• film serisinin ilkini yeni izledim. film gayet güzel, çekildiği zamana göre ajanların kullandığı teknoloji oldukça fütürist olmuş. o zaman kullanılan teknolojiyi hafife aldığımdan mı, bilmediğimden mi emin değilim ama gelecekte olacak bazı teknolojik gelişmeleri doğru tahmin etmeyi başarmışlar.

    ama beni rahatsız eden bazı sahneler var ki değinmeden geçemeyeceğim;

    --- spoiler ---

    öncelikle film güzel başlıyor; akıl oyunları, flashback'ler, ters köşe yapmalar falan zaten neden bu film başarılı sorusun cevabı. zaten aksiyon filmi de değil, vadettiğini veriyor.

    ama helikopterle hızlı treni takip sahnesiyle başlayan öyle ufak abukluklar var ki, bir önemi haiz olmasalar da o sahneye kadar akılcı, tutarlı devam eden bir filmde sırıtıyor.

    önce karakterlerimizin hızlı tren üzerinde dengede kalma, daha doğrusu hayatta kalma mücadelesini izliyoruz. özellikle bu filmden 10 yıl sonra çekilen filmlerde bond ve maxwell smart gibi ajanların hızlı tren üzerinde sek sek oynadığını düşünürsek bu sahne gayet normal. ama bundan sonrası değil.

    helikopterin tünele girmesi nedir? hadi bunun zorunluluktan yaptı da karşıdan tren gelmesine rağmen tünelin içinde sağa sola çarpa çarpa akrobasi hareketleri yapması izleyicinin gözlerine işkence değil mi? hadi bunları da geçelim de sen o kadar badire atlat sonra bir sakız yüzünden patla, olacak iş mi? ajanımız hunt da ateşin kendisine uyguladığı itme kuvveti sayesinde trenin üzerine güvenli bir iniş yaparak hayatta kalıyor :)

    biraz geri sarıp trenin içinde yaşananlara gelelim; bizim hunt maske takıp claire'i karşılıyor. aferin lan diyoruz, geç de olsa gördün şu kahpenin gerçek yüzünü. ama o da ne! iki dakika önce "hunt'ı öldürmeyelim, suçu üzerine atarız. paraları alıp kaçalım." dediğini duyduğu kadın için gözyaşı döküp intikam almaya soyunuyor. ulan kadının tek derdi kendisi, kocasının yakalanacağını anlar anlamaz taraf değiştirip sana yavşıyor. çünkü biliyor ki kendisinin hainliği de açığa çıkacak. cia'in ana binasından donunu çekip alan adamsın, bunu mu yedin amk?

    otel sahnesi de öyle. başta ne güzel şüpheleniyor kadından, nasıl kurtuldun diye soruyor ama kadın kendini iki elletince köstebeği, ajanlığı falan siktir edip nuri alço'ya evriliyor bir anda.

    hayır ben aşka karşı değilim yanlış anlaşılmasın. ajan filmlerine romantizm ayrı bir tat veriyor, misal kader ajanları'nın yeri bende ayrıdır ama bu romantizm değil ki aga, bu bildiğin erkeklerin kadınlar karşısındaki acizliği, mallığı ile dalga geçmek.

    filmi sevdim ama seni sevemedim hunt. yakışıklısın, akıllısın ama çükünün doğrultusunda gidecek kadar da acziyet içindesin, elini uzatana gönlünü kaptırıyosun. oturup bourne üçlemesini baştan sona yeniden izlesem anca kendime gelirim, öyle soğuttun ajanlıktan.

    --- spoiler ---
  • serinin ilk filmi bana göre en güzelidir. özellikle görüntü yönetmenliği kalitesi bariz şekilde diğer filmlerin üstündedir. sonlara doğru aksiyon tavan yapıyor ve öyle de olması gerekir.
  • tüm seriyi izleyen biri olarak %100 ilk film en iyisidir çünkü en iyi senaryoya sahip ve daha ilk film olduğu için çoğu şeyi bilmiyoruz ve öğrenince teknikleri falan baya keyif veriyordu(maske ses değistirme görev alma şeysi vb.) neyse ilk filmden sonra artık karakteri ve imf yi tam anladığımız için filmi tahmin etmek çok ama çok kolay oluyor
  • izlediğimiz onca film ve dizi'nin arasında sonunda bu seriye de başlangıç yapabildik.

    casus gerilimi, casus aksiyonu çekmek zor bir iş, bir kere yarattığın hikayeyi seyirciye önemsetmen gerekiyor, final bloğuna kadar sakladığın süspans ilgi çekici olmak zorunda, mutlaka iyi çekilmiş bir ya da birden fazla sekansın olacak ki yaptığın iş akılda kalıcı olsun. ve son olarak tam anlamıyla nasıl bir casus hikayesi çekmek istediğin.

    tinker tailor soldier spy ya da a most wanted man gibi aksiyon'dan arındırılmış, seyircinin pür dikkat seyrettiği bir yapboz mu, jason bourne serisi gibi hem aksiyonu hem geçmiş ve şimdiki zaman üzerinde kurulan bir dinamik kurgu mu yoksa salt aksiyona dayalı, havalı, ciks bir james bond macerası mı?

