• monster notebook kullanıyorsanız mousepadin sol üst köşesindeki küçük nokta işaretine iki defa bas çek yapın mousepadi kitliyor aynı şekilde iki defa daha yaparsanız mousepadin kilidini açıyor.
  • julius sezar'ın "veni, vidi, vici" (geldim, gördüm, yendim)' sözünü tokat'ın zile ilçesinde söylemiş olması.
  • bulunmaz hint kumaşı deyimi; 1612'de ingilizler hindistan'ı işgal ettiler ve sömürgeye ticaret merkezi kurarak başladılar. dönemin usta çıkrıkçıları tarafından dokunan hint kumaşları ingilizlerin ilk hedefi oldu. ingilizler pahalı olan hint kumaşının yerine kendi tekstil fabrikalarında ürettikleri kumaşları daha ucuza pazarladılar. fakat ingiliz kumaşları hintliler tarafından pek ilgi görmedi. daha pahalı olmasına rağmen kendi yerli kumaşlarını tercih ettiler.

    ingilizlerin cani planı neydi?

    bunun üzerine ingilizler hint kumaşını piyasadan kaldırmak ve kendi ürettikleri kumaşları satabilmek için canice bir yönteme başvurdular. el tezgahlarında kumaş dokumalarını ve düğüm atmalarını engellemek amacıyla hintli çıkrıkçıların özellikle baş parmaklarını ve ellerini kestiler. artık hint kumaşını dokuyabilecek ustalar olmadığı için bulunmaz oldu.

    böylece ingiliz kapitalizminin bir sonucu olarak “bulunmaz hint kumaşı” deyimi ortaya çıktı..
  • tanım: perinatal yas bakımı: bir bebek öldüğünde yapılması/ yapılmaması gerekenler

    annesi ölene öksüz, babası ölene yetim, kocası ölene dul denir. evladı ölene ise hiç bir şey denmez, çünkü bu acının tarifi yoktur.

    allah başa vermesin. ama verir. sizin olmaz, kardeşinizin olur, yeğeninizin, kuzeninizin, en yakın arkadaşınızın, karşı komşunuzun, mutlaka olur. doğum yapmak için gittikleri hastanede çocuğunu kucağına alamadan gelen bir yakınınız mutlaka hayatınızın bir anında olur. bazen cennet annelerin ayakları altından kayıp gider. anne tarifi olmaz adı konulmaz bir acının cehenemine düşer.
    ben mesleğim gereği çok görüyorum. ama sizde mutlaka göreceksiniz. bu yüzden başa gelmeden önce bu konuda bilinçlenmek gerekli. burada yazdıklarımı unutsanız bile burada böyle bir yazı olduğunu hatırlarsınız. allah vermesin ama başa geldiğinde açıp okursunuz.
    çünkü ulus olarak bu konuda çok yanlış yapıyoruz.

    kısa bir tanım ve tarihçe.

    bir bebek hamilelik sırasında , doğum sırasında veya kısa bir süre sonra öldüğünde doğum ve ölüm çakışır. bu özellikle annenin dünyasında korkunç bir karmaşa yaratır. bu karmaşaya perinatal yas denilir. ve bu yas ile başa çıkmak için yapılması gerekenlere ise prenatal yas bakımı denir.

    1900'lerin ortalarına doğru, doğum ve ölüm evden hastaneye geçerken, geleneksel bilgelik ve yas ritüelleri bir kenara bırakıldı. buna karşılık bu ritüellerin yerine ne konulacağı belirlenemedi. yetişkin cenazelerinde bu karmaşa morgdan teslim alma, ölünün yıkanması cenaze namazı falan derken belirli ölçüde bir norm geliştirilmiş olsa da yenidoğan cenazelerine yaklaşım konusu açıkçası üzerinde pek düşünülmemesinden kaynaklı ne yapacağını bilmezlik hakim.

