• jan janszoon van haarlem isimli korsan, hollanda'nın korsanlığı yasaklaması üzerine cezayir'e sığındı. müslüman olarak ismini murat olarak değiştirdi ve osmanlı devletine tabii olan berberi korsanlarına katıldı.

    1627 yılında 15 parçalık filosuyla en önemli seferini izlanda'ya gerçekleştirdi. izlanda'yı ele geçiren küçük murat paşa, genç ve sağlıklı olduğunu düşündüğü 242 esir ve birçok ganimet ile birlikte cezayir'e döndü.

    esir alınan kölelerin sadece küçük bir kısmı, yıllar sonra danimarka kralının fidye ödemesi karşılığında ülkelerine dönebildi.

    esir alınanlardan biri de daha sonraları tyrkja gudda lakabı takılan, gu?rí?ur símonardóttir isimli köylü bir kadındı. fidyenin ödendiği 1636 yılına dek çeşitli ülkelerde çalıştırılan kadın, ülkesine döndüğünde eşi yaşamını yitirmişti. izlanda istalasının sembolü olan gu?rí?ur símonardóttir'in hayatı; birçok tiyatro oyununa, romana, hikayeye ve belgesele konu oldu. son olarak 2001 yılında basılan ve símonardóttir'in hayatını anlatan kitap aylarca çok satanlar listesinde kaldı.

    esirlerin bir kısmı izlanda'ya dönmedi. bunlardan bazıları osmanlı devleti için çalıştı hatta hatırı sayılır mevkilere geldi. bunlardan biri jan asbjarnarson'dı. bir diğeri jonsson vestmann ise cezayir akıncılarına katılıp osmanlı reisi oldu.

    bütün bu olanlar izlandalıları derinden etkiledi. bu yüzden 350 yıl boyunca, 1970'lere değin, türk öldürmek suç değildi. izlandaca'da hala manasını koruyan “tyrkjaranid” kelimesi ise insan kaçıran türk anlamına geliyor.

    izlandalılar olanları halen unutmuş değil. izlanda, türk vatandaşlarına vize başvularunda çok fazla zorluk çıkaran hatta türkiye'de yalnızca fahri konsolosluğu bulunan nadir ülkelerden biri. izlandalıların, türklerden nefret etmesine sebep olan korsanların ise türk olmaması ayrı bir ironi.
  • yanlislikla ufkunuzu bilgi kirliligine marus birakmayin.

    türkce'deki pipi kelimesi bize ingilizce pee pee kelimesinden gecmemistir.

    kaldi ki pipi'nin italyanca, almanca, ispanyolca ayni anlamda kullanimi vardir. kelime lat. urina yerine kullanilabilmektedir.

    inanilmaz yani, emin olmadan nasil böyle atilip tutma istegi doguyor ilginc.

    ek not: katkisi icin reavelyn'e tesekkürler.
  • iki katına çıkarmasa da 1,5 katına çıkaracak, sinema üzerine bir anekdot:

    1975 yılında düzenlenen altın portakal film festivalinde endişe filmi beş altın portakal kazanmıştı. olaylı bir ödül töreni olmuştur, sol grupların alkışları, sağcıların yuhalamaları, sahneye atılan taşlar eşliğinde ödüller dağıtılmıştı. en iyi erkek oyuncu ödülünü alan erkan yücel, kısa bir süre sonra aldığı heykelciği toprak iş sendikasına vermiştir. yücel konuşmasında, toprak işçilerinin hayatını canlandıran bir filmde rol aldığı için ödül aldığını, asıl ödülü bu zor hayatı yaşayan işçilerin hak ettiğini söyledi. erkan yücel, yılmaz güney'in endişe filmine başladığı sırada yumurtalık olayı nedeniyle tutuklanmasıyla onun oynayacağı cevher rolünü üstlenmek için sete çağrılmıştı. yücel o sırada 12 mart döneminde tutuklu kaldığı mamak cezaevinden af kanunu ile çıkmıştı ve ankara sanat tiyatrosu'nda oynuyordu. endişe erkan yücel'in ilk sinema filmiydi. rol arkadaşı ayşe emel mesçi filmin çekimlerinde yaşananları şöyle anlatır: "endişe filminin bir özelliği, çekimin gerçek pamuk işçileri arasında gerçekleştirilmesiydi. erkan zaman zaman onlarla aynı çadırda kalıyor, sohbet ediyor, tartışmalar yapıyordu. dışardan bakan bir göz erkan'ın oraya film için değil, işçiler arasında çalışma yapmak için geldiği izlenimine kapılabilirdi. ama erkan'ın bu ilişkileri ona filmin içinde çekildiği çevreyle özdeşleşme olanağı da sağlıyordu." filmin çekiminden bir yıl sonra, antalya film festivalinden en iyi erkek oyuncu ödülünü alması için davet geldiği sırada yücel, çıktığı turnede karaman'da gözaltına alınmış ve saçları kazıtılmıştı. bu yüzden altın portakal ödül törenindeki fotoğraflarında saçları kazılıdır. ömrü gözaltı, tutuklamalar ve yasaklarla geçen yücel'in altın portakal'ına da toprak iş sendikası'nın 12 eylül döneminde kapatılması sırasında el konmuş ve altın portakal heykelciği gözaltında kaybolmuştur.

    http://i.hizliresim.com/yknygz.jpg
  • papualılarda dil son derece yoksuldur. her kabilenin kendi dili vardır ve sözcük sayısı sürekli azalır. bunun nedeni her defasında, kabilede birisinin ölümünün ardından, yas tutmak amacıyla birkaç sözcüğün silinmesidir.

    son zamanlarda okuduğum en hüzünlü şeylerden birisi bu olabilir.
  • herkes biliyorsa cahilliğime verin ama bugün benim için meyve sinekleri hariç böceklerin acı hissetmemesidir.
    acı hissini beynin ilgili bölümlerine ileten nosiseptörlerin bu hayvanatta olmaması imiş buna sebep.
    ama bu yine de bu canlıları kafanıza göre ezmeniz veya duvara yapıştırmanız için bahane değil.
  • doğa sevgisi.
  • jupiter'in de bir mehtabı olması.

    samanyolu'nun fotoğrafını çekmek için aylardır plan yapıyordum. ay'ın en karanlık dönemde olduğu zaman ve havaların da ısınmış olmasını umarak 4-9 mayıs tarihleri arasında çekim yapmayı planladım. ayrıca 5-6 mayıs gecelerinde meteor yağmuru vardı. şehir ışıklarının kirliliğinden uzaklaşmak için de ışık kirliliği haritalarını inceleyerek saros'da geceleri çok karanlık olan yerler buldum. (bu arada fotoğrafçılık eğitimim yok, gündüz fotoğrafçılığından pek anlamam. sadece samanyolu'nun fotoğrafını çekebilmek için saatlerce makaleler okudum, videolar izledim.)

    5 mayıs'ta saros'a gittim, ancak 2 gündür süren yağmura takıldım. o yüzden meteor yağmurunu kaçırmış oldum. hava 7 mayıs'ta açıldı. normalde karanlık yerler için gecenin ortasında ormanın içlerine kadar yürümem gerekiyordu ancak liman ışıklarının açılmadığını görünce limana gittim, hayatımdaki en iyi manzaralardan biriyle karşılaştım(aslında en iyisiydi ama daha ondan sonra jupiter'in mehtabını gördüm) ve sonunda hayatımda ilk kez samanyolu'nu hem de satürn, mars ve büyük antares yıldızıyla birlikte fotoğraflayabildim. sabaha kadar çekim yapmaya devam ettim.

