• peşinden gidilmesi gereken şike belgeleridir.

    italya'nın ardından cesaretlenen türk spor medyası eskiyle yüzleşmeye çalışırken ortaya çıkan belgeli iddialarla hepimiz nereye kadar gidebileceğimizi merak etmekteyiz. bir dönüm noktası yaşayabilir miyiz? dikkat edin bir dönüm noktasındayız diyemiyorum. çünkü susurlukta da yaşadığımız gibi yoğun baskıyla temiz bir dönemin başlamasına önayak olmaya çabalamışken elimizde sadece yalandan kararlar kalıvermişti. bir dönüşüm fırsatı halk hareketiyle dahi başarılamamış, belli isim ve odak noktalarına dokunulamamıştı. topluma sirayet etmiş kirlenme ve kabullenmişlik, elimizde varolan tüm umut kuşlarının kafalarını kopartıp bir kenara atıyor. daha umutlu değiliz yapılabilecekler için, çünkü o günlerde aynı saatlerde ışıklarını kapatanlar, kırılmış umutlarıyla sürdürdüler hayatlarını. büyük bir illüzyonun içine sokuldular geniş zaman aralığında. ve geriye dönüp baktıklarında ellerinde ne mi kaldı? hiçbir şey.

    15 mayis 2004 çaykur rize beşiktas maçı* futbolumuzun susurluğudur. sonunun onun gibi olmaması ise bizim elimizde. sözün tam burasında konu ne rize ne de beşiktaş'la birebir ilişkilendirilmemeli. bu yapıldığı taktirde bir adım bile ileri gidebileceğimizi sanmıyorum.
    türkiye bir yerlerden bu işe başlamalı çünkü ertelediğimiz her hukuk hamlesi ülkenin geleceği adına tabutuna çakılan yeni bir çivi olmaktan başka bir işe yaramıyor. bu bir varolma mücadelesi. italya'nın aşık olduğu futbola ulusal hazzın zirvesindeyken yapabildikleri, büyük bir fırsat bazı şeyleri düzeltebilmek için. takım ismi önemli değil suçu kanıtlanmış her kulüp gereken cezayı almalıdır. hangimizin tuttuğu takım bunu yaptıysa gereken muameleyi görmelidir. bunu başarmak şu anki sistem içinde çok zor. ancak sürdürülebilir temiz futbol için gerekli organlar işin içine sokulmalı. adı her ne olursa, ister spor mahkemeleri ister başka bir şey, bu süreçte neyi başarabilir, nereye kadar gidebilirsek.

    yazılması gereken çok şey var, tartışılması gereken. temel nokta ne olacağımızla ilgili ve ne olmak istediğimiz önemli. paulo coelho'nun 1 mart tezkeresini meclisten geçirmediğimizdeki bahsettiği onurlu ülke mi olacağız, yoksa kirliliği dile sakız olmuş üçüncü sınıf karanlık bir ülke mi?
hesabın var mı? giriş yap