    --- spoiler ---

    brian de palma'nın sinema yaklaşımı ve estetiği ile ilk mission impossible filmi aksiyon ve gerilimi harmanlayan bir yapım olmuş. aslında de palma'nın sinemasal zekasını en keskin biçimde gösterdiği yer; cia karargahından bilgilerin çalıındığı sekans; ses tasarımı, müzik kullanılmaması, tercih edilen geniş açılar, kesme'lerin yerinde ve az kullanılması gibi bir çok noktasıyla de palma oldukça formunda.

    fakat finaldeki hızlı tren sekansı tam bir hollywood işi. gereksiz gürültülü ama sanırım gerekli. yönetmenin biçim takıntısının oldukça hoş estetik yansımaları sayesinde 10 üzerinden 7.

    --- spoiler ---
  • tom cruise'u zirveye taşıyan yapımlardan biri, doksanlı yılların klasiklerinden, senaryo , oyunculuk, gizem ve ortam güzel ayarlanmış, de palma'da kalitesini konuşturunca kesinlikle izlenmesi gereken bir seyirlik ortaya çıkmış...
  • 1996 tarihli filmin her sahnesi özenle çekilmiş bir klasiktir.özellikle elçilik civarında ekip üyelerinin başına gelenler,balık restoranı ve cıa merkezinde geçen sahneleri muazzamdır.her zaman ilgiyle zevkle izlenen müthiş bir seyirlik.
  • mission : impossible (türkçe gösterim adıyla 'görevimiz tehlike'), istanbul'u fetheden ve 380 yıl boyunca imparatorluğun idare merkezi ve padişahların resmi ikametgahı olacak olan topkapı sarayı'nı 1478 yılında inşa ettirmiş olan osmanlı padişahı 'fatih sultan mehmed'in dolaylı katkılarıyla, önce televizyon ekranlarında dizi olarak, sonrasında da beyazperdede film olarak karşımıza çıkmış ve çıkmaya devam eden görsel seridir görsel .. 'kardeşim olur mu öyle şey, ne alakası var' diyor olabilirsiniz .. siz de haklısınız elbette ama şakayı bir kenara bıraksak bile, yabana atılmayacak bir 'alaka' için lütfen aşağıya buyrun :

    amerikan televizyon dünyası, 1978 mayıs'ında, santa barbara (california) açıklarında düşen bir cessna 337 skymaster uçağının enkazında hayatını kaybeden 2 yapımcının haberiyle çalkalanır .. ölenler 'bruce geller' ve 'stephen gentry'dir .. görsel ..

    konu, 'bruce geller' ile alakalı olduğu üzere bir miktar kendisinden bahsetmekte fayda var görsel : 1930 doğumlu 'geller', psikoloji ve sosyoloji eğitimi gördüğü 'yale' üniversitesi'nden 1952 yılında mezun olur ve 1953'ten itibaren de çeşitli şov ve dizilere senaryo yazmak suretiyle televizyon endüstrisine, arka planda, ismi pek duyulmadan hizmet eder .. ta ki tv dünyasındaki şöhretine ulaşacağı 1966 yılına kadar ..

    hani bir film izlersiniz ve dünyanız değişir ya .. gerçekten de 'bruce geller', 1964 yılında, dünyasını tamamiyle değiştirecek bir film izler ve filmin konusundan ilham almak suretiyle bir dizi senaryosu yazmaya başlar .. izlemiş olduğu film, eskiden bir saray olan bir müzede yapılacak olan bir soygun ve soygunu gerçekleştirecek olan profesyonel mücevher hırsızı bir çift ve bu çiftin bir araya getirdiği bir alarm uzmanı, bir sirk akrobatı ve hasbelkader bu gruba dahil olmuş olan basit bir dolandırıcının hikayesini anlatmaktadır .. fazla uzatmadan sadede gelirsek film, 1964 yılı yapımı, yönetmenliğini 'jules dassin'in yaptığı ve 'en iyi yardımcı erkek oyuncu' dalında 'peter ustinov'a oscar kazandıran 'topkapı'dır görsel ..