    perinatal ölen bir çocuğa ne yapılacak?
    anne onu kucağına almalı mı?
    öpmeli mi?
    ne kadar süreyle onu kucağında tutabilir?
    evine götürebilir mi?
    onun için aldığı beşiğine yatırmayı istemesi abes midir?
    onun için hazırlanan odaya bebeğin götürülmesi sınırların aşılması anlamına mı gelir?
    el kadar yavrusunu kucağında tutmak onu delirtebilir mi?
    ölen çocuğa defin merasimi düzenlenmeden önce bir isim vermek lazım mı?
    ölen bebeği anne kucağındayken bir şeylere sarmalı mı?
    ölen bebek üşümez. o yüzden kefenlenene kadar çıplak mı kalmalı?
    ölen bebeğin üzerindeki plasenta ve doğum kalıntısı kanlar cenaze amaçlı yıkama yapılmadan önce annenin kucağında dururken ya da durmazdan önce yıkamak gerekli mi?
    çok fazla soru var?
    ve inanın bu soruların yanıtları yok?
    ülkemizde bu konuda ne yapılacağını kimse bilmiyor. aslında bu konuda dünya genelinde de yaygın bir bilinçsizlik var. batı dünyasında son 30 yılda bu konuda kısmi ilerlemeler sağlandı. ama ülkemizde ve dünyanın büyük kısmında bu konuda nereden geldiği bilinmeyen garip bir tutum doğru olanmış gibi doktorlar hemşireler ve aile büyükleri tarafından uygulanıyor.
    nedir bu yanlış tutum?

    ebeveynler, gerçekten tanımadıkları bir bebek için üzülmemeli."
    " görmek bağlarını derinleştirip yoğun veya uzun bir yas dönemine yol açacağı için bebeği görmekten kaçınmalıdırlar"
    "doktorlar ve hemşireler bebekleri mümkün olduğunca kısa sürede ortamdan uzaklaştırmalıdır."
    "aile büyükleri ebeveynleri yaşamaya devam edip yeni bir bebek sahip olmaya teşvik edici sözler söylemeli. yaşlarının genç olmasından, her işte bir hayır olduğundan bahsetmelidir."
    "bu olay hiç yaşanmamış, o bebek hiç olmamış gibi davranılmalı, adı bile olmayan bu bebek hızla unutulup yerine bir yenisi yapılmalı ve bu ölen bebek akıllardan yeni bebeğin doğmasıyla birlikte bir daha hiç gelmemek üzere çıkarılmalıdır."

    benim gözlemimde, (yüzlerce ölmüş bebek ve bebek ailesi görmüşümdür) uygulanan klasik davranış kalıbı bu.

    ve bilim bunun yanlış olduğunu söylüyor.

    bu yanlışı ilk fark edenler pediarist marshall klaus ve john kennel oldu. 1960'lı yıllardan itibaren yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin gelişmesi ve çok fazla sayıda çocuğun doğum sonrasında ailesinden ayrılarak küvözde tedavi altına alınmaya başlamasıyla, yoğun bakımda bebekleri kalan ailelerde oluşan ebeveyn sıkıntısı ve bozukluklarının ilk bulguları yaşanmaya başlandı. bu bozukluğu ilk gören marshall klaus ve john kennel oldu. ve konuyla ilgili araştırmalar yaptılar. sahiden ezber bozan araştırmalar.

    bu araştırmalarda klaus ve kennel, bebekle bağ kurmanın, büyük ölçüde hormonlardan kaynaklanan, besleyici davranışlar ve bağlılık duygularından oluşan doğal, biyolojik bir süreç olduğunu tespit edildi.
    bu biyolojik süreç, ebeveynleri fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak kendilerini yeni bebeklerinin bakımına adamaya hazırlar. ve bu bağın kurulmaya başlanma anı çocuğun doğumu değil anne babalar gebe kalmaya çalıştıkları anda start alır. aileler hamile olduklarını ilk keşfettiklerinde çocuğa yönelik kuvvetle yatırım yapmaya başlarlar. bağlılıkları kalp atışını duymak, ultrason görüntülerini izlemek ve intrauterin hareketi hissetmek gibi sevinçle beklenen deneyimlerle derinleşmeye devam eder. ebeveyn bağları hamilelik boyunca büyür ve özellikle anneler için doğumdan önce oldukça güçlü ve koparılması çok zor bir hale gelir.

    klaus ve kennel böyle diyor. yani bilim bize şunu söylüyor.

