• -kadınlar ayda bir kere seks yapmak istermiş. libidoları sadece ayda bir kez faal olurmuş.

    -karpuzun sapı ne kadar yeşilse o kadar tazedir. karpuza vurulduğu zaman tik sesi çıkması iyi olurmuş.

    -holywood, yahudi işadamlarının, para babalarının elindeymiş. bunu söyleyen marlon brando. bu adamların istemediği bir filmi vizyona sokamazmışsın.

    -batıya gidildikçe filmlerin derinliği azalır, filmler sığ, basit olurmuş. doğuda ise tam tersi. yani doğu insanı, acılı, hisli.
  • uluslararası af örgütünün doğum raporuna göre, genel olarak istenmeyen kız çocuklarından kaynaklanan kürtaj ve kız bebek ölüm/ kayıp lara bağlı ''kaybolan(!)'' kadın sayısı 60 milyondur.
  • şarabı içerken, kadehinizi hafifçe sallayın.salladiktan sonra kadehte çıkan hafif görünen izler olacaktır.o izlere bacak veya göz yaşı denilebilinir. bu görünen izler, şarabınızın tahmini alkol oranını ölçer.misal kadehi salladınız, kadehde görünen bacaklar ne kadar çok ve hemen kaybolmuyor akmıyor ise o şarabın alkol oranı yüksektir.eğer tam aksi kadehi salladığınizda,kadehde ki bacaklar az ve hemen kaybolup akıp gidiyorsa şarabınız az alkollüdür.
  • i. dünya savaşında 200 askerin hayatını kurtaran güvercin cher ami'nin hikayesi. bu yazımızın konusu savaşta madalya verilen bir güvercin. fransızca'da cher ami adı verilen bu güvercinin ismi türkçe'de 'sevgili dostum' anlamına geliyor http://www.aylakkarga.com/…in-cher-aminin-hikayesi/
  • iyice teyzeler whatsapp grubuna dönmüş başlık.

    debe'ye giren entrideki benzen ile ilgili bilgi külliyen yanlıştır. sonuna doktor ismi yazınca güvenilirlik artmıyor.

    söz konusu entry için (bkz: #107531417)

    benzen gerçekten de zehirlidir. kanserojen bir maddedir. uzak durulmalıdır. sigarada vardır mesela. egzoz gazında da.

    sıcakta beklemiş arabanın içinde de bir miktar bulunur ama bulunan miktarlar tehlike yaratabilecek miktarın çok çok altındadır.

    klima çalıştırılmadan önce pencerelerin açılması önerilir, doğrudur. fakat bunun benzen ile uzaktan yakından alakası yoktur. güneşin altında bekleyen arabanın içerisi dışarıya göre daha sıcak olabilir. camları açtığınızda dışarının havası içeri dolar ve sıcaklık bir miktar düşer. bu sayede klima, içeriyi daha kısa sürede serinletir.

    söz konusu safsata 2009 yılı civarında amerika'da toplu mail olarak dolaşmıştır. toplu maillerin yüzde 99'u uydurmadır. günümüzde toplu mailler yerini whatsapp gruplarına ve ekşi sözlük başlıklarına bırakmış olsa da güvenilirlikleri aynı seviyede kalmıştır.
  • cehalet üzerine;
    cehalet her devirde her toplumda her insanda farklı şekilde belli bir süre mutlaka kendisini var eden bir olgudur. bunun üzerine söylenen sözler belki hiç bir konu için söylenmemiştir. işte bazıları;