    https://www.flickr.com/…37490/in/dateposted-public/

    https://www.flickr.com/…05706/in/dateposted-public/

    ertesi gece de hava açık olduğu için tekrar çekime gittim, yanımda bir arkadaşım da vardı. bu sefer limanın iç tarafına değil, arka kısmına kumsala geçtim. burası daha da karanlıktı çünkü gökçeada'dan geldiğini tahmin ettiğim ışık kirliliği daha azdı. burada da kadrajımı hemen samanyolu'na yönelttim ve çekime başladım.

    https://www.flickr.com/…15121/in/dateposted-public/

    https://www.flickr.com/…808954/in/dateposted-public

    çekim sürerken gözümü samanyolu'ndan alabildiğim zamanlarda diğer taraflara bakarak muhteşem yıldız manzarasını izliyordum ve takımyıldızları çıkarmaya çalışıyordum. jupiter sağımda müthiş bir şekilde parlamaktaydı ancak samanyolu varken kim ne yapsın jupiter'i. saatler ilerleyip jupiter daha da alçalınca denizde bir yansıma farkettim. köyden bir sokak lambası ışığı geliyordu arkalardan acaba onun yansıması mı diye açısını kapatmaya çalıştım ama, değildi. ben nereye gidersem yansıma da benimle birlikte geliyordu. kafamı kaldırdığımda bunun jupiter'in yansıması olduğunu anladım. arkadaşım da olayı farkederek yerinden kalktı. hemen fotoğraf makinasına koşarak kadrajı jupiter'e doğru çevirdim(burada nasıl paniklemişsem telefonu düşürmüşüm, neyse ki bulabildik). ve sonunda jupiter'in mehtabını yunan semadirek adasının hemen yanında fotoğrafladım. arkadaşımla bir kaç saat bu manzaradan gözümüzü alamadık, rüyada gibiydik.

    https://www.flickr.com/…49884/in/dateposted-public/

    https://www.flickr.com/…os/mesutbirinci/28730542046 (aynı fotoğrafın 10 kare istifleme ile hazırlanmış daha temiz hali)

    not: önümüz yaz, tatil sezonu başlıyor. saçma sapan hotellere dünyanın parasını vererek daha önce 50 kez tecrübe ettiğiniz tatili yapmayın. bir çadır edinin ve karanlık bir yerde kamp yapın. gökyüzünün nefes kesen manzarasını dünyada hiçbir 5 yıldızlı hotel sağlayamaz.

    edit: samanyolu'nu fotoğraflamayı düşünenler için şöyle bir entry hazırladım: #60490634

    edit:
    daha sonraki fotoğraflarımı takip etmek isteyenler olmuş: https://www.instagram.com/mesutbirinci veya https://www.flickr.com/mesutbirinci
  • aynı firmanın (nestle)

    hem çikolata ve şekerleme
    hem de şeker hastaları için ilaç üretmesi

    enteresan bir döngü
  • google mail adreslerinde noktanın bir öneminin olmaması.

    örneğin:
    isim.soyisim@gmail.com ile isimsoyisim@gmail.com 'un aynı mail olması
  • (bkz: #60452445)

    su her zaman (daha doğrusu her yerde) 100 santigrat derecede kaynamaz. üzerinde hava basıncına göre kaynama derecesi değişir, 100 derecede kaynadığı yer sadece ve sadece deniz seviyesine göre 0 rakımlı noktalardır. mesela dünyanın en yüksek noktası olan everest tepesinde suyun kaynama derecesi 69.4 santigrattır.

    şimdi de sittirelim mi?

    edit: yukarıda bakınız verdiğim linkte aşağı yukarı şöyle bir şey yazıyordu: "ota boka ufkunuz iki katına çıkıyor. alın size ufkunuzu iki katına çıkarak bilgi. su 100 derecede kaynar. şimdi sittirin gidin." ilgili arkadaş yazdığı entrynin arkasında duramayıp sildiği için benim entry anlamsızlaşmış. belirtme gereği hissettim.
hesabın var mı? giriş yap