    yeni doğmuş bir bebek, kayın valide için üzülünecek ama takdiri ilahi olarak görülüp geçiştirilebilecek bir konu iken anne için gerçek ve sahici bir kayıptır. dış dünya tanımadıkları, görmedikleri, dokunmadıkları, işitmedikleri kısaca var olduğunu deneyimlemedikleri bu bebeğin ölümüne yaklaşımı ile annenin yaklaşımı aynı olamaz. bu yüzden anneye ne hissetmesi gerektiğini empoze etmeye çalışmayın. çünkü siz onun o an ne yaşadığını anlayamazsınız.

    kennell ve klaus şu kesin diyor.

    geleneksel düşüncenin aksine, bebekleri fırlatıp atmak ebeveynleri acıdan korumaz. bunun yerine ebeveynlerin kayıp duygusunu derinleştirerek gereksiz keder ve ıstırap yaratır .

    bebek kaybı ile ilgili öğrenilmiş yanlış düşünceleri bir kenara bırakmak, çocuğunun acısını yaşamak zorunda kalan yakınlarınıza gerçekten yardım etmek istiyorsanız lütfen yerleşik düşüncelerinizi ve alışılagelmiş davranış kalıplarını bir kenara bırakın. sizlerle doğru düşünceleri paylaşacağım.

    10 maddelik perinatal yas bakımı rehberi

    1- ebeveynler, bebekleriyle vakit geçirdikleri için değil, bebekleri öldüğü için acı çekiyor. bu yüzden ölen bebekleri hemen kucaklarından almaya çalışmayın.

    2- bebeklerine olan bağlılıklarını ifade etmek, ebeveynleri daha kötü hissettirmez. bağlarını doğrulamaya yarar, seni bırakmayacağım diye ağlayan bir anneye günah işliyormuş gibi davranmayın. onu öpmesi, onu okşaması, onu temizlemek istemesi, son derece normaldir. anne ölmüş de olsa bebeği ile bir bağa sahiptir. ölüm bu bağı evet koparacak. ama bu zaman ister. sizde olduğu gibi o an hemen gerçekleşmez. o bağ kopana kadar anne bebeği ölmemiş gibi davranacaktır. onu asla bırakmak istemediğini söyleyecektir. tekrar ediyorum. bu bir günah değildir. bu bir delilik bulgusu değildir. anne delirdiği için seni bırakmayacağım diye ağlamıyor. o henüz bebeği ile bağı kopmadığı için o şekilde ağlıyor. lütfen ona bağının kopması için zaman verin.

    3- ebeveynlerin ölen bebekleri ile edinecekleri anılar onlar için yük değildir. anılar, bağlarını ve sevgi dolu anne ya da baba rollerinde yetkinliklerini onaylar. kendilerini sonradan suçlu hissetmelerinin, bebeklerini kucağına bile almadan bırakmalarının acısından korur. ölen bebeğinin yüzünü bile hatırlamıyor olmak anne ve baba için bir nimet değil bir vicdan azabı nedenidir. lütfen bebeği ile anı edinmesine izin verin. bu anılar tekrar ediyorum. onlar için yük olmayacak.

    4- acı, kederin kaçınılmaz bir parçasıdır, acı sevdiklerimize duygusal olarak bağlı hissetmek için ödediğimiz bedeldir. anne ve baba hamilelik süreci boyunca hissettikleri bağlılığın gücü nispetinde kopma acısı yaşaması normaldir. bu acıyı yok saymak bir şey kazandırmaz.

    5- keder, isteğe bağlı olmaktan ziyade gereklidir, çünkü ebeveynler, bebeklerinin ölümüyle bu şekilde uzlaşabilir. yas tutma, olabilecek olanı yavaş yavaş bırakma, olana uyum sağlama ve anlam ve barış bulma sürecidir. kişiden kişiye farklılık gösterir. hiç bir yas abartılmış bir yas değildir.