    " cehalet yenilmesi gereken en büyük düşmandır. " mustafa kemal atatürk

    " cehalet gönüllü talihsizliktir. " de segur

    " cahil olan zengin, altın koyun gibidir. " diyojen

    " herkes cahildir ama farklı konularda. " will rogers

    " cehalet korkunun anasıdır. "henry holmes

    " angut ile cahili ikna pek güçtür. " i. hakkı bıçakçızade

    " cehalet mutluluk değil kayboluştur. " philip wylie

    " cahil kral, taç giydirilmiş eşektir. " ingiliz atasözü

    " cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol. " mevlana

    " cahil insan gül ise de koklama. " aşık veysel şatıroğlu

    " savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür.” george orwell

    " cahilin kalbi ağzında akıllının lisanı kalbindedir. " ahmet rıfai söz

    " cehalet ateşinin yakmadığı orman yoktur. " r. necdet evrimer

    " en büyük cezaevi cahil bir insanın kafasının içidir. " montaigne

    " rızık ilimle artsaydı cahilden zor geçinen olmazdı. " sadi şirazi

    " öğrenmek pahalıdır ama cehalet çok daha pahalı. " henry clausen

    " hiçbir şey eyleme geçen cahillik kadar korkutucu olamaz. " konfüçyus

    " cahil insanlar davul gibidir. sesi çok çıkar ama içi boştur. " sadi şirazi

    " cahil zamanı öldürür zaman da cahili öldürür. " l. annaeus seneca

    " cahillerle yaptığım bütün tartışmaları kaybettim . " imam-ı azam

    " dünyada her türlü kötülük hemen her zaman cehaletten gelir. " albert camus

    " cehalet her zaman kendisine hayran olmaya hazırdır. " sache guitry

    " büyük cinayetler ancak büyük cahiller tarafından işlenmiştir. " voltaire

    " cahillik yıkamakla arınmayan bir kirdir. " edib ahmet bin mahmud yükneki

    " cahil ile sohbet etmek güçtür bilene çünkü cahil ne gelirse söyler diline. " la edri

    " en koyu cehalet hakkında hiçbir şey bilmediğin bir şeyi reddetmektir. " j. brown

    " cahil ile sakın latife etme. dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar. " hz.ali

    " cahil insan gülün güzelliğini görmez gider dikenine takılır. " mevlana

    " cahil; yaşlı dahi olsa küçüktür; alim, küçük de olsa büyüktür. " o. şaik gökyay

    " cahillik bir çeşit hastalıktır. cahil kişiye cahillik sıfatı yeterli bir hakarettir. " yusuf has hacip

    " asla her şeyi bildiğini sanma. gerçekten çok bilgili olsan da, kendi kendine “ben cahilim’’ diyebilecek cesaretin daima olmalı. " ivan pavlov

    " cehalet öyle bir binektir ki üzerine binen zelil olur arkadaşlık yapan yolunu kaybeder. " hz. osman

    " eskiden cahillik fazlaydı; şimdi daha fazla. gittikçe de artıyor. bu nedenle bize yeni kitaplar gerekir. " fakir baykurt

    " cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz? dehanın sınırları var, cehaletinse hiçbir sınırı yoktur. " whoopi goldberg

    " cahillik hiçliğin beşiği, hiçlik de kaygısızlığın yatağıdır denir ya…bu yeryüzünde ancak ölü bedenler için doğrudur.cahillik, gerçek ve sağlam bir duyarlıkla birlikte olduğunda, ölümden de acı olur. " halil cibran

    " cahillik neden sevilmez? c¸u¨nku¨ cahil kimseler gu¨zellikten, iyilikten ve akıldan mahrumken, kendilerini bilgeler bilgesi sanırlar. bo¨ylelikle de bilgi ic¸in emek vermeye yakın durmazlar.” alev alatlı

    " cahildim. bir defa düşün! kapkaranlık büyük bir evin içinde dolaşıyorsun. yüzlerce odanın içinde, türlü türlü şeyler var. fakat bir gram ışık yok. el yordamıyla gidiyorsun. elbette bir şeyler kırılır. hem başkasının değerli eşyasını parçalar, hem de kendini yaralarsın. " grigory petro

    " “cahillik karanlığında kabahat işleyenler suçsuz. asıl suçlu olanlar cehalet karanlığını muhafazaya sebep olanlardır. madem cehalet karanlığı, kabahatin işlenmesini icabettiriyor. ilim ve terbiyesini halka bedava vermeyenler büyük bir kabahat işliyorlar demektir.” victor hugo

    " cahillik bir ölümdür; ilim ise bir diriliştir. allah bu konuda şöyle buyurmaktadır: ölü iken kendisini dirilttiğimiz, yani ilimle dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkmayan kimse gibi olur mu? (6/122) " muhyiddin-arabi
  • avrupa medeniyeti (!) christopher columbus'un önderlik ettiği coğrafi keşifler sonucu amerika kıtasını bulduktan sonra aslında yamyamlığın oldukça sık rastlanan bir ritüel olduğunu görmüş ve keşiflere eşlik eden rahip ve papazların 'bu yamyamları tanrının yaratmış olamayacağını' söylemeleri üzerine resmen tavuk keser gibi avrupalılar yerel halkları kesmiş biçmiştir. tarihler ise 1492'yi esas alırsak 16. yy. başlarında.

