• trt'nin trt olduğu yılları özlüyoruz elbette. bugüne göre siyasetten daha uzak olduğu yıllarda trt'nin yaptığı işleri özlemiyor değiliz. bünyesinde çok nitelikli kanallar bulunduran trt, ciddi manada kaliteli belgeseller yapabiliyor. trt belgesel kanalını sıkça takip edenler bilecektir elbette.

    izlenebilir bir kaç kanalın kaldığı şu günlerde trt belgesel, siyasetten oldukça uzak -bazen propaganda aracı olarak kullanıyor- olmasıyla dikkat çekiyor.

    anadoluda aklın serüveni belgesel dizisiyle başlayalım. her biri ortalama 3-4 dakikalık ufuk açıcı bilgilerden oluşuyor. anadolu'nun geçmişten bugüne geçirdiği maceraları betimleyici bir dille anlatıyor. izlemesi, dinlemesi çok keyifli. anadolu'da yaşayan medeniyetlerin yaşadıklarını anlamak için güzel bir kaynak.

    * 1. bölüm

    * 2. bölüm

    * 3. bölüm

    * 4. bölüm

    * 5. bölüm

    * 6. bölüm

    * 7. bölüm

    * 8. bölüm

    * 9. bölüm

    * 10. bölüm

    * 11. bölüm

    *12. bölüm

    13. ve son bölüm

    istiklal caddesi'ni hepimiz biliriz. cadde-i kebir, büyük cadde. yıllardır bir şehrin merkezi olmayı başarmış bir yer. daha iyi tanımak için ekrem tamer'in anlatımıyla.

    * 1. bölüm

    * 2. bölüm

    * 3. bölüm

    * 4. bölüm

    * 5. bölüm

    * 6. bölüm

    * 7. bölüm

    * 8. bölüm

    * 9. bölüm

    * 10. bölüm

    * 11. bölüm

    * 12. bölüm

    * 13. ve son bölüm

    dağıstan'ı daha iyi anlamak için.

    dağıstan renkleri - oynatma listesi

    ozanın kopuzundan aşığın sazına adlı dizi ise tam kelimeyle harika. emeği geçenlerin eline sağlık. böyle müthiş bir işi herkes bilmeli. şaman, kam, baksı, ozan gibi kelimelere ilgiliyseniz tam size göre bir belgesel dizisi.

    ozanın kopuzundan aşığın sazına

    damağımın tadı yüreğimin izi belgesel dizisi türk müziği tarihini ilk ağızlardan anlatıyor. çok kaliteli başka bir dizi daha.

    nöropsikoloji belgesel dizisi ise tamamen gerçek vakalardan yola çıkarak hazırlanmıştır.

    * 1. bölüm

    * 2. bölüm

    yalnızca iki bölüme ulaşabildim. diğer bölümlerde de diğer patolojik vak'alar işleniyordu. bulabilirsem ekleyeceğim. yapılan en etkileyici belgesellerden birisiydi.

    kahvenin dünya serüveni.

    trt belgesel - playlist bütün belgesellere ulaşabileceğiniz youtube kanalı.

    bir diğer işe yarar trt kanalı ise trt okul. gerek kilometre taşları animasyon belgesel dizisiyle gerekse diğer çalışmalarıyla bu durumu hakkediyor.

    nasıl üretilir adlı belgesel, her biri 4-5 dakikadan oluşan 58 videodan oluşuyor.

    beynin sırları belgesel dizisi 39 bölümden oluşan ufuk açıcı harika bilgilerle dolu. izlemesi zevkli.

    trt okul youtube kanalında öne çıkan programlarda ise böyle inşa edilir, böyle çalışır, böyle tamir edilir belgeselleri var. hepsi birbirinden nitelikli.

    internet güzel. kullanın.
  • aramaya inanmak da bunlardan biridir.

    (bkz: #44636536

    (bkz: #45704496)

    (bkz: #46229787)

    (bkz: #58516496)

    son olarak da bugün.

    (bkz: #63207877)
  • ferzan özpetek'in italya'da eşcinsel evliliği hayırlı etmesi.
  • karantina kelimesinin kökeni; italyanca kırk olan quaranta kelimesidir. avrupa'yı vuran veba salgınına çin'den yük gemilerinde gelen farelerin sebep olduğunun anlaşılması üzerine, venedik'e gelen gemilerin yüklerini boşaltmadan önce kırk gün açığa demirleyerek beklemelerini gerektiren bir tedbir kanununun çıkartılmasından türemiştir.

    türk dil kurumuna göreyse dilimizde ; bulaşıcı bir hastalığın yayılmasını önlemek için belli bir bölgenin veya yerin kontrol altında tutulup giriş çıkışların engellenmesi biçiminde uygulanan sağlık önlemi olarak kullanılmaktadır.
  • evrimsel acidan bakildiginda aslinda ben de bir recep tayyip erdoganmisim.

