• hikayenin icyuzu epey bilindik birsey ama ayrintilari ben daha yeni ogrendim:

    sanirim tevrat yorumunda butun hayvanlarin degil, "temiz" bilmemne hayvanlarindan birkac cift alindigi soyleniyormus. birkac duzine turden ibaret bu liste ve toplamda yaklasik 300 hayvana denk geliyormus. yani o kadar milyon canli turu oraya nasil sigar sorusunun da akillarinca cevabini vermisler.

    biliyorsunuz bir ara agri dagina dadanmislardi bu nuhun gemisi manyaklari. halihazirda agri daginda radar, sonar, lazer ve fazerle arama yapip birsey bulamamislardi. daha sonraysa, cia eskiden gizli olan bazi dokumanlari ve fotograflari halka acmis zaman asimindan dolayi, onlarin arasinda da ozellikle bir fotograf milletin cok ilgisini cekmis. ama ne kadar fason, ne kadar sacma bir fotograf anlatamam. allahin dusuk cozunurlukte cekilmis resmindeki golgeye bakip, geminin boyutlarina uygun bir iz diye ortaligi velveleye verdiler.

    boyut derken, eski ahitte gecen devasa boyutlari tabii, o zamanlarda oyle transatlantik ayarinda gemiyi tahtayla bok yapar nuh amcam. ama isin daha sacma tarafi, tahta cok cabuk curuyor. bunlarin tek umudu, bir buzulun icinde korunmus olmasi. fakat bu tip daglarda olusan buzullarda zamanla assagi dogru kayiyorlarmis. onca sene sonra, ayni buzulun ve cismin dagin tepesinde kalmasina imkan yok. sacmalik her halukarda tabii de, kaymagini yiyen oldukca daha dinleriz.

    bunlar isin eglencesi. nihayetinde bir mezopotamya efsanesini allayip pullayip pazarliyor essek sipalari. hikayenin esas oglani utnapishtim, uruk sehrinin krali. kendisi ayni zamanda tuccar ve zamane sumer geleneklerine gore kral bile olsan, borcunu odemezsen kolelestirilebiliyorsun. krali gelse tanimiyorlar, bu sumerliler boyle. eleman bilmemne nehrinde, sal ustunde mallarini tasirken yagmur bastiriyor, bunlar kayboluyorlar. simdi allahin nehrinde kaybolunur mu demeyin; zaten delta uzerinde olduklarindan, siddetli bir yagmur ve selle, butun etraf su altinda kaliyor, referans noktasi kalmiyor ortada. (simdiki salaklar da buna bakip, butun daglari yutacak kadar cok su varmis diyorlar; halbuki yeralti/yerustu tum su kaynaklarini toplasan boyle bir hacmin yanindan dahi gecmiyor) tahminler oyle ki, amcam ve ailesi kizildenize aciliyorlar farkinda olmadan. dini kitaplardaki versiyonunda suyun tuzlu oldugu icin icilebilir olmadigi buradan geliyor olsa gerek. ama telasa gerek yok, amcamin yaninda kasa kasa bira var, onlari iciyorlar. birkac gun sonra tufan dinince, guneyde bir yerlere ailecek ayak basiyorlar.

    simdi isin komik tarafi, nuhun gemisi bu degil, cunku hikaye burada bitmiyor. kral efendi sehrine geri donuyor; bircok kisi tufandan zarar gormus ama alacaklilar hesabi unutmamislar. bizimki her ne kadar tufanda kaybettim dese de, zamane ticari antlasmalarinda act of god maddesi bulunmadigi icin kolelik tehlikesiyle yuzlesiyor. bunun uzerine pilini pirtini, hayvanlarini alip sehrini terkediyor kral. yakin sayilabilecek baska bir diyara dogru yelken aciyor, iste asil nuhun gemisi de bu yolculukta kullandigi gemi. dunyadaki her hayvan turu dedigin de ali babamizin ciftliginden ibaret, yoksa neresine sokacak mavi balinayi, dev ahtapotlari, ejderhalari, unicornlari filan.

