• 2000 yılında radyo d'de iken yunan bir hostes kadın bağlandı yayına, olimpik hava yollarında çalışıyormuş, 3 gün istanbulda 4 gün atinada yaşıyorum vs. diyordu.muhabbetin bir yerinde muzo , sizin bir adada çıplaklar kampı varmış, nasıldır,nerededir, gelebilir miyiz? vs. diye soruyordu. kadın türkleri küçümser bir hava ile var ama sizi almazlar falan diye laf sokmuştu. muzo safa yatarak , bizde nereye yakın bu ada diye sorunca, kadın bodrum-turgutreisin karşısı falan demişti. muzo da doksana çakarak, o kadar da uzak değilmiş, ben bodrumdan oraya benimkini uzatırım, hepinize yeter diyerek kadını yollamıştı. seneler geçti hala unutmadım yarım yarım yarılmıştım.
  • yayının ilk saati konuşmak isteyenlerin telefon numaraları alınır ve sohbet kısmına geçince muzo tarafından aranırdı. sanırım 1999-2000 yılıydı amerika'dan biri bağlandı, amerika'da mekanlarda şarkı söylediğini, yayına da türkiye'deki sevgilisinin ısrarıyla katıldığını söyledi. muzo tabi her zamanki muzırlığıyla adama takılmaya başladı. sevgilin sana çok güveniyor galiba, aldatmıyor musun oralarda sevgilini dediğinde adam asla yapmam gibi şeyler söyledi. bunun üzerine muzo, gay misin yoksa diye takılmıştı.

    şimdi en önemli kısma geliyorum, bağlanan kişi tarkan'dı. sanırım eski sevgilisi bilge öztürk muzo hayranıydı ve onun zorlamasıyla yayına bağlanmıştı. konuşmaya başladıklarında sesinden, anlattıklarından tarkan olduğunu farketmiştim ama muzo'nun bunu anlamaması ve tam da tarkan'ın o sıralar malum fotoğraflarla başının ağrıdığı dönemde konuyu gay misin seviyesine getirmesi çok kötü bir tesadüf olmuştu, adam belki de ben tarkan'ım diyecekti ama muzo öyle bir girdi ki diyemeden kapattı *

    tabi o dönem internet yaygın değil, çevremde de muzo dinleyen yoktu. kimseyle paylaşamadım bu durumu 18 yıl sonraya kısmetmiş.*

    edit:imla
  • özetle:

    güldüğünüz günler, ağladığınız günlerden fazla olsun. allah rahatlık versin türkiye'dir.
  • kendisini 1998 yilinda dinlemeye baslamistim. o zamanlar formunun zirvesindeydi ve hazir cevapliligiyla bana "huysuz virjin" karakterini canlandiran seyfi dursunoglu'nu hatirlatiyordu. her gece radyo programini dinlemekle kalmiyordum ayni zamanda kasede kaydedip ertesi gun okula goturuyordum ve okulda 3-4 arkadas hep beraber dinliyorduk. sonra ben abd'ye tasininca o kasetlerin hepsi kayboldu. rtuk muzo yuzunden defalarca radyo d'yi kapatmisti ve o donemde o da rtuk'ten bahsederken "aman ust komsumu kizdirmayalim" diyordu. o donemde radyoda beraber calistigi beyaz, fatih altayli ve okan bayulgen'e de iyi giydiriyordu.

    2001 gibi henuz 16 yasindayken programini aramistim ve normalde 18 yasinin altindakilerle konusmamasina ragmen benimle epeyce konusmustu. o geceki son arayan ben oldugum icin 10-15 dakika konusmustuk. telefonlari "cuce" ismini verdigi bir yardimcisi bagliyordu. bir hafta sonra yeniden aramistim (normalde bir aradiktan sonra 6 ay aramaya izin yoktu ama farkli bir telefonla aramistim) ve bu sefer yine konusmustuk ama bu kez 5 dakika konusabilmistim. bir ara kadikoy'de stand up gosterisi vardi ama ona stand up diyenlere kiziyordu ve israrla "bu bir stand up degil oyun" diyordu. ogrenciler gelebilsin diye fiyatlari epeyce uygun tutmustu. bir de evli ve cocuklu oldugu halde ozel hayatindan asla bahsetmiyordu ve kendisini arayan bir cok kadin kendisini bekar zannedip sulaniyordu. evli oldugu cok sonradan ortaya cikmisti. bir ara askere gidip gelmisti ve o donemde programinin eski bolumleri yayinlaniyordu. o donemde kendini cokca ozletmisti.

    hatirladigim kadariyla muzo 1999 yilinda depreme kadar muthis bir performans gosteriyordu ve 1999 icin onun altin yili denilebilir ama depremden sonra cok etkilendiginden olacak bazi konularda daha cekingen davranmaya baslamisti. o donemde kufurleri ve cinsel hikayeleri epeyce azaltmisti. 17 agustos'tan sonra gelen 12 kasim depremi de tam da kendisinin memleketi olan duzce'yi vurmustu ve bu da onu epeyce etkilemisti. bir donem programina neredeyse hic konuk almiyordu ve sadece deprem haberlerini okuyordu. depremden sonra toparlanmasi 1 yil kadar surdu. 2002 veya 2003 gibi radyo d'den ayrilmisti ve ben de yurtdisina ciktigim icin dinlemeyi birakmistim. 2006 gibi universite okurken internetten dinlemeye baslamistim ama arada saat farki oldugu icin gunduz gozuyle dinlemek ayni havayi vermiyordu.

    sonradan kitabi cikinca turkiye'den kitabini getirtmistim. artik yasinin getirdigi bir olgunluk da vardi ve eskisi kadar firlama degildi. onunla beraber biz de yaslandik. bir ara kendisine ozenip radyo-televizyon okumak istiyordum ama psikoloji okumamda da onun etkisi buyuk olmustur.