    "milyonlarca yıl boyunca insanlar küçük hayvanlar avladılar, ne buldularsa onu yediler ve aynı şekilde büyük avcılar tarafından avlandılar. ancak 400 bin yıl önce çeşitli insan türleri büyük av hayvanlarını avlamaya başladı ve ancak 100 bin yıl önce homo sapiens'in ortaya çıkışıyla insan besin zincirinde yukarı zıpladı. orta sıralardan yukarı doğru atılan bu büyük adımın çok önemli sonuçları oldu. piramidin tepesindeki aslan ve köpekbalığı gibi diğer hayvanlar, bu pozisyona kademeli olarak milyonlarca yıl içinde yükselmişti. bu da, ekosistemin çeşitli kontrol ve denge mekanizmaları üreterek, aslanların ve köpekbalıklarının ortalıkta terör estirmelerini engelledi. aslanlar daha ölümcül oldukça ceylanlar da daha hızlı koşmaya, sırtlanlar daha iyi iş birliği yapmaya, gergedanlar daha saldırgan olmaya başladı. buna karşın, insan tepeye o kadar hızlı çıktı ki, ekosistemin gerekli ayarlamaları yapacak vakti olmadı, ve buna ek olarak insanlar da bu değişime ayak uyduramadı. gezegendeki büyük avcıların çoğu muhteşem yaratıklar; milyonlarca yıl süren hakimiyetleri sayesinde kendilerine olağanüstü derecede güveniyorlar. sapiens ise adeta bir muz cumhuriyetinin diktatörü gibi. daha yakın zamana kadar savandaki orta hâlli yaratıklar olduğumuz için hâlâ korku ve endişe doluyuz, ve bu da bizi fazlasıyla zalim ve tehlikeli kılıyor. ölümcül savaşlardan çevre felaketlerine pek çok tarihsel kötülük, bu çok hızlı gerçekleşen sıçramadan kaynaklanıyor."
    (bkz: hayvanlardan tanrilara sapiens)

    bu gercegi öğrenmek hem neden böyle manyak bir tur olduğumuz konusundaki merakimi giderdi hem de cok aci koydu.
  • şam'da fıstık yetişmemesi ve şam fıstığının asıl adının "halep fıstığı" olması. ufkumuz iki katına çıkmasa da fıstık kadar genişlemiştir.
  • hep merak ettiğim, aşağıda sözünü ettiğim aletin ne şerefsiz bir alet olduğu.

    hayallerimizle oynadılar! oyuncak kapma makinesinin ardındaki zalım teknoloji bakın neymiş?

    dostlar, romalılar! yıllardır kandırılıyormuşuz da haberimiz yokmuş. hemen hepimiz bu oyunun kaybedeniymişiz. çocukluğumuzda bize hayatın gerçeklerini gösteren, bizi kaybetmeye alıştıran, büyüdüğümüzde ise sevgilimize almak istediğimiz o küçük hediyeye mani olan kıskaç makineleri aslında tamamen kandırmacaymış. buyurun siz de görün, bundan sonra bu yalana ortak olmayın. yapılan araştırmalarda, bu makinenin kar etmeden oyuncak vermediği kanıtlanmış.

    tarihçi phil writer, bu tarz aletlerin kullanım kılavuzlarını incelemiş ve oldukça şaşırtıcı bir şey keşfetmiş. şöyle ki; bu tarz makineler sadece kar ettikten sonra bizlere o 'kazandığımızı' zannettiğimiz oyuncakları veriyor.

    bununla bitmedi! kumpasın ne kadar derinlikli olduğunu görünce gözlerinize inanamayacaksınız.

    düzeneğe göre, makinenin bir güç sistemi var ve oyuncağı almak için bu güç sisteminin tam kapasitede çalışması lazım. işin çakallığı, bu sistem genelde tam çalışmıyor. bizden istedikleri parayı aldıktan sonra, her 21 denemeden sadece bir tanesinde güç tam kapasite çalışıyor ve o 'talihli' kazanıyor. fakat hemen umutlanmayın. zira bu oyunu art arda 21 kere oynasanız bile ne zaman kazanacağınız garanti değil. çünkü bu güç rastgele veriliyor.

    hem paramız hem de duygularımızla oynuyorlar!

    hani tam kazandım dediğimiz, içimizde havai fişeklerin patladığı an, o lanet ayıcığın ellerimizden kayıp aşağı doğru süzülüşünü onlarca kez yaşamışızdır. ''işte bunu da bilerek yapıyorlar'' diyorsanız, haklısınız. çünkü yazılım öyle bir programlanmış ki, bizi kazanabileceğimize inandırıp sonra kaybettirerek bir kez daha bu bataklığa sürüklenmemize sebep oluyorlar.

