu. gel de çekim yasasına, pozitif düşünceye inanma şimdi...
  • kozmik bilimler uzmanı ahmet maranki'nin 2010 versiyonu.

    28 yaşında adam, başımıza guru kesilmiş, çıkmış televizyona, yok efendim enerji, vay efendim doğru nefes almak, aman efendim çakralar, daldan dala, anlattıkça anlatıyor...

    ben şu hayatta doğru nefes alarak şifa bulan hasta görmedim; ama millete güya doğru nefes almayı öğreterek zengin olan çok adam gördüm!

    biraz evvel saba tümer cnn türk'teki programında bilgisayarının çökmesini bu adamın yüksek enerjisine bağladı, iyi mi?

    yüksek enerji ha?

    benim de bağırsaklarımda akşam yediğim kuru fasülyenin üstün yaratılışından gelen doğal gücünden kaynaklanan bir enerji birikti ki sormayın, şimdi doğru nefes alıp bir of çeksem şu karşıki dağlar yıkılır...
  • o zaman ben o bilimin amına koim afedersin. artık hangi bilimin adamıysa küfürüm ona.
  • az önce ünlü türk yazar olduğunu öğrendim. köşe yazıları büyük başarı elde etmiş.
    haftada 2 kitap bitiriyorum, kitabevlerini çok seviyorum. övünmek falan değil derdim. adamı ilk kez duydum.
    cahilliğimi kabul edecek yaştayım. ben hayvanım ki metin hara'yı adriana lima sayesinde tanıdım. o ünlü, başarılı, yakışıklı adam bir yazar!!
    abi çıldıracağım, hangi kaliteli yazar kitabının kapağına kendi suratını basar.
  • ben hayatim boyunca agirlikli olarak mantik ile hareket etmeye cabalayan biriyimdir. hatta odunluk derecesinde duygusalim diyebilirim. bu sebeple sonucu muallak olan yani kesin sonuclarini goremeyecegim tedavilere de acikcasi taraftar degildim. degildim diyorum cunku...

    anneme, 2010 agustos ayinda kanser teshisi kondu ve ne yazik ki son evre olan iv. evredeydi. ilk şokun ardindan hastane arayislari ve sonrasinda medikal park'ta kemoterapiye baslayis. bu asamada çapa ya da basvuruldugunu ve çapa'da doktorlarin gayet umursamaz bir piskinlikle annemin tedavi almasina gerek olmadigini, zaten kurtulma sansinin cok az oldugunu, ilaclara cevap vermeyecegini soylediklerini de belirtmeden edemeyecegim.( bildigin baslarindan siktir ettiler ) keza medikal parktaki doktorumuz da sansinin yok denecek kadar az oldugunu belirmisti. bu noktadaki pskolojimizi dusunun. karsinizda hasta bir kadin ve onu hayata tutunmasini saglama cabasi... ve sizin bile umudunuzun kirildigi gunler...
    neyse bu esnada annemin bir arkadasi metin hara'yi onerdi. ben yine inanmaya inanmaya bisi demedim cunku kemoterapide ilk seanslar bitmis ve ne yazik ki hastalikta bir degisim olmamisti (hatta ilerleme vardi),artik doktorlar tedavi olmasininin gerekmedigini belirttiler. biz zorla hastaneyi ikna ederek kemoterapiye devam ettirdik cunku anneme ilaclarin işe yaramadigini soyleyemedik. icimiz el vermedi.... bu sirada annem metin hara ya baslamisti ve seanslarina devam ediyordu. acikcasi en azindan kafasinin hastalik disinda baska seylerle mesgul olmasi beni sevindiriyordu. bir sure sonra 2. tur kemoterapi de sona erdi ve herzaman ki gibi tomografimizi cektirdik..
    sonuclari dun gordugumuz de 7 aydir hasret kaldigimiz iyi haberi aldik.
    tumorlerde iyi derecede gerileme ve ayni sekilde tedaviye devam etme karari.

    mutluluktan havalara ucma...

    simdi, daha hastalik atlatilmis degil ama en azindan umutluyuz. sebebi ilaclar mi metin hara mi gercekten bilmiyorum acikcasi umrumda da degil. bildigim tek sey var. metin hara sahtekar da olabilir ama doktorlarin veremedigi yasama tutunma arzusunu bir sekilde hasta kisilere ( bak hala hastalarina demiyorum ) verebiliyor. ve inanin bazen bu arzu en baba ilactan, en mukemmel hastaneden cok daha onemli olabiliyor. artik umudun kalmadigi noktaydasaniz en ufak bir umut isigi her seye yeniden baslama gucu verebiliyor. metin hara anneme hic bir sey vermediyse, bu umudu verdi ya varsin sahtekar olsun, varsin kolpa yapsin umrumda degil. aldigi tum paralar helal olsun.

    edit: 2012 başındaki yazıya 2017'de nur yağmıştır:) annemin durumunu soran yazar arkadaşlara teşekkürler ancak kendisini 2013'de kaybettik. ha hara sahtekar mıdır bilmem ama hayatındaki kadınlar hakkındaki sözleri desteklemek mümkün değil tabii ki.
  • "bilimsel" tedavilerdeki başarı oranını hepimiz biliriz.

    örneğin, bel fıtığı tedavisinde başarı oranı, "ameliyatsız" medikal tıbbi uygulamalarda %90'lar civarındadır. ameliyatla bu oran %98'e kadar çıkar. akciğer kanseri tedavisinde ise başarı oranı %10 civarındadır. bilim size net ve kesin rakamlar sunar.

    yine, hiçbir tedavi uygulanmamış bel fıtığının kendi kendine iyileşmesi de %1 ila 3 arasında bir ihtimaldir. keza akciğer kanserinin kendi kendine iyileşme ihtimali biraz düşük olsa da vardır. on binde 1-2 gibi...

    metin hara ve benzeri "alternatif" tıpçıların tedavi yöntemlerinin başarı oranlarına ilişkin hiçbir açıklama veya çalışma bulunmaz. yukarıdaki örneğimize dönersek, bu "alternatif" tıpçıların tedavi etmeye bayıldığı bel fıtığı rahatsızlıklarındaki başarı oranlarına hiçbir yerde ulaşamazsınız. adam demez ki, bana 1.000 hasta geldi, bu 1.000 hastanın 300 tanesi iyileşti. yok böyle bir şey demezler, diyemezler. dediklerinde zaten modern bilimsel tedavi yöntemlerinin %90'lık başarı oranı karşısında ezim ezim ezilmiş olurlar.

    çünkü bunlara gelen hastaların %90'ından fazlası hasta kalır. aralarında 3-5 tanesi iyileşirse onu da reklam amaçlı kitaplarında, şovlarında falan konuştururlar.
hesabın var mı? giriş yap