    tabii bunun tam olarak nasil efsaneye donustugu bilinemez ama tufanin, zamane kulturunu derinden etkiledigi muhakkak. o siddette birseyi kimse hayatinda gormemis, o yuzden dogal olarak tanrilarin gazabi, ihtiras, ask, entrika, ihanet dolu bir hikaye yazip, durumu anlamlandirmaya calismislar. (o vakitler sumer sehirlerinin ayri ayri tanrilari var ve ne zaman onemli bir olay olsa, bu tanrilari merkeze koyarak yorum yapiyorlar) zamanla tufanla birlikte, kralin kendisi de efsaneye donusuyor belli ki; daha da sonralari tufanin boyutlari abartiliyor. bu arada cilgin bilimadamlarimiz hakkaten o bolgede boyke bir tufanin olduguna iliskin kanitlar elde etmisler; yani birinin kicindan uydurmasindan ziyade, yasanmis bir olayin asirlar boyunca kulaktan kulaga, kulturden kulture gecerek futursuzca abartilmasi bu. hristiyanlığa geldigimizde ise artik hikaye cigrindan cikmis, gercekten fantastik bir hal almis, tahta kitligi ceken insanlar ahsap transatlantik yapmis.

    neyse efenim, hal boyleyken, bu nuhun gemisi ne agri daginda oluyor ne karadenizde, ne van golunde, ne de ege golunde. zira unlu kartograf suleyman demirelin dedigi gibi ege bir yunan golu deeldir, ege bir turk golu de deeldir, binaenaleyh, ege bir gol deeldir.
  • aslinda buyuk tufan basligina yazacaktim, ama entry'lerin cogu burada oldugu icin tercihimi degistirdim. tam olarak bilimsel bir entry oldugunu soyleyemem, beyin firtinasi daha uygun bir tanim olabilir. gelecekte arastirma yapilir da konuyla ilgili bilimsel bulgular elde edilirse, buraya eklerim.

    buyuk tufan, insanligin gecmisinden kalma cok eski bir global felaket anisi; daha dogrusu, bu aninin eski dunyada kulaktan kulaga anlatilarak degismis sekli. dunya kulturlerinin hemen hepsinde gecmiste yasanmis buyuk bir sel felaketinden bahsedilir. bu felaketlerin kayitlarda bahsedilen zamanlari birbiriyle uyusmasa da anlatilanlar genelde yazinin bulunmasindan cok once gerceklesmislerdir. kayitli tarihin milattan once 4000 yilindan basladigini kabul edersek, 6000 yildan oncesine bakmamiz gerekiyor. ama once daha geriye, 20.000 yil onceye bakalim:

    20bin yil once dunya buzul caginin en ust noktasi olan last glacial maximum donemini yasiyordu. buzullarin denizden eksilttigi su, deniz seviyesini 120 metreden fazla asagiya cekmisti. peki bu zamanlarda dunya nasil gorunuyordu, birkac ornege baklim:
    - 20 bin yil once dunya(resim biraz buyuk): bu haritada en goze carpan yerler suphesiz endonezya ve avustralya veya o zamanki adlariyla sundaland ve sahulland. bununla beraber akdeniz, karadeniz, japon denizi, kizildeniz ve hatta meksika korfezi o zamanlar kapali ic denizler olarak gorunuyorlar. peki o zamanlarda yasayan insanlar nereleri tercih etmis olabilir?
    - ayrintili ve basit buzul cagi bitki ortusu: haritalardan da gorulebilecegi gibi kuzey amerikanin dogu sahili, meksika korfezi, orta amerika, guney amerikanin kuzeyi ve sundaland ile sahulland o zamanin yasanilabilecek yerleriydi.

    dunyanin goruntusu boyleyken, bir baska durum daha sozkonusu; gunumuzde dahi insan yerlesimlerinin cogu deniz kenarlari ve nehir yataklari uzerindedir. o zamanki dunyada da, gelismislik seviyeleri ne olursa olsun, insanlarin deniz ve nehir yakinlarinda yasadiklarini varsayabiliriz. buzul cagi denince akla genelde buzullar ve magarada yasayan insanlar geliyor, halbuki yukarida bahsedilen yerlerde iklim sartlari gayet yumusak olabilirdi.

