• "çevrene bakınırsın: hep kuklalar! sonsuz kuklalar! birbirlerine acı veriyor, umutsuzluk veriyor, zulmedip cinayet işliyorlar! inanır mısınız, bazen, tanrım, diye düşünüyor insan, şu kuklalar olmasaydı, bugünkü kötülüklerin, onda biri olmazdı!

    çünkü gerçek insan ileriyi görür, acının her türlüsünü bilir, kederden gamdan anlar ve korku duyar hareketlerinde ölçülü, sakınımlıdır. kuklalarda ise ne acı var ne korku... sanki kendi kendilerini unutmuşlardır: acı duymadıkları gibi gerçek bir sevinç de duymazlar; sağırdır ruhları..."
  • dostoyevski'nin karamazov kardeşler adlı son eserinde dimitri fyodoroviç karamazov'un üç bin ruble için katerina osipovna hohlakova'nın evine gittiğinde, 'kadınların manevi bakımdan gelişmeleri, hatta yakın gelecekte siyaset alanında söz sahibi olmaları ideali' olduğunu söyleyen hohlakova döneminin önemli tariz ustalarından şçedrin’e şöyle bir mektup yazdığını söyler: “çağdaş kadın adına sizi kucaklar, öperim sevgili yazarım. devam edin. bir anne”
  • tam adı mihail yevgrafoviç saltıkov-şçedrin olan rus yazar, hiciv ustası. 27 ocak 1826-10 mayıs 1889 tarihleri arasında yaşamıştır. yaşadığı dönem birçok eleştirmen tarafından nikolay vasilyeviç gogol'un varisi olarak nitelendirilmiştir. maksim gorki'nin "aile içi ilişkileri kullanarak siyaset hakkında konuşma yeteneği" olarak adlandırdığı tekniği eserlerinde ilk kez şçedrin kullanmıştır.
    önceleri eserlerinde ezilen kesimin ezenlere karşı ilgisizliğinden, bir şey yapmamasından yakınmıştır. ancak daha sonra bunun sebebini bulmuştur:
    "kişinin tek düşüncesi sadece bir dilek etrafında döndüğünde, kendini geliştirmesi beklenemez:açlıktan ölmemek." *
    türkçe'ye çevrilen bazı eserleri:
    golovlev ailesi
    büyüklere masallar
    ahmakiye bir şehrin tarihi
    bilge kayabalığı

    edit:imla
  • kölelere sahip zengin bir ailenin çocuğu olarak büyümüş olsa da rusya’da devrim öncesi çarlık döneminde yaşanan yaşanan sömürüyü, halkın yoksulluk ve korkunç sefaletini gerçekçi şekilde anlattığı eserleri olan yazar. toprak sahiplerinin bağnaz, boktan yaşamlarını ve burjuvaiznin pespaye ikiyüzlülüğünü çarpıcı şekilde anlatan yazarlardan birisidir. ayrıca lenin'in oldukça sevdiği ve değerli gördüğü yazarlardan birisidir. kayıtlara göre lenin kendisinden 320 kez alıntı yapmıştır. lenin, şçedrin’in ekim devrimi’ne kadar yaşayıp sonrasında eserler verememiş olmasına da çok üzüldüğünü söylemiştir.

    (bkz: golovlev ailesi)*
  • 150 yıl önce bugünümüzü anlatmış sanki.

    " ahmaklar genel olarak çok tehlikelidir; muhakkak kötü olduklarından değil (bir ahmak için kötülük ve iyilik tamamen farksız niteliklerdir); şundan ki, bunlar her türlü tefekküre yabancıdırlar ve daima, sanki düştükleri yol münhasıran bir tek onlara aitmiş gibi, burunlarının dikine giderler. uzaktan bakıldığında bunlar, kesin olarak belirlenmiş hedeflere bilinçli olarak yönelmiş, katı, ama aynı zamanda hedeflerine sebatla bağlı insanlar gibi görünebilirler. ne var ki bu, ilgilenmemizi gerektirmeyen türden optik biryanılgıdır. bunlar düpedüz, at gözlüklü yaratıklardır; zira bunlar, olguların nasıl bir düzende ilişki içinde olduğunu kavrayabilecek durumda değildirler.