    aradan yaklaşık 400 yıl geçmesine rağmen yamyamlığın aslında içimizde olan bir şey olduğunu görüyoruz. kaçımız insan etini yemek yerine bir köşede ölmeyi yeğler? hatta son zamanlardaki the platform filminde de bu işlendi. neyse bu kısa ön sözden sonra esas hikayeye geliyorum. hikayemiz abd de geçiyor. abd'de vahşi batıya göçlerin başladığı bir zamanda insanlar da akın akın ucuz arazi ve daha iyi bir hayat için ilk yerleşim yerleri olan doğu yakası şehirlerini terk ediyorlar. bu terk edişler tabii şimdiki gibi ben valizimi aldım gidiyorum şeklinde olmuyor. o sırada abd'nin haritası sadece doğu yakası için var. batı yakasında çoğu eyalet kurulmamış bile. bu nedenle insanların rehberlere ihtiyaçları var. tabi her sektörde olduğu gibi rehberlerin arasında da rekabet var. kim daha hızlı ve kestirmeden götürecek. kim başımızı yerlilerle belaya sokmadan bizi ulaştıracak diye birçok kaygı güdülüyor.

    bu rehberlerimizin arasında sık sık doğu ve batı arası mekik dokuyan kişiler olduğu gibi, yerli halktan da insanlar var. olur da birileri önümüzü keserse diye tercümanlık ve aracılık yapsınlar. çünkü konvoylar (party/parties) askerlerden değil normal sivil halktan oluşuyor. insanlar tabii bu rehberler ile beraber yolculuk için para veriyor ve aynı red kid filmlerinde olduğu gibi onlarca at arabalarının oluşturduğu konvoylarda(parties) seyahat ediyorlar. genelde yolculuk 6 ay kadar sürüyor. geçmeleri gereken yol engebeli ve dağlık olduğu (abd haritasında batı tarafındaki o meşhur yükseltilere sierra nevada dağlık bölgesi denir ve resmen california'yı geri kalan abd'den ayırır. ama efsane bir yerdir. görmeyenlerin ağzı açık kalır. zaten sacremento şehrinin bu kadar güzel olması bu nedenledir bence.) için baharın gelmesi ile harekete geçip sonbaharın sonu gibi varıyorlar.

    bu rehberlerden biri de lansford hastings. bu abimiz bir kestirme yol bulmuş ve yolun mesafeyi oldukça kısaltacağını söylemiş. sonra atlılarla bu büyük konvoylardan (parties) birine mesaj göndermiş ama gerekli bir çok uyarıyı da yapmış. aralarında reed ailesi ile donner ailesinin başı çektiği birçok aile bu kestirmeyi kullanmak için ana konvoydan ayrılmış ve kendi konvoylarını kurmuş. bu konvoyun ismine de donner party 'demişler. işte hikayemiz de bu.

    bu konvoy ne yazık ki erken kardan dolayı sierra nevada tepelerinde mahsur kalmışlar. kışın erken bastırması yüklerin çok olması ve sığırların ölmesi ile resmen tuzağa düşmüşler. her ne kadar grup aralarından birilerini seçip yardım için göndermeye çalışsa da, bu kişilerin sierra nevada dağlık bölgesini geçmesi başka bir macera, yardım getirmesi başka bir macera. neyse efendim çok uzatmayayım. mahsur kalanların anılarını okursanız ki size bir link bırakacağım. karın boyunun 7/8 ft. ile 22 ft.e geldiği yani neredeyse 2,5 - 6,7 metre ve yiyeceklerin azaldığını göreceksiniz.

    anıların bazı bölümlerinde yiyecek azaldığı için ölenleri yiyorlar. onlar bitince, iki tane kızılderilili rehberi yemek için plan yapıyorlar. sonra bunu duyan rehberler kaçıyor vs. neyse spoiler vermeyeyim daha çok. ama ben günlüğü okurken resmen oradaki mahsur kalmış birileri gibi hissettim.

    işte amerikanın batıya göçünde önemli bir olay olan bu trajediye. donner party denir.
    aşağıdaki linkten ise gün gün olayları okuyup hissederseniz olayın vahametini daha iyi görürsünüz.

    https://en.wikipedia.org/…iki/donner_party_timeline
  • okuyunca ufkum 2 katına çıkmadı ama insanlığımdan utandım. ne kadar çok kötüymüşüz be sözlük.