    20.000 yil onceki sartlara genel olarak baktiktan sonra, gunumuzden 19.000 yil once, dunyadaki iklim dengeleri degismeye, buzullar erimeye ve deniz seviyesi yukselmeye basladi. ilk 4000 yil hizli ve dengeli bir sekilde artmaktayken, gunumuzden yaklasik 15.000 yil onceye denk gelen bir zamanda, meltwater pulse 1a olarak adlandirilian ani ve hizli erime donemi basladi. bulgulardan ogrenilene gore 200-500 yil arasi bir zaman diliminde deniz seviyesi 20 metre yukseldi. peki butun bunlar olurken insanlar neler yasiyordu?

    (yasananlari tahmin etmeye calisirsak)
    dunyadaki buyuk degisimden haberdar olmayan, o zamanin tropik kusaginda yasayan insanlar ilk 4000 yilda yavas yavas denizden uzaga tasinmak zorunda kalmis olabilir ki o kadar zamanda deniz seviyesi, gorece az bir miktar olan 10mt kadar yukseldi. meltwater pulse 1a'nin baslamasiyla deniz seviyesi yukselirken bir yandan da daglarin ve tepelerin uzerindeki buz kutlelerinin erimesiyle insanlar iki taraftan gelen sel sularinin arasinda kalmis olabilir. bunlara ek olarak, buyuk sel baskinlarinin asil nedeni, bircok yerde de bahsedildigi gibi, yukselen deniz seviyesinin; akdeniz, karadeniz, japon denizi, kizil deniz, hazar golu ve meksika korfezine tasmasi olabilir. bu olaylar muhtemelen ayri zaman dilimlerinde, kacilamayacak hiz ve siddette gerceklesmis olabilir.

    meltwater pulse 1a'dan sonraki 6.000 yilda deniz seviyesi 80 metre daha yukseldi. felaketlerin ve sel baskinlarinin bazilari bu zaman diliminde de gerceklesmis olabilir. ama onemli olan; 7000 yil surdugu tahmin edilen hizli deniz seviyesi yukselmeleri sirasinda, yasanilabilir cografyalardaki ic denizlerin, okyanustan gelen tasmis suyun baskinina ugradigi gercegi.

    binlerce yil suren felaketler doneminden sonra hayatta kalmayi basaranlar, bu afetlerin bilgisini nesilden nesile aktardilar. tabii anlatirken bu buyuk degisikliklerin neden gerceklestigini mantikli bir sekile aciklayamadilar. her kultur kendi geleneklerine ve tecrubelerine gore olanlara bir aciklama getirdi ve binlerce yil sonra incelememiz icin bize kadar ulastirdi.

    eklemek istedigim birkac ayrinti daha var ama basligin iceriginin cok disina ciktigindan simdilik ozet gecip baska bir entry'de derinlemesine incelemeyi dusunuyorum.

    atlantis ve mu : eger tarihte boyle medeniyetler varolduysa ve denizin altinda kaldilarsa, bunun en mantikli aciklamasi bu sekilde yapilabilir. mu ulkesi sundaland veya sahulland'in sular altinda kalmis bolgelerinden birinde yukselmis olabilir. atlantis ise tahminen meksika korfezinin icinde, irlanda aciklarinda veya bugunku ege adalarinin oldugu yerde varolmus olabilir.

    eski medeniyetler: yazinin bulunmasindan onceki medeniyetler hakkinda cok az bilgimiz var, yazinin bulunmasi da 6000 yil oncesine denk geliyor. dunyanin yaklasik 6000 yil once deniz seviyesi/iklim dengesine ulastigini kabul edersek, bu iki gelisme insanlik tarihi acisindan nerdeyse es zamanli. peki bu yeni dengeden once nasil bir hayat vardi? tas devrinin nedeni, iklim kosullarinin insanligi gocebe hayata zorlamasi olabilir mi? tabii bu felaketlerin oncesinde yuksek teknolojili, yerlesik medeniyetlerin oldugunu one surmuyorum ama antik caglardaki medeniyetler seviyesine ulasmis olabilecekleri ihtimalini de yok saymiyorum.

    eski sehirler: entry'de verilen bilgiler isiginda, 18.000 yildan daha eski olan kulturlerin kalintilarinin, gunumuzde deniz veya okyanus olan yerlerin altinda olma ihtimali var. (tabii ki spekulatif bir dusunce ama arastirilmasi lazim; gunumuz dunyasinda deniz seviyesi 120 metre yukselse, medeniyetle ilgili kalintilarin cogu sularin altinda kalirdi.)

