• bir çok dizinin zaman zaman yönetmenliğini yapmış gabriel garcía márquez'in oğlu rodrigo garcia'nın yönetmenliğini ve senaristliğini üstlendiği film. aralık 2010 tarihinde çıkması planlanıyormuş. 3 kadının merkezinde yer alan drama; biri 35 yıl önce çocuğunu evlatlık olarak veren 50 yaşında ki bir kadın ile bu çocuğu evlat edinmek isteyen bir kadın arasında geçecekmiş. son olarak passengers ile tribünlere oynayan rodrigo garcia 2005 yılında ise fathers and sons'un da senaristliğini ve yönetmenliğini üstlenmişti. daha önce nine lives ile kadın merkezli bir film yapan rodrigo garcia yeni filminde de umarım nine lives'de ki başarısını gösterir. şu anlık açıklanan kadroda naomi watts, annette bening ve kerry washington gibi yıldızlar var.
  • 30 temmuz 2010'da vizyona girecek olan rodrigo garcia filmi. film dram türünde.

    alıntı: http://www.mefallit.org/anneler-ve-kizlari.html
  • tanrının işine akıl sır ermez, temalı film. güzel.
  • "time comes the most" diyor bir yerinde. yani en önemlisi, birlikte geçirdiğin zaman.
  • hüngür şakır bir film. konu itibariyle juno' yu hatırlatsa da işleniş tarzı çok farklı. kesişen hayatlar itibariyle bildik bir yöntem olsa da hayat da öyle olduğundan inandırıcılığından bir şey kaybetmiyor. oyunculuklar çok başarılı.
  • hüngür şakır izleyip de sonunda yapımcılar arasında alejandro gonzalez inarritu ismini görünce that explains alot dedim içimden, adam illa buluyor böyle neşemizin içine edecek filmleri.
  • türkçeye "anneler ve kızları" adıyla çevrilmiş. bölünmüş ve uzak düşmüş ailelerin dramları üzerine etkileyici bir film. inarritu etkisindeki tüm filmler gibi iyi ve kötü garip bir denge ile birbirine bağlı...
  • bundan 3 yıl ve daha fazlası önceydi. o gün her şeyin bittiğini hissettim. sanki yaşamımın cenaze törenini izliyordum ve ardından el sallıyordum.
    bir süre de böyle devam etti. yaşamım sona ermiş(!) bile olsa olsa, hayatın kendisi devam akışına devam ediyordu.
    beni bu kadar sabırsız yapan her şey işte bu devam sürecinde gelişti.
    aslında farkında ola ola gittiğimi sanıyordum; sabırsızlığımın, acelemin, paniğimin, endişe ve tasalarımın... gayet farkındaydım işte her şeyin, sözde.
    ancak bu filmi izledikten sonra, uykum kaçtı düşünmekten. farkında olmak ve hissetmek birbirinden başka şeyler, sadece farkında olarak çözüme ulaşmak mümkün değil. biraz hissetmek ve kendi hikayemizin içine girmek gerek.
    hikayemin içine girebilirim, müdehale edebilirim, belki bunun için bu filmin etkisi gerekiyordu ve bu film kendime karşı tahammülümün bardağını taşıran son damla oldu.

    genellikle anne - evlat kavramlarına üzerine ilerleyen ve eminim ki onlarca alt metin çıkarılabilecek bu film benim için bir anne - evlat ilişkisinden farklıydı.
  • 7.2 almış bir filme yakıştıramadım, fazla klişeydi. her şeye ağlayıp zırlayan beni bile etkilemedi. hatta sıkıldım fazlasıyla ne bulmuş insanlar bu filmde anlayamadım. olmamış.
  • filmi izledikten sonra bir sitede bir kişinin "naomi watts'ın her noktası görünüyor olum" (bu kibarca aktarılmışı) şeklindeki yorumunu gördüm. o adamın yüzeyselliğine kızmadım da bildiğin üzüldüm ya. yazık dedim, film bitince hiç mi annesi aklına gelmemiş, hiç mi içi acımamış.
    neyse... velhasıl izledikten sonra anneye sımsıkı sarılınması gereken film.
hesabın var mı? giriş yap