• bugün edindiğim ve büyük bir heyecanla dinlediğim, dinlerken de heyecanımı kaybetmediğim, 10 yıl sonra çıkan yeni pentagram albümü.

    her şeyden önce ses kalitesi olarak aşmış bir albüm olduğunu söylemek lazım. artık kayıtlarda nasıl pedallar, mikserler vb kullandılarsa, ben daha önce türkiye'de bu kadar berrak bir rock/metal albümü dinlediğimi sanmıyorum. pentagram'ın türk rock/metal camiasında hemen her açıdan öncü grup sıfatını bunca yıl sonra da koruduğunu görmek, pentagram'ın bizler için ne kadar önemli bir grup olduğunun ve beklentilerimizin boşa çıkmadığının bir ibaresi iken, diğer taraftan "niye böyle başka grubumuz yok bizim?" diye de sordurmuyor değil.

    herkesin aklında ufak da olsa bir soru işareti olarak duran bir unsur ise, murat ilkan'ın rahatsızlığı dolayısıyla gruptan ayrılmasının ardından yerine gelen gökalp ergen'in performansı tabii ki. samimiyetle söylüyorum ki, murat ilkan'dan farklı olmakla beraber, ergen'in vokali zerre sırıtmıyor ve kesinlikle çok başarılı. albümde hem pentagram'ın alışık olduğumuz anadolu ezgilerini barındıran şarkılarda, hem türkçe sözlülerde, hem de yeni nesil şarkılarda, şarkılara cuk oturmuş bir vokal sağlamış. pentagram gibi bayrak bir grubun bayrak vokali murat ilkan'ın boşluğunu doldurma konusunda bu kadar uyumlu olması, hem grup, hem dinleyiciler için çok güzel bir olay.

    albümün içeriğine gelecek olursak, fazla uzatmadan söyleyeyim. ben çok beğendim. şaka maka, bir çıktığı tarihte lise birinci sınıftaydım yahu. geçen yıllar uzadıkça, insan ister istemez korkmaya başlıyor. "ulan" diyor, "ya eskisi gibi olmazsa?". ancak albümün ilk dakikalarından itibaren bu korkularım silindi gitti.

    albüm bir'in 10 yıl önce bıraktığı yerden devam ediyor gibi. özellikle ilk iki şarkı sand ve now and nevermore, pentagram'ın "altın çağı"nda tutturduğu anadolu ezgili heavy metal parçalarından esintiler taşıyor. ancak kendini tekrar eden bir halde değil. ardından gelen parçalar ise yavaş yavaş tarz değiştiriyor ve çeşitli tatlar sunuyor. örneğin albümün üç türkçe sözlü parçası geçmişin yükü, doğmadan önce ve uzakta, heavy metal tonları barındırsa da daha çok, sert rock parçaları gibi. ancak bunu kötü anlamda "yumuşadılar yeaa" tarzında söylemiyorum. memleketin belki en köklü metal grubunun halen yeni bir şeyler denediğini görmek çok güzel. bunun dışında beyond insanity ile grubun hafiften trail blazer dönemine selam çaktığını söyleyebilirim. albümde geri kalan parçalar, wasteland, it's dawn again, disturbing the peace ve apokalips ise birbirinden güzel, birbirinden güçlü ve pentagram'ın yeni dönem tarzını yansıtan çatır çatır şarkılar.

    sözün özü, şu anda üçüncü kez dinliyorum ve her defasında kulağıma daha güzel geliyor. yıllar sonra beni hayal kırıklığına uğratmadıkları için babalara buradan teşekkürlerimi yolluyorum. umarım bir sonraki albüm için yine arayı açmazlar.

    not: albüm buradan dinlenebiliyor: http://grooveshark.com/#!/album/mmxii/7805220
    ancak internetten dinleseniz de, gidip almanızı söylememe gerek yok sanırım.
  • bence son çıkan 2 albümden çok da farklı olmayan bir albümdür.

