• odasının camı balkona açılan arkadaşın uykusundan uyanıp mevzubahis camdan bana bakması ve "ışık rahatsız ettiyse kapatayım?" sorusuna "benim adım cemil!" diyerek cevap verip yatağına geri dönmesi.

    edit: dahası da var bunun; bir de sabah kalkıp uykumdan uyandırdı sırf "aga espiri nasıldı?" demek için. neymiş? komiklik konsepti bozulmasın diye kritiği sıcağı sıcağına yapmamış ve dönüp uyumuş. eeey yıllar yıllar...
  • en dumur olay, uyanınca kahvaltının hazır olma durumu felandır.
  • bilgisayar masaları olur ya, onların aşağıda kasa koymak için bir bölmesi olur. o bölme bir dikdörtgendir ya hani, kenarlarını düşünün, alt kenarı getirin gözünüzün önüne. şimdi de bir adet eti tutkunun yanlamasına bölündüğünü, daha doğrusu parçalandığını ve bir parçasının çikolata kremalı tarafının o kenara yapıştığını düşünün. hala çözemiyorum böyle bir şeyin nasıl gerçekleştiğini.
  • öncelikle #19318853 ve #29657900

    olayın kahramanı yine bu kaypak ev arkadaşı.

    köyden gelip üniversitede olayların dibine vurmaya çalışan bu lanetli ev arkadaşımız, kendi olayların içine girdiği gibi bizi de bir şekilde bu olayların içine sürüklemeyi başaran bir tipti.

    bu bahsi geçen arkadaş fen edebiyat fakültesinde japon dili ve edebiyatı okumaktaydı. bir gün şaşırmadığımız bir biçimde okulun ülkücü elemanlarıyla başını belaya sokuyor. muhtemelen bir uyarı yiyor. (tabi ülkücülerden uyarı yemek konusuna hiç girmiyorum)fakat bizim eleman bu ülkücü çetesini gözüne kestiriyor. bir nevi yediği uyarıyı gururuna yediremiyor. bizi de oltanın ucuna yem diye takıyor.

    bir gün beklenmedik bir şekilde bu arkadaşımız "öğlen arası fen edebiyata gelin lan size çay ısmarlayayım" diye bir hafta önceden kendine yol yapıyor. bir hafta boyunca her gün bunu dillendiriyor. bu daveti de yaklaşık olarak 15 kişiye filan yapmış. biz de he lan gidelim değişiklik olur hem diyerekten toplaşıp fen edebiyata doğru yol alıyoruz.(15 sayısı yanlış anlaşılmasın karma değil saf erkek). vardığımız zaman arkadaşa telefon edip geldiğimizi söylüyoruz, arkadaş da bize kantinde olduğunu oraya geçmemizi söylüyor.

    biz kantine geçiyoruz. orada bizim çakal yerimizi hazırlamış sandalyeler filan hazır hep. düğün konvoyu gibi içeri geçiyoruz. bizim eleman alışılagelmişin dışında çok sert ve keskin hareketlerle selamlıyor bizi. elimizi sertçe sıkmalar, sesli konuşmalar filan. biz de anlam veremiyoruz tabi ama kuzu gibi oturuyorumuz yerimize. tam karşıda halılarla süslenmiş bir köşeden devamlı bizim masaya sert bakışları farkediyorum. sonra bizim elemana dönüyorum ki o da ne, bizim çakal da oraya doğru sert bakışlar atıyor. ben anlıyorum ki bu iş pek hayra alamet değil her an bir kaza kurşununa gidebiliriz.

    sonra o masadan bir eleman kalkıp bizim masaya doğru geliyor.

    e : eleman
    ga: göt arkadaş
    bva ben ve arkadaşlar

    e : ne o lan adam topladın artislik mi yapmaya getirdin.
    ga : adam olun biraz
    bva : ?!?!
    e : kimsiniz lan sin hepinizi harcarız.
    ga : arkadaşlarıma laf söyleyemezsin. bu okul sizin malınız değil.
    bva: (ananı sikeyim kumpasa mı geldik bakışları)
    e: derdiniz varsa dışarda paylaşalım
    arkadaş1 : derdimiz yok bizim abi biz oturmaya geldik:(
    arkadaş2 : ne oluyor ki ben anlamadım :(
    arkadaş3 : ben kalkayım ders de başlayacak :(
    arkadaş4 : yarın sınavım var ben de kalkayım :(

    derken hızlı bir şekilde geldiğimiz gibi gideriz. arkamızdan geldikleri gibi gittiler dediler mi bilmiyoruz ama göt arkadaşın bizi sürüklediği çukur, benim için üniversite zamanımın unutulmaz çakallıklarından biriydi.

    edit: lan öğrenci evi değil de üniversite olacakmış bu. kimse de demiyor. neyse sağlık olsun. üniversite bu ona göre okuyun. önce bu editi okuyun ama
  • ev sahibesi teyze, kiracısı öğrencinin uzun saçlarına şöyle bir bakar ve muhabbete girer;

    - heh işte kız dediğinin saçları böyle upuzun olacak.
    - :)
    - eskiden bizim oralarda kızlar ölünce saçlarıyla böyle kapatırlardı hep önlerini (meme hizasını göstererek)... öyle gömerlerdi... iyidir uzun saç...
    - ...*
  • hoşlandığın çocuğa yemeğe gidip tuvalete girip klozete oturup kafanı kaldırdığında banyo kapısına asılı kirli iç çamaşırının şak diye karşına çıkması .