    genel olarak, aptalca bir pervasızlıkla yollarına çıkan her şeyi devirmemeleri için aptallara karşı alınacak tedbirler bellidir. ama bu tedbirler neredeyse daima, sadece mütevazı ahmaklar için geçerlidir; oysa iktidar, ahmaklığa eklemlenmiş olarak ortaya çıktığında, toplumun korunması da büyük ölçüde zorlaşır. bu durumda tehlike tehdidi olanca çıplaklığıyla büyür; bunun bedeli de, bilinen tarihi anlarda, hayatından olmakmış gibi görünür... mütevazı ahmağın kendi kafasını yardığı ya da birini kışkırtıp da belasını aradığı yerde, muktedir ahmak, kışkırması muhtemel herkesi yerle bir eder ve denebilir ki, gizlemeye hiç lüzum görmeksizin şuursuz zulümlere girişir. üstelik ortalıkta ses çıkartacak kimse kalmamasından ya da zulümlerin apaçık zararından en ufak bir ders de çıkartmaz. onun sonuçlarla işi yoktur, çünkü bu sonuçlar onda değil (o, kendisinde herhangi bir şeyin karşılık bulamayacağı kadar taşlaşmıştır), onlarla kendisi arasında herhangi bir organik ilişki bulunmayan başka birilerinde ortaya çıkarlar. bu yoğunlaştırılmış ahmakça faaliyetlerin sonucu olarak koskoca dünya bir çöle dönüşmüş olsaydı bile, bu sonuç ahmağı korkutmazdı. kim bilir, belki de çöl, onun gözünde, insanlığın ideal yaşam alanı olarak temsil edilen bir şeydir eni sonu?
  • vicdan kayboldu:

    “vicdan ortadan kayboldu. insanlar yine eskisi gibi caddelerde, tiyatrolarda toplanıyorlar; eskisi gibi birbirleriyle yarışıyor, birbirlerini geçiyor, eskisi gibi telâşlanıyor ve ellerine geçeni yakalıyorlar; ama bu arada hiç kimse, birdenbire bir şeyin eksildiğini ve bu yaşayış orkestrasında bir düdüğün artık ötmemeye başladığını ayrımsıyamıyor. hatta bazıları kendilerini daha yürekli, daha özgür buluyor. kimilerinin de hareket yetenekleri arttı; daha ustaca çelme takıyorlar şimdi yakınlarına; piyazcılıkta, yaltakçılıkta, yalancılıkta, dedikoduculukta, iftiracılıkta iyice uzman oldular. bütün ruhsal acıların üzerine sanki birer sünger çekildi; insanlar yürümüyor, sanki uçuyor... hiçbir şey üzmüyor onları, hiçbir şey düşündürmüyor, bu gün... yarın... her şey... sanki onların elinde; vicdanın ortadan kaybolduğundan habersiz, mutlular...”
  • " ...
    "toplumsal hayatın temelini üç öğe oluşturmalıdır" dermiş liberal: "özgürlük, gereksinimlerin sağlanmış olması, girişkenlik. eğer bir toplumda özgürlük yoksa, o toplum ülkü denen şeye de, ateşli fikirlere de, yaratıcılığa da, geleceğe de inanç duymuyor demektir. eğer bir toplum gereksinimlerinin sağlanmamış olduğu düşüncesine varırsa, bu durum toplumda ezilmişlik duygusu uyandırır ve onu kendi geleceğine kayıtsız kılar. eğer bir toplumda girişkenlik yoksa, o toplum, işlerinin üstesinden gelemez olur, dahası, zamanla vatan kavramını yitirir."

    işte böyle düşünürmüş liberal..." (s.224)

    diyor büyüklere masallar kitabında şçedrin. vatan duygusu gibi kavramların , günümüzde ve bu coğrafyada, içinin dolu olduğunu düşünmesem de 1880'lerden bugünleri tahayyül edebilen ender ve keskin zekalardandır. okuyunuz, tekrar tekrar okuyunuz ve okutunuz.
  • kısacası ne yandan bakılsa durum değişmiyordu: hayatla bütün hesaplar görülmüştü. yaşamak hem acı vericiydi hem de gereksiz; gerekli olan tek şey, ölümdü ama işte bu gerekli tek şey de bir türlü gelmek bilmiyordu. ruh kendisini böylesine candan arzu ederken, ölümün cilveler yaparak şımarıkça gelişini geciktirmesinde alçakça bir ihanet vardı sanki...

    (golovlev ailesi, s.387)
hesabın var mı? giriş yap