    6- her şeyden önce büyük acılar karşısında kendi empati ve çaresizlik duygularınızın farkında olun . empati kurduğumuzda ve çaresiz hissettiğimizde, siz de acı çekeriz, bu yüzden kendinizi istemsizce korumaya çalışacaksınız. acıdan uzaklaşmak için anneyi yaşanması gereken acıdan korumaya ve uzaklaşmaya yönlendirme yönelik dürtüleriniz olacak. bu dürtüleri görün. bu dürtüler anneyi korumak için değil kendinizi acıdan korumak için var.
    sizi korumaya çalışan dürdülerinize;
    "evet şuan empati kurduğum ve acı çektiğim için beni bu acıdan uzaklaştırmaya çalışıyorsun. ama buna yapmana gerek yok. ben kardeşimin acısını onunla birlikte paylaşmak ve yaşamak istiyorum. buna gönüllüyüm. beni koruma çalışma. buna ihtiyacım yok" diyebilirsiniz.

    7- her ebeveyni kendi yolunu bulabilen yetkin, esnek bir yetişkin olarak görün. ebeveynler duygusal karmaşa içine girmiş hatta bir parça delirmiş gibi görünebilir, ancak bu geçicidir ve sadece büyük acı içinde oldukları için böyle davranıyorlar. parçalandıklarında ve bir ölçüde çılgınca hareket ettiklerinde bile, hala yetkin, dirençli yetişkinlerdir. onlar sadece içlerinde çağlayan acıyı dışarı vuruyorlar. onlar işin sonunda delirmeyecekler. acı içlerinden çıkacak ve yetişkin oldukları için bir noktada sakinleşecekler.

    8- yavaşlamak. bakın lütfen acele etmeyin. cenazenin öğle namazına yetişmesi şart değil. bir bebek hemen çürümez. anne ve babanın başında beklemeyin.
    acele etmeyin.
    acele etmeyin.
    acele etmeyin.
    anne-babalara, bir karar vermek için ihtiyaç duydukları zamanı alabilecekleri ya da bebeklerini istedikleri kadar tutabilecekleri (hatta bebeklerini eve götürebilecekleri) konusunda güvence verin.

    9- onların işi ve sizin işinizin ne olduğu konusunda kafanız net olsun. unutmayın, onlara ne yapacaklarını, nasıl kederleneceklerini ya da bu ölümden nasıl anlam bulacaklarını söylemek sizin işiniz değil. anlamı belirlemek, nasıl kederleneceğine karar vermek onların işidir. siz onların yanında sadece bir gözlemcisiniz. onları anlayan gören bir gözlemci.

    10- son olarak, ebeveynlerin kendi yolculuklarının kahramanları olması için onlara yer açın. sen kahramanın olmayacaksın. bebeği morgdan alma, tabuta yerleştirme, gömmek gibi işlemleri halledip her işi senin çözdüğüm onları hiç bir işe bulaştırmadığın senaryo iyi bir senaryo değil. sen kahraman olmayacaksın. bırak bu işleri onlar yapsın. sen sadece onları bu işleri yapmasında yardımcı ol. eşlik et.

    bu onların çocuğu, bu acı onların acısı, bu acıyla ne yapacaklarına onlar karar verecek. senin tek görevin güvenli biçimde acılarını yaşamaları için onlara alan açmak. dışarıdan gelen müdahaleleri durdurmak.
    kendinin ve aile büyüklerinin müdahalesini durdurmak. senin görevin bu.

    lütfen sınırını aşma, sınırını aşanlara müsade etme

    allah kimsenin başına bu acıyı vermesin. ama verirse umarım yanında senin gibi bir arkadaşı kardeşi varken versin.

    çünkü benim gözlemime göre bizim ülkemizde bu söylediklerimi yapan kimse yok.
  • (bkz: maymun orkidesi)
    maymunu anımsatan bir çiçek ve insanı ürpertiyor. tohumları internetten satılıyor bahçenizde dikebilirsiniz.

    doğa çok garip. insanlar maymundan geldi derken bunu mu kastetmişlerdi acaba. sonuçta insanoğlu doğadan çok sonra varoldu. :) (bkz: ironi)

    görsel

    görsel

    sizi bilmiyorum ama benim ufkumu açmıştır.

    wiki (ing)
  • - 1978 yapımı meşhur korku filmi halloween'de kullanılan maske, uzay yolu dizisinde kaptan kirk karakterini canlandıran william shatner'in suratının maskesidir. tabi spreyle beyaza boyanmış ve michael myers karakteri ortaya çıkmıştır. buyurun

    - abd'nin 50 eyaletinin hiçbirinin adında geçmeyen tek harf "q" harfidir.