    hiç zannetmiyordum ama murat ilkan'ın yeri çok çok iyi doldurulmuş ama gördüğüm odur ki asıl problem demir demirkan'ın yerinin doldurulamıyor oluşudur. anatolia'da her şarkı bir diğerine benzemiyor ve çan eğrisi gibi giden albümün tansyonu behind the veil ile her bakımdan zirve yapıyorken son 3 albümdür daha sabit bir yol izliyor. kısaca mükemmel bir albüm değil bayık şarkılar var ama canavar gibi şarkılar ve hareketler de var. baştan sona dinlenecek bir albüm değil.

    sound'la ilgili bir kaç yerde ritmin solonun üstünü kapatması yorumuna katılıyorum; rahatsız edici, yer yer basslar hiç ama hiç duyulmuyor(alt frekansları iyi duyarım ben!), davul soundu pentagram tarihinin en başarılısı.

    şarkı sırası yorumuna da katılıyorum. gerçekten çok kötü başlıyor.

    9 yıl bekledikten sonra çok kötü olmuş gibi yorumları boş verin.. dua edelim de yakın zamanda bir kaç albüm daha çıkarsınlar da kendilerini bulsunlar, cidden paslanmışlar gibi geldi bana.

    edit: disturbing the peace ve geçmişin yükü canavar olanlar.
    edit2: düşünüyorum da memlekette o kadar iyi çalan adam olmasına rağmen 9 senedir kurban'ın baş yapıtı sahip dışında bu kulvarda cidden bir alternatifleri yok. ya birileri kendini duyuramıyor ya da cidden yaratıcılık denilen şey çok azımıza bahşedilmiş veya olanı da körelmiş. benim ve diğer insanların bu albümü çıkmasından 3 gün sonra neden fellik fellik aradığına daha güzel bir yorum getiremiyorum.
  • bu albumle beraber eski pentagram'i arayan ya da sound'u herhangi bir baska gruba benzetmeye calisan cok olacaktir ama hepsi de ayri ayri got olacak.

    evet, belki bir yok ama muhteviyati acisindan gecmisin yuku var. ne bileyim, sonsuz yok ama uzakta var. behind the veil yok ya da atiyorum bir fly forever, fall of a hero yok..

    benzetemeyecek kimse eskiye, benzetemeyecekler kimseye. pentagram her zamanki gibi bambaska, her zamanki gibi apayri.

    tek endisem, 93-95 veya daha sonraki yillarda dogup da pentagram'i sadece bir ile taniyan sacma sapan veled-i zinalarin 'yea murat ilkan gitti ya simdi, olmamis aga yeaagaaeaag' yorumlari. durduk yere tecavuzcu olmayalim.

    "hanimlar beyler, konserimiz az sonra siddetli ve de gurultulu sekilde icra edilecektir, lutfen sivilceli bebelerinizi pistten aliniz yahut kulaklarini kapatiniz..."
  • onu bunu bilmem ama şu anda geçmişin yükü şarkısına geldim ve bittikçe başa alıp dinliyorum. bir türlü ileriye gidemedim lan. cesaretimi toplayıp gideceğim.

    açık olmak gerekirse, bu kadar psikopat bir albüm beklemiyordum. ve gökalp ergen'e buradan "helal olsun sana helal olsun" tezahüratları yapmak geliyor içimden hiç sevmesemde bu bağırışı. müthiş bir albüm olmuş, elinize sağlık babalar.

    ama burukluk var mı? olmaz mı be, olmaz mı. unutmadık seni murat ilkan.

    unutmadan : orjinal alın, ayıptır.
  • yerildiği kadar kötü bulmadığım, hatta bırak kötüyü, gayet giderli bulduğum albüm. gerçekten, eleştiriler biraz fazla sert sanki.