    sorun sizde değil, sizin masum duygularınızı acımasızca sömüren bu makinede!

    kaynak: https://onedio.com/…rdindaki-zalim-teknoloji-525108
  • einstein'in pek ünlü e=mc^2 formülü. hepimiz az çok ne anlama geldiğini biliyoruz: eşitliğin solunda bulunan 'e' simgesi enerjiyi (energy), sağ taraftaki 'm' kütleyi (mass) ve 'c' de ışık hızını (celeritas) temsil ediyor. yani diyor ki; aslında kütle, enerjinin bir başka formudur. herhangi bir maddenin içinde çok büyük miktarlarda enerji bulunmaktadır.

    bu kadarını sadece formüle bakarak anlayabiliyoruz, ama bu formül felsefi olarak da çok derin. bir nevi hayatın kaynağını da açıklıyor. formül teknolojik olarak çağ atlamanın kapısını aralamıştır evet ama aynı zamanda felsefi olarak da insana çağ atlatmıştır. bunu açıklayabilmek için bir örnek verelim. geçenlerde popüler bir bilim sayfasında şöyle bir soru gördüm: güneş'i söndürebilmek için ne kadar su gerekir?

    ne kadar su olursa olsun, güneşi söndürmeye yetmez; çünkü güneş yanmıyor! su ile söndürebileceğimiz reaksiyonlar kimyasal reaksiyonlardır. güneş'de olanlar ise kimyasal değil nükleerdir.

    güneş'in çok büyük bir kısmı hidrojenden oluşur. o kadar çok hidrojen vardır ki, bunların bir araya geldiklerinde oluşturdukları yerçekimi kuvveti devasa boyutlara ulaşır. ara katmanlarda kalan hidrojen atomları maruz kaldıkları bu devasa kuvveti kaldıramaz ve atom bağları kopar. bu kuvvet iki hidrojen atomunu adeta içiçe geçirir ve tek protonlu hidrojen atomları çesitli kombinasyonlarda birleşerek helyumu oluştururlar (buna nükleer füzyon denir). aradaki kütle farkları da enerjiye dönüşür (bu enerji ışık ve çok çeşitli atomaltı parçacık formunda uzaya dağılır), bu kütle farkı çok az gibi gözükebilir ama bunu c^2 ile çarpınca ortaya çıkan meblağın boyutunu idrak edebiliriz.

    (dolayısıyla aslında yeterince kütleye sahip her şey yıldıza dönüşür. örneğin, jupiter çok büyüktür ama kütlesi sahip olduğu hidrojen atomlarını ezmek için yeterli değildir ve yanamaz. ancak meteorlarla zaman içinde sürekli kütlesi artmaktadır ve eğer güneş sisteminin ömrü yeterse bir noktadan sonra jupiter de bir yıldız olma potansiyeline sahiptir.)

    toparlarsak güneş'de olan şey tamamen yerçekimi ve atomun yapısı ile alakalıdır. zaten güneş'e su ile yaklaşamayız, daha güneş'e varmadan su buharlaşıp uzaya dağılır ama diyelim ki hadi bir şekilde güneş'e su döktük, bu onu söndürmez tam tersine toplam kütleyi ve dolayısıyla yerçekimini artıracağı için nükleer reaksiyonu hızlandırıp daha hızlı yanmasına sebep olacaktır.

    e=mc^2 formülünden önce güneş'de neler döndüğünü bilmiyorduk, bu formülden sonra taşlar yerine oturdu ve insanlığın o ana kadarki gözlemleri bir anlam kazandı. artık insan evrendeki yeri hakkında elle tutulur birtakım teorilere sahip.

    yani özetlersek, güneş'de yerçekiminin etkisi ile madde enerjiye dönüşür ve (öyle sanıyoruz ki) her şey mikroskopik bir canlının bu enerjiyi kullanabilmeyi öğrenip ilk kez fotosentez yapmasıyla başlamıştır.

    edit: ygs, ales ya da kpss'ye mi hazırlanıyorsunuz? daha genel olarak ösym tarafından düzenlenen bir sınavın matematik kısmına hazırlanıyorsanız eğer, çıkmış soruların konu anlatımlı bir şekilde çözüldüğü bu youtube kanalı ilginizi çekebilir: https://www.youtube.com/…pykbi76_lbzorfra/playlists
  • bazı hastalıklar için kullanılan ilaçların yan etkilerinin hiç alakası olmayan bazıı hastalıkların tedavisinde kullandığı öğrendiğim şeydir.
    oh
  • grev yapmak, ya da greve gitmek kelimesinin kökeni, fransa'nın greve meydanında, işten çıkartılan insanların toplanarak protesto yaptıgı yerdir. sanırım sene 1800'ler.
hesabın var mı? giriş yap