• masada toplu intiharı

    roma’nın yeruşalayim’i ve ıı. bet-amikdaş’ı işgal etmesinden sonra, yahudiler yeruşalayim’den çıkıp, masada kalesi’ne geldiler. orada 2-3 yıl kaldılar.

    kale hamamından su kuyularına, evlerinden gözleme kulelerine kadar herşeyi ile tam bir küçük köy izlenimi veriyordu. kalenin kuzeyinde yiyecek depoları, gözleme terası, hamam ve bir sinagog bulunuyordu. bunlar arasında kuzey yakasının en önemli yapısı kral herod’un kendi için yaptırdığı hamamdır.

    yapım itibarı ile hala ilgi çeken bu yapı üç odacıktan oluşuyordu. bu odacıklardan biri sıcak biri ılık ve biri de soğuk su içindi. bu odacıkların hepsi zamanına göre çok yüksek bir mimari yapıya sahipti. ayrıca bu odacıkların sıcak olanında sıcak hava tutmak ve odaya yaymak için değişik bir sistem kullanılmıştır. burası iki kattan oluşmak ile beraber alt katta bir sürü boru vardı.

    buna ek olarak yukarıda da sıcak havanın içeriye girmesini sağlayan bir hava boşluğu vardı. bu boşluktan giren havanın ise her zaman sıcak kalmasını odanın iki katından aşağıdakindeki borular sağlıyordu. kalenin batı yakasında bulunan en önemli yapı ise bir zamanlar içinde kral herod’un da yaşamış olduğu kalenin en büyük yapısı (yaklaşık 4000 metrekare) batı sarayı’dır.

    kalede bir çok bölme olmakla berbaber en önemlileri yatak odaları, malzeme depoları, mozaik ve taht odaları idi. batı saray’ının kuzeybatısında bulunan bizans kilisesi ile güneybatısındaki üç villa ve büyük su havuzu da kalenin önemli mimari eserlerinden biridir.

    kale’nin doğu kısmına geldiğimizde ise burada sonradan yapılmış olan ve yahudilerin kalede kaldıkları süre içerisinde yaşadıkarı evleri görürüz. kalenin güneyinde ise sadece su toplamak için yapılmış olan yeraltı sarnıçları vardır. kalenin yapısında da sadece taş kullanılmakla beraber kalenin kuşatılması ve buna bağlı olarakta alınması çok zordu.

    masada tepesine çıkan herhangi biri, çevredeki romalıların orayı bir işgalle kolaylıkla alamayacaklarını görebilir. çünkü masada kalesi, büyük bir tepenin üzerine inşa edilmiştir.

    yukarı doğru çıkan bir asker, kaledekiler için kolay bir hedef olurdu. buna rağmen, orada kalan yahudiler hiçbir zaman kendilerini güvende hissedemediler. her sabah kalkıp romalılar'ın silahlarını nasıl geliştirdiklerini seyrettiler.

    yahudiler, romalıların kaleye batı ucundan her yaklaşma denemesinde romalı askerler üstüne kızgın yağ döküyorlardı. bunun sonucunda da kaleye yaklaşanların sayısı her geçen gün azalıyordu. yine bir gün yahudiler içinde kızgın yağ bulunan kazanları batı ucuna yerleştirmişler ve kurban olacak roma askerini bekliyorlardı.

    bir süre sonra kurban gözüktü. hızlıca koşarak batı ucundan kaleye tırmanmaya çalışıyordu ki yukardan kızgın yağ üstüne boşaldı ve o acı ile “ şema israel” diye bağırdı. buna duyan yukarıdaki yahudiler çok şaşırdılar ve o günden sonra hiç kızgın yağ dökmediler.

    romalılar, ilk olarak düzgün bir yol yapımı için çalışmalar başlattı. uzun uğraşlardan sonra solelo adı verilen yapay bir yol yaparak masada’ya ulaşan roma askerleri kaleye saldırmaya başladılar, ancak almayı başaramadılar. ayrıca bölgenin sıcak olması ve romalıların su sıkıntısı çekmesi onların morallerinin bozulmasına neden oluyordu.

    sonunda masada’nın kuvvetli duvarlarından birini yıkarak buranın alınmasını kolaylaştırdılar. fakat acele etmediler ve ilk olarak masada kalesinin karşısına tahtadan bir kale yaptılar. amaçları yahudilerin erzak ve sularının bitmesini ve bu yüzden de teslim olmalarını sağlamaktı.

    yahudiler bu kaleyi romalıların kısa bir süre içerisinde yapmaları karşısında çok şaşırdılar. fakat bunun üzerine onlar da bir plan yaptılar. bu onlar için kaleyi kurtarmak adına son şansları idi ve bunu iyi kullanmak istiyorlardı. planları basit ama uygulamaları zordu.