    on senedir albüm yapmamış bir grup, üstüne vokalist değişmiş. murat ilkan gibi bir vokalden sonra ne yapsalar birşeyler geri tepecekti de, bu kadar olacağını düşünmezdim. hem albüme, hem de pentagram'a biraz zaman tanımak gerekiyor. hayır, bir anatolia ya da unspoken mı bekleniyordu? reunion konserinden beri "pentagram hep aynı şeyleri çalıyor." diyen de bizler değil miydik? farklı birşey yapmış adamlar işte.

    genel olarak şarkılara bakarsak, power metal'e yakın bir çizgi izleyen pentagram'ın artık olmadığını görebiliriz. bu tamamen murat ilkan'ın yokluğu ve yeni vokal gökalp ergen'in vokal tarzının yatkınlığına bağlı bir durum. ilk iki şarkıda yine son on beş senedir olan pentagram çizgisi devam ettirilmiş diyebiliriz. sand ve now and nevermore, hem ergen'in, murat ilkan tadı verdiği, hem de oryantal melodilerle bezenmiş klasik pentagram melodilerinin kullanıldığı şarkılar olmuşlar. fakat, üçüncü şarkı, geçmişin yükü'nden itibaren albümün çizgisi değişiyor ve albüm heavy metal ve thrash metal sınırlarında gezmeye başlıyor. beyond insanity ve wasteland, thrash metal etkisinin yoğun olarak görüldüğü ve gökalp ergen'in vokal olarak farklı yanlarını gösterme şansı bulduğu iyi şarkılar. türkçe şarkılar biraz daha alternatif yapıda kurulmuşlar ki bu yaklaşıma kulp bulmaya gerek yok, bu adamların da bir şekilde piyasada görünmesi lazım ve piyasada kapışacak şarkılar gerekiyor. geçmişin yükü, söz ve müzik olarak gayet iyi bir parça, doğmadan önce'de iyi bir single olacak potansiyeli taşıyor. it's dawn again'de güzel solosu ve duygusal melodileriyle öne çıkan bir parça, kapanışı yapan apokalips'i de melodik olarak gayet başarılı buldum, kapanışı da hafif jam tadında, güzel bir hareket olmuş.

    tarz bütünlüğü açısından biraz dağınık bir arayış albümü mmxii ve bunu doğal karşılamak gerekiyor çünkü pentagram, yeni vokaliyle yapabileceklerini görmek istemiş. albüm, grubun geçmişinden olduğu kadar, gelecekte takip edeceği yöndende izler taşıyor. sertlik açısından yumuşamış bulunabilir ama yıl olmuş 2012, hala sert iyidir mantığında değerlendirme yapanları anlayamıyorum. sonuçta pentagram gidip emre aydın-vari ultra ağlak ürkek pop rock yapmamış, hala cayır cayır bir müzikle yoluna devam ediyor. gökalp ergen'i de bu albüm bazında tatmin edici buldum, gelecek albümlerle birlikte grupla uyumunu daha da arttıracaktır. albümdeki sıkıntılar ise, herkesin dediği gibi prodüksiyon ve bu alemin en canayakın insanı cenk ünnü'nün biraz tekdüze kalmış davulları bence de... prodüksiyon, daha dolgun, etli butlu olabilirdi, bazı yerlerde gerçekten fazla çıplak ve zayıf kalıyor. cenk abiyi ise tabii çok seviyoruz ama biraz daha atraksiyonlara girseydi, az biraz powerstage, rotten dogs günlerinden esintiler sunsaydı, daha da güzel olurdu sanki...

    kısacası yermeye gerek yok, gayet iyi bir albüm. anatolia ya da unspoken olmayabilir ama pentagram markasına yakışacak bir iş.
  • genellikle insanların beklentilerini karşılamamış albümdür. bu görüşlere katılmasam da, 10 sene önce ardı ardına çıkan unspoken ve bir albümlerinden sonra geçen 10 yıllık hasretin etkisiyle bu hayıflanmaları mazur görebiliriz.

