• latince karşılığı ius non scriptum dur.
  • örf ve adet hukuku yazılı olmamasına rağmen, kanunlarda kendisine yer verilmiştir. hakimler eğer kanunun ilgili maddesinde bir boşluk söz konusuysa takdir yetkilerine bağlı olarak o boşluğu örf ve adet hukukuna göre doldurabilirler. tabi bu sadece kanunun izin verdiği ölçüde olabilir. örf ve adet hukukuna en çok değinilen kanunlar; medeni kanun, borçlar kanunu ve ticaret kanunu gibi özel hukuktan gelen kanunlardır.
    (bkz: yazılı hukuk)
  • kanundan farklı olarak bir makamın yazılı şekilde açıklanmış iradesine dayanmaz. yazılı hukuk kuralı değil, bir gelenek hukukudur. toplumda mevcut örf ve adet hukuku kurallarının neler olduğunu veya somut bir meseleye ilişkin bir örf ve adet hukuku kuralı olup olmadığını belirli bir kaynağa bakarak bilme imkanı yoktur (belki eski mahkeme kararlarına bakılabilir.) bir geleneğin örf ve adet hukukundan sayılabilmesi için iki şart gerekir. bunlar objektif koşul (süreklilik koşulu) ve subjektif koşuldur. objektif koşul, geleneğin toplumda çok uzun süredir uygulanıyor olmasıdır. öyle ki, toplumda geleneğin topluma ne zaman girdiğini bilen kimsenin kalmamış olması gerekir. subjektif koşul da, bir geleneğin örf ve adet hukukundan sayılabilmesi için toplumda bu geleneğe uyulmasının mecburi olduğu kanaatinin oluşmuş olmasıdır. yani toplumu oluşturan her birey o geleneğe uyulması gerektiği inancını taşımalıdır.

    sanılanın aksine örf ve adet hukuku, basit sosyal normlar bütünü değil, hukukun yürürlük kaynağıdır. türk medeni kanununun birinci maddesinin ikinci fıkrasında hakimin kanunda uygulanabilir bir hükmün olmaması durumunda (kanun boşluğu) örf ve adet hukukundan yararlanacağını belirtir.
  • http://www.habergazetesi.com.tr/…usebilecek-miyiz-/

    uluorta öpüşen insanların örf ve adet hukukundan suçlanıp yargılanıp suçlu bulunabileceklerini belirtmeye yarar. bir nevi muhafazakar gözdağı hukuku.
  • denebilir ki, hukuku ilk olarak yazısız kurallar ortaya çıkarmıştır. ilkel toplumlar, uzun zaman başvurdukları sosyal yaşam kurallarını örf ve adet olarak benimsemişler, bunlara uymuşlardır.

    örf ve adet, belirli bir toplum içinde yetişmiş olan bireylerin kendilerini uymak zorunda hissettikleri kurallara denir. bu kurallara uyulmadığı takdirde toplumun göstereceği tepkiye ilişkin korku, örf ve adetlerin ilk yaptırımını oluşturur. bu düşünce nesilden nesile geçer ve devlet düşüncesi bunları hukuk düzeni haline getirir. böylelikle örf ve adet hukuku doğar. uzun zamandır süregelmesi, uyulması gerektiğine dair kanıksanmış düşünce gibi unsurları vardır.
  • (bkz: khabze)
  • (bkz: teamül)
  • olusumu icin opinio juris ve devletler tarafindan yinelenen uygulama gerektrir, uad'in kuzey denizi kita sahanligi ve lotus davalarinda bu kavramla ilgili cikarimlari vardir. bunun bir ust modeli icin (bkz: jus cogens)
  • yetkili bir otoritenin iradesi olmaksizin kendiliginden olusan ve uygulanabilme gucune ulasan kurallardan olusan hukukun kaynaklarindan birisidir. orf ve adet hukuku olma niteligini kazanmis olan kurallar yazili hukukun yaninda ve onunla birlikte hukuksal iliskiler alaninda uygulama olanagi bulurlar.

    baslangicta toplumda az sayida kisi arasinda uygulanan bir davranis bicimi, zamanla yayilip uygulama alani genisler ve toplumsal yasama yansir. onceleri belirli bir iradeye dayanmayan bu davranislar, kisiler arasinda bilincli bir secis bicimini alir ve boylece orf ve adet hulukunu olusturur. yani, bu hukuk, yasa hukumlerinden farkli olarak bir makam ya da kurulun iradesine dayanmaz: halkin genel inanc ve uygulamasindan dogar.
  • hukuk düzeninde yazılı olan kanunlarla çelişmediği ölçüde yazılı kanunun tamamlayıcısı sayılan, dolayısıyla hakimin karar verirken gözönünde tutmakla mükellef olduğu hukuktur. bir başka deyişle bir hususta uygulanacak örf ve adet varsa bu durumda bir boşluk olduğundan sözedilemez; kanun koyucu tarafından düzenlenmemiş olsa dahi ortada geçerli bir hukuk normu sözkonusudur. bu sebeple özel bir hususta (örneğin ticaret diyelim) mevcut örf ve adet sözkonusuysa o özel hususa ilişkin hüküm bulunmadığında genel hükümlerden önce o konuya özel örf ve adet (teamül) bulunup bulunmadığına bakılacaktır. ancak bir uygulamanın örf ve adet hukuku olması için taraf niteliğindeki kişiler ve o kişilerle aynı nitelikte herhangi başka kişiler tarafından bu kuralın bilinebilir olması gerekmektedir. bu sebeple özellikle ülke çapındaki meslek odaları o meslek içindeki kişiler arasında bulunan teamül hukuku kuralı niteliğindeki uygulamaları olabildiğince tek elden düzenleyip bir metin üzerinden bu kuralların yayınlanmasına uğraşır. böylelikle ilgili alandaki yerleşik teamülün herkes tarafından bilinir hale gelmesi sağlanmaya çalışılır. burada dikkat edilmesi gereken husus, ilgili hukuki kuralı bir odanın oturup tayin etmediği; sözkonusu odanın uygulamada genel kabul gören bir yazılı olmayan kuralı yazılı metne döküp umuma düzenli bir biçimde ilan ediyor olduğudur.
hesabın var mı? giriş yap