    simdi aklima geldi, su siralar cok meshur olan "kicima kas-goz cizsem bundan daha guzel olur" ifadesini ilk olarak o mu ortaya atmisti bilmiyorum ama yayilmasinda en buyuk rolu o oynamisti.

    bir sey daha hatirladim: programinda en sevdigim seylerden biri zaman zaman cok meshur assolist tribi yapmasiydi. mesela programin sonuna dogru "birazdan programdan cikacam, soforum beni eve birakacak, sonra ozel masajcim gelip masaj yapacak, gotume agda yaptiracagim ve sut banyosu yaptiktan sonra ipek yatagima yatip dinlenmeye cekilecegim" filan diyordu.
  • iki kez telefonla katıldığım, iki kez de izmir’de gösterisine gittiği program.

    sony walkman’im ve sadece 6 numaralı peograma kayıtlı 104 radyo d akla getirir.

    ortaokul ya da lise yıllarımdayım. annem muzo’yu dinliyorum, at gibi kişniyorum gülmekten ve sabah okula kalkamıyorum diye yasaklamıştı yatarken walkman’ı. ilk icadımı o zaman yaptım.

    yastık kılıfının altından kulaklıkları geçirip, tam kafamı yasladığımda denk gelecek şekilde koydum. kılıfın altına da walkman’ı. sesini o kadar hassas ayarladım ki, yastığa başını uygun pozisyonda koymadan radyonun sesini duyamazsınız. bu azmi lise yıllarımda gösterseydim bambaşka hayatım olurdu belki*

    dışarıya çıkacağım akşamlar, anneme teybe kaydettirirdim programı. defalarca dinlediğim programları var. dalai lama’nın mutluluk sanatı kitabını da ondan duyup, keyifle okumuştum.

    terbiyesizliğin aslında eğer iyi niyetliysen terbiyesizce bir şey olmadığını, arkadaşşarkısını, benden önceki neslin aşklarını, ilişkilerini, şarklarını hep muzo’dan öğrendim ergenliğimde.

    sana gönül borcum çok muzaffer güsar.

    çok güzel günler, çok değerli ufuklar açtırdın bana o iki oda bir salon evin küçük odasında.

    eyvallah.
  • radyo d zamanındaki o muhteşem yayınlarını, tam da ergenlik dönemlerimde keşfetmiştim ve senerlerce de vazgeçememiştim..zaten tüm dinleyenlerinin de katılacağı gibi, en güzel dönemleri o zamanlardaydı..daha yayınına kendisinin tuşla yaptığı "biiip" sansürü bile konmamıştı..program gece 00:00-02:00 arasıydı ve o iki saatin nasıl geçtiğini anlamazdım..özellikle yayın sonunda çaldığı şarkılar muhteşemdi.. (bkz: sezen aksu, zuhal olcay, leman sam, yeni türkü, barış manço vs) ve tabii aklımdan çıkmayan kalan efsanevi bir sürü diyaloga imzasını atmıştı..misal;

    muzo: beyfendi peki siz yakışıklı mısınız, kızlar size bakar mı ?
    adam: nasıl yani şimdi tam olarak ?
    muzo: yani diyorum ki bi albeniniz falan var mı ?
    adam: yani şuan yok..
    muzo: şuan mı yok..beyfendi nedir albeni ?
    adam: çikolata ?

    ahahhahahhahaha
  • -merhaba muzo naber (bir genç kız arar)
    -iyilik senden naber
    -falan filan erkek arkadaşım var falan filan
    -güzel evet....vs
    -(birden araya baba giriyor) gaapat orrospu çocuğu gapat.
    -tak !

    canlı yayın kesilir zira muzo gülmekten iptal olmuştur.
  • muzo ile yastık sohbeti'ni özlemiyor değilim.
    ergenliğe muzo ile girdim.
    ortaokulun sonlarında tanıştım, lise, üniversite, evlilik..
    oyunlarına gitmeye çalıştım.
    mutlu ediyordu.
    güldürüyordu.
    hiç olmasa içimizdekiler söylüyordu.
    müzikleri kaliteydi.
    emekçiydi.
    radyo d de ki efsaneydi o zamanlar hem radyo d hem muzo, iş arkadaşlarının hakları için istifa etmişti.
    sonrasında bir türlü istikrar sağlayamadı.
    radyo viva, tatlıses vs..
    şimdilerde haftada birgün trt radyodaymış ama yastık sohbeti değil..
    özledik be muzo..
    iyi ki varsın.
  • eleman muzo sayesinde kız tavladığını anlatmaya çalışmaktadır...

    - volla mufazzer ağabey, sayende oldu..."selamin aleykum" diyordum, sen "merhaba de ayı" deyince "merhaba" dedim. kızı tavladım ağabey
    - aman yapmayın...iş sadece merhaba demekte değilmiş bence...kendinize bu kadar haksızlık etmeyin...sizde de biraz albeni varmış yani...değil mi...
    - eee....ooo....ıııı
    [ kurdugu kopleks cümlenin dinleyici tarafından anlaşılmadıgını anlayan muzo]
    - albeni nedir
    [ her gece kesin bi kere bu tür terimler sorar, dinleyicinin bilgisizligini ortaya cıkarmak icin. hiç hoş değil ]
    - albeni...çukulatadır.
  • lisede yatılı okul gecelerinin eglencesi olmuş adamdır. tatillerde de kulaklıkla dinler ev halkınin beni yatiyor sanarken karanlık odadan gelen kahkaha seslerimle irkildiklerini biliyorum.

    2000 2003 zirve yillaridir.
hesabın var mı? giriş yap