    fakat bu albüm pentagram'ın zirve albümü unspoken kadar olmasa da en az ''bir'' ve ''anatolia'' albümleri kadar iyi bir albüm bence. zaten bu olgun delikanlılardan bir unspoken daha beklemek pek de mantıklı değil. o bir zirve albümüydü, dünya üzerinde tüm grupların bir zirve albümleri vardı, ve uspoken düzeyinde bir albüm yapmak bırakın türkleri, yabancı pek çok grubun bile harcı olmayan bir şey. o albümün bir türk grup tarafından yapılmış olması, o hedefin kolay ulaşılabilir adledilmesini, küçümsenmesini gerektirmiyor. o albümde pentagram, ''a sınıfı'' bir albüm yapmıştı, ki dediğim gibi bu hiç bir grup için kolay bir şey değil, en baba gruplar için bile...

    fakat dediğimiz gibi, ''unspoken' ve ''bir'' ardı ardına çıkmıştı. şu anda pentagram grubunun yavaşlığından, albüm çıkarma hızından, üşengeçliğinden şikayetçi olan herkes için rüya gibi günlerdi. ondan sonra 2008 yılındaki 20. yıl girişimleri, konserleri, tekrar o eski hava yakalandı, insanlar beklenti içine girdiler. zaten 2008 yılındaki bu olaylardan sonra yeni bir albüm bekledi insanlar. grup da bunu onayladı, en kısa zamanda çalışmalara başlıyoruz filan dendi. o en kısa zaman 4 yıl oldu. 4 yıldır bu albüm bekleniyor. bu süreç içinde tabi murat abimizin şanssız olayları filan oldu, bu inanılmaz biçimde etkiledi grubun hızını, zaten sindire sindire albüm yapma gibi güzel fakat bizim için oldukça zor bir alışkanlıkları var. bu süreçte beklentiler inanılmaz yükseldi, zaten ''pentagram'' ismi duyulunca oluşan devasa beklentiler daha da büyüdü.

    şimdi de 2012 yılında bu albüm sunuldu bize. gayet derli toplu, yine üst standartlarda, iyi bir albüm geldi. dediğim gibi en az ''anatolia'' ve ''bir'' kadar iyi bir albüm bu. tek handikapı, aç kurtlar gibi bekleyen pentagram dinleyicisini, şarkı adedi ve albüm uzunluğu konusunda tatmin etmiyor oluşu olabilir. diyoruz hep, pentagram sindire sindire, iyice süzgeçten geçire geçire albüm yapar ama bu kadar sindirmeselerdi keşke, bir kaç tane daha şarkı dinleyebilseydik. şarkılar kalite olarak beni tatmin etse de, sevindirse de albüm hemencecik bitiyor, sarkı sayısı az, bir 12-13 olaydı dadından yinmezdi.

    belki bir diğer handikapı da türkçe şarkıların ingilizce şarkılardan daha vasat kalışı da olabilir. bana göre tabi, zevkler ve renkler you know... onu okadar dillendirmeyeyim.

    velhasıl güzel albüm, iyi albüm, beğenmeyen kişiler de yavaş yavaş alıştıkça beğenmeye başlayacaklardır diye düşünüyorum. hayırlısı...
  • yillardir beklenen kavusmaya verilen isimdir. turlu turlu harf oyunu yapacak eglenceli ergen arkadaslar cikacaktir tabii bu albumun adindan dolayi ancak herkes sabah aksam dinleyecek, o ayri mesele.

    cikis tarihi tam olarak netlesse de artik kanserden olmesek.. "nisan sonu" tabiri korkutucu geldi bana, her an ertelenebilirmis hissi doguruyor hep. paramiz hazir ama, her turlu alacagim bu albumu...