    bruce geller'ın, filmden ilham alarak oluşturmaya başladığı dizi senaryosu için ilk başlarda düşündüğü isim 'briggs squad' (briggs'in takımı) .. emekli bir yarbay ve onun komutasında, her birinin farklı yeteneği olan eski özel harekat askerlerinden oluşan bir görev gücünü konu alıyor öncül taslak .. fakat yapımcı şirketle konuyu istişare ettiği süreçte senaryo, geçmişleri belli olmayan ama ana konunun, devlet yararına yapacakları işlere odaklanmış ama eğer kimlikleri ortaya çıkarsa devlet tarafından tanınmadıkları ilan edilecek olan ve bünyesinde dişi unsurlar da barındıran bir grubun hikayesine evriliyor ve sonuçta yapımın ismi canlanıyor : mission : impossible .. 1966-1973 yılları arasında yayınlanmış olan dizinin, efsane bir lalo schifrin bestesi olan intro müziğinin başlangıcında kibriti ateşleyen eller, dizinin yaratıcısı bruce geller'a ait görsel .. 1969 - mission impossible intro

    yıllar yıllar sonra, yapım haklarını satın alarak, senaryoyu bir film serisine dönüştüren tom cruise, ilham kaynağı olan 'topkapı' filmini hiç anmıyor mu ? elbette anıyor .. brian de palma yönetmenliğinde çekilen, serinin ilk filminde, tom cruise'un cia merkezinden ajan listesini çaldığı sahne, aslına bakarsanız 'topkapı' filminin son 20 dakikasında topkapı sarayı'nda yapılan soyguna bir saygı duruşu görsel görsel ..

    mission : impossible haricinde birçok filme ('ocean's eleven' da dahil olmak üzere) ilham kaynağı olan ve 1960'lardan mükemmel istanbul manzaraları içeren 'topkapı' filmini türkçe altyazılı izlemek istiyorsanız : topkapı - türkçe altyazılı

    kaynak : nytimes, imdb, en.wikipedia, youtube, mercuire.blogspot, newspapers.com, filmaffinity, spymovienavigator .. türkçe kaynak kullanılmadı ..
  • malum helikopter sahnesinin net olarak başını yediği filmdir.

    --- spoiler ---

    tamam kurguyu tünel üzerinden yapmış olabilirsiniz ancak neden helikopter be sayın de palma. ne bileyim, cross motoru sok, minibüs sok, planör sok, uçak sok... ulan denizaltı bile olurmuş. kontrolü asla mümkün olmayacak tek aracı sokmuş adam resmen. normalde bile imkansıza yakınken, hızlı trene bağlı haldeyken karşı raydan başka tren falan geliyor bir de...

    --- spoiler ---

    helikoptersiz 7/10, helikopterli 6/10lık filmdir.
  • az önce star'da tren sahnesini izlediğim 90'lar klasiği. 96'da sinemada gösterildiği ilk gün izlemiştim. televizyon dizisi ile sinema serisi arasındaki geçiş filmi. dizinin hayranları soğuk savaş sonrası jim phelps'inden memnun kalmamışlar ama. dizide rollind hand'ı oynayan martin landau'da baştaki ekibin tek seferde yokedilmesini sevmemiş. saatte 200 mil hızla giden tren sahnesinde tom cruise'un yüzünün esen rüzgarın hızıyla süpürüldüğü bölüm, gerçek boyutlu bir modelin üzerinde rüzgar makinesiyle çekilmiş. cruise onu düşürebilecek kadar güçlü bir rüzgar estirecek avrupa'da türünün tek örneği makineyi arayıp bulmuş. gerçekçiliğini bir kenara bırakırsak sinema tarihindeki heyecan anı kutsal hazine avcıları'ndaki kamyon kovalamaca, terminatör 2: kıyamet günü kanal sahnesine denktir. brian depalma etkisiyle hitchcock dokunuşlarıda barındıran en iyi casusluk gerilimlerinden.
  • halen oturup keyifle izleyebildiğim aksiyon filmi serisidir. küçükken de izlerdim. sahi nereden izliyordum onu hatırlamıyorum. ama mesela şu soundtrack'ine bayılırım. yanılmıyorsam 2. filmin soundtrack'iydi bu

    2:10 civarlarında müziğin girdiği bir yer var, yolda açarsam orası denk geldiğinde kullandığım b segmenti araç bir anda super sport'a dönüşüyor o kadar diyeyim

    edit: evet yanlış hatırlamıyormuşum. mission impossible 2 filminden. hatta şu sahnesinden. neden bu kadar aklımda kalmış, tom cruise abimiz maskeyi çıkardığı anda bir de bu gaz müzik girince ben elimdeki kumandayı dağlara taşlara fırlatıp "amınıza koyduk ulaaaan" diye bağırdığım için babam beni kovalamıştı evde ahahahahahaha
hesabın var mı? giriş yap