    çünkü planlarının işlemesi için birkaç kişinin gizlice dışarı çıkarılması lazımdı. en sonunda dışarı çıkmayı başaranlar planı uygulamaya başladılar. planları romalıların kısa bir süre içinde inşaa ettikleri taht kaleyi yakmaktı.

    sonunda başardılar ve kale yanmaya başladılar. bir ara kaybeder gibi olan romalılar rüzgarın da yardım ilen yangının önüne geçmeyi başardılar. bundan sonra fazla beklemeden hemen karşı saldırıya geçtiler.

    bunun sonucunda yahudiler'in lideri olan elazar ben yair, bütün yahudiler'in kendilerini öldürmesi gerektiğini söyledi. yahudilik, intiharı kesinlikle yasakladığı için, bu insanlar tarafından şaşkınlıkla karşılandı. ama daha sonra, bu alternatif yol, insanlara tutsak olmaktan daha mantıklı geldi.

    masada’daki son anları, olanlara tanık olmuş bir kişiden öğreniyoruz; flavius josephus. daha sonra josephus masada'nın hikayesini kendi duygularını da katarak yazdı. onun yazılarında, eliezar ben yair’in son konuşmaları yer almaktadır. bu konuşmalarda eliezar ben yair neden intihar ettiklerini anlatmaktadır. işte onun konuşmasından bir bölüm:

    “…bırakın karılarımız kötü yola düşmeden, bizden önce ölsünler; bırakın çocuklarımız ölsün, köleliğin acısını tatmadan…onları öldürdükten sonra da karşılıklı olarak birbirimizi öldürelim.”

    daha sonra elazar, yahudiler'e bütün eşyalarını yok etmelerini ama yiyecekleri bırakmalarını söyledi:

    “…yiyecekler bizim ihtiyaçlar yüzünden ölmediğimizin kanıtı olacaktır. böylece, bizim asıl kararımız anlaşılacak; ölmeyi köleliğe tercih ettiğimiz..”

    bu konuşmalardan sonra, bir plan yapıldı. bu plana göre oradaki 1000 kişi içerisinde kura yolu ile sekiz kişi seçildi. bu sekiz kişinin görevi geriye kalan kişileri öldürmekti. öldürme işini ise öldürüleceklerinin boğazlarına keskin bir kılıç ile tek hareketle, acı vermeden yapıyorlardı. herkes ölüpte geriye sekiz kişi kalınca onlar da kura ile birbirlerini öldürüyordu. geriye kalan en son kişi ise intihar etti. bu olaylardan sonra, romalılar kaleye geldiklerinde 960 tane cesetle karşılaştılar.

    ıı. beth-amikdaş’ın yıkılması ve masada isyanı’nın bastırılması, israel’in kuruluşuna (15 mayıs 1948) kadar sürecek olan bir esaret ve sürgün döneminin başlangıcıdır. bu tarihten sonra, yahudiler dünyanın her tarafına yayılmış ve 2000 yıl boyunca tekrar toplanıp bağımsızlıklarını elde etmeyi ümit etmişlerdir.

    fotoğraflar ve detaylar
  • yüzümüzde küçümseme mimiği haricindeki tüm ifadelerimiz simetriktir. açık bir şekilde yalan söyleyen kişiler yüzlerinde bilinçsizce asimetrik tepki gösterir.
  • aramaya inanarak çok aradım fakat yazılmadığını görünce çok şaşırdım değerli sözlük yazarları ve pek kıymetli sözlük okurları.

    "play" simgesi aslında pena .
  • arıların sıfır kavramını anlayabileceklerinin keşfedilmesi bunlardan biridir. ilk defa denk geldiğim bir husus olduğu için ilgimi çekti ve konuyu buraya taşımanın uygun olacağını düşündüm. şimdi konuyu biraz detaylıca anlatmaya çalışalım.

    yapılan bir çalışmaya göre, arılar sıfır kavramını anlıyabiliyorlar ve bu konudaki ilk omurgasız olarak gösteriliyorlar. bu böcekler, biri diğerinden daha az şekil taşıyan bir platforma doğru uçmaya teşvik edildiklerinde, “şekilleri”, “bazı şekillerden” daha küçük bir değer olarak kabul edebildiler. demek istediğimizi aşağıda daha iyi anlayacaksınız.

    sıfır, bizim için bile, anlaması kolay bir kavram değildir. hele iş küçük çocuklara geldiğinde, onlar, diğer sayılardan daha sonra sıfır kavramını öğrenirler ve çoğu zaman 1'den küçük olup olmadığını belirleme konusunda bile sıkıntı çekebilirler. ki kişisel yorum olarak, birazdan anlatacağımız şekilde, arılar bu konuda daha az sorun yaşıyor gibi*

    insanlardan başka bazı hayvanlar da sıfır kavramını kavrayabilmişlerdir. örneğin; öğretildiklerinde şempanzeler ve maymunlar, bunu nicelik olarak düşünmeyi başarmışlardır.