    dünyada asılarak öldürülen ilk fil
    link

    dünyanın asılarak idam edilen ilk fili mary 20. yüzyılın başlarında tüm ülkeye yayılan bir idam haberiyle yankılandı amerika birleşik devletleri. ancak idam edilen bir insan değil, belki de tarihte bir ilk olarak hayvandı.
    mary isimli dişi asya fili henüz yavru iken canlı hayvan ticareti yapanlar tarafından amerika’ya getirilmiş ve 1903 yolunda tennessee eyaletinde bir sirke satılmıştı. filler, 20. yüzyılın başlarında sirklerde en fazla rağbet gören hayvanlardı.
    gösteri öncesi günlerce, belki haftalarca aç ve susuz bırakılan filler, gösteri sonrası yemek ve su verilmek üzere yetiştiriliyorlardı. böylece başarılı geçen bir gösteri sonrası ‘ödüllendirilecekleri’ içgüdüsüyle tüm bitkinlikleriyle izleyenleri eğlendirmeye çalışıyorlardı.
    1916 yılında yapılan talihsiz gösteri de yine bu şekilde planlanmıştı. çok uzun süredir aç ve susuz bırakılan mary, daha fazla dayanamayarak sahnenin kenarına atılan, izleyicilerin yediği karpuz dilimlerinin kabuklarına yöneldi ve bunları yemeye başladı. izleyicilerin şaşkın bakışları arasında mary’i sahneye çekmeye çalışan üstündeki bakıcısı önce sopayla vurmaya başladı, sopa fayda etmeyince de bir kanca sapladı o’na. mary, yanan canının acısıyla bakıcısını hortumuyla kavrayıp fırlattı, ardından da üzerine basarak öldürdü.
    bu facia 2000’den fazla izleyicinin bulunduğu sirkte şok etkisi yarattı. kapılara yığılarak kaçmaya çalışan izleyicileri sakinleştirmek için ise yapılması gereken tek şey vardı; mary’i öldürmek.
    mary, bakıcısını öldürdükten sonra sahnenin ortasına çökmüş ve adeta utanç duyar gibi başını kaldıramaz haldeydi. bu halde 10’a yakın kurşun sıkıldı mary’e, ancak kalın derisini delmeyi başaramadı kurşunlar. olayın ardından sirkin bulunduğu erwin kasabasında büyük bir infial yaşandı. kasaba halkı mary’nin derhal öldürülmesi için ayaklandı, öldürülmemesi halinde sirkin içindeki herşeyle birlikte yakılacağı duyuruldu.
    sirkin sahibi kendisinin de linçe kurban gideceğini anladı ve mary’nin öldürülmesini kabul etti. bu haber kasaba halkını biraz olsun sakinleştirse de 6 tonluk dev bir canlının nasıl öldürüleceği bilinmiyordu. kasaba halkı, mary’nin bir lokomotifin önüne bağlanarak başka bir trenle çarpıştırılmasını önerecek kadar kendini kaybetmişti. ikinci öneri olarak da farklı iki lokomotif arasında kollarından ve bacaklarından çekiştirilerek ikiye ayrılması sunuldu.
    sonuç olarak 100 tonluk bir vinçle tüm kasaba halkının gözü önünde asılmasına karar verildi mary’nin. boynuna dolanan zincirlerle havaya kaldırılırken çıkardığı korkunç gürültü tüm kasabayı inletmişti zavallı filin. ancak 1,5 metre yükseldikten sonra zincir kırılarak kalçası üzerine düştü mary, kalçası kırıklar içinde kalan fil halen ölmemişti. daha kalın bir zincirle ikinci kez asıldı ve çığlıklar içinde yarım saat can çekiştiği vinç kancasında son nefesini verdi.

    aynı gece sirkteki diğer 4 filden mary ile birlikte amerika’ya getirilen ve birlikte büyüyen bir diğer fil kaçmıştı. uzun süren aramalar sonucu mary’nin asıldığı tren raylarının üzerinde diz çökmüş halde ağlarken bulundu.

    p.s. : bir başka katledilen fil ise topsy'dir. topsy 4 ocak 1903’de edison’un alternatif akımı eleştiren bir reklamının maşası olarak bir ac kaynağından 6600 volt elektrik verilerek idam edildi. edison dc elektrik akımını destekliyordu. o yıllarda rakibi olan tesla’nın alternatif akımı savunmasını fırsat bilerek bu akımın ne kadar zararlı olduğunu göstermek adına topsy’e ac elektrik verilmesini önerdi. ve bu öneri de kabul edildi. kısaca topsy, edison’un rekabet ve reklam hırsının kurbanı oldu.

    görsel
  • evet adamın ufkunu 2 katına çıkarıyorsa yazdığı şey, yazılan şey ne kadar basit olursa olsun doğru yere yazmıştır. 100 iq'den düşükler başka yere yazsın diye bi yön tabelası da yok. birden bu adamları savunasım geldi. çünkü siz 1 yazana 10 yazıyorsunuz aq. ben de sizden bıktım nolucak şimdi. adam yanlış bilgi veriyorsa düzelt, yok benzin deposundaki ok doğruysa siktir et.
  • 70 kg bir insanın burnunda koku için ayırdığı alan 10 cm2 iken, 3 kg’lık bir kedide ilgili alan 20 cm2’dir. köpeklerde ise bu bölge 170 cm2’dir. bir insanda ortalama 12 milyon koku reseptör nöronu varken bu sayı köpekte 1 milyardır. o yüzden bir köpek bir yerden saatler önce geçen birisinin kokusunu alır.
hesabın var mı? giriş yap