    ozet olarak gectigim son uc konuyla ilgili herhangi bir arastirma yapmadim, ilerde bu entry'yi edit'leyip amma sacmalamisim yae diyebilirim.

    ayrica one surdugum seyler kendi orijinal fikirlerimden degil, bircok arastrmaci tarafindan zaman zaman yazilmis ama pek dikkate alinmamis konularin bir araya getirilmesinden olusuyor.

    bilimsel calismalar:

    bu entry'yi yazarken atladigim; agassiz golu'nun olusumunun ve buzul barajlarin yikilmasiyla aniden okyanusa karismasinin, dunyadaki tufanlar devrine buyuk etkisi oldugu dusunuluyor. konuyla ilgili bircok bilimsel calisma var. ayrintilar icin (bkz: agassiz)
  • dinazorların tarihinde "nuh tufası" olarak bilinir. nuh'un tufasına gelmiş, gemiye yetişememişlerdir.
  • hakkında yazılmış en iyi kitaplardan biri william ryan ile walter pitman'a ait olanıdır. `istanbul boğazında, karadenizde büyük okyanusta, akdenizde yapılan araştırmaların raporlarının incelenmesi ile oluşmuş okuması zevkli ve ciddi iddalar içeren bir kitaptır.
    --- spoiler ---
    istanbul boğazının dibindeki saklı ırmaktan da bahseder
    --- spoiler ---
  • 6 000 kulturde 72 ayri dilde anlatilan mit.
  • karadeniz'in yüz metre kadar dibinde bronz çağına ait köylerin kalıntılarının bulunması, insanoğlunun tarih sürecinde "nuh tufanı" 'na benzer büyük bir sel felaketiyle yüzleşmiş olma ihtimalini güçlendiriyor. benzer köylere akdeniz ve ege'de kıyı şeridine yakın noktalarda rastlanması, black sea deluge theory olarak anılmakta (wikipedia linki) olan, karadeniz'in zamanında bir gölken akdeniz ile birleşmesini kurgulayan senaryoya daha fazla kredibilite kazandırıyor.

    ancak, bu boyutlardaki bir sel felaketinden tahtadan bir gemi yaparak kurtulunabileceğini (m.ö. 5000 - 6000 yılları arasında bir de düşün), üstüne üstlük bu gemiye bölgedeki tüm canlı türlerinden birer çift sığdırılabileceğini ciddi ciddi düşünmek için, dini inançların kişide yarattığı kabullenmişliklerin de ötesinde, epey bir salaklık lazım.

    çoğunun özünde o veya bu şekilde gerçeklik payı olsa da, anlıyoruz ki temcit pilavı gibi 50 kere ısıtılıp "%100 ve birebir doğru - hakikatin ta kendisi" olarak anılmaya başlanıp dinleştirildiklerinde, ortadoğu mitlerini bile itici hale getirmek mümkün. başardınız, şakşakşak, bravo.
  • karadenizde gerceklesmis olma ihtimali giderek kuvvetlenen tufan. son bulgulara gore milattan once 5500 yillarina kadar istanbul bogazinin karadenize baglanan kismi kapaliymis ve bir baraj vazifesi gorerek o zamanlar bir gol olan karadenizi akdenizden ayiriyormus. karadeniz golunun o zamanki seviyesi ise deniz seviyesinden 120 metre asagidaymis. zamanla asinan bogazin ucundaki kayalik duvar sonunda bir gun dayanamayip yikilmis ve akdenizin sulari karadenize karismis. golun seviyesi 120 metre yukselmis ve o zamanlar golun kiyisinda bulunan verimli araziler oldugu gibi suyla kaplanmis. deniz dibinde yapilan arastirmalarda, sadece tatli suda yasayan kabuklularin bulunmasi ve deniz yuzeyinin girintili cikintili yapisi da bu teoriyi destekliyormus.
  • bilimsel arastirmalara gore m.o.5500 yilinda buzul cagi bitip avrupa buzullari erimeye baslayinca akdeniz tasti, bir gol olan karadeniz'e akti ve birkac ay icinde sular 150 m. artti. bunun sonucunda yerlesim birimleri batti ve buyuk gocler yasandi. zaten yapilan arastirmalarda karadeniz'in dibinde tatli sudan tuzlu suya gecisi gosteren yumusakcalar bulundu. su siralar karadeniz'de arastirma yapan kasif robert ballard eger bunu dogrulayan kesin kanitlar bulursa efsanelestirilmis nuh nufanina bilimsel aciklama getirilmis olacak...
  • tevrat - tekvin bab - 8:9 ‘ da tufan olayı kısaca şöyle anlatılmış:

