• doğru olan uygulamadır, bok atmaya gerek yok. işin profesyoneli varken gidip de pasta cila ustasından tatlıcı, kepçe operatöründen aşçı yapmanın alemi yok.

    önemli olan, out-source yaptığın bir işi rant yerine, işi bilene yaptırman.

    ha o da bizimkilerde yok.
  • bir arkadaşımız '' kepçe operatöründen aşçı yapmanın alemi yok.'' buyurmuşlar amk memleketinde sanki aşçılar askerlikten muaf.
    ekleme: 185 kısa dönem askerlik yaptım. o zamanlar sivil aşçı vardı yanınada lokantada çalışmış ufaktan bu işleri bilen askerleri yamak olarak verirlerdi. zehirlenme vakası da yaşanmadı..
  • çanakkale savaşı sırasında askerlerin yemek listesi;

    43. alay 1. piyade taburu 1. bölük, 1917 yılı yemek listesi;

    15 haziran sabah: üzüm hoşafı. öğlen: yok. akşam: yağlı buğday çorbası ve ekmek.

    26 haziran sabah: yok. öğlen: yok. akşam: üzüm hoşafı, ekmek.

    18 temmuz sabah: üzüm hoşafı. öğlen: yok. akşam: yarım ekmek.

    8 ağustos sabah: yarım ekmek. öğlen: yok. akşam: şekersiz üzüm hoşafı, ekmek yok

    zehirlenen asker sayısı sıfır - "0"

    yandaş taşeron rota zımbırtısı sonrası son durum ise 1 şehit zehirlenen asker sayısı binlerle ifade ediliyor.

    (bkz: 17 haziran 2017 manisa asker zehirlenmesi)

    (bkz: 16 haziran 2017 manisa asker zehirlenmesi)

    (bkz: 27 mayıs 2017 manisa asker zehirlenmeleri)

    (bkz: 24 mayıs 2017 manisa asker zehirlenmeleri)
  • barış döneminde kendi askerine yemek veremiyorsa savaş durumunda nasıl yapacak, dediğim devlettir. oldu olacak askeri sağlık hizmetini kaldır onu özelden hizmet alımı yoluyla yap. askerleri direk özel hastaneye götürürsün, ekşideki goygoycular da bunu iyi bişey sanar. spor işini de askerleri fitness salonuna yazdırma yoluyla hallet..

    barışta böyleymiş ama savaşta farklı olurmuş. tamam ben inandım.

    (bkz: barışta ter dökmeyen savaşta kan döker)
  • bundan yaklaşık iki bin yıl önceki hun ordularını düşünebiliyor musunuz? o kadar atlı, hepsi silahlı zırhlı sefere çıkıyorlar ve aç kalmıyorlar. günlerce yol gidiyorlar ama zehirlenmiyorlar.

    ön asya'ya giren oğuz ordularını düşünün aynı şekilde. ya da bunun onlarca örneğini.

    yüzlerce yıl evvel, günümüze nazaran o ilkel şartlar altında binlerce atlı bütün techizatlarıyla beraber hem kendilerini hem atlarını doyurabiliyorlar ve savaşlara katılıyorlardı.

    2017'nin türkiye cumhuriyeti'nde ise türk silahlı kuvvetleri kendi askerinin zehirlenmesine mani olamıyor. onları doyuramıyor ve sefil yemeklerle zehirlenmek ile aç kalmak arasında tercih yapmaya zorluyor.

    diyeceksiniz ki ordunun ne suçu var? burada rota adlı yemek şirketinin suçu en yüksek seviyedeyken, koskoca türk silahlı kuvvetlerinin gıdasını özel bir firmadan temin eden devlet de, bakanlık da, genelkurmay da sorumludur kimse kusura bakmasın. ordu romantizmine gerek yok.
  • işin blokunun çıkartılmaması gerektiğini gösteren başlık. askerin görevi vatani savunmaktır. nöbet tutmak, silah taşımaktır, gerektiginde savaşmaktır. patates soymak, soğan doğramak değildir.

    dolayısıyla yapılması gereken en doğru hareket yemek-bulaşık işlerinin dışarıdan bir şirkete verilmesidir. ancak buradaki hata yandasa para kazandırcam diye denetim yapmamaktir.
  • aslında sorun sistemdir. elbette ve de ihtiyaç giderimi piyasa kaynaklı olmalıdır. ama uygulaması olmayan herşey sahra tanımı ile sınıfta kalır.