    dışarıdan küçük beyinleri ile arıların bu sıfırı anlama kervanına katılma olasılığı size düşük görünebilir; ancak arılar, şaşırtıcı derecede iyi gelişmiş sayı becerilerine sahiptirler, mesela daha önceden yapılmış olan bir çalışma, onların 4'e kadar sayabilceğini ortaya koymuştur.

    bal arılarının sıfırı anlayıp anlayamayacağını görmek için, melbourne'daki rmit üniversitesi'nden scarlett howard ve meslektaşları ilk olarak, iki sayıyı ayırt etmek için arıları eğittiler. her biri üzerinde bir ile dört arasında sayıda değişen şekile sahip olan iki platform kurdular.

    bir platformda, arılara tatlı bir sakkaroz çözeltisi, diğerinde ise kötü bir tada sahip olan kinin çözeltisi verildi. bu arada belirtmekte fayda var, önceki araştırmalar, arıların doğru seçimleri sonucunda sadece ödüllendirilmeyip, aynı zamanda yanlış seçim yaptıklarında cezalandırdıkları zaman daha hızlı öğrenebildiklerini ortaya koymuştur.

    araştırmacılar arıları, yüzde 80 doğru seçim yapayısa kadar, daha az şekile sahip olan platformu, tatlı ödülle (sakkaroz) ilişkilendirmeleri için eğittiler.

    arıların şekillerin sayısına değil, görünümlerine de cevap verdiklerini teyit etmek için farklı şekilli nesnelerle daha ileri testlere tabi tutuldular.

    daha sonra, iki veya üç şekille “sıfır” şekil arasında seçim yapmakta bırakıldıklarında, arılar çoğu zaman sıfırı seçti.

    ikinci bir deneyde, diğer arılar da aynı şekilde eğitildi, ancak bu sefer ya sıfır ya da bir ila altı nesne arasında değişen şekle sahip bir platforma inmek zorunda bırakıldılar. arılar, istikrarlı bir biçimde sıfırı seçti; ama bu sefer diğer seçenek 6 nesne değil de bir nesne içeriyorsa, hem seçim yapma olayı daha çok zaman aldı hem de daha az doğruluk yüzdesine ulaşabildiler. daha iyi anlaşılması açısından bu durumu şöyle açabiliriz: yani seçim için karşı karşıya kaldıkları obje sayısı arttığı zaman arıların sıfırı anlama oranları yükseliyor. bu küçümsenecek bir husus değil. çünkü bir (1) nesne içeren bir platform ile sıfır (0) nesne içieren bir platformu bile ayırt edebilmeleri, onların aslında sıfır sayısını kavrayışları konusundaki dehalarını orata koyuyor.

    bu durum, sunulan iki nicelik arasındaki sayısal farkın miktarının, arıların problemi ne kadar zorlayıcı bulduğunu etkilediğini ve arıların bir sayı olarak sıfır kavramını algıladığını göstermesi açısından önemli kanıtlar sağlamıştır.

    bu tür deneyler, arıların sıfırı kavrayışlarının bazı insanlar ve primatlara benzer olduğunu göstermektedir. fakat neden bu yeteneklere sahip oldukları henüz belli değil. howard'a göre, arıların bunu nasıl yapabildiklerini anlamak için hala ortaya çıkarılması gereken bazı hususlar mevcut.

    ingiltere'de st. andrews üniversitesi'nden susan healy, primatlar dışındaki hayvanların bir sayı olarak sıfır fark edip edemeyeceğini test etmek için birkaç girişimde bulunulduğu belirterek, aslında bir omurgasız hayvanın kavrayabildiği bu fikrin, ezberleri alt üst ettiğini de söylüyor.

    kişisel yorum olarak da kim bilir, belki bu tür çalışmalar, matematiğin eğitimine bakış açımızı bile etkileyebilir.

    kaynak: https://www.newscientist.com/…-the-concept-of-zero/ den yararlanılmıştıır.
  • 500'den fazla çalışanı olan işyerlerinde spor salonu/tesisi bulundurmanın zorunlu olması. tabii paragöz işveren, bunlarla uğraşmak yerine cüzi miktardaki cezayı ödeyip kurtuluyor.

    http://www.mevzuatbankasi.com/…?kategori=15&id=1058

    daha güncel link bulamadım, affola.
  • keçiboynuzu çekirdeklerinin hepsi aynı ağırlıktaymış. o nedenle eskiden ağırlık ölçüsü olarak kullanılırmış. 4 çekirdek bir “dirhem” edermiş. satıcı 2 dirhemlik bir şey satarken müşteri itibarlıysa 1 çekirdek de kendinden eklermiş. “iki dirhem bir çekirdek” ordan gelirmiş.
  • kadınlardaki sinir reseptörü sayısı erkeklerdekinin iki katıdır; bu nedenle kadınlar acıyı daha yoğun hissederler. aynı zamanda acıya karşı dayanıklılıkları da daha fazladır.
  • feribot sendromu