    - bilgisayarda internet sayfasını açtınız ve internetiniz yok. ve şu şu sayfa geliyor karşımızabeklerken klavyede yukarı yön tuşuna basarak dinazor oyunumuzu oynayabiliriz.

    - selvi boylu al yazmalım filminde oynayan küçük samet'i aslında elif inci diyen bir kız oynamıştır.

    - britanya adaları, büyük britanya, birleşik krallık kavram kargaşası yaşayanlar için güzel bir çalışma.
  • içerisinde binlerce pdf, e-kitap* ve sesli kitap bulunan dev arşiv

    (bkz: #123559361)
  • orta çağı sona erdirip yeni çağı başlatan vakanın istanbul'un fethi değil, amerika'nın keşfi olması.
    (aslında hepiniz biliyordunuz değil mi)?

    edit:;konu ile ilgili bir makale:

    “yeniçağ gerçekten istanbul'un fethi ile mi başladı?

    istanbul'un fethi önemli bir tarihi olaydır ve ülkemizde bu fetihle birlikte ortaçağın kapanıp yeniçağın başladığı söylenir. ancak uluslararası genel kanıya göre yeniçağ gerçekten de 1453'te osmanlıların istanbul'u fethedişiyle mi başlamıştır? dünya ve türkiye çapında güvenir kaynaklar temelinde bu konuya açıklık getireceğiz.

    tarihçiler arasında bu konuda bir mutabakat sağlanamamıştır. kuzey avrupa'ya gittiğinizde bir kesimin yeniçağın başlangıcı olarak matbaa'nın icadı'nı; ingilizler, ispanyollar ve portekizlilerin ise amerika'nın keşfi'ni ölçüt olarak aldığını görebilirsiniz. asya ülkelerine gittiğinizde ise kendi tarihlerinde gerçekleşen tamamen farklı olayları temel aldıklarını görebilirsiniz. biz ise esas gelişmelerin gerçekleştiği avrupa tarihine odaklanarak daha global bir çizgide olayları inceleyeceğiz.

    tarihçiler genelde dikkatlerini 1453 ve 1492 olmak üzere iki önemli tarihe vermişlerdir. bu tarihlerde neler yaşandığına bir göz atalım.

    1453'te neler oldu?
    1453 tarihinde bilindiği üzere istanbul, ii. mehmed tarafından fethedilmiş ve kendisine 'fatih' ünvanı verilmiştir. bu fetih sonucunda osmanlı kesin olarak kurulmuş sayıldı, ateşli silahların surlar üzerindeki etkisi anlaşıldı ve avrupa'daki derebeylikler yıkılış sürecine girdi, merkezi hükumetlerin otoriteleri arttı. bazı bizanslı bilim insanları istanbul'dan ayrılarak italya'daki rönesans hareketlerinde etkili oldular. ayrıca bu tarihte ingiltere ile fransa arasındaki yüz yıl savaşları sona erdi. bu savaş neticesinde batı avrupa'da 'milli kimlik' anlayışı gelişti, ingiltere ise diğer avrupa devletlerinden ayrılıp kendi iç sorunlarına ve bu sorunları çözmeye yöneldi.

    1492'de neler oldu?
    avrupalılar coğrafi keşiflerine başladı, 'yeni dünya' (amerika) keşfedildi. bunun sonucunda ticarette çığır açıldı, patates gibi sebze ve meyveler keşfedildi, kölecilik faaliyetleri hız kazandı, burjuva sınıfı ortaya çıktı, sömürgecilik faaliyetleri sayesinde avrupalı devletler hızla geliştiler. ispanyollar tarafından reconquista (yeniden fetih) ile müslüman gırnata devletine son verildi. rönesans'ın önemli isimlerinden lorenzo de medici öldü. borgialar, papalık'ın başına yükseldi ve papalık'ın buhranlı dönemleri başladı. italyan savaşları başladı.

