• ruslarin soyad -ya da hitap diyelim hadi- kullanma adet, gelenek ve gorenekleri uzerine bir kirgiz arkadastan edindigim pek faideli bilgi sudur ki; her erkek ve kadinin bir soyismi oldugu malum fakat karsinizdaki kisi sizin daha nazik olmanizi isterse babasinin ismini soyisim gibi kullanmanizi isteyebilir bunu da ancak o size soylerse ogrenir ve de kullanirmissiniz. boylece rus klasiklerinde acayip kisaltmalarla birlikte degisen isimlere eklenen alakasiz ve hitap eden kisiye gore degisen soyadlarinin bende yarattigi sonsuz kafa karisikligi yerini parlak bir aydinlanmaya birakti. o gun bugundur cok mutluyum sozluk.
  • muslumanlarin yogun olarak yasadigi ulkelerin neden geri kaldiginin farkina vardiginiz an.
  • üstten açmalı tuvalet pencerelerine vasistas denilmesi. meğer zamanında alamanya'da üstten açmalı pencerenin o zamanki gazetede reklamının 'was ist das' şeklinde verilmesini bizim alamancılar ürünün adı zannedip bunu bu şekilde türkiye'de lanse etmesinden dolayıymış. bunu öğrenmemin de şu şekilde cereyan etmesi:

    baba: açsana oğlum şu was ist das'ı..
    ben: neyi?

    sanırım babam almanca öğrenmişti.

    baba: was ist das'ı..
    ben: nichts verstehen papa? was ist was ist das? (anlamadım baba. vasistas ne ola ki?)
    baba: bist du verrückt oder was? dummkopf! (manyak mısın nesin oğlum? dumkof!)

    çok komik milletiz yemin ediyorum..
  • beraber olduğun insanı çok da sevmeyeceksin.
  • pirincin doğaüstü ya da değil devalı bir madde olması.ufak bir hikaye anlatacağım.geçenlerde telefonumu suya düşürdüm üç parça halinde tabiki arkasında bakakalmadım sakince ayrı ayrı bütün parçalarını topladım.belki bir umut çalışır diye bütün parçalarını güneşe koydum kuruttum.iki gün sıcacık güneşte kaldıktan sonra taktım tabiki çalışmadı...

    tesadüf eseri o gün bize gelen kuzenime yakınıyordum işte 'ben böyle malım şöyle safım telefonsuzum ühühü' diye ağlıyorum.kendisi yapabileceğime olanak vermeden telefonu pirince yatırmam gerektiğini söyledi.pirincin su çekme özelliğinden falan bahsetti.bunu az çok biliyoruz zaten.daha önce bir kaç arkadaşından duyduğunu ve bu duruma düşenleri kurtardığını söyledi.telefonları çalışmış .'bir dene' dedi. güldüm ettim falan çünkü olaki böyle bir şey yapsam artık çok geçti.güneş altında kurumuştu çoktan...ama bir yandan da şeytan dürtüyor yahu diyorum telefonu iki gün kuruttuk artık pirince yatırsam da bir olayı olmaz.elimde kaldı telefon.umutsuzca denemem gerektiğini söylüyor iç sesim.neyse aldım pirinci doldurdum geniş bir kaseye içine de zavallı telefonumun parçalarını yerleştirdim ama böyle nasıl özeniyorum sanki pirinç yatağında suyla marine edilmiş telefon yemeği yapıyorum o derece dikkatli ve özenliyim resmen telefona alternatif tıp yöntemleri uyguluyorum ani bir şekilde tedavi olması için...umut zaten eksilerde ama hani belki bir şey olur yüzümü güldürür hesabındayım...

    evet efendim yaklaşık iki günde telefonumu öylece beklettim.sonra aldım çalışmayacağını bilerek tekrar hattı taktım ve telefon çatır çatır çalıştı sevgili dostlar...evet o günden sonra artık benim için her şeyin anlamı değişti...ufkum sınırlarımı zorluyor...ama mutluyum...
    teşekkürler sevgili tanrım...teşekkürler sevgili japonlar...iyi ki varsınız...
    şu anda polonya'da olan sevgili kuzenim selamlarımı gönderiyor ve gözlerinden öpüyorum canım...
  • potansiyel müşteride olumlu bir izlenim bırakmak için, saat markalarının reklamlarındaki saatlerin onu on geçmesi.(bkz: check)
  • geceleri gökyüzünün karanlık olmasının sebebinin 20. yüzyıla kadar bulunamamış olması.

    çünkü bunun sebebi tahmin edildiği kadar basit değil. geleneksel eski usül evren görüşünde, evrenin sonsuz ve statik bir yapısı olduğu kabul ediliyordu. fakat bu kabul bir sorunu da beraberinde getirdi. eğer evren sonsuz ve durağan olsaydı, yani bir başlangıcı olmasaydı, gökyüzünde baktığımız her noktaya denk gelen bir yıldızın olması gerekirdi. ve bu yüzden gece gökyüzü, gündüzki kadar parlak olmalıydı. çünkü evrende bu parlaklığı yaratmaya yetecek kadar ışıldayan madde mevcuttu. ama buna rağmen gece fevkalade karanlıktı. *

    paradoksun çözümü, evrenin dinamik ve sürekli genişleyen bir yapısı olmasının anlaşılmasıyla gelmiştir. gece gökyüzünün karanlık olmasının sebebi, evrenin bir başlangıcı olmasıdır. dolayısıyla evrendeki bir çok yıldızın ışığı henüz bize ulaşmamıştır. eğer evren sonsuzluktan beri var olsaydı, evrendeki bütün ışığın bize ulaşabilmesi için yeterli zamanın geçmiş olması gerekirdi. dolayısıyla gece gökyüzünün yıldız ışığıyla ışıl ışıl parlaması gerekirdi.

    evrenin yaşı yaklaşık 14 milyar yıl olduğundan, şuan en son teknolojik cihazlarla uzayı gözlemlediğimizde bile bize 14 milyar ışık yılından daha uzak hiçbir şeyi göremeyiz. çünkü daha uzaktaki herhangi bir yıldızın ışığının bize ulaşabilmesi için yeterli süre geçmemiştir. ayrıca evrenin büyüme hızının gittikçe arttığını hesaba katarsak görünür evrenimizin gittikçe boşalacağı söylenebilir.
  • kana kırmızı rengini veren maddenin vişne suyu olması.
  • golden gatein adının golden horndan esinlenerek konulduğu.
  • öyle bir noktaya gelirsiniz ki "düşünmek" kafi gelir başlı başına.
hesabın var mı? giriş yap