    insanlar bozulmuş olduğundan rab hepsini yok etmeye karar veriyor. yalnız rab’a iman eden nuh’a tufan yapacağını, tarif ettiği gibi bir gemi yapmasını, içine neler alacağını bildiriyor. nuh söyleneni yapıyor. tufan başlıyor, 40 gün sürüyor. sular 150 günde çekiliyor. gemi ararat dağına oturuyor. sular tamamiyle çekildikten sonra nuh gemiden çıkarak rab’a kurbanlar kesiyor, nuh’a 950 yıl ömür veriliyor. rab’da yaptığına pişman oluyor.

    kuran’da bu olay 7 sure içinde 20 kadar ayette değişik şekillerde çok yüzeysel olarak yazılmış. tufan adı bir kez geçiyor, geminin nasıl yapılacağı, tufan’ın ne kadar sürdüğü gemiden nasıl çıktıkları, nuh’un neden 950 yıl yaşadığı bildirilmemiş.

    buna karşın allah’ın insanlara kızması, olayın nuh’a bildirilmesi, gökten, yerden suların taşması, gemimin bir dağa yanaşması, bir kısım insanların kurtulması.. tevrat ile paralel.

    1872 yılına kadar tufan hikayesinin yalnız tevrat’ta olduğu biliniyordu. fakat ninive’de çıkarılan asurbanipal kitaplığı içindeki bir çiviyazılı tablet okununca büyük bir şaşkınlık yaşanmıştır.. gilgamış destanı’nın son kısmını oluşturan bu hikayeyi, ölümsüzlüğü arayan gilgamış’a nuh’un babilce karşılığı olan utnapiştim anlatmış. buna göre çoğalan insanların gürültüsünden rahatsız olan tanrılar bir tufan yapmaya karar veriyorlar. fakat bilgelik tanrısı gizlice bir duvar arkasından utnapiştim’e durumu bildiriyor. gemi 7 günde yapılıyor. içine utnapiştim akrabalarını, sanatçıları çeşitli hayvanları dolduruyor. tufan başlıyor. 6 gün 6 gece sürüyor. 7’inci gün gemi nizir dağı’na oturuyor. suların çekildiği kuşlar gönderilerek anlaşılıyor. gemiden dışarı çıkınca utnapiştim kurbanlar kesiyor. onların kokusunu duyan tanrılar üşüşüyor. tanrılar utnapiştim’e ölümsüzlük vererek tanrıların bulunduğu yerde oturtuluyor.

    bu hikaye geç çağda sami olan akat dilinde yazılmıştır.

    bu yüz yılın daha erken çağına ait bu hikayenin sümercesi bulundu. tablet çok kırık olmasına rağmen, tanrıların bir tufan yapmaya karar verdiği, bu kararı bilgelik tanrısı enki’nin duvar arkasından utnapiştim’in sümerce karşılığı zinusudra’ya bildirdiği, tufan’ın 7 gün 7 gece sürdüğü, bittiğinde zinusudra’nın kurbanlar yaptığı yazılı.

    görüldüğü gibi tufan hikayesinin sümerlilerde yazıya geçtiği, onlardan akad’ların aldığı onlardan da tevrat’a, arkadan kuran’a geçtiği anlaşılmaktadır.
  • kimi aşk şiirlerinde de göndermelerin yapıldığı arkaik hadisedir:

    "kâinat paramparça oldu bir akşam üzeri
    her kurtulan ateş yaktı üstünde bir kayanın
    gördüm denizin üzerinde parlarken elsa’nın
    gözleri elsa’nın gözleri elsa’nın gözleri..."
    (aragon, "elsa'nın gözleri")
hesabın var mı? giriş yap