    sonuç:
    sonucu ise ülkemizin değerli tarihçilerinden halil inalcık'ın (1916-2016) sözleriyle bağlayalım:

    “tarih ancak uzun bir evrim sürecinde değişir. avrupa'da yeniçağı karakterlendiren olay ve akımlar bir anda meydana çıkmış değildir. bu nedenle, yeniçağa başlangıç için içi kesin bir tarih vermek gerçeğe uygun olmayıp yapay bir ayırımdır. bu değişme süreci aslında oldukça uzun bir zaman diliminin içinde aranmalıdır. bu zaman dilimini 15. yüzyılın ikinci yarısı olarak belirleyebiliriz.”
    “15. yüzyılın sonlarının yeni bir çağın başlangıcı olduğuna dair tespitimizi bütün avrupa'ya değil, sadece batı avrupa'ya uygulamak gerekir. çünkü doğu avrupa (rusya ve balkanlar), batı avrupa'daki bu büyük hareketlerin dışında kalmaktadır. bu bölgelerde ekonomik hayat ve sınıfların durumu, özel koşullar içinde kendi doğal gelişimini izlemiştir. ayrıca çin, hindistan, güneydoğu asya adaları, japonya gibi bölgeler de daha uzun zaman kendi tarihi oluşumlarına devam edeceklerdir. bu bölgelerde de ani ve derin bir değişimden söz edilemez.
    “osmanlı imparatorluğu ise avrupa ile doğrudan ilişki içerisinde bir devlet olmasından dolayı avrupa'daki derin değişikliklerden etkilenmesi doğaldır. avrupa'daki bazı değişiklikler osmanlı imparatorluğu'na sızmaktan geri kalmamıştır. ikinci olarak da, osmanlı imparatorluğu'nda topçuluk, gemicilik gibi modern avrupa siyasi tarihine etki yapan önemli gelişmeleri dolayısıyla avrupa yeniçağ tarihine dahil edilmek zorundadır. osmanlılar, eskiden avrupa kültüründen üstün olan islam kültürü dairesi içinde bulundukları için avrupa ile sıkı ilişkilerine rağmen, gelişen yeni uygarlık akımlarına karşı uzun süre kendi içinde kapalı kalacak ve direnç gösterecektir.”

    kaynaklar:
    https://www.britannica.com/event/middle-ages
    https://www.britannica.com/…-of-constantinople-1453
    halil inalcık, seçme eserleri-v, rönesans avrupası türkiye'nin batı medeniyetiyle özdeşleşme süreci, türkiye iş bankası kültür yayınları, istanbul, 2016, s. 6-9
  • uzun uzun yazdıktan sonra eğer yanlışlıkla bir word dosyasını kaydetmeden kapattıysanız, bilgisayarım kısmının altında “.asd” dosyasını arayın. dosyanızı/dokümanınızı orada bulabilirsiniz.

    word 2013 için:
    1.dosya menüsünde aç’a ve ardından son belgeler’e tıklayın.
    2.son kullanılan belgelerde en sona gidin ve kaydedilmeyen belgeleri kurtar’a tıklayın.
    3.aradığınız word belgesini bulduğunuzda açmak için çift tıklayın.

    word 2016 için:
    1. boş bir word dokümanı oluşturun.
    2. üst menüden ''dosya'' seçin.
    3.gelinen ekranda ''bilgi'' seçin.
    4.gelinen ekranda ''belgeyi yönet'' seçin.
    5. ''kaydedilmemiş belgeleri kurtar'' seçin.
    6. gelen pencereden kurtarılmak istenilen dosya seçilip kaydedin.

    ayrı olarak, elinizde çıktı/kopya olarak bulunan metni/belgeyi çok hızlı şekilde dijital ortama aktarmak için bir yöntem var. ne yazık ki sadece iphone ve ipad kullanıcıları için geçerli bu. notlar simgesine basılı tutup ''belge tara'' kısmına basarsanız istediğiniz dokümanı tarayabilirsiniz yani scanner gibi kullanabilirsiniz kameranızı.
  • zihnin sağlıklı karar verebilmesi için öfke ve nefreti nötralize edebilmek.
hesabın var mı? giriş yap