    şimdi biz bu ülkede neyi adam gibi yaptık ki bu tarz uygulamalar adam gibi olsun. zira kayırmacılık ve idarecilik dna yapımızda bolca var.

    manisa' da 4 üncü zehirlenme olmuş 700 personel mağdur ilgili bakan bölgeye teşrif edebilmiş. valilik anca ek koyabilmiş, anca birileri gözaltına alınabilmiş.

    bu tarafı farklı bir sorun. diğer tarafta ise ihtiyaçları kendi içerisinden temin etmek. kısaca kendi yemeğini kendin hazırlamak, aracını kendi şöförünün kullanması gibi ki bugüne kadar olan uygulama. evet herşeyin profesyoneli olmalı. bunda yanlış yok.

    ancak burda aksayan bu tarz hizmetlerde kullandığın personelle diğer personel arasında fark olmaması.

    böyle olacağına bu tarz hizmetleri yapanları bir işçi gibi kabul etse sistem, başlat sigortasını ve yaptığı sürece koy cebine asgari ücreti ki fayda daha fazla olsun.

    bu olmadığı sürece ne şöför ne kaloriferci ne de başka bir görevde başarı ve faydalılık olmaz ki olmamıştır.
  • orospu çocuklarının tskya saldırması için gün doğmuştur.

    sorun tskda değil, ilgili mevkilerdeki basiretsiz, yolsuzluk yapan hatta vatan haini yöneticilerdedir.
  • ulan her boku biliyormuş gibi, profesyonel edebiyatı yapan beyinsizler. profesyonellik nedir biliyor musun beyinsiz? profesyonellik, ordunun yemeğini kendi yapmasıdır. aksi takdirde kritik zamanlarda ve savaşlarda ordunu savaşmadan zaafa uğratırlar. amerikan ordusu acaba dışarıdan yemek alıyor mu? ya da alıyorsa kılı kırk yararak mı yarmayarak mı yapıyor bu işi? aynı amerikan ordusu, hatırlayın ıraka dalmak için türkiye topraklarına konuşlanmıştı ama teskere çıkmayınca siktirolup gitti gitti de giderken ne yaptı? çöpünü pisliğini de götürdü neden? amerikan ordusunun bıraktıklarına bakarak orduya ait istihbarat toplanmasın diye.

    bak, profesyonellik nerelerden hesaplanır. ama beyinsizler sırf tapındığı iktidarı kutsamak için haksızlığı eleştireceğine yok sayarak ve bizi kendi gibi geri zekalı sanarak efendim hangi çağda yaşıyoruz, tabi yemek şirketi yapacak diye bıdı bidi yapıyor.

    bu ülke benim de ülkem olmasa, hiç umursamam. bırakın aptallık yapsınlar kafir de gelsin siksin bu beyinsizleri der geçerim ama olan ülkeme oluyor.

    ve bakın bu kaçıncı zehirlenme devlet hesap sordu mu hesap?

    allah adaleti ayağa kaldırmamızı istiyor bu çakma müslüman partisi akp ne yaptı lan adaleti?

    kendisine darbe yapan fetö ve yaptıran abd'ye bile hesap sormaktan aciz çakma cihan devleti yöneticileri. allah belalarını versin.
  • 2002-2005 yılları arasında görev yaptığım 7'inci j.komd.eğt.a.k.lığı 5000'in üzerinde kazan mevcudu ile türkiye'nin en kalabalık birliklerden biriydi. kendi mutfağı, fırını, kuru erzak ve soğuk hava depoları vardı. yemekleri kabul edilebilir nefasette, ekmeği şahaneydi. gündüz ve gece vardiyasında çalışan iki sivil aşçı ve fırın ustası vardı. ertesi gün çıkacak yemeğin durumuna göre her bölükten sıra ile acemi er'ler çağrılarak mutfak personeline ve bulaşığa yardım ederlerdi.
    ancak ne gariptir ki, o mis gibi pilavı yapan, tatlıya şerbeti veren ve tabelaya göre kahvaltıları hazırlayan kesinlikle sivilde bu işi yapmış kişiler değildi.
    yerine göre bir oto kaportacısından pilavcı, klima tamircisinden tatlıcı yapılıyordu. çünkü askere gelmeden önce yapılan "aman askerde mesleğini söyleme yoksa bütün o işi sana yıkarlar" dolduruşu neticesinde acemi birliğinde mesleğini saklayan ve kendini ifşa etmeyen er'ler yüzünden meslekçi seçimlerinde en az personel maalesef mutfak için çıkıyordu.
    yerine göre servis kısım komutanı ve ya genelde mutfak nöbetçi astsubayı ile sivil aşçı o günkü öğle yemeği ile komutan'a yemek numunesini arz eder, yemekler hakkında bilgi verirdi. her öğün için çıkarılan yemeklerden numune alınır, 72 saat süre ile muhafaza edilirdi. askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan gıda mühendisi bir asteğmen muayene komisyon üyesi olarak her türlü yiyecek ve içecek kabulunde muayene heyeti ile birlikte hazır olur, hayvansal gıdalardan aldığı numuneleri hıfzısıhha kurumuna götürür sağlık yönünden uygun olup olmadığına ilişkin resmi rapor alır, takip ederdi. mutfağa gelen hiçbir erzak "muayene edilmeden" kazana girmez-yedirilmezdi.

    yani kimse kolay kolay zehirlenmezdi çünkü "denetim" vardı. acemi birliği olduğu için denetimler hat safhadaydı.

    sözün özü, o zamanlar biz de yemeklerin sivil bir şirkete devredilmesini teklif ediyorduk. ancak işini ciddiye almayan denetimsiz şirketler yüzünden bu denli zehirlenmelerin olacağını hiç birimiz tahmin etmiyorduk. türkiye burası işte. olmaz dediğimiz her şey oluyor.
hesabın var mı? giriş yap