    hadi be ulan. hadi be.
  • çevremde albümü dinleyen bir çok kişiyi tatmin etmemiş olsa da bence abartıldığı kadar kötü olmayan bir pentagram albümü. yalnız şu bir gerçek ki sound açısından fazlaca bir değişim söz konusu. bu albümü pentagram adını vermeden dinletseniz sololar gelene kadar - gökalp ergen faktörü ile birlikte - bir the climb albümü sanabilirdim. o derece değişik. anatolia ve unspoken ile gelen o güzelim aksak ritmlerden eser yok. yine eskiye nazaran ton açısından biraz yumuşamış bir pentagram var bu albümde. çok farklı bir yapıda bir albüm dinlediğimi itiraf etmeliyim. daha açık bir şekilde söylemek gerekirse trail blazer sonrası anatolia, değişimi nasıl kafalara vura vura hissettiriyorsa mmxii de aynı etkiyi yaratıyor. bu haliyle pentagram'ın müziğinin durağan olmadığını ve değişim gösterdiğini ifade etmek yanlış olmaz sanırım. bu sürekli değişim hali, benim fazlasıyla hoşuma gidiyor. özellikle bu açıdan değerlendirildiğinde albüme kötü demenin haksızlık olduğunu düşünüyorum.

    yine gökalp ergen'in vokallerine yapılan bir çok haksız eleştiriye denk geldim. bence paşalar gibi söylemiş. hiç yadırgamadım. neden murat ilkan tarzında söylemesi gerektiğini düşünüyor insanlar anlamıyorum. fazlasıyla gereksiz bir karşılaştırma ve fazlasıyla gereksiz bir beklenti.

    şahsi kanaatim, metal dinleyicisi bu kadar bağnaz olmamalı. albüm muhteşem değil, kabul ama gökalp'ın vokali de kötü değil. hem de hiç kötü değil.

    açıkçası benim için "unspoken" vazgeçilmez bir pentagram albümüdür. hatta başucu albümlerimden biridir. o derece severim. unspoken'ı dinlerken ben hala o albümü yaşıyorum desem yalan olmaz. bu albümün en eksik tarafı bence ona benzer bir duyguyu verememesi. kabul etmeliyim ki bazı şarkılarda sanki grubun stüdyodaki provasını dinliyormuşum gibi geldi. örneğin uzakta gibi oldukça basit ve yavan bir şarkının bu albümde yeri olmamalıydı diye düşünüyorum. yine de "disturbing the peace", "apokalips", "beyond insanity" gayet başarılı şarkılar bence.

    albümde grup elemanları haricinde turgut berkes ismi öne çıkıyor. öyle ki 3 şarkının söz yazımında katkıda bulunmuş. bunlar, now and nevermore, it's dawn again ve apokalips isimli çalışmalar. bu arada ilhan barutçu, neyi ile 2 şarkıda eşlik etmiş. (sand ve "now and nevermore") fakat eski albümlerdeki kadar beni etkilemediğini itiraf etmeliyim. anatolia ve unspoken'dan ilhan barutçu katkısını çıkarınca apaçık bir şeyler eksik kalır. bunu fazlasıyla hissedersiniz fakat bu albümde olmasa da olurmuş gibi bir etki yarattı bende.
    ayrıca kerem özyeğen, ozan tügen, yavuzcan çetin, ketche, sarp paçal kartonette göze çarpan isimler arasında.

    son olarak albüm kartoneti içerisinde küçük ama fazlasıyla etkili bir hikaye olduğunu belirtmeliyim. turgut berkes'i ilk etapta açıklamaları okuyana kadar tanımadım. fotoğrafları mehmet turgut, hale utangaç ve bilal eroğlu çekmiş. kesinlikle albümü alıp görmenizi öneririm. çıkış klibi keşke burada anlatılan hikayeyi anlatıyor olsaydı demekten kendimi alamadım doğrusu. çok daha etkileyici olurdu.
  • gecmisin yuku altinda ezilen herkesce yerden yere vurulan album. peh, bu sozluk ne metallicalar ne megadethler batirdi. takmayin kimseyi dinleyin, dinletin.
  • 2012'de orijinal cd aldıracak olandır.
hesabın var mı? giriş yap