    dahada dumuru wc den çıktıktan sonra suratındaki binbir şeklin hesabını verecek kelime bulamaman
  • sifonun bozuk olması nedeniyle bir hafta boyunca sıçmak için benzin istasyonuna gidilmesi.
  • buzdolabının kapağını sürekli açıp kapatmak ve tabi ki içinde hiçbir şey olmaması..
  • derin düşüncelere sevk edecek olaylardır.

    geçen yıl bir sebeple bir ev arkadaşı evden çıkacaktır ve eşyalar kendisine ait olduğundan (burası çok tartışmalı esasen), eşyaları da alıp gideceğini haber verir. arkadaş eşyalarını da alıp gittiğinde bomboş duvarlar ve siz (diğer 3 ev arkadaşı) kalmışsınızdır. eşyaya dair hiçbir şey yoktur. derken ikinci elcilerden beyaz eşya, halı dolap; birinciden yatak, baza alınır.

    son olarak bir adet mutfak masası, bir adet koltuk (çekyatımsı) ve ayakkabılık işlevi görecek bir dolap gerekmektedir lakin bütçe bunlara imkan tanımaz durumdadır artık. şimdi evde 3 kişi var. diğer iki arkadaş çeşitli sebeplerden dışarı çıkacaklarken siz dersiniz ki:
    "bakın bir yemek masasına, bir ayakkabılığa bir de koltuk gibi bir şeye ihtiyacımız var. sağa sola haber edin. kullanmayan etmeyen vardır öylece giderelim o eksikleri. kulağınız açık olsun yani."

    arkadaşlar çıkar. ortalama 10 dk sonra kapı çalınır. kapıyı çalan fatma teyzedir (ev sahibesi). der ki:
    "kızım bir yemek masam, bir koltuğum, bir de kitaplık gibi bir dolabım var. alır mısınız yoksa atayım mı?"

    şimdi sen burada dumur olmazsın da nerede olursun. koltuk dediği 3 ayrı koltuktan oluşan bir üçleme, kitaplık gibi dolap da ayakkabılık için birebir zaten. masayı görsen, bizim mutfak için dizayn edilmiş resmen. çok çekmiştik o dönem, çok mağdur olmuştuk. bu olayı yaşadıktan sonra samanyolu'nda beş boyut ya da beşinci boyut diye bir program vardı. ibretlik hikaye göndereyim ben bunu diye düşünmüştüm. neyse ki sadece düşündüm.
  • sevgilim baskasina asik olmustu, birlikte yasiyorduk. hal böyle olunca bir an önce evden ayrilacaktim. ki onun icin kalip viyana'ya gelmistim, bi kac ay sonra aci bi tekme yedim.

    tam dipteyim sondayim depresyondayim durumu. cok feci, aglayip agalip duruyorum. bir de yeni asik oldugu kiz her gece evde. ben salonda bunlarin sesini dinliyorum, korkunci bi olay tahmin edilebilecegi gibi.

    bi an önce ev bulmam gerekliydi.

    viyana'da hala tuvaletleri evin disinda, katta oldugu evler var. sehir merkezinde de böyle evler var.
    internette bi ilan görüdüm, kizin teki ev arkadasi ariyor. hemen kizi aradim ve eve bakmaya gittim.
    ev 7 bezirkte, gayet güzel bi binadaydi. iki büyük odasi, bi mutfagi ve banyosu vardi. tuvalette evin kapisinin önünde, disardaydi.

    dedim, yani devamli tuvalette gitmiyor insan. kisa bü süreligine buraya geceyim, en azindan adi sevgilim ve orospu kiz arkadasini gece duymam. huzur icinde uyurum. evi paylasacagim kizda gayet hos, sevimli birine benziyordu.

    denize düsenin yilana sarildigi gibi, olur deyim evi begendigimi söyledim. bir de en önemlisi hemen tasinabilirdim.

    dis kapiyi acinca hemen mutfaga giriliyor, ordan da kizin odasina. mutfagin solundaki kapidan da, banyoya. banyodan da benim odama. böyle bi sekli vardi evin. odanin kapisini acinca direk dusu ve lavaboyu görüyorum dogal olarak.

    kizin bi erkek arkadasi vardi bi iki defa lavabonun basinda eller önde salakca dikilirken gördüm. kendini pek begenmis sap gibi kendine baktigini düsünüyordum.

    bu arada kis. araligin ilk haftasi tasinmistim eve. geceleri eksi bilmem kac disaridaki hava.

    noel tatiline iki gün kala, ki iki gün sonra eve gidecegim - saatler gecmiyor, o denli bunalmisim yasadiklarimdan, bir an önce gitmek istiyorum viyana'dan, hatta dönmemek üzre.

    iste gecenin 3'ünde uyandim, cok susamistim, kalktim kapiyi acitim, cocuk ciplak bi sekilde lavabonun basinda dikiliyor, lavaboya isiyordu. o an bi ciglik attim, gerisi bagris cagris, kavga gürültü...

    bu hayvan herif, hava soguk diye, disari tuvalete gitmeye üsendigi icin devamli lavaboya isiyormus, bizde oldugu zamanlar. aptal sevgilisi ev arkadasim da, bunu büyütüp olay haline getirmeme sasirmisti.

    ne var isiyorsa - tripleri yapmisti.

    yine sinirlerim oynadi aklima gelince...
hesabın var mı? giriş yap