    1980 yılında almanya mayer werft tersanesinde inşa edilen estonya feribotu’nun batmasıyla 852 yolcu öldü. 137 kişi bu kazadan kurtuldu. kıyıya yakın bir mesafede su alması nedeniyle yatarak batan feribot, sadece gemi mühendisleri tarafından değil aynı zamanda kazada ölümlerin nedeni açısından davranış psikolojisi uzmanlarınca da yıllarca incelendi.
    insan davranış psikolojisi uzmanları bu kazada ölen 852 yolcunun neden kurtulamadıklarını araştırdı. aileleriyle görüşüp geçmişlerini incelediler. ölenlerin yüzde 98’inin çok iyi yüzme bildiklerini belirleyen uzmanlar son olarak kazadan kurtulanlarla görüştüler.

    ortaya çıkan sonuç şuydu:

    feribot 28 eylül’de gece saat 00.50’de sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı. feribota giren sular 50 santim yüksekliğe ulaştı ve feribot yan yatmaya başladı. su miktarının artmasıyla birlikte tahliye işlemi başladı. ancak 987 yolcudan sadece 137’si su almaya başlar başlamaz hemen feribotu terk etti. geri kalan 852 yolcu ise, gemi kaptanının “panik yapmayın; dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini izlediler. saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti. sonunda saatler 01.50’yi gösterirken tamamen yan yatarak sulara gömüldü.
    feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen son saniyeye kadar rahat rahat batışı izleyenler psikoloji ders kitaplarında “estonya feribotu sendromu” olarak yer almıştır.
    halen o insanların davranış şekillerine psikoloji bilimi mantıklı bir açıklama getirememiştir.

    kaynak
  • play simgesi pena değildir. elektrik devrelerinde kullanılan bir simgedir. anahtar anlamına geliyor diye hatırlıyorum ama elektrik elektronik çalışanları daha kesin bilgi verebilir
  • "osmanlı devleti, ismini kurucusu olan osman bey'den alıyormuş" diyen arkadaş sözlüğün ve bu başlığın müzmin trollerinden.

    "osmanlı devleti yıkılmıştır." diyen arkadaş, büyük ihtimalle bu zatı tanımadığı için onu trollemeye çalışmış.

    bunun üzerine bu iki yazara sinirlenen ve "bi siktirin gidin yahuu" diyen arkadaş da bu iki yazarın trollüğünden bihaber olduğu için haklı olarak isyan etmiş ve "başlığı takipten çıkartıyorum" demiş.

    tüm bunlardan bağımsız, bir yazar da "feribot sendromu" ile ilgili bir entry paylaşmış.

    başlığı takipten çıkaran arkadaş, artık feribot sendromu konusundan yoksun.

    iyi de "bundan bize ne, burada öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şey nedir?" diye soracak olursanız, size "farkındalık" derim. zira çevremizde olup bitenlerin çoğunun farkında değiliz.

    biz, bize dayatılan bilgilerin doğru olduğunu ve gelişimlerimize katkı sağladıklarını düşünürüz. oysaki etrafımız büyük bir troll ağı ile çevrili. doğru bildiğimizi sandığımız ve öğrendiğimizde ufkumuzu iki katına çıkaran şeyler bu bilgiler değil, bu bilgileri özümseyen zihnimizdir. biz bu bilgiler ışığında ufkumuzu değil, düşünce yapımızı geliştiriyoruz. bu ikisi arasındaki fark nedir diye soracak olursanız size şöyle cevap verebilirim;

    sanırım daha fazla uzatamayacağım. iştahım yerinde olsaydı psikanalizden girip davranışsal bağımlılıktan çıkacak, süslü ve bilimsel cümlelerle boş bir yazı yazacak ve tüm bunların üzerine bir kez de ben trolleyecektim. fakat asıl niyetim trollemek değil, düzgün bir trolleme örneği ile çoğu insanı kandırabilme ve kendimizi haklı çıkarabilme ihtimalimizdi. yani önemli olan bilginin doğruluğu değil, bilginin doğru kullanımı idi. bu husus üzerine derin bir çalışmam var. eğer toparlayabilirsem, bir gün burada sizlerle paylaşacağım.

    not: yeşilini yakıp zamanını aldığımı düşünen bütün suserler'den özür diler, mutlu ve huzurlu bir noel geçirmelerini yüce teala'dan niyaz ederim.